Genç Cumhuriyetin Kaderinde Heybeliada’daki İnönü Evi'nin Oynadığı Rol Nedir?
Atatürk, kesinkes dinlenmesini, devlet işlerine bir süre ara vermesini istiyor. Heybeliada, o yıllarda da, tıpta kanıtlı, havası akciğer hastalıklarına iyi geldiği bilinen bir yer. Bu nedenle İnönü için Heybeliada seçiliyor. Burada nispeten kıyıdan biraz uzakta, rutubet ve nem sorunu olmayan bir ev, eşyalarıyla birlikte kiralanıyor.
İnatçı karakterini tarih biliyor “İkinci Adam” İsmet İnönü’nün. Rauf Orbay Hükümetinin Dışişleri Bakanı olarak Lozan’a heyet başkanı sıfatıyla gidiyor. 24 Temmuz’da, bundan tam 100 yıl önce, tarihi antlaşmaya imza attığında, İngilizlerin mağrur Başbakanı Lord Curzon’u bile çileden çıkartacak kadar kararlı bir inatçılıkla, Atatürk’ün kendisine emanet ettiği yüce vazifeyi başarıyla yerine getirmenin iftiharını milletine yaşatıyor. Lozan’da Türk milleti adına imzasını atıyor, diplomatik bir zaferle yurda dönüyor. Musul hariç ne varsa Türk’ün hakkı, teker teker yedi düvelin dişlerinin arasından, adeta kopara kopara söküp alıyor bu inatçı adam. Bu inatçı kimliği; Lozan’da, Sevr Antlaşması’nı ve Mondros Mütarekesi’ni geçersiz kılıyor. Yeni devletin bağımsızlığı ve egemenliği tüm dünyaya onaylatılmış oluyor.
Lozan’a gittiğinde yaşı henüz 39, döndüğünde ise artık 40 olmuş. O döneme tanıklık edenler, bu bir yıl içinde saçlarındaki akların görünür bir şekilde arttığını anlatıyorlar. Uykusuzluk ve stres altında, loş salonlarda günlerce, aylarca süren hararetli tartışmalar vücudunu fazlasıyla yoruyor. Paşa’nın sağlığı bozuluyor. İyice zayıf düşüyor. İsmet Paşa, yorgun ve bitap bir vaziyette Lozan’dan yurda dönüyor.
Türkün bu son yurdunda ise o yıllarda verem salgını var. Büyük Savaş’tan muzaffer çıkmış Türk Halkı da İsmet Paşa’ları gibi yorgun düşmüş, bu ince hastalıkla boğuşuyor. Lozan dönüşü doktorlar tetkik ediyorlar İnönü’yü. “Bünyeniz çökmüş. Zayıf düşmüş. Bu halinizle bir de verem olursanız, Allah korusun, sizi kurtaramayız! Ölürsünüz! Sizin dinlenmeniz, hemen istirahat buyurmanız lazım.” diyorlar. İsmet Paşa, “ölürsem ölürüm!” diyor.
Doktorların dediklerini ‘duymuyor’, onları dinlemiyor ve karakterinin gereğini yapıyor. Gözle görünen bitkinliğine inat, görevine devam etmeyi yeğliyor, belki de buna kendini zorunlu hissediyor. Zira Mustafa Kemal Paşa Cumhuriyetin ilanına uzan çetin bir yola girmiştir. Atatürk’ü yalnız bırakmak istemiyor. Yorgunluğuna rağmen, Mustafa Kemal’in yanından hiç ayrılmıyor, kendisine güç ve destek vermeye devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Atatürk, İsmet Paşa’yı 30 Ekim’de yeni Cumhuriyet’in ilk hükümetini kurmakla görevlendiriyor. Bu ilk başbakanlık döneminde Cumhuriyet’in öncü inkılapları, devrimleri yapılmaya başlanıyor. Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi (tevhidi tedrisat), halifeliğin kaldırılması ve diyanet işleri başkanlığının kurulması bu dönemde gerçekleşiyor. Haliyle, Lozan yorgunu İsmet Paşa’nın dur durak bilmeyen koşturmacası son bulmuyor. Lozan sonrasında da, doktorların ikazlarına rağmen, zayıf bedenine yüklenmeye devam ediyor.
Nihayetinde İsmet İnönü’nün erimekte olan bedeninin imdadına Gazi Paşa yetişiyor. İsmet İnönü için doktorların, ‘mutlak surette istirahat etmesi gerekir’ dediğini öğrenen Atatürk, dönemin iç politikadaki şartlarını da bahane ederek, 8 Kasım 1924 tarihinde, kendisinden başbakanlık görevini bırakmasını rica ediyor. Yerine Fethi (Okyar) Bey hükümeti kuruyor.
Atatürk, kesinkes dinlenmesini, devlet işlerine bir süre ara vermesini istiyor. Heybeliada, o yıllarda da, tıpta kanıtlı, havası akciğer hastalıklarına iyi geldiği bilinen bir yer. Bu nedenle İnönü için Heybeliada seçiliyor. Burada nispeten kıyıdan biraz uzakta, rutubet ve nem sorunu olmayan bir ev, eşyalarıyla birlikte kiralanıyor. Geçici olarak ailece buraya yerleşiyorlar. Atatürk’ün ricasını kıramayan İsmet Paşa ile Heybeliada’nın ilişkisi böylece 1924 yılının son günlerinde, bu zorunlu istirahat döneminde başlıyor.
Ada’nın etrafında çamlık yollarda turlar atılıyor, at arabalarıyla veya yürüyerek gezintiler yapılıyor. İnönü’nün çok bilinen ağaç cinslerine merakı da burada başlıyor. Sağlığının süratle düzelmekte olduğu görülüyor. Fakat kendisinin Heybeliada sefası pek uzun sürmüyor. Zira ülkenin doğusunda Şeyh Sait isyanı baş gösteriyor. Birinci Adam, bu zor günlerde tekrar İkinci Adam’a ihtiyaç duyuyor, kendisinin süratle Ankara’ya gelmesini istiyor. Ankara gelişini takiben, İnönü, kısa bir süre içinde başbakanlığa tekrar atanıyor.
Yıllar içinde İnönü Ailesi çoğalıyor, aileye yeni fertler katılıyor. Büyük çocuk Ömer’e, Erdal ve Özden de katılıyor. Ailecek, her yaz mümkün olduğunca Heybeliada’ya gelmeye devam ediyorlar. Denize giriliyor, gezintiler yapılıyor; çocuklar Ada’da tenis oynuyorlar, yüzüyorlar ve bota biniyorlar. Hep birlikte, güzel vakit geçiriyorlar. İsmet İnönü de fırsat buldukça Ada’da ailesiyle birlikte olmaya, gerektiğinde evin salonunda, aile fertlerinden yalıtımlı bir ortamda, devlet işlerini de görmeye devam ediyor.
Kirada oturdukları evi, 1934 yılında satın almayı düşünüyorlar. Eve, mobilyalı olarak 25 bin lira isteniyor. Atatürk kendisine evi eşyasız olarak satın almasını öneriyor. Zira, ülkenin başbakanı da olsa, o zaman için, bu büyüklükte bir parayı çıkıştırmak İnönü için oldukça zordur. Ev sahibiyle sıkı bir pazarlık ediliyor ve nihayetinde İnönü evi 9.500 liraya satın almaya ev sahibini ikna ediyor. Evin yeni eşyasını Gazi Paşa İnönü ailesine hediye ediyor. Dün Ada’yı ziyaret ettiğimde gördüm. Son derece özenle seçilmiş bu eşyaları görünce, Atatürk’ün zevkine ve gösterdiği bu inceliğe bir kez daha hayran kaldım. Bugünün şartlarında bile modern sayılabilecek bu eşyalar, yüzleri yenilenmiş olarak o zamandan kalma hatıralar olarak, İnönü Vakfı’na ait bu müze evde muhafaza ediliyor.
İsmet Paşa, 1937 yılının Eylül ayında başbakanlıktan ayrıldıktan sonra Ada’ya uzunca bir süreliğine yerleşiyor. Yeni başbakan Celal Bayar, kendisini Ada’da ziyaret ediyor, ikili; devlet işlerini baş başa bu evde görüşüyorlar.
1938-1950 yılları arasında, yani cumhurbaşkanlığı döneminde, maiyetinin de kalabalıklığı yüzünden Florya ve Yalova tercih edilmek durumunda kalınıyor. Yine de aile Ada’dan kopamıyor. Mevhibe Hanımla çocuklar, kısa süreler için de olsa, yaz aylarının bir kısmını burada geçirme alışkanlıklarını sürdürüyorlar.
Ada’daki ev, eski canlılığını, 1950-1960 yılları arasında tekrar buluyor. Emekli ‘Cumhurbaşkanı’, muhalefet yıllarında, yaz aylarının çoğunu burada ailesiyle birlikte geçirmeye başlıyor. Ünlü çivilemeler, plajın tahta iskelesinden bu dönemde yapılıyor. Onun bir kolu sıyrılmış askılı mayolu, herkesçe bilinen gazetelerdeki resimleri bu dönemde yayımlanıyor. Evin yakınındaki plaja eşiyle iniyorlar. Onlar plaja indiğinde Ada sakinleri, özellikle de çocuklar ve gençler, hemen etraflarını sarıyorlar. İsmet Paşa’yla birlikte, kafile halinde tahta iskeleye yürüyorlar. Paşa, çivilemesini yaparken tramplene tünemiş gençler ve çocuklar da kendisine eşlik ediyorlar, hep birlikte denize atlayıveriyorlar. Mevhibe Hanım, Paşa’nın denizde kalış sürelerini kolundaki saatle hep kontrol ediyor. Bu gittikçe uzayan bir süreç halinde sıklıkla tekrarlanıyor. Plaja yaya gidiliyor ama genellikle faytonla eve dönülüyor. Şimdilerde artık Ada’nın sakinleri olması yasaklanan atların çektiği faytonlar, o dönemde ulaşım için çok rağbet görüyorlar. Denizden eve dönülünce, Paşa öğle yemeği için, kravat ve yeleğine kadar giyindikten sonra sofraya öyle oturmayı tercih ediyor. Yemek sonrasında pijamalarını giyiyor ve bir saat kadar uyuyarak istirahat ediyor. Paşa, çok kimseye bu alışkanlığını aşılamayı da ihmal etmiyor.
Akşamüstü, balkonda çay içiliyor. Genelde konukları da yanında oluyor, kendisine eşlik ediyorlar. Yoldan geçenlerin, Ada sakinlerinin selamlarını alıyor. Onlara el sallaması, halkla iç içe olması Ada’da bugün bile anlatılıyor. Bazen, yukarı çıkıp elini de öpenler oluyor. Akşam yemeği içerde yeniliyor. Zaman zaman bütün aile sofrada buluşuyor. Evin oğlu Erdal, “komşu kızı” Sevinç Sohtorik ile nişanlandıktan sonra babasının, evlendikten sonra da kayınpederinin evinde kalmaya başlıyor.
Akşam yemeklerinde İnönü; yediğine, diyetine mutlak surette gösterdiği özenle de ün salıyor. Her sabah kalktığında ilk işi tartılmak oluyor. İlk başlarda, yürüyüş olsun diye iskele civarındaki eczaneye gidip orada tartılmayı adet edinen İsmet Paşa, daha sonra, eve bir terazi aldırıp, banyoya koyduruyor. Ayrıntılara kadar dikkatli yüksek bir kişiliğe sahip olan İnönü’nün bu terazisi, pek tabiidir ki kantarlı bir terazidir ve gramına kadar tartması gerekiyor. O yıllardan kalma bu antika terazi, evin banyosunda orijinal yerinde hale de tutulmaya devam ediliyor.
İsmet İnönü, bu emeklilik döneminde siyasetten kopamıyor. Muhalefet liderinin 1950 ile 1960 arasında işleri azalacağına, bilakis artmaya devam ediyor. CHP, 14 Mayıs 1950 tarihinde girdiği seçimi, Celal Bayar ve Adnan Menderes ikilisinin partisi Demokrat Parti karşısında kaybediyor. İnönü ve partisi CHP, bu siyasi yenilgi sonucunda muhalefete düşüyor. Muhalefete düşen partisinde haliyle, bugün CHP’sinde olduğu üzere, çeşitli eğilimler ve cereyanlar baş gösteriyor. İnönü, Cumhuriyeti kuran CHP’nin ana muhalefet partisi olduğu bu yıllarda, partinin dağılmadan ayakta kalabilmesi için uğraş vermeyi tarihi bir sorumluluk olarak üstlenmeye devam ediyor. Bu nedenle, o dönemde Mevhibe Hanım’ın misafirlerinin çoğu CHP’li politikacılar oluyor. Neyse ki, gelen misafirler “Son Vapur” ile dönmek mecburiyetinde olduklarından, evin kalabalıklığı akşamları biraz ortadan kalkabiliyor.
1954 seçimleri oluyor. Bu seçimler daha da kötü sonuçlanınca, Paşa’nın işi büsbütün zorlaşıyor. Partisindeki çöküşü ancak 1956 yılında kısmen durdurabiliyor. Bu arada Cumhuriyetçi Millet Partisi ile Hürriyet Partisi’nin ileri gelenleri de Heybeliada’daki ziyaretçilere ekleniyor. Dönemin muhalefet partileri arasındaki iş birliği görüşmeleri, Taşlık ve Ada’daki evlerde sürüp gidiyor. Birçok protokoller imzalanıyor. Dönemin tanınmış politikacıları, İnönü ailesinin yemek masasına oturan konuklar arasında yerlerini alıyorlar. Siyaset bu! Bu yılın 14 Mayıs’ına birlikte giren ‘Altılı Masa’ benzeri oluşumlar konuşuluyor, muhalefetin ileri gelenleri arasında sıkı pazarlıklar yapılıyor. Küçük partiler, İnönü’nün yanında olmak isteyenler hep haklarından daha fazlasını istiyorlar. CHP’nin büyükleri Paşa’yı sıkıştırıyorlar, bu kadar taviz verme diyorlar. Kılıçdaroğlu’nun bu yıl düştüğü durumun bir benzerini İnönü geçmişte yaşıyor. İşte İsmet Paşa, kendi partisinin yöneticilerine, “ötekilerin delileriyle uğraşmaktan bıktım, bir de karşıma siz çıkmayın!” sözünü Ada’daki bu evde söylüyor.
27 Mayıstan sonra ve başbakanlığı döneminde Ada’daki evin trafiği yine azalma eğilimine giriyor. Zaman zaman yaz aylarında, ev gene de açılıyor ve misafirlerini ağırlıyor. Bazen de, Maltepe’deki Ömer’in evinden vapurla Ada’ya geçiliyor ve birkaç gün kalınarak eski günler yad ediliyor, Ada gezintileri yapılıyor.
Ada’ya geldiklerinde, İsmet Paşa, berberi Yani’yi evine her sabah yüz tıraş için çağırıyor. İhtiyaç olduğunda saçını kestirmek için ise onun çarşıdaki dükkanına gitmeye devam ediyor. İsmet Paşa’nın 1960 sonrasındaki Başbakanlık dönemlerinde artık Maltepe daha ayaküstü bir yer haline geldiğinden, pazar akşamları trene binip Ankara’ya dönme kolaylığı Paşa’nın Ada’yla irtibatını devam ettirmesi için bir vesile oluyor.
1960 darbesi öncesinde, 1959 yılında CHP’nin Genel Sekreteri olan İsmail Rüştü Aksal ile meşhur ‘yeniden yapılanma’ buluşmalarını bu evde yapıyor. Bu dönemdeki baş misafirleri, CHP’nin genel sekreteri İsmail Rüştü Aksal ile eşi Jale Aksal oluyor. Genellikle çalışma odasında, akşam üzerleri de balkonda “ortanın solu” fikrini oluşturmakla meşgul oluyorlar. Bu fikir, Ada’daki bu evde kotarılıp partiye ve kamuoyuna sunuluyor.
Evin başka ziyaretçileri, unutulmaz gazetecilerdir ki bunlar genç, dinamik ve işleri gereği, kapıdan atılsa pencereden girebilen muhabirler olarak biliniyorlar. İnönü, Heybeliada’daki evinde birçok basın toplantısı düzenliyor. Bu arada, karşılıklı birçok atlatmaca oyunları da oynanıyor.
Heybeliada’daki evin hüzünlü dönemi 1973 sonrasında başlıyor. İsmet İnönü artık ebediyen aramızdan o yıl ayrılıyor. 25 Aralık 1973 tarihinde Ankara’daki Pembe Köşk’te 89 yaşında gözlerini hayata kapatıyor. İsmet Paşa’nın yokluğunda Ada’daki ev, ilk yazlar açılmak istenmiyor. Kartal’da otururken bile Ada’daki eve uğramayı Mevhibe Hanımın içi almıyor. Fakat, Ada’daki ev hasreti, İnönü Ailesi için giderilemez bir hâle dönüşüyor. Üstelik gelini Sevinç de bir Ada çocuğudur. Nihayetinde bazı yazlar, Ada’daki ev açılıyor, temizlettiriliyor. Mevhibe Hanım oraya geçiyor. Erdal ile Sevinç de onunla Ada’daki evde kalıyorlar, kendisini yalnız bırakmıyorlar. Onlar da Heybeliada’daki bu evdeki hayatı canlı halde tutabilmek için eve sahip çıkıyorlar.
Hepimiz biliriz, evler de insanlar gibi doğanın hışmına maruz kalıyorlar. Yılların evi, hele arkasındaki güzelim bahçe ve setler, yavaş yavaş terk edildikleri yalnızlık içinde çökmeye yüz tutmaktan kurtulamıyorlar. Tek çare olarak, bu tarihi evin, artık özel bir malikane olmaktan çıkarılmasına, bir müze değil, yurtdışında da örnekleri bulunduğu üzere, bir “İsmet İnönü Evi” haline getirilmesine karar veriliyor. Bunun sağlanması için ev, İnönü ailesi tarafından İnönü Vakfı’na bağışlanıyor.
Böylece İsmet İnönü’nün 1924 yılında ilk adımını attığı bu ev, bugün de yaşamaya, Atatürk’ten emanet eşyalarına, İnönü ve ailesinin hatıralarına ev sahipliği yapmaya devam edebiliyor. Ben dünkü ziyaretimle bu sevimli evle tanışma fırsatını buldum. Evin tarihini çok güzel ve sade bir anlatımla bize aktaran, ayaklı kütüphane Akbıyık Hanımefendi ve yardımcısı Nazlı Hanımdan çok şey öğrenme, eve dair güzel hatıraları dinleme bahtiyarlığına eriştim. Kendilerine hassaten teşekkürü bir borç biliyorum.
Yolunuz Heybeliada’ya düşerse, hatta bilhassa bu ev için düşürmenizi isterim, mutlaka bu tarihi ve özel evi ziyaret etmeden dönmeyin derim. Bu ziyaretiniz sonrasında, çok farklı duygularla, ayrı bir gururla, İsmet İnönü’yü daha iyi tanıyarak bu evden arkanıza baka baka ayrılacağınızı şimdiden söyleyebilirim.
Kaynakça
https://www.ismetinonu.org.tr/heybeliada-ismet-inonu-evi/
Hüseyin Fazla, Heybeliada Gezi Notları, 29 Temmuz 2023
Not: Heybeliada'da Refah Şehitleri Caddesi, 67 numaralı İnönü Evi, pazartesi hariç, hergün saat 10:00-17:00 arasında ziyarete açık tutuluyor. İrtibat numarası: 0216 351 8449