Atatürk Havalimanı ve 19 Mayıs
Atatürk bu vizyonsuzluğu görse kahrolurdu her halde. Nutukta milletimize mesajı çok çarpıcıdır: "Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir!"
Atatürk Havalimanında Ne Oluyor?
Biraz gelişmeleri izleyecektim, durumu kendimce tartacaktım, aklımda değerlendirecektim ve oluşan fikirlerimi ona göre sizle paylaşacaktım.
Ama dayanamadım. Harala gürele girdiler pistleri kırmaya.
Doğal olarak henüz bir sonuca varamadım, yine de en azından konu hakkında aklımdan geçenleri ve henüz cevabını bulamadığım bazı soruları paylaşayım:
Şimdi, elimizde neler var bir bakalım, önce aklımdan neler geçiyor ne var ne yok bir bir masanın üstüne koyalım. Düşüncelerim (+, -) şeklinde gidip geliyor:
+Genel olarak şehre ihanet etmişiz zaten, biraz daha etsek ne olur sanki.
-İyi bir şeyler yapalım da bu kötü imajı yıkalım artık, yıkmak demişken, oğlum, bak bakalım buraya, girdi değil mi iş makinaları sahaya?
+Şu iş dünyasında çok fazla rant peşinde koşan var. Bunu bir avantaja dönüştürmek lazım. Kaç kata kadar izin versem acaba? Aslında büyük arazi, önce en iyisi adını çiftlik yapayım, hatta bak iyiki aklıma geldi, ben buna önce Gazi çiftliği diyeyim, yok olmaz, itirazlar gelir şimdi, "Atatürk çiftliği" desem daha iyi olur, sonra yine bir külliye kondurur, ileride burada otururum. Sıkıldım Ankara'dan zaten.
-Şimdilik millet bahçesi yapıyoruz o zaman, millet bahçesi iyi bir şey değil mi, ağaç da dikiyoruz, hem kendi fikri değil miydi, telefonda kendi demedi miydi, duyduk ya dinlerken, neyine itiraz ediyormuş şimdi. Bu adam uslanmayacak. Nasıl kaptırdım buna güzelim şehri, halen daha aklım almıyor. Çok karikatür adam ya.
+Rantın bana destek verenlere dağıtılması şart, siyasi geleceğim için bu çok önemli. Bizim çocuklar iyi bir mekanizma kurmuştu zaten. Oğlum bir bak bana, çağır hemen bizimkileri. Ne demek kim bizimkiler, bizimkiler diyorum, hani şu hep beraber gezenler, beşini de çağır. İyice baksınlar şu makete, sonra itiraz etmesinler. Oğlum, bu makette çok ağaç olmuş, azaltın biraz, şuralara da birkaç mangal koyun. Daha sonra nereleri değiştiriyoruz, nereye ne yapılacak ayrıca çizdiniz değil mi? İyi iyi, kimseye göstermeyin sakın, onu prense ve emire göstereceğiz.
-Sorsam mı acaba birilerine, şimdilik ne yapalım buraya diye, belki iyi bir fikri olan çıkar. Bizim atasözümüz değil miydi o, "bir elin nesi var, iki elin sesi". Hem böyle daha iyi olur, hep sen veriyorsun kararları diyorlar, biraz çeneleri kapanır.
+Boş ver, ne soracağım ya, gerek yok, benden daha iyi mi bilecekler. Zaten atasözümüz ne diyor "nerede çokluk, orada bol hacet", ne soracağım şimdi onca insana, hepsinin ayrı ayrı fikri vardır, hepsini dinleyeceksin, onca zaman kaybı, çık çıkabilirsen sonra işin içinden hangisini yapalım diye. En iyisi ben ne diyorsam o olsun. Efendim oğlum, kim gelmiş? Başbakan mı? İsveç'ten mi? Hiç uğraşamayacağım şimdi, meşgulmüş deyin, sonra gelsin. Dur dur, hatta söyle ona boşuna gelmesin. Ne diyor, kafası mı karışmış? Alışır alışır, burada bunca insan alıştı, o da alışır. Zaman hızlı düşünme zamanı, o da kıvrak olsun biraz.
-Meyve bahçesi mi yapsam acaba buraya, millet toplayıp yesin değil mi? Bak bu iyi fikir, pazarda meyve fiyatları da düşer belki. Çağırın bana şu projeyi çizdirdiğiniz mimarı. Ne projesi mi? Proje falan çizilmedi mi yani. Bu maketi kim yaptı peki? Abuzer efendiye mi yaptırdınız, koridorların paspasını aksatmadan mı yaptırdınız? Çık, çık, bir işi bile doğru kişiye yaptıramıyorsunuz.
+Söyleyeyim de getirsinler biraz. Şu bizim ejder meyvesinin tadını seviyorum, hem C vitamini var demişlerdi sanki. Kaç para olmuş oğlum bizim meyve markette? Bir tanesi 194.90 TL mi, olmuş, iyi iyi, çok pahalı değilmiş, getir iki üç tane daha.
-Metro hattı da yapılmıştı buraya, ne güzel işte insanlar metroyla gidip gelirler parkı gezmek için. Hizmetin böylesini nerede bulacaklar. Mangal yapılmasına izin versem mi acaba. Çok duman olur ya, zaten boş mangal olmaz ki, et isterler yanına şimdi. Balık verelim en iyisi, daha ucuz olur, ne,, yine mi misülaj, balık çıkmıyor mu Marmara'dan, biri temizlesin artık şurayı.
+Önlem aldınız değil mi, kimse giremiyor oraya. Başladı mı pistlerin kırımı? İyi iyi, güzel, kırsınlar hemen. Nee, konuşma mı yapıyorlar? Ne yapalım yani, konuşsunlar, biz işimize bakalım. Polisi çağırdınız değil mi? İyi iyi, beklesinler, kimseyi sokmasınlar. Su dağıtmayı unutmayın polise, saatlerce ayakta aç susuz kalıyorlar, içim acıyor.
-Hangisi istemişti, emir mi, prens mi? Pistleri kırmasak olmuyor muymuş? Çok itiraz ediyorlar. Olmaz, kırılmazsa sonra açarsınız mı diyorlar. Hastane yaptık ya oraya, yetmiyor muymuş? Garanti olsun diye kırıp parçalamadan para göndermeyeceklermiş yani. Ya şimdi beni yine zor duruma sokacaklar. Neyse kırsınlar bakalım.
+Çağırın o zaman şunu, kimdi o ya, geçenlerde yalvar yakar yapma etme, kurbanın olayım demişti, onu sokun sahaya, millet taşlarsa falan başkası zarar görmesin, onu taşlasınlar.
- Nee, il başkanları mı gidiyormuş oraya, biz ona siyaset yapmayacaksın artık diye tebligatta bulunmadık mı? Dinlemiyor mu? Ben de mi zamanında dinlememişim? Ne alakası var şimdi, ben şiir seviyorum.
+Kaç kat istiyormuş, gökdelen mi yapacakmış, tam pistin ortasına mı dikecekmiş? Uğraşmasın, hazırı var, uçuş kulesini verelim, işini görmez mi? Kule küçük mü diyor. Nee o pisti mi beğenmiş, orası olmaz, orası olmaz, o piste ben iniyorum, orası olmaz deyin.
....
....
Atatürk Havalimanıyla İlgili Soru İşaretleri:
Şimdilik bunlar geçiyor aklımdan. Bir de soru işaretleri takılıyor bir yandan.
- Havaalanları şehir dışında olmalı, ama Atatürk havaalanı şehir içinde, tehlikeli değil mi, nasıl yapmalı?
- Gerçi ana iniş yönü Marmara üzerinden, rüzgâr yön değiştiriyor muydu acaba? Bir keresinde boğazı seyrederek inmiştik, arada oluyor demek ki. Boğaziçini seyrederek inmek güzel de şehre girmese mi acaba uçaklar?
- Şehrin üzerinden uçuşları biz de mi yasaklasak mesela?
- Üçüncü havaalanı gerekli mi gerçekten?
- Atatürk havaalanı açık olsa kalkışta uçaklar çakışır mı? Koordinasyon problemi olur mu acaba, İstanbul havaalanına iniş-kalkış ne kadar etkilenir?
- Gelecekte dikey iniş kalkış yapan uçaklar olacak zaten, bu kadar önemli mi Atatürk havaalanı?
- Kış vakti niye Sabiha Gökçen ve İstanbul havaalanlarına bu kadar kar yağıyor da Atatürk havaalanına yağmıyor?
- Rusya'da hep kar yağıyor, niye orada sorun olmuyor? Acaba sorun bizim kar temizlik araçlarımızın sayısının yetersiz olması mı?
Sorular, sorular. Herkes tartışıyor zaten, ben ne diyeyim daha. Kararı birlikte almak en güzeli.
Bence çok geç kaldık, zamanında vermeyecektik sarı öküzü, şimdi atı alan Üsküdar'ı geçti, pistler kırılmaya başlandı. Kıracaklar, bizi yeterince test ettiler, korkmuyorlar artık. Öküz ölünce ortaklık bitermiş, pistler kırılınca zamanla unutulur gider, balık hafıza, bir de mangal yapmanıza izin vereceğiz derlerse zaten kimse itiraz etmez. Ama önden köftelik et dağıtmaları lazım. Hadi diyelim tavuk ya da balık da olur. Onu da ben mi söyleyeyim.
Bunları düşünürken aklıma ne geldi bakın, 19 Mayıs gösterileri için mesela kullansak burayı, ne güzel olurdu değil mi, tüm Türkiye'den gençler gelseydi de en azından şimdilik havaalanı kapalıyken pistlerin üstünde gösteriler yapsalardı.
Tartışmaları dinliyorum programlarda, aklıma bir fıkra geliyor, anlatmayayım şimdi, hani şu otobüsün penceresini kötü not almaktan korkup bir türlü açmayan sözlüye kalkmış öğrenci fıkrası, biliyorsunuzdur. Hiçbiri bir türlü pistlerin niye kırıldığına mantıklı bir açıklama getiremiyor, çoğu kem küm ediyor sadece.
Atatürk'e Kulak Kabartalım:
Atatürk bu vizyonsuzluğu görse kahrolurdu her halde. Nutukta milletimize mesajı çok çarpıcıdır:
"Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir!"
Daha da güzeli gençliğe hitabesidir:
"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
İyi okuyalım, aklımıza kazıyalım. En akıllımız oymuş, sözünü dinlemenin belki bugünlerde bizlere bir faydası olur.
Bayramımız kutlu olsun.
Moskova'dan sevgi ve saygılar