Türk Töresi Nedir?
Türk kültür yapısının en hassas ve ince dokusunu Türk töresi oluşturur. Töre, tüm ırkları ve dinleri özgürleştiren, bireysel, sosyal ilişkileri düzenleyen, kişisel disiplini otoriteye bağlayan, ulusal barış, dayanışma ve beraberliği sağlayan bir kültürel yapıdır.
Atalarımızdan bize kalan, yazılı ve yazılı olmayan kurallara biz töre diyoruz. Töre; bir toplumda yazılı olmayan, gelenekleşmiş kanun ve kurallar. Özellikle halk ağzında hukuk veya mahkeme anlamlarında da kullanılır. Törenin oluşumu, eski Orta Asya Türk toplumlarında üç yolla gerçekleşebilmekteydi: Kağanlarca konulan kurallar, kurultaylarda alınan kararlar ve toplum içinde kendiliğinden, yavaş yavaş ortaya çıkan gelenek-görenek kuralları, yani "Yosun Hukuku". Töre başta kağan ve üst yöneticiler olmak üzere toplumun her ferdini bağlayan ve herkesin uyması zorunlu olan değerler ve kurallar bütünü olarak bir kutsallığa sahipti. Törenin bazı şart ve kuralları değiştirilemez nitelik taşırken, bazıları zamanla değişime uğramaktaydı. Her başa gelen kağan yeni bir töre ilan ederdi.
Türk kültür yapısının en hassas ve ince dokusunu Türk töresi oluşturur. Töre, tüm ırkları ve dinleri özgürleştiren, bireysel, sosyal ilişkileri düzenleyen, kişisel disiplini otoriteye bağlayan, ulusal barış, dayanışma ve beraberliği sağlayan bir kültürel yapıdır. Türk Töresi genel hatlarıyla “Eski Türk Tarihi'nden” bilmemiz gerekenleri bize anlatır.
Türk töresinde her bireyin toplum içindeki yeri, sırası ve görevleri belirli kurallarla belirlenmiştir. Türk devletlerinin ve ordularının kurumsallaşması, hep bu töre esasına göre oluşturulmuştur. Ayrıca Türk töresinde, toplumun esenliği için dilencilik, sarhoşluk, serserilik, vasıfsızlık, cahillik, tembellik gibi hareketler ya da eylemler ‘erdemsizlik’ kabul edilir, toplum tarafından makbul karşılanmazdı. Türk ulusunun olmazsa olmazı erdemli bir insan olmak ve erdemli bir yaşam biçimi seçmekti. Bunun aksine hareket edenler, itibarlı insan olamazlardı. Belki de bu nedenle olsa gerek, Göktürk Devletinde olduğu gibi Osmanlı devrinde de bu gibi insanlar için ıslahhaneler (bir çeşit terbiye okulları) kurulmuştur. Bu tür kişileri dışlamaktan ziyade topluma kazandırma yönünde bir irade sergileniyordu. Türk töresinde, devlet ulusu için vardı. Tüm kaynaklar, dini, etnik kimliği vb. ayırt etmeksizin tarafsızca, eşit şekilde dağıtılırdı.
Türklerde bireylerin törelere uyumu nasıl sağlanıyordu?
Günümüz dünyasında birçok sivil toplum kuruluşunun (STK) yerine getirdiği aksiyon ve kuralları biz Türkler zamanında töre haline getirmişiz. Türkler doğaya sevdalı bir topluluktu, milletti. Bitkilere, suya, havaya zarar verilmezdi. Ekolojik dengeye önem verilir, sağlam kafa sağlam bedende olur savıyla faydalı yiyeceklerle, doğal ve sağlıklı beslenmenin gereklerine uymaya çalışılırdı. Türklerin ekseriyeti bugün spor dediğimiz bedensel aktiviteleri günlük yaşamının bir parçası yapardı. Zira Türkler bedensel olarak güçlü olmaya önem verirlerdi. Türk erkeklere kadınlara karşı saygılı idiler. Aile içinde kadın erkek eşit haklara sahipti. Kültürel olarak tek eşlilik esas alınmıştı. Türk töresinde, kıyafet, mevsimsel olarak hava durumuna göre, Türk örf ve adetlerine göre giyilirdi. Türklerde renkli giysiler tercih edilir, mevsimsel doğal renklere önem verilirdi. Siyah renkli elbiseler sadece matem günlerinde tercih edilirdi.
Türkler de güvenilir olmak, çalışkan olmak, alanında uzman olmak önemli hasletler arasında sayılırdı. Türk töresi, tüm diğer kabilelerin ve dünya milletlerin “evrensel” ahlak değerleriyle örtüşürdü. Türklerde su kaynaklarında beraberce yıkanıldığı bilinmektedir. Sevişmek adam öldürmekten daha ayıp değildi. Cinsel taciz asla olmaz, hiç kimse cesaret edemez, aklından bile geçiremezdi. Çünkü, töreye göre çok ağır cezalar uygulanırdı. Hırsızlık, devlet malına zarar verme asla olamazdı çünkü; Türklere göre devlet malı, ulusun malı olarak bilinirdi, kutsaldı. Devlete zarar vermek, ideallerin alçaltılması, ahlaki değerleri kıymetten düşürmek, sır saklamamak aynı şekilde cezalandırılırdı. En büyük sır devlet sırrıydı.
Adalet Türk töresinde çok önemliydi. Adalet mülkün temeli görülürdü. Onun içindir ki, dünyanın en büyük devletlerini Türkler kurmuşlardır. Türk töresinde cezalar çok netti. Tüm toplum bireyleri tarafından bilinir ve kesin uygulanırdı. Herhangi bir kurultay toplandığında boy üyesi, kurultaylarda Kaan’dan hesap sorabiliyor, istek ve dileklerde bulunabiliyordu. Çünkü her Türk töreleri bilir istekleri de bu minvalde olurdu. Yönetici bu eleştirilere kısa ve net yanıtlar verir, muallak ifadelerin arkasına sığınmaktan kaçınırdı. Yöneten ve yönetilen ceza veren omuz omuza çalışır, birbirine karşı sorumlu olurlardı. Osmanlının ilk dönemlerinde durum böyle olsa da, zaman ilerledikçe durum tersine bir hal almıştır. Fatih sultan Mehmet Hana kadar durum böyleyken, sonrasında saltanat saraylardaki yerini almıştır.
Eski Türklerde doğuya, güneşe bakan evlerinin kapısı kilitlenmezdi. Hırsızlık pek görülmezdi. Çünkü cezası çok ağırdı. Türklerde, Hakan kendi özel varlığını belli zamanlarda halka eşit dağıtırdı. Eski Türklerde suç: “şerefli suç” ve “şerefsiz suç” diye ikiye ayrılırdı. Türk töresine karşı çıkan hanedan mensuplarına ölüm cezası verilince, kendi yayının kirişi ile boğulurdu. Osmanlılar devrinde bile bu böyle olmuştur. Namussuzluğun, iffetsizliğin cezası ölümdü.
Türklerde aile devletin en küçük birimi olduğundan bu kuruma çok önem verilirdi. Büyüğe saygı, küçüğe şefkat ve sevgi ailenin olmazsa olmazı idi. Aile bağları zayıflayınca devletinde geleceğinin tehlikede olacağı düşünülürdü. Anne ve baba, çok küçük yaşlardan başlayarak töre kurallarını ve bildiği her şeyi çocuklarına öğretir ve uygulanmasına özen gösterirdi. Türklerde meslek ahlâkı çok önemliydi, şimdilerde buna etik diyorlar. Toplum faydası için dürüst davranan her bireyin önü açılırdı. Bu tür kişiler yönetici sınıfına geçerlerdi. Töre dışı, bencilce davranan birey, sınıfı, yaşı ne olurda olsun toplum dışı bırakılırdı. Hiç kimse onunla konuşmaz, sofralarına dahi almazlardı. Oba tarafından dışlanırdı.
Türklerde her inanca saygı esastır. İnanç, kişisel bir şeydir. Türk egemenliğinde, Türk töresine göre, Musevi, Hristiyan, Budist, Şaman vs. mutlu bir şekilde yaşamışlardır. Türkler, din sömürüsüne dayanan tüm iktidarların yıkıldığını görmüştür. Töre, din sömürüsünü affetmez. Din görevlileri siyasete karışmaz. Yeri gelmişken, Ziya Gökalp’in bir şiirini birlikte mırıldanalım:
Bir ülke ki, câmiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar, anlamını namazdaki duanın.
Bir ülke ki, okulunda Türkçe Kur’an okunur,
Küçük, büyük herkes bilir buyruğunu Tanrı’nın
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın.
Çok küçük yaşlardan itibaren çocuklara Türk töresi öğretilirdi. Barışta ve savaşta tam olarak ne yapacakları konusunda bilinçlendirilirlerdi. Hakanlar tüm buyruklarını bilinçli verirlerdi. Beyler cesur ve bilgeler arasından seçilirdi.
Türk töresi, yüksek çok küçük yaşlardan başlayan sorumluluk duygusu demektir. Devlet hizmetinde, insanların ilişkilerinde millete hizmeti ve insanlara saygıyı esas alır. Ağırbaşlı, vakarlı, ciddi, çok konuşmayan, gerektiği zaman az ve öz konuşan, soğukkanlı olan, birden öfkelenmeyen, cesur, ahlaklı, azimli, sözüne ve vazifesine sadık, disiplinli, yalan söylemeyen kişiler yetiştirilir.
Avrupa’ da fertler karşılıklı münasebetlerinde “Türk sözü mü?” derler. Onlar Türk sözüne güvenileceğini bilmektedirler. Büyüğünün emrinden çıkmamak, Türk töresinin esas unsurlarıdır.
Türkler bütün devletlerini bu töre ile kurmuşlar, töreyi bozunca da yıkılmışlardır. Şu yaşadığımız durumun sebebi, bozulan Türk aile yapısı ve ahlak sistemidir. Onun için diyorum ki "köklere inmeden göğe yükselemezsiniz!" Türkün imtihanı sadece Türk’ledir. Onun için bu ulus Türklüğünü hatırlamalı, Türk töresine uygun bir Türk gibi yaşamalıdır.
Saygı dolu sevgiyle