Site İçi Arama

tarih

2 Eylül 1922, Eskişehir’in Kurtuluşunun 101. Yıldönümü

3. Türk Kolordusuna bağlı Porsuk müfrezesi, 1 Eylül 1922’de Seyitgazi'yi düşman işgalinden kurtarmıştır. 2 Eylül 1922'de Seyitgazi yönünden gelen Türk Süvarileri Tekkeönü'nden Eskişehir'e inerek düşman kuvvetlerini çıkartarak Yunan işgaline son vermiştir. Eskişehir'in 423 gün süren İngiliz işgali ve 407 gün süren Yunan İşgali tamamen Türk ordusunun zaferi ile sona ermiştir.

Eskişehir, 1289'da Anadolu Selçukluları tarafından Osman Gazi'ye verilmiş, ancak Orhan Gazi döneminde Karamanlıların eline geçmiştir. I. Murat yeniden Osmanlı topraklarına katmış ve Fatih Sultan Mehmet'in ilk zamanlarına kadar Ankara Beyliği'ne bağlı olarak kalmıştır. 1451’den sonra Kütahya'nın Beylerbeylik haline gelmesi üzerine Anadolu İdari Teşkilatında değişiklik olmuş, Ankara Beyliği'nden Kütahya Beylerbeyliği'ne bağlanmıştır.  Geniş ve verimli ovalara sahip Eskişehir, konum olarak önemli bir ticari, ekonomik ve stratejik noktalardan birini teşkil etmiş, tarım yaşam damarını oluşturmuştur. 1890'lı yıllarda gelen demiryolu gelişerek, doğal ticaret yollarını takip etmiş, batıdan gelip doğu ve güneye giden demiryollarının bir kesişim noktası haline gelmiştir. 19. Yüzyılda küçük ve bakımsız bir kaza olan Eskişehir’de halkın ekseriyeti tarım, hayvancılık ve kısmen de madencilik (Lületaşı) işleriyle geçimini sağlıyordu. Haydarpaşa’dan gelen ilk tren 19 Haziran 1892’de Eskişehir istasyonuna ulaşmıştır. Demiryolu Eskişehir'in ticaretini canlandırmış, ticaretin yanı sıra askerî açıdan da önemli bir stratejik nokta konumuna getirerek önemini artırmıştır. 19. Yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın başında Eskişehir’i toplumsal ve ekonomik açıdan en fazla etkileyen olay demiryolunun Eskişehir’e ulaşması ve buradan Konya ve Ankara’ya doğru devam etmesi olmuştur. Anadolu'yu batı doğu ve kuzey güney doğrultularında kesen doğal yolların buluşma noktası olması askeri ve ticari önemini kat be kat artırmıştır. Eskişehir sahip olduğu stratejik konum ve demiryollarının kavşak noktasında olması gibi sebeplerle Anadolu’nun önemli merkezlerinden birine dönüşmüştür. Bu nedenle de güç savaşlarının merkezi konumunda olmuştur. Eskişehir, 20. yüzyılın başlarında bağımsız bir mutasarrıflık olmuş ve kalabalık bir nüfusa ulaşmıştır

I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun, İtilaf Devletleri ile 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi'nin; “İtilaf Devletleri'nin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri” maddesine dayanarak 13 Kasım 1918’de İstanbul'a çıkan İngiliz kuvvetleri, İstanbul-Bağdat demiryolu hattı boyunca önemli gördükleri yerleri işgal etmeye başlamıştır. Bu işgalden 2,5 ay sonra, demiryolu hattını denetlemek amacıyla 18 Ocak 1919’dan itibaren demir yolları merkezlerine İzmit, Eskişehir ve Afyonkarahisar’a İngiliz birlikleri gönderilmiştir. 22 Ocak 1919’da İngilizler stratejik önemi bulunan Eskişehir istasyonunu 200 kişilik birliğiyle işgal etmiş ve 520 mevcutlu bir karargâh kurmuştur. 

Zamanla İngiliz işgal kuvvetlerinin sayısı artmış ve Mart 1920’de 2.000’e ulaşmıştır. Fakat bu işgaller karşısında, Türk ulusu sessiz kalmamış, doğuştan var olan direnme gücünü harekete geçirmiştir. İngilizleri destekleyen ve Damat Ferit Paşa tarafından kurulan ve işgalcilere sempati duyan Hürriyet ve İtilaf Hükümeti’nin adamı olan Mutasarrıf Hilmi Bey, halkın işgale karşı tepkiler ve gösteriler düzenlemesine "Huzur bozucu ayaklanmalar" olarak değerlendirmiştir. Eskişehir halkı, Hilmi Bey’e rağmen işgale tepki göstermiş, şiddetle protesto etmiş, nutuklar söylemiş, beyannameler dağıtmış, yetkili makamlara telgraflar çekmiştir. Eskişehir’de özellikle Yunanlıların İzmir’in işgaline karşı büyük tepki gösterilmiş ve tepkilerini 17 Mayıs 1919'da Odunpazarı semtinde düzenledikleri mitingle dile getirmişlerdir. Bu miting aynı zamanda Eskişehir halkı arasında, Millî Mücadele ateşini ateşleyen kıvılcım olmuştur. Fransız güdümündeki Ermenilerin Maraş'taki zulümlerine ve nihayet İtilâf Devletleri'nin Türk ulusunun bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerine karşı tepkilerini sürdürmüşlerdir. 

İşgalcilere karşı olan direniş, giderek daha örgütlü hale gelmiş ve güçlenmiştir. 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, Kuvayı Milliye örgütlenmesine ve Eskişehirli direnişçi aydınlara destek vermiştir. Eskişehir halkının Millî Mücadele açısından son derece önemli olan hizmetlerinin temelini, bu mitingler teşkil etmiştir. Eskişehir halkı, vatanı işgallerden kurtaracak bir hükümetin işbaşına getirilmesi hususunda girişimlerde bulunmuş ve Osmanlı Mebusan Meclisi'ne telgraf çekmiştir. İşgaller karşısında Eskişehir'de yapılan mitingler ve çekilen protesto telgrafları, şehir halkı arasında ulusal birlik ve beraberlik bilincini güçlendirmiştir. Önce bir amaç birliği ile vatanın düşmandan kurtarılması ve bu amacın gerçekleşmesi için eylem birliği oluşmuştur. 

Bu süreçte, 4 Eylül 1919'da gerçekleştirilen Sivas Kongresi'ne Eskişehir'den Bayraktarzade Hüseyin Akbaşlı, Hüsrev Sami Kızıldoğan ve Siyahizade Halil İbrahim Bey'den oluşan 3 delege ile katılmıştır. İşbirlikçi birtakım yöneticiler bertaraf edilmiş ve kentte Kuvayı Milliye örgütlenmesi gerçekleştirilmiştir. Kongrenin tutanaklarının bastırılması için gerekli maddi kaynak olması nedeniyle baskı için Bayraktarzade Hüseyin Akbaşlı, 200 Osmanlı Altını bağışta bulunmuştur. İngilizlerin, Kuvayı Milliye güçlerine karşı saldırılar düzenlemek üzere Eskişehir'e yığınak yapmaya başlaması nedeniyle Ali Fuat Cebesoy Paşa, 13 Eylül 1919'da Ankara'dan Sivrihisar'a intikal etmiştir. 20 Eylül'de, Batı Anadolu Kuvayı Milliye Komutanı sıfatıyla bir bildiri yayınlayarak Eskişehir'de bulunan yerel yöneticilerin İstanbul Hükümeti'nin emirlerini dinlememesini istemiştir. Bu arada İngiliz kuvvetlerine bir çağrıda bulunarak, İstanbul Hükümeti'ne karşı başlatılan bu harekâtta taraf olmamalarını istemiştir. Bu tarihlerde Kütahya'da bulunan bir İngiliz işgal kuvvetini, İsmail Hakkı Bey komutasındaki bir müfreze Kütahya'ya giderek kuvvetlerin Eskişehir'e doğru çekilmelerini sağlamıştır. İngiliz kuvvetlerinin Eskişehir'e çekilmelerinden sonra Türk birlikleri, Eskişehir-Kütahya Demiryolu üzerinde bulunan Alayunt köprüsünü yıkarak İngilizlerin tekrar Kütahya'ya gelmesini engellemiştir. Bu olay, Eskişehir'de bulunan Hürriyet ve İtilaf Hükümeti yanlılarını rahatsız etmiştir. Mutasarrıf Hilmi Bey, İngilizlerden yardım istemiş, ancak İngilizler bu çatışmaların Osmanlı İmparatorluğunun iç sorunu olduğunu belirterek, Mutasarrıf Hilmi'ye destek vermemiştir.

İngilizlerin İstanbul’u işgali üzerine Anadolu halkının büyük bir nefret ve kin belirmesini fark eden İngilizler, Afyonkarahisar’daki Hint Taburunu Eskişehir’e alarak, buradaki kuvvetlerini bir alaya çıkartmıştır. Ancak Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, demiryollarının özel ve stratejik öneminden dolayı İngilizleri uzaklaştırmaya karar vermiştir. Ankara'yı ve Ankara'daki çalışmaları güvence altına almanın bir yolu İngiliz işgal ve denetiminde olan demiryolunu tekrar ele geçirmek olduğu amaçlanmıştır. Bu amaçla, Batı Cephesi Kuvayı Milliye Komutanı Ali Fuat Cebesoy Paşa’nın emri ile 17-18 Mart 1920 gecesi; 24. Tümen karargâhı, bir süvari bölüğü ve 143’üncü Piyade Alayı Tümen Komutanı Yarbay Mahmut’un emrinde Eskişehir’e sevk edilmiştir. Birlik ertesi sabah Eskişehir’in doğusundaki Ağapınar istasyonuna yerleşerek Eskişehir’e hâkim tepeleri ve önemli diğer yerleri işgale başlamasına rağmen İngilizler herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Böylece Ankara-Eskişehir arasındaki demiryolu tekrar ele geçirilmiş ve denetimi sağlanmış, direnen İngiliz asker ve subayları tutuklanmıştır. 

20 Mart 1920'de Milli Alay'a komuta etmekte olan 20. Kolordu Komutan Vekili Mahmut Bey, Eskişehir'deki işgal kuvvetlerine kesin uyarı (ültimatom) yaparak bir saat içinde bölgeyi terk etmelerini istemiştir. Aynı gün, sürenin uzatılması istekleri reddedilen İngiliz kuvvetleri çok sayıda araç gereç ve mühimmat bırakarak üç askeri trenle geri çekilmek zorunda kalmış ve Eskişehir işgaline son vererek terk etmiştir. 21 Haziran 1920 günü saat 11.00'de, Mustafa Kemal Atatürk, Millî Savunma Bakanı Fevzi Çakmak Paşa ve Genelkurmay Başkanı Albay İsmet İnönü ile tren istasyonuna gelmiştir. Yunan taarruzunun durumunu, Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Cebesoy ile burada görüşmüş ve aynı gece Ankara’ya hareket etmiştir. 22 Haziran 1920’de, Bursa, Uşak ve Nazilli hattından taarruza geçen Yunan kuvvetlerinin ileri harekâtı ile birlikte Ethem olayının eşzamanlılığı kentte yeni sıkıntıların yaşanmasına yol açmıştır. Yunanlıların Bursa’dan Eskişehir yönüne ileri harekâtı 6 Ocak 1921’de başlamış, 3 gün sonra İnönü mevzileri önüne gelmiştir. Ancak kazanılan I. İnönü Zaferi, düşmanın moralini bozmuş ve süratle geri çekilmek zorunda kalmıştır. Böylece TBMM’nin oluşturduğu düzenli ordu ilk sınavını başarıyla vermiştir. Türk halkının moralleri yükselmiş, savaşın kazanılacağına olan inançla birlikte savaşa katılım artmaya başlamıştır. 

İngilizler, yeni doğan, kuvvetli ve emin bir geleceği görünen Türk Milli Hükümeti’ni bu amaca ulaşmadan boğmak ve onun henüz küçük, fakat fedakâr ordusunu ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Bu amaçla Yunanlıları, koruma altına almış, ikinci ve esaslı bir taarruza yöneltmiştir. Yunanlılar ise yenilginin intikamını almak, Sevr Antlaşması’nı TBMM’ye kabul ettirmek ve İtilaf Devletleri katındaki itibarını yeniden sağlamlaştırmak amacıyla taarruz hazırlıklarını hızlandırmıştır. Büyük bir sezgi gücüne sahip olan Mustafa Kemal Atatürk, 9 Temmuz’da Eskişehir’e hareket ettiği sırada 10 Temmuz 1921’de başlayan Yunan taarruzu kısa bir zaman sonra Eskişehir önüne kadar uzanmıştır. 18 Temmuz’da Atatürk, Karacahisar köyündeki Batı Cephesi karargâhına gelmiş ve Eskişehir’in boşaltılmasına karar vermiştir. Uşak ve Bursa üzerinden Kütahya ve Eskişehir üstüne taarruza geçen Yunan kuvvetleri, 20 Temmuz 1921'de Eskişehir'i işgal etmiştir. Türk Batı Cephesi Komutanlığı kuvvetlerinin Çifteler'e kadar geri çekilmesi ile durum Türk kuvvetlerinin tümüyle aleyhine dönmüştür. İşgal kuvvetlerinin Ankara yakınlarına kadar gelmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde rahatsızlıklara neden olmuştur. Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa, Ankara'nın terk edilerek meclis çalışmalarının Kayseri'ye taşınmasını istemiştir. Ancak TBMM, kesinlikle Ankara'nın terk edilmemesi yönünde karar almış ve 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Atatürk, meclis yetkileriyle donatılarak "Başkomutan" olmuştur. 

Eskişehir işgalinden sonra 22 Temmuz 1921'de Yunan Kralı Konstantin, yanında Yunan ordusunun üst rütbeli subayları ile Eskişehir'e gelmiştir. Eskişehir'de yapılan toplantıda kral Konstantin Yunan Orduları Başkomutanı olmuş ve 5 gün sonra Kütahya'da yapılan toplantıda ise Ankara'ya taarruz kararı alınmıştır. Yunan Ordusu yaptığı büyük hazırlıklardan sonra üç koldan 13 Ağustos'ta Türk mevzilerine karşı hücuma geçmiş ve 16 Ağustos'ta Mihalıççık işgal edilmiştir. 21 Ağustos 1921’de Yunan Ordusu Sakarya Nehri'nin Güneyine geçmiş, 23 Ağustos'a kadar ciddi bir direnişle karşılaşmayan işgal ordusu komutanı Papulas, Batı Cephesi mevzilerine taarruz edilmesini ve cephenin iki yerden yarılmasını istemiştir. Mangal Dağı'nı tutan Türk birlikleri, bir alay büyüklüğünde kuvvet bırakarak geri çekilmiştir. 24 Ağustos 1921’de Yunanlılar Mangal Dağı'nı ele geçirmiş, ancak Türk Ordusunun burayı çok çabuk terk etmesinden kuşku duymaları nedeniyle kuvvetlerini 2 gün bekletmeyi tercih etmişlerdir. Bu beklemeden yararlanan Başkomutanlık, mevzilerin arkasına kuvvet yığmış ve 25 Ağustos 1921’de Yunanlıların taarruzunu püskürtmüştür. Ancak Yunan kuvvetlerinin çok geniş bir alana yayılması büyük avantaj sağlamıştır. 30 Ağustos 1921’de, Yunan birlikleri yeni bir taarruz başlatmış, 5 gün boyunca süren çatışmalarda büyük kayıplar vermelerine rağmen Çal Dağı'nı zorlukla ele geçirebilmişlerdir. Bu arada 4 Eylül 1921’de Yunan Komutanı Papulas, Savaş Bakanına yazdığı bir raporda, Ankara'ya kadar ilerlemenin olanaksız olduğunu belirtmiştir. 

6 Eylül 1921’de Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü yaptıkları toplantıda Yunan kuvvetlerinin iyice güç kaybettiği konusunda fikir birliğine varmıştır. 7 Eylül 1921’de, keşif taarruzları yapılmış ve büyük başarılar elde edilmiştir. 10 Eylül 1921’de, Türk Kuvvetleri "Genel Karşı Saldırı" karan almış ve Duatepe ele geçirilmiştir. Yunanlılar, Beylikköprü sırtlarına kadar geri çekilmiştir. 12 Eylül 1921’de, Kartaltepe ve Beştepe ele geçirilmiştir. 13 Eylül 1921’de, Yunan birlikleri tümüyle Sakarya'nın batısına geçmiştir. 14 Eylül 1921’de, Yunanlıları izleyen Mürettep Süvari Tümeni Sivrihisar'a girmiştir. 17 Eylül 1921’de, Türk Kolordularının Yunanlıları güneyden kuşatmaya başlaması ile Papulas Eskişehir'e çekilmeyi planlamıştır. Aynı gün öncü birlikler Mihalıççık'a girmiştir. 20 Eylül 1921’de, cephane yetersizliği nedeniyle oldukça yavaş hareket edebilen Türk birlikleri, Sakarya'nın batısına geçmiştir. 23 Eylül 1921’de, Yunan birlikleri Eskişehir'e kadar çekilmiş, burada yeni güçler ve cephanelerle desteklenmiştir. 1921 yılının Eylül ayı sonlarında bitebilecek olan Yunan işgali, malzeme ve cephane yetersizliği nedeniyle bir yıl kadar uzamıştır. Bu arada Yunanlıların Avrupa'da siyasi destek arayışları devam etmiş, ancak İngiltere ve Fransa savaşın sonunu görmüştür. Bu dönemin Fransa Başbakanı Briand, Yunanlıların Türklerle bir an önce barış yapmalarını önermiş ve İngiliz Başbakanı Lloyd George ise bir an önce Sevr ruhunun terk edilmesi gerektiğini söylemeye başlamıştır. 

Bu gelişmeler yaşanırken 1922 yılının bahar ayları boyunca hem Türk birlikleri hem de Yunan birlikleri karşılıklı taarruz için hazırlıkları yapmıştır. Yunan süvari birlikleri, 19 Temmuz 1921’de hava kararırken girdikleri Eskişehir’den uzun soluklu bir mücadelenin ardından Türk Ordusunun 26 Ağustos 1922'de başlayan Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile düşman püskürtülmeye başlanmış, 30 Ağustos zaferinin ardından; Türk ana ordusu (1.ve 2.) Uşak-İzmir hattını düşmandan temizlemiştir. 3. Türk Kolordusuna bağlı Porsuk müfrezesi, 1 Eylül 1922’de Seyitgazi'yi düşman işgalinden kurtarmıştır. 2 Eylül 1922'de Seyitgazi yönünden gelen Türk Süvarileri Tekkeönü'nden Eskişehir'e inerek düşman kuvvetlerini çıkartarak Yunan işgaline son vermiştir. Eskişehir'in 423 gün süren İngiliz işgali ve 407 gün süren Yunan İşgali tamamen Türk ordusunun zaferi ile sona ermiştir. Ancak Yunanlılar, çekilirken bütün Batı Anadolu’da olduğu gibi Eskişehir’i boşaltırken çeşitli mahalleleri ve çarşıyı yağmaladıkları, ateşe vererek yakıp, yıkıp kenti tam bir harabe haline getirdikleri için kentin ticaretinde önemli bir duraklama yaşanmıştır. Bu süreç boyunca halkı pek çok badire atlatmış, ama hiçbir zaman yılgınlığa ve ümitsizliğe düşmemiş, yöneticilerin ve halkın kenti yeniden canlandırma azmi yok olmamıştır. 

Hâkimiyeti Milliye Gazetesi; Yunanlıların geri çekilirken 250 kişiyi öldürdüğünü, kent merkezinde 2 bin hane, 22 otel ve han, 2 bin mağaza ve dükkân, 5 hamam, 4 fabrika, 2 cami, 3 mescit ve 10 mektep yaktıklarını, köylerde 13 bin hane ve 2 bin davar ağılı ateşe verdiklerini, 150 bin dönüm ormanlık alanın kül haline getirildiğini yazmıştır. 

O günkü kaynaklara göre Eskişehir ve çevresinde işgalin bilançosu ağır olmuş ve 150 milyon lira zarar meydana geldiğini belirtmiştir. Savaşın yarattığı dehşeti tarihe kaydetmek üzere bölgeyi dolaşan Anadolu’da Yeni Gün Gazetesi muhabiri; "Eskişehir'e girdiğimiz zaman (2 Eylül akşamı) otomobilimiz yamadan görülmez bir hale gelmiş, tam manasıyla eski Osmanlı İmparatorluğu'nu andırıyordu. Birçok harabelerden geçtikten sonra yine o harabeler arasında durduk, pekiyi bildiğim Eskişehir'i hiç tanıyamayacak bir halde buldum. Düşman kasabayı hemen baştan aşağı yakmış. Otomobilimiz Köprübaşı denilen mevkide durmuştu. Etrafımız yanan dükkân, mağaza ve evlerin siyah ve korkunç enkazıyla sarılı idi.” diye yazmıştır. TBMM Hükümeti, korkunç manzaraya rağmen tekrar merkezi idari mekanizmayı kurmakta gecikmemiştir. Eskişehir'in işgalinden sonra memurlarıyla birlikte Sivrihisar'a taşınmış olan Mutasarrıf İbrahim Bey, geri dönerek yönetimi ele almıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde verilen Millî Mücadele’ye Eskişehir maddi ve manevi tam destek vermiştir. Eskişehir topraklarında Millî Mücadele’nin 5 önemli meydan muharebesinin üçü yaşanmıştır. 1921’de Eskişehir'e 40 km. uzaklıktaki İnönü'de, I. ve II. İnönü Muharebeleri yapılmıştır. Millî Mücadele’nin önemli muharebelerinden biri olan I. İnönü Muharebesi ile ilk zafer kazanılmıştır. Eskişehir-Kütahya Savaşı’nda Türk Ordusu Sakarya'nın doğusuna çekilmesi ile başlayan 23 Ağustos-13 Eylül 1921'de Sakarya Meydan Muharebesi, Türk milleti için bir ölüm kalım mücadelesi olmuştur. Bu meydan muharebesi, Türk ordusunun taktik geri çekilmeleri bırakıp büyük çaptaki bir geri çekilme sonunda stratejik savunmayı uygulamaya koymasının en güzel örneklerinden birisini teşkil ederken, aynı zamanda Millî Mücadele’nin dönüm noktasını oluşturmuştur. Türk Ordusunun 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruzu ile 30 Ağustos 1922’de büyük zafer kazanılmış ve 2 Eylül 1922’de Eskişehir’in kurtuluşu gerçekleşmiştir. 

Eskişehir’in kurtuluştan sonra ilk olarak İstanbul ve Ankara'ya bağlanan tren raylarının ve köprülerinin onarımına başlanmıştır. Bu onarıma öncelik verilmesinin temel nedeni, stratejik olmasının yanı sıra, sosyal ve ekonomik yaşamla da yakından ilgi bir yer olmasından kaynaklanmıştır. İki ay içinde tren hattı onarılarak işletmeye açılmış, adliye örgütü, kentte eğitim ve öğretime başlanması için eğitim kurumları ve yangından zarar gören kentin su ve elektrik tesisatı yeniden yapılandırılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün, 15 Ocak 1923’te Eskişehir’e yaptığı gezi, gerek Türkiye'nin geleceği açısından gerek Eskişehir'in imarı konusunda, bir dönüm noktasını oluşturmuştur. Eskişehir halkının Millî Mücadeledeki fedakârlıklarını konusunda Hükümet Konağı’nda yaptığı konuşmada; “Eskişehir’i ve Eskişehir halkını çoktan tanırım. Eskişehir halkı, içinde ve yakınında düşman kuvveti mevcut olduğu ve bizim de elimizde kuvvet bulunmadığı zaman çok büyük vatanperverlik, milliyetperverlik ve azim ve kahramanlık göstermiştir. Ankara’dan Ali Fuat Paşa tek başına buraya gelmiş ve bura halkı dahili ve harici kuvvet haline dönüşmüş olarak kendine iltihak etmiştir. Bunun üzerine İstanbul kuvveti kaçmış ve İngiliz kuvveti atılmıştır. İşte Eskişehir halkı bu güzide vasıflarla bezenmiş bir halktır. Eskişehir halkı bize çok yardımlarda bulunmuştur. Bu yardımları ordu ve millet namına tekrar etmek suretiyle vazifemi yapıyorum. Ondan sonra askerî harekât icabı olarak ordumuz Eskişehir ve Eskişehir halkına bir fedakârlık yüklemek mecburiyetinde kaldı. Bu fedakârlık büyük zayiatı icap ettiriyordu. Fakat ordu, mevcudiyetini kurtarmak için ve mevcudiyetini kurtardıktan sonra bu zayiatı telafi eylemek üzere bu fedakârlığı istedi ve Eskişehir bu netice ile bir felakete uğradı. Bu felaket, düşmanın şehre girmesi ve burayı bir zulüm ve ateş yuvası haline koyması idi. Bu gün düşman atıldı. Buranın zayiatını gözlerimizle görüyoruz. Yanmış, yıkılmış, ahali zarara uğramıştır. Bu, bütün millet için fedakârane bir hareket idi ve bu şehir halkı ona göğüs gerdi, tebrik ederim. Eskişehir'i ve Eskişehirlileri çok iyi tanırım. Millî Mücadele yıllarında büyük vatanseverlik ve üstün bir cesaretle mücadelemizin daima yanında olmuş, bu mücadeleye çok geniş yardımlarda bulunmuşlardır. Gördüğüme göre halk aydın ve faaldir. Toprak verimlidir. Az zamanda zayiatı telafi ve fedakârlıklarıyla iftihar edecektir.” Ulusal Kurtuluş Savaşında büyük acılar çeken Eskişehir halkının gösterdiği özveriyi takdirle karşıladığını belirtmiştir. Eskişehir halkının güzide vasıflarla bezenmiş bir halk olduğu vurgulamış ve bütün hizmetlerinden dolayı tebrik etmiştir. Savaşın kazanılmasında büyük katkı yapması nedeniyle kentin imarıyla yakından ilgilenmiştir. Acilen hayvanların ıslahı ve hastalıklardan korunması, tohumluk dağıtımı, yolların yapılması, yeni okul binalarının inşası, mevcut ormanların haritasının çıkarılması gibi konulara eğilmeleri gerektiği direktifini vermiştir. 

Eskişehir, Millî Mücadele’nin kilit noktalarından birini oluşturduğundan, savaşta maddi ve manevi olarak çok yıpranmıştır. Cumhuriyet döneminde yapılan yatırımlarla kısa zamanda modern bir kent yaratılmaya çalışılmış, 1925 yılında İl olmuştur. 1927 ve 1928 yıllarında şehirdeki ticareti canlandırmak ve alınacak önlemleri görüşmek üzere “Eskişehir Milli Ticaret Kongresi” düzenlenmiştir. Kongre, 5 Şubat 1928 Pazar günü 200 kadar tüccarın katılımı ile oda başkanı şekerci Kâmil Bey tarafından açılmıştır. Kongrede, standardizasyon, ambalaj, nakliye sigortası ve yeni iktisadi kanunların açıklanması ele alınmıştır. Yabancı piyasalarda Türk mallarının değer bulması için ortak bir model ve ambalaj geliştirilmesinin önemi üzerinde durulmuştur. Tiftik, yapağı ve afyonun önce İstanbul’a gönderilerek oradan ihraç edildiği için Eskişehir tüccarının zarara uğradığı belirtilmiştir. Aracı sayısının azaltılması, ihracatın doğrudan yapılması için koşulların oluşturulması önerilmiştir. En kıymetli ihraç ürünü olan lületaşı bile işlenmemiş olarak ihraç edilmesi nedeniyle ne kuyulardan lületaşını çıkaranlar ne de ihraç eden yerel tüccar emeğinin karşılığını alamamıştır. Bu nedenle Kongre, Viyana’ya öğrenci gönderilip, bunların oyma, cilalama ve seri üretim tekniklerini öğrenmesinin gerekli olduğunu belirtmiştir. 

Özellikle Yunan işgali ile büyük yıkım yaşayan, eziyet gören kent halkı, TBMM’nin ve Cumhuriyet Hükümetlerinin aldığı önlemlerle bu yıkıntılardan çabucak sıyrılabilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Millî Mücadele dönemindeki katkılarını övgüyle söz ettiği Eskişehir, TBMM ve Cumhuriyet Hükümetlerinin aldığı tedbirlerle eğitim, kültür, tarım, hayvancılık, sanayi, ticaret, madencilik ve bankacılık gibi alanlarda küllerinden yeniden doğmayı başarmış ve önemli sayılacak gelişmeler gerçekleştirmiştir. 

Günümüzde Eskişehir, 2 devlet üniversitesi, lokomotif, helikopter, uçak yapım-onarımı gibi ulusal savunma sanayine katkısıyla; tekstil, gıda, otomotiv sektörlerindeki gelişmeleriyle; eğitim ve kültürel alanda yapılan yatırımlarıyla, sanata ve sanatçıya değer veren, Atatürk Devrim ve İlkelerine gönülden bağlı insanıyla, onun belirlediği çağdaş uygarlık seviyesine ilerleyen bir Cumhuriyet şehri niteliği kazanmıştır. 22 Ocak 1919’da İngiliz işgaliyle başlayıp 2 Eylül 1922’de kurtuluşla sonuçlanan süreçte Eskişehir pek çok badireler atlatmıştır. Hiçbir zaman yılgınlığa düşmeden Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde verilen Millî Mücadele’ye tam destek veren Eskişehir halkı haklı bir gururla 2 Eylül’ü her yıl kurtuluş günü olarak kutlamaktadır. Eskişehir’in kurtuluşunu gerçekleştiren başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kanını vatan toprakları için akıtan tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygı ile anıyorum. 

Ruhları Şad olsun. 

KAYNAKÇA: 

Mustafa Kemal ATATÜRK, “Nutuk”, Türk Tarihi Kurumu, Ankara, 1989.

Genelkurmay Ataşe Arşivi, Türk İstiklal Harbi II. Cilt, Batı Cephesi 2’nci Kısım, 1999.

Halil İNALÇIK, “Milli Mücadele Tarihi (1908/1923)”, Kronik Kitap, Haziran 2023.

İnan ARI. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923 Eskişehir ve İzmit Konuşmaları”, TTK, Ankara,1982.

İsmail YILDIRIM, “Milli Mücadele'nin Başlangıcında Eskişehir (22 Ocak 1919-20 Mart 1920), Eskişehir, 1998.

"Kütahya ve Eskişehir'den Ayrıldığımız Günler", Anadolu'da Yeni Gün, 19 Temmuz 1922. 

"Yunanlılar Eskişehir'i Nasıl Yağma ve Tahrip Ettiler?", Hâkimiyet-i Milliye, 18 Ekim 1922, 2.

"Eskişehir ve Kütahya Mutasarrıfları", Anadolu'da Yeni Gün, 3 Eylül 1922, s.2.

Ali Fuat CEBESOY, “Millî Mücadele Hatıraları”, Temel Yayınlan, İstanbul, 2000;

Sina AKŞİN, “İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele”, 1983, İstanbul.

Zafer KOYLU, Yrd. Doç. Dr. XX. Yüzyılın Başlarında Eskişehir. 

Alptekin MÜDERRİSOĞLU, “Kurtuluş Savaşı'nın Mali Kaynakları”, 2. Baskı, 1981, Ankara.

Mesut ERŞAN, “Kuvayı Milliye Döneminde Eskişehir”, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1981, Erzurum.

Dr. Cengiz TATAR
Dr. Cengiz TATAR
Tüm Makaleler

  • 02.09.2023
  • Süre : 9 dk
  • 1841 kez okundu

Google Ads