Türkçe'de Sözcüklerle Dans
Bart ne demek? Bardak nedir biliyor musunuz? İşte bart bardak sözcüğünün kökü. Eskiden su testisine bart dermişiz. Sonra Farsçasını duymuşuz, dasdi, unutuvermişiz bartı.
Kırk kırık küp, kırkının da kulpu kırık küp!
Hadi söyleyin bakalım bu tekerlemeyi.
Şarkısını bile yapmışlar, bir çocuk şarkısı denk geldi internette, oradan duydum bu tekerlemeyi.
***
Berk o bartı evde mi barkta mı ne bulmuş!
Bart ne demek?
Bardak nedir biliyor musunuz?
İşte bart bardak sözcüğünün kökü.
Eskiden su testisine bart dermişiz. Sonra Farsçasını duymuşuz, dasdi, unutuvermişiz bartı.
Niye öz Türkçesi varken testi demeye başlamışız bilmiyorum, ama bugün bart sözcüğünü tümden unutmuşuz. TDK sözlüğünde bile yok bart sözcüğü.
Ben nereden buldum peki?
Etimolojik sözlükte bardak sözcüğüne bakarken açıklamalar içinde gördüm.
Bardak, bartın küçüğü herhalde. Bartçık! Orta Türkçe diye geçiyor etimolojik sözlükte.
İnternette bir de “bart damlacığı” diye bir şey var, ama bunun bizim bart ile bir ilgisi yok.
1940’larda ilk defa gökbilimci Bart Bok tarafından gökyüzünde gözlenmiş olan gaz ve toz bulutlarına bart damlacığı deniyormuş.
Bart damlacıkları içerlerinde bazen yıldız oluşumunun devam ettiği yoğun ve karanlık gaz ve toz bulutlarıymış.
Ama öyle az biraz gaz-toz bulutu değil söz konusu olan, güneş kütlesinin 10-50 katına sahip olduklarından çoğunlukla çift yıldız doğuyormuş zamanla bu bart damlacıklarından. Bazen daha da fazla hatta.
Neyse, Berk’e seslenmiştik değil mi biz?
Berk’i tanıyor musunuz?
Benim Berk diye bir yeğenim var, ana bu Berk o Berk değil. Aslında yazı gereği hayali bir karakter buradaki Berk.
Berk de eski Türkçe bir sözcük. Güçlü, muhkem, sağlam demekmiş.
Bakın bir de bark geçiyordu değil mi cümlemizde?
Bark ise aslında mesken, konut demek.
Günümüzde daha çok “ev bark” şekliyle ikilem olarak kullanıyoruz. Tek başına barka gidiyorum değil de, eve gidiyorum demeyi tercih ediyoruz.
Berk, bark, bart!
Ne kadar çok “erk”li “ark”lı sözcükler bunlar.
Sanki “cart curt” dermiş gibi.
“Cırt” da diyoruz değil mi?
“Cort” da var galiba.
“Zart zurt etme!” de diyoruz.
“Zırt, zortlatırım bak seni!”, böyle de diyoruz.
Durun, durun kimseye kötü bir şey dediğim yok, ben bir süredir sözlükten rastladıkça dört harfli sözcükleri not alıyorum. Bugün biraz dört harfli sözcüklerden bahsedeyim istedim.
Bakın bu cümlede de “dört” dedim, baştaki tekerlemede de “kırk” vardı.
Benim aldığım notlardan daha çok dört harfli sözcüğümüz vardır herhalde, ama bendeki liste bile epey uzun.
***
Aslında sıradan gidecek olursak “B” harfi ile başlayan bir de “börk” var. Yine eski bir Türkçe sözcük börk, bir tür başlık demekmiş, külah.
Bu arada en gurur duyduğumuz dört harfli sözcük de Türk doğal olarak!
Tabii Kürt kardeşlerimiz de var, Kürt de dört harfli. Burada etnik konulara girmek istemediğimden sadece dört harfli olduğunu hatırlatarak geçeyim. Zaten etimolojik sözlükte de geçmiyor, kaynağını bilemiyorum.
***
Aslında bu dört harfli sözcüklerimizin birçoğu anlamsız sözcükler, bir çoğu sadece ses yankılanmasıyla türetilmiş.
Mesela cart curt böyle sözcüklerden.
Bazen de fiil olanları var.
Yine sıradan gidecek olursak börtlemek, burkmak böyle sözcüklerden.
Börtlemek fiilinin kaynağı belirsiz. Börtü böcek deyimindeki börtlek hayvanları sokan bir tür böcek olarak biliniyor. Ayrıca Anadolu ağızlarında bört bir tür yemiş demekmiş. Bürtek de var, tanecik demekmiş.
Burkmayı biliyorsunuzdur herhalde, ayağım burkuldu deriz ya, bükmek, buruşturmak ile eş kökenli.
***
Sıradan gidecek olursak çarpmak, çırpmak ve çentmek de var. Bunlar da sanırım ses yankıları ile türetilmiş fiiller.
Sonra “dank etmek” var.
Kafama dank etti!
Rezonanslı darbe sesi diye açıklamış etimolojik sözlük.
Dangadak ya da dangadanak da deriz. Bunlar da ilintili sözcükler olarak geçiyor.
***
Benim en sevdiklerimden biri “denk” sözcüğüdür.
Benim adım da bu sözcükten türetildiği için belki de ben denk, denge sözcüklerini çok severim.
Deniz, yüzeyi dengede olan su anlamındadır aslında. Eşitlik demektir denk.
Sıradaki sözcüğümüz dinç!
Orta Türkçe bir sözcük, eski hali tınç veya tinç şeklindeymiş. Kökü eski Türkçe tın sözcüğünden geliyor, bugün dinlenmek diyoruz nefeslenmek, dinmek. Buradaki din işte o eski tın oluyor.
Konu dinçlikten giderken “genç” de sıradaki sözcüğümüz.
Eski hali kenç, yine eski Türkçe bir sözcük, yavru ya da bebek demek anlamı.
***
Gırt var sırada, kırt da aynı anlamda, kaşıma veya kazıma sesi, bir de kemirme sesi olarak geçiyor sözlükte. Gırtlak sesi demişler bir de.
Gırtlak da bu sözcükten türetilmiş.
Tabii gark ve gurk da var. Gerçi gark Arapça bir sözcük, gurk ise kızışmış tavuk sesi diye geçiyor sözlükte, kızmış tavuk. Gurk Türkçe.
***
H harfinden devam edelim, ben “hırt” ve “hort-lamak” diye iki sözcük not almışım.
Hırt sözcüğünün kökeni belli değil. Görgüsüz tavırlı, incelikten uzak olan kimse diye geçiyor sözlükte.
Benzer sözcükler olarak hırtapoz, hırtı pırtı, hırtık, hırtlamba, hırtlamboz, hırtlaşmak sözcükleri sıralanmış.
Hortlamak ise aniden ortaya çıkma sesi olarak geçiyor sözlükte. Hortlak en bildiğimiz bağlantılı sözcük. Geçen bir yazımda Tansu Çiller için kullanmıştım bu sözü de, bir arkadaşımın çok hoşuna gitmişti.
Hortlaklar var mıdır gerçekten acaba? Mezardan çıkarak insanı korkuttuğuna inanılan yaratık!
Modern haliyle zombi!
Zombi filmlerini de hiç sevmem.
***
“K” harfi ile başlayan oldukça çok dört harfli sözcük var.
Fiil olanlar: kalkmak, kertmek, kırpmak, korkmak diye sıralanabilir.
Kırk, kırt, kurt, kürk de devamındaki sözcükler.
Kırk ve kırt yukarıda geçti zaten.
Kürk ise yine eski Türkçe bir sözcük. Hayvan postu demek. Post ise yine dört harfli, ama Farsça bir sözcük. Bence biz kürk diyelim post yerine.
Bir de “Kürk Mantolu Madonna” vardı, değil mi? Sabahattin Ali’nin yazdığı roman. Güzel roman bence, okumayan varsa okusun, tavsiye ederim.
***
Kurt ise daha önce de yazdığımı hatırlıyorum bu konuyu, adını anmamak için böri yerine bugün vahşi kurt dediğimiz kurtlara verdiğimiz yeni ad.
Aslında kurt gerçekte eskiden ağaç kurtlarına verdiğimiz admış, kurtçuk diye küçümsüyoruz bugün, ama gerçek kurt ağaç kurtları.
İnancımız gereği böriye de kurt demeye başlamışız, bugün ise böri unutulmuş gitmiş, böri olmuş kurt.
Ne saçma değil mi, adını anmayacağım senin demişler! Eee, kurt diyorsun bak şimdi de, adını anmamış mı oluyorsun? Yoksa adı değişmiş mi oluyor?
Bazı konularda eskilerin tecrübeleri önemli, ancak sanırım çok saçmasapan yaptıkları şeyler de olmuş zamanında.
***
Mert!
Bakın işte bu Farsça bir sözcük. Adam, erkek, insan anlamında. Bizde er kişi varken mert niye dilimize girmiş bilinmez.
Pırt ve pert!
Pırt pırtlamak deriz ya, bulunduğu yerden kayıp dışarı çıkmak, sanırım ses yankısı ile türetilmiş bir sözcük.
Pert ise Fransızca kaynaklı. Pert olmak, daha çok taşıtlar için hurdaya çıkmak.
***
Sarkmak, serpmek, sürtmek!
Bunlar da “S” ile başlayan fiiller. Anlamlarına girmeyeceğim, çünkü yazı epey uzadı. Her üçünün de eski Türkçe olduğunu hatırlatmak ile yetineyim.
Sarp ve sırt da eski Türkçe.
Sert ise Farsça. Sirk ise Fransızca.
Şart, şark, şirk ise Arapça
***
Tartmak eski Türkçe bir fiil, tar, yani dağıtmak sözcüğünden geliyor. Muhtemelen eşit bölmek ile ilintili bir sözcük.
Ters yine eski Türkçe, aykırı, zıt, zor anlamında.
Tunç ve Türk de öyle, eski Türkçe sözcükler. Gerçi Türk adını bize Çinlilerin verdiğini okumuştum bir yerlerde. Eskiden Türük diye geçiyormuş, bir kavim adı. Törü, yaratmak, düzmek, düzene koymak fiilinden de türetilmiş olabilir diye yazılmış etimolojik sözlükte, ama bu bilgi kesin değil diye not düşmüşler.
***
Sıradaki sözcüklerimiz yırtmak ve yontmak. Her ikisi de eski Türkçe fiiller.
Bakın bir de “yunt” var eski Türkçe. Anlamı at demek. Bildiğimiz atlar işte.
TDK sözlüğünde yok bu sözcük. Yine unutulmuş gitmiş sözcüklerden biri.
Halbuki 900 yılından kalma Irk Bitig’de:
“Beg er yuntınaru barmiş” diye geçiyor, bey kişi atlarına gitmiş.
Niye unutmuşuz acaba?
***
Yurt! Yine eski Türkçe bir sözcük.
Gerisi zart zurt zort zırt. Bunlar yukarıda geçti zaten. Ses yansımalı sözcükler.
Bunların dışında yoğurt sözcüğündeki gibi ikinci hecede kullanılan dört harfli heceler de var, ama bugünlük bu kadar yeter sanırım.
Tekerleme ile başladık tekerleme ile bitireyim:
Bu tarlaya bir şinik (ölçek) kekere mekere (kuş yemi) ekmişler.
Bu tarlaya da bir şinik kekere mekere ekmişler.
Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye boz ala boz başlı pis bir porsuk dadanmış.
Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye de boz ala boz başlı pis bir porsuk dadanmış.
O tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuk, diğer tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuğa demiş ki: “Sen ne zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuksun?”
O da ona cevaben “Sen ne zamandan beri o tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuksan, ben de o zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuğum.” demiş.
Herkes tutturmuş hayırlı cumalar diliyor, sanki cumanın bir hayrı varmış gibi, Allah’ın bir günü işte, eskiden erkekler cuma (toplanma) günlerinde camiye (toplanma yerine) gidip namaz sonrası cemaat (topluluk) ile ülke sorunlarını tartışırlarmış. Cuma’nın tek farkı budur diğer günlerden.
Şimdilerde ise ne cuma ne diğer günlerde ülke sorunlarını tartışıyor musunuz camide?
Hayır, cami tartışma yeri değildir ki, ibadethane olmuş cami zamanla. Halbuki adından belli, bir zamanlar toplanma yeriymiş.
Hayırlı olsun tabii ki ibadetiniz, Allah kabul etsin. Ancak cumanın başka bir hayrı yoktur, onu da bilin istedim.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.