Türk-Moğol İmparatoru: Cengiz Han (3)
Cengiz Hanın yönetimini kabul ederlerse, savaşılmıyor, sadece o bölge veya şehir vergiye bağlanıyor, istenildiği zaman belli oranda Cengiz’in ordusuna asker verme mecburiyeti getiriliyordu.
Batılı tarihçiler; Avrupalı imparator, Kral, komutan, asker, kâşif ve diğer yöneticilerin sırf soygun için, yağma ve el koyma için işlediği cinayetleri, soykırım ve katliamları, elde ettikleri maddi fayda ile karşılaştırdılar.
Batı dünyası için ticari faydaları ağır basıyor diye kahramanlaştırdılar. Oysa bunların her biri, sadece soygun için yaptıkları fetihlerle on milyonlarca insanı en acımasız şekilde hunharca katletmiş, soylarını kurutmuşlardı. Ama bu uygulamalarıyla kendilerini görevlendiren Avrupa ülkelerini sınırsız zengin ettikleri için kahramanlaştırıldılar. Kutsallaştırıldılar. Oysa yaptığı hiçbir savaşı kaybetmeden tarihin en büyük imparatorluğunu kurmuş ve hakimiyeti altına aldığı tüm toplumlara aynı adil yasaları eşit şekilde uygulamış Cengiz Han’ın başarılarının hiçbirini görmeden sadece gaddarlıklarını ön plana çıkarmayı tercih etmişlerdir.
Cengiz Han ülkeleri fethederken cesaretiyle zekasını birleştirerek siyaset yapıyordu. Önce hakimiyeti altına almak istediği her topluluğun yöneticilerine kesinlikle elçiler göndererek benim idaremi kabul edin diye ısrar ediyordu. Kabul etmezseniz savaşırız, savaşırsak mutlaka yenerim ve o zaman sizi cezalandırırım, şehrinizi de yağma ederim diyordu.
Cengiz Hanın yönetimini kabul ederlerse, savaşılmıyor, sadece o bölge veya şehir vergiye bağlanıyor, istenildiği zaman belli oranda Cengiz’in ordusuna asker verme mecburiyeti getiriliyordu.
İmparatorluğun yarıdan çoğu bu şekilde gönüllü olarak Cengiz imparatorluğuna katıldı, böylece şehirleri talandan ve yıkımdan kurtulmuş oldu. Eğer topluluğun yöneticileri teklifi kabul etmeyip, savaşacağım ve seni de mahvedeceğim diye karşılık verirse o ülkeye savaş ilan ediliyordu. O zaman bu ülkenin seçilmiş bir şehri özellikle yağma ediliyor, halkın kaçamayanları öldürülüyordu.
Bu şekilde talan edilen bir şehrin haberi, bilerek Cengiz Hanın adamları tarafından bütün yakın bölgelere yayılıyor, böylece sistemli bir korku salınıyordu. Günümüzün psikolojik harekât taktiklerini veya stratejik iletişim yöntemlerini Cengiz Han çok güzel bir şekilde uyguluyordu.
Bu siyasetle pek çok toplumu korkutup savaşsız ele geçirdiler...
Savaştıklarını da hiçbir kalleşliğe başvurmaksızın bire bir savaşıp yenerek hakimiyetleri altına aldılar.
Ele geçirdiği ülkelerde nasıl bir adaletli yönetim kurduğunu gören bazı toplumlar direnmiyor, ancak yöneticiler koltuklarını kaybetmemek için halkını savaşa sürüklüyordu. Bu şekilde planlı bir siyasetle yaydığı korku daha sonra tarihçiler tarafından çok abartılmıştır. Anormal sayılarla on milyonlarca katliam yapıldığı yazıldı. Yani aslında Cengiz Hanın yaptıklarının tamamı, batı tarihinde gelip geçmiş tüm liderciklerin, fatihlerin yapmak isteyip de yapamadığı, ulaşamadığı idealleridir.
Cengiz gibi büyük bir lideri, komutanı bağrından çıkaran Moğolistan toprakları ancak Sovyetler birliği döneminde Rus hakimiyeti altına alınabilmiştir. Sovyet komünist otoriteler, Moğolistan’da "Cengiz Hanın rolünü ülküleştiren" yerel yetkilileri cezalandırmaya başladılar. Hatta Moğol siyaset adamı Tomor-ochir'i, Cengiz Hanın 800’üncü Doğum yıldönümü kutlamalarını desteklediği için görevden aldılar. Milliyetçilik yapmakla suçladılar. Sürgüne gönderdiler, daha sonra balta ile öldürdüler.
Bunun dışında Moğol İmparatorluğunun tarihini yazmaya kalkanları hapse attılar. Bu amaç için uğraşan tarihçi, öğretmen, sanatçı, şair ve bilim adamlarını sürgün, ceza ve idamlara mahkûm ettiler. 20. asırda dahi Rus devletinin Moğollardan, tatarlardan intikam almaya devam etmelerinin sebebi, bir Türk Moğol devleti olan Altınordu devletinin 300 yıla yakın Rusya'yı, Ukrayna'yı vergiye bağlayıp yönetmesi olarak gösterilir.
Ancak ALTINORDU devleti dağıldıktan sonradır ki Moskova Knezliği, bağımsız Rus toplumu olarak ortaya çıkabilmiştir. Bu nedenle, Rusların tarih sahnesine geç çıkmalarına neden olan Altınordu ve kökenlerine, Moğolistan dahil sıcak bakmamışlar, asırların nefretini Moğolistan’a yansıtmışlardır.
(Devam edecek)