Çocuklarımızın Bayramı Kutlu Olsun
Gazi Mustafa Kemal Atatürk niye çocuklara bir bayram hediye etmeyi düşünmüş acaba diye biraz araştırmışım yazıda. Tam sebebini halen daha bulamadım. Tabii ki çok anlamlı bu yaptığı, genel olarak anlaşılıyor çocuklara karşı sevgisi. Aslında benim merak ettiğim detaylardı. Neydi acaba ona bunu düşündüren. Niye bir başkası değil de onun aklına gelmişti böyle bir şey?
Geçen sene yazdığım yazıya bir göz attım. Bir sürü şey yazmışım. Merak eden arşivden bakabilir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk niye çocuklara bir bayram hediye etmeyi düşünmüş acaba diye biraz araştırmışım yazıda. Tam sebebini halen daha bulamadım.
Tabii ki çok anlamlı bu yaptığı, genel olarak anlaşılıyor çocuklara karşı sevgisi.
Aslında benim merak ettiğim detaylardı. Neydi acaba ona bunu düşündüren. Niye bir başkası değil de onun aklına gelmişti böyle bir şey?
Bu sene bayramlar iç içe geçti.
Hem seçimin domine ettiği bir ortam hem pazar gününe denk gelmesi, hem meclisin kapalı olması, hem yakın zamana yaşadığımız depremin acılarının halen daha geçmemiş olması.
Kısacası neredeyse bir bayram havasında bugünü kutlamak için bütün olumsuzluklar bir araya gelmiş durumda.
Ülkenin içinde olduğu ekonomik zorluklar da cabası.
Benim aklıma daha çok o depreme Adıyaman'da yakalanan Kıbrıslı genç evlatlarımızın acısı takıldı. Gazimağusa Türk Maarif Koleji öğrencileri Adıyaman'da voleybol karşılaşmalarındalar ve gece otel yerle bir oluyor. Ne kadar acı bir durum.
Halbuki ertesi gün hangi maçları vardı ve o yatağa ne ümitlerle girmişlerdi akşam. Kıbrıs'tan kalkıp gelmişler, spor müsabakaları yapıyorlar. Ve hüzünlü son! Öğretmenleri de dahil, hepsi enkazın altında can verdiler.
Hem de hepsi aynı kolejden, aynı şehrin evlatları. Bütün aileler muhtemelen birbirini tanıyor. Ne kadar hüzünlü bir durum tüm şehir için düşünebiliyor musunuz? Hiçbirini kurtaramadık.
Anıları yaşasın diye "Şampiyon Melekler Anıtı" yapılıyor şimdi.
Halbuki bu bayram onların bayramıydı. Belki de başları dik bayramda kazandıkları kupalarla gurur duyacaklardı.
Ama olmadı, melek oldular.
Deprem bölgesinde anasız babasız kalan bir sürü çocuk var. Nasıl bir travma yaşıyor o çocuklar farkında olan var mı?
Düne kadar ana kucağı, baba şefkati, bugün çadır içinde, belki yapayalnız. Ya da hangi tarikat kalmışsa artık, nasıl beyni yıkanmaya başlamıştır düşünebiliyor musunuz?
Aileleri kurtulmuş olanlar çocuklar bile zor durumda. Çamurda yağmurda selde çadır kentlerde yaşamak zorunda kaldılar. Bir öğün yemek için saatlerce kuyruk beklenilen, ihtiyacını gidermek için derme çatma yapılmış tuvaletlere gitmek zorunda kalan, belki sıra gelirse on günde bir banyo yapabilen o güzel çocuklar.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılı içerisindeyiz ve ülke çapında yaptığımız hatalar yüzünden o çocuklar şimdi bu rezilliği yaşamak zorundalar.
Sen kesmiştin o kolunu, sen deniz kumuyla yapmıştın o binayı, sen istemiştin imar affını diyebilir misiniz o çocuklara?
Onların bir kabahati var mı olanlardan?
Ama şimdi o çadırların içinde bir yaşama mahkûm olmuş durumdalar.
O çocuk akılları ile durumun hezimetinin ne kadar farkındalar, onu da bilmiyorum.
Evet, bugün 23 Nisan, yine bir bayram günü.
Ama nedense hiç içimde bayram coşkusu yok.
Bir an önce bu yaşadıklarımıza sebep olanlar bıraksınlar da o oturdukları koltukları, yerlerine bu ülkeyi yönetmeyi bilenler gelsin istiyorum.
Belki önümüzdeki sene 23 Nisan dahil tüm bayramlarımızı olması gerektiği gibi kutlarız.
Bu sene için affedin beni, gerçekten hiç bayram havam yok.
Deprem şehirlerindeki çocuklara sorun, ya da o evlatlarını kaybetmiş Mağusa'lı ailelere. Eğer bayram yapmak istiyorlarsa ben de katılırım.
Gerçi dünyada bile çeşitli ülkelerde kutlamalar planlanıyor. Yani belki de moralleri bozmadan coşkuyla kutlama yapmamız da gerekli olabilir.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla