Site İçi Arama

tarih

Hilafet Seviciliği Yapmak ile Ne Mutlu Türküm Demek Arasındaki Tercih, Bir Cibilliyet Meselesidir

Başkasını bilmem, ama benim cibilliyetim “Ne mutlu Türküm diyene!” diye haykırıyor, genlerime işlenmiş. Gerisi boş laf!

Halife, Arapça bir sözcük, birinin yerine geçen demek. Vekil!

Tabii vekil sözü ile tam olarak anlam birliği yok, vekil başkası adına yetki kullanan demek. 

Halife ise o birinin yerine bizzat geçen kişi. Halef, selefin yerine geçen. Halef geçen, selef yerine geçilen. 

Hilafet? 

Halifelik işte, tüm İslam aleminin başı olmak! İslam devletinin yöneticisi olmak!

***

Tarihte kurulmuş ilk İslam devleti bir şehir devleti. 

Adı Medine İslam Devleti! 

Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye 622 yılında göçü ile aynı yıl kurulmuş ve ölümüne kadar yani 632 yılına kadar bir şehir devleti olarak sürmüş.

Bu devletin kuruluşu Medine sözleşmesine dayanıyor. Medine anayasası, Medine Misakı.

Aslında orijinal belge mevcut değil, hatta kaynaklarda 800 yılına kadar böyle bir belgeden söz bile edilmiyor. Muhammed Hamudillah 800 yılında İbn-i Hişam’ın metnine dayanarak böyle bir belge olduğunu söylemiş, bugünkü bahsi geçen Medine sözleşmesi ise bu metne dayanılarak doğruluğu ve varlığı kabul edilen metindir. (47 madde!)

Bu metin Hz.Muhammed’in Medine halkıyla yaptığı bir sözleşmedir ve Medine’deki gruplar arasındaki otoritesini vurgulamak metnin temel özeliğidir.

***

Peki Hz.Muhammed’in 632 yılında vefatı ile ne olur?

İslam devletinin devamı esastır!

632 yılından 661 yılına kadar dört Halife dönemi ile şehir devleti bir İslam devletine dönüşür.

661 yılından 750 yılına kadar ise Emevîler bayrağı devralır ve artık İslam devleti bir imparatorluk olur!

Emevîler yönetimi devralmıştır ve İslam devletini bir imparatorluğa dönüştürmüşlerdir.

750 yılından sonra ise Abbasiler devreye girecektir. 1517 yılına kadar da İslam imparatorluğunu yönetecekler. Önceleri 900 yıllarına kadar evrensel bir yayılım politikası güderlerken, 900 yılından sonra ise 1500 yılına kadar Adem-i merkeziyetçilik ile ardından Abbasiler sonrasında İslam İmparatorluğunun parçalanma dönemine girişi. 

Konuyu kısa geçiyorum, çünkü amacım bir tarih yazısı yazmak değil. Sadece tarihsel gelişimi bilelim istedim. Merak edenler çok daha detayları ile İslam tarihini kaynaklardan okuyabilirler.

***

Evet Yavuz Sultan Selim 22 Ocak 1517 tarihinde zorlu çöl yolculuğu ardından Memlukleri Mısır’da bozguna uğratır ve 22 Şubat 1517 tarihinde görkemli bir törenle Kahire’ye girerek Kasr-ı Yusuf’ta Mısır tahtına oturur.

Böylece hilafet artık Osmanlı’ya devredilmiş olur.

***

Osmanlı bir İslam imparatorluğu mudur?

Yani Osmanlı ile İslam devletinin devamı sağlanmıştır diyebilir miyiz?

Hayır!

Artık İslam devleti ya da İslam İmparatorluğu diye bir şey kalmamıştır! 

Yavuz Sultan Selim ile İslam imparatorluğu parçalanmış ve yıkılmıştır.

Devam eden sadece hilafet makamıdır.

Hilafet makamının gücü ise zaman içinde eriyecek ve tükenecektir.

Avrupa’da ortaya çıkan milliyetçilik akımları ile Müslüman coğrafyada Arap milliyetçiliği de baş gösterecek ve ardından bir bir bu coğrafyada Arap devletleri kurulacaktır. 

Üstelik Arap milliyetçiliği diyoruz, ama tek bir Arap devleti de değildir kurulan, bugün halkı Arap olan 22 devlet vardır. 

Halkının çoğunluğu Müslüman olan devlet sayısı ise 60’a yakındır.

Bu Arap devletleri zaten tarih boyunca kabileler halinde yaşayan ve sürekli birbirleri ile çatışma halinde olan farklı farklı Arap kabilelerinin kurdukları devletlerdir.

Bugünün dünyasında tek bir hilafet makamının da Müslümanlar üzerinde bir birleştiricilik etkisi artık kalmamıştır.

Dolayısıyla bugünün İslam dünyasında hilafetin artık bir anlamı yoktur, çünkü tek bir Halife’nin sözünü dinleyecek İslam toplumu diye bir toplum yoktur. Farklı yorumlar, farklı güç dengeleri, farklı mezhepler, tüm bu çıkar çatışmaları ve yorum farklılıkları sebebiyle her ben Müslüman devletim diyen devlet başkanı kendini Halife ilan etmekte ve kendi hükümranlığını sürdürme derdine düşmekte.

Ne Arap devletleri ben Halife’yim diyecek olanın sözünü dinler, ne de diğer Müslüman toplum sahibi devletler bir Halife’nin sözü altına girmek ister.

İşte bu yüzden Hilafet makamı 3 Mart 1924 yılında Atatürk tarafından kaldırılmıştır. 

O günlerin şartlarında fiziki olarak bir anlamı kalmamıştır.

***

Peki niye öyleyse hilafet isteriz diye slogan atıyor bugün insanlar?

Bilmiyorlar mı artık hilafet diye bir şey mümkün değil?

Aslında onlar İslam Devleti isteriz demek istiyorlar. Konuyu bilmiyorlar, konuyu karıştırıyorlar.

Hilafeti İslam devleti olmak zannediyorlar.

***

Evet, bugün dünyada birçok İslam Devleti var. Yani İslami kurallara göre yönetilen, eh işte, kimi cumhuriyet de olan, ama çoğunluğu bir krallık olan bir sürü İslam devleti var.

Demokratik bir devlet mi? İslami bir devlet mi?

Bilmem. Otokrasinin her türlüsü sakat bence. Otokrasi olmasın da, halkın egemenliği olduktan sonra halk ne istiyorsa öyle olur zaten.

Ama işte olay tramvaya binip inme meselesi oluyor İslam devleti olunca. Her halükârda otokrasiye kayıyor yönetim biçimi. 

Yavaştan yavaştan, ürkütmeden. Aynı bir canlı kurbağayı kazanda canlı canlı kaynatmak gibi, alıştıra alıştıra önce İslam devletine veriliyor istekler, ardından da otokratik bir sisteme.

Halk artık benim tebaamdır!

Ben ne diyorsam öyle olacak!

Olur mu peki bu denilen şey? Gerçekten bir İslam devletine dönülür mü?

Dediğim gibi, kurbağa ne güzel sıcacık su diyor ya henüz ılıkken su, tramvay ağır aksak ilerliyor ya, durağa gelinmişse neden olmasın? Hazır rehavete kapılmışken halk, inelim artık tramvaydan diye düşünebilir zamanında o demokrasi tramvayına binenler.

İyi düşünmek lazım, bugün hilafet istiyoruz diyenlere ses çıkarmayanlar, şeriat sloganlarına susanlar, yarın yıktık bu devleti, artık İslam devleti kuruyoruz dediklerinde o ılık suyun rehavetinden kolay kolay kurtulamazlar. 

Gidişatı görmek lazım, görmek için ise doğru yöne bakmak şarttır.

İslam devleti olmak kötü bir şey mi?

Bilmem, ben hiç İslam devletinde yaşamadım, yaşayanlara sormak lazım. 

Ancak bu sorunun cevabı sanırım biraz da masanın ne tarafında oturduğunuzla ilişkili. Ya da cibilliyet meselesi de diyebiliriz.

Başkasını bilmem, ama benim cibilliyetim “Ne mutlu Türküm diyene!” diye haykırıyor, genlerime işlenmiş.

Gerisi boş laf!

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 21.01.2024
  • Süre : 3 dk
  • 1000 kez okundu

Google Ads