Geleceğimizin Temel Güvenceleri
Kültür; bir ulusun tarihinde ortaklaşa alıp getirdiği iyi, doğru ve güzel şeylerin bütününe, bilimsel alandaki başarılarının eklenmesi ile oluşur. Buna göre kültürün en önemli özelliği ulusal oluşudur. Türk kültürü de onun öz malı olan bir kültürdür. Çünkü bu kültür, gücünü Türklerin zengin tarihinden, hayatında yaşayıp gelişmiş geleneklerinden, dilinden, inançlarından, ahlakından ve sanat zevkinden almaktadır.
"Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Ulus varlığını ve yurt erginliğini korumak için bütün yurttaşların canını ve her şeyini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmak, bir ulusun en yenilmez silâhı ve koruma vasıtasıdır. Bu sebeple, Türk ulusunun idaresinde ve korunmasında ulusal birlik, ulusal duygu, ulusal kültür en yüksekte göz diktiğimiz idealdir."
Mustafa Kemal ATATÜRK
Bu yazımda, yurttaşlık ve toplumsal sorumluluklarımızı en güzel şekilde yansıtan Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN yukarıdaki özlü sözünü irdelemek istedim.
Bu kadar uzun ve kapsamlı bir konunun öncelikle, açıklanmasında yardımcı olacak önemli kavramlarını, ögelerini tespit etmemiz gerekir. Özlü söz incelendiğinde karşımıza kültür, birlik ve beraberlik, çalışkanlık, ulusallaşma gibi kavramlar ortaya çıkar. Bu bağlamda “kültür, birlik-beraberlik, ulus, çalışkanlık” üzerinde tartışarak konuyu açıklamak yararlı olacaktır. Çünkü bunlar geleceğimizin güvenceleri olan, çok önemli nitelikleri barındıran kavramlardır.
Kültür; bir ulusun tarihinde ortaklaşa alıp getirdiği iyi, doğru ve güzel şeylerin bütününe, bilimsel alandaki başarılarının eklenmesi ile oluşur. Buna göre kültürün en önemli özelliği ulusal oluşudur. Türk kültürü de onun öz malı olan bir kültürdür. Çünkü bu kültür, gücünü Türklerin zengin tarihinden, hayatında yaşayıp gelişmiş geleneklerinden, dilinden, inançlarından, ahlakından ve sanat zevkinden almaktadır.
Ulusal kültürü ve duygusu güçlü olmayan toplumların ulus olarak yaşamaları olası değildir. Kültür ve duygu ortaklığı ulusal anlayışının temel ilkesidir. Bu anlayış gücünü yitirirse uluslarda çöküntü başlar. Tarihi geçmişi fazla olmayan emperyalist ülkelerin gençlerimiz üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle sahip olduğumuz engin toplumsal ve kültürel zenginliği giderek kaybetmekte olmamız oldukça üzücüdür. Gerçek şu ki, ulusal bilincin sağladığı içsel gücü başka bağlarla ve ideolojilerle oluşturmak çok zordur.
Bir ulusu yücelten, ona birlik ve beraberlikle yaşama gücü veren geçmişteki ortak anıları ve kültürel zenginlikleridir. İçerisinde yaşanılan durumun mutluluğu, gelecek günler için arzulanan umut ve güven hep geçmişin ortak anıları ile beslenir. Bu bakımdan ulusal güçlerini arttırıp geleceklerine umutla bakmak isteyen uluslar, geçmiş günlerine eğilmek ve tarihleri üzerinde araştırmalar yapmak zorundadırlar. Kurtuluş Savaşı'nı Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazıyla canlarını ortaya koyarak kazanabilmiş, ortak bir ulus devlet kurabilmiş olmakla birlikte, sonraki bazı politikaların yanlışlığı ve emperyalist ülkelerin etkisiyle birlik ve beraberliğimiz zayıflamış; geleceğe güvenle bakamaz duruma gelinmiştir. Bu durumdan kurtulmak için kültürel varlığımızı daha da geliştirerek ulusal kültür içinde bütünleşmek; demokratik, laik bir hukuk devleti anlayış ve yönetimini tam olarak hayata geçirmek; bilim ve insanlık değerlerini en üst düzeyde tutmak zorundayız. Günümüzde demokrasi, bilim, laiklik, insan hakları gibi kavramlar çağdaş kültürün en önemli ögeleri olduğundan, geleneksel kültürümüzü bu çağdaş ögelerle güçlendirmemiz gerekmektedir. Böylece sağlam bir geçmişi çağdaş bir gelecek haline getirmek mümkün olacaktır.
Ulus olarak yaşamamız, büyüyüp gelişmemiz için bize her şeyden çok gerekli olan ulusal birlik bilincidir. Bunun için tarihimizden, geleneklerimizden, Atatürk’ten alacağımız örneklerle birlik ve beraberlik anlayışımızı geliştirip pekiştirerek, tam anlamıyla güçlendirmemiz gerekir.
Birlik ve beraberlik bir ulusun vazgeçemeyeceği temel ögelerden birisi olmalıdır. Çünkü birbiriyle yardımlaşıp, birbirinin eksiklerini, kusurlarını hoş gören, bilimsel değerlere önem veren; eşit hak ve hürriyete sahip olan, sevgi ve saygı duygularını hep yaşatan toplumlar yükselmeye ve gelişmeye, başka bir ifade ile mutlu yaşamaya karar vermişler demektir. Türkiye’nin hem kendi içindeki hem de dünyayla olan birlik ve beraberliği açısından, söz konusu değerleri kültürünün bir parçası haline getirmesi ve bunu yaparken kendi öz kültüründen uzaklaşmaması, yozlaşmaması çok önemlidir.
Birlik ve beraberliği sağladıktan sonra yapacağımız sürekli şey ise çalışmaktır. Çünkü hazır yemeğe alışmış, oturduğu yerden para kazanan toplum olmaktan çıkıp emeğin ve üretenin kazandığı bir toplum haline gelmeyiz.
Evimizin bakımından, temizliğinden ve düzeninden nasıl sorumlu isek, onun her çeşit sorunları nasıl bizleri yakından ilgilendiriyorsa yurdumuz için de durum aynıdır. Hepimiz küser, hepimiz çekilerek bir kenara sinersek meydanı kötülere, sorumsuzlara, saygısızlara bırakmış oluruz. Görmezden gelmekle, onlara sırtımızı çevirmekle sorunlar çözülmez. Büyük-küçük, kadın-erkek herkesin toplumdaki haklarını ve sorumluluklarını bilerek, sorunlara çözüm aramak için yaralara cesaretle parmak basmaları gerekir. Eşit ölçülerle belirlenmiş kişi haklarının sınırlarına saygılı olmak, onları korumak, kişilerin yurttaşlık ve insanlık görevidir. Bu anlayış ve sorumluluk duygusu toplumun güven ve düzen garantisidir.
Haksızlık, adaletsizlik, saldırganlık ve ayrımcılıklara ulus olarak karşı koymak, onları daha başlangıçta, yaygın hale gelmeden, toplum için bir sorun oluşturmadan yok etmek hepimiz için bir vicdan ve insanlık borcudur. Böyle yapılmaz ise toplum düzeni bozulur, insan hakları çiğnenir, güven ortadan kalkar.
Bugün umursamazlığımız, vurdumduymazlığımız, birikmiş sorunlarımız, yanlış toplumsal, ekonomik ve siyasal politikalarımız yüzünden yurdumuz tehlikelerle karşı karşıyadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu durumdan kurtulması için var gücüyle bilime, üretime, toplumsal kalkınmaya dönük çalışmalı; ulusal kültürü korurken onu dünya kültürüyle geliştirmeli ve bütünleştirmeli; birlik ve beraberliğini çağdaş değerlerle güçlendirmeli; öz varlıklarını en etkili şekilde kullanarak kendine yetebilen, tam bağımsız bir ülke haline gelmelidir. Bu yöndeki bireysel sorumluluğumuz ise ulusal bilinç içinde kendimizi sürekli geliştirmek, ortak amaçlar etrafında uzlaşmak, bu ülkenin çıkarlarını bireysel çıkarlardan üstün tutmak olmalıdır.
Perikles’in şu sözü Türkiye'nin ulusal çıkarlarını korumada bir özdeyiş olmalıdır. “Eğer bir kimse toplumsal ve ulusal sorunların dışında kalıyorsa o işe yaramaz biridir.” Unutmamak gerekir ki ulusal kültürün ve duygunun, birlik ve beraberliğin gelişmesi ortak çıkarlarımızın korunmasıyla mümkündür.