İstiklal Marşı ve Kıbrıslı Türkler (2)
Eğer bu başlıktaki ilk çıkan yazımızı okumadıysanız, konu bütünlüğü açısından, lütfen önce aşağıda linki verilen birinci yazıyı okuyup sonra bu yazımız okuyunuz.
https://strasam.org/tarih/siyasi-tarih/istiklal-marsi-ve-kibrisli-turkler-609
Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları:
29 Ekim 1937 günü Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak ve İstiklal Marşı okuyarak tören yapmak isteyen öğrenciler dayak cezasına çarptırılırken 4 öğrenci de elebaşı oldukları gerekçesiyle okuldan atılırlar. Aynı dönemde tıpkı Hatice Tahsin gibi öğretmen olan ve Lefkoşa’da Viktorya Kız Lisesi’nde görev yapan Peyker Tevfik ise ilkokuldan mezun olan çocukların genelde maalesef İstiklal Marşı’nı bilmediklerinden yakınacaktır. Tıpkı Hatice Tahsin’in İngiliz müfettişe “Memleketleri tanıtıyorum, sıra Türkiye’ye geldi…” diyerek yaptığı gibi İngiliz döneminde Ayanni isimli köyde öğretmenlik yapan Hüseyin Kanatlı da Türk bayrağı yasak olan, İstiklal Marşı okutulmayan okulunda buna bir çözüm arar ve okulun son günü karne dağıtılacağı gün muhtarın bütün çekincelerine rağmen okul bahçesine bütün köylüleri doldurur, 1-5. sınıf öğrencilerini ay şeklinde, 6. sınıf öğrencilerini de yıldız şeklinde dizer, Türk bayrağı üzerine bir konuşma yapar ve İstiklal Marşı ile töreni başlatıp öğrencilere karnelerini dağıtır. Kıbrıs Türk toplumunun önemli isimlerinden Erdoğan Mirata da anılarında “…Ne acıdır ki ilk bayrak sevgisiyle tanıştığımız bu yabancı bayrağı 6 yıllık ilkokul yıllarımızın bayrağı bilmiş, marşını da ‘Yaşa kralımız, Yaşa hakanımız.’ diye sık sık haykırmıştık. Hem de Türk bayrağı diye bir değerimizden habersiz olarak…” diyecektir. Bu dönemde Kıbrıslı Türkler açısından son derece önemli bir fırsat olarak değerlendirilen, anavatan Türkiye ile hasret giderme, Türk bayrağını selamlama ve İstiklal Marşı’nı çeşitli bahaneler yaratmak suretiyle canhıraş okuma sebebi olan bir durum ise Hamidiye Okul Gemisi’nin Hatay’ın denize kıyısı olan limanlarından sonra 20-22 Haziran 1938 tarihinde Kıbrıs adasına yaptığı ziyaret olacaktır.
1931 Rum İsyanı Sonrası:
1931 Rum İsyanı sonrasında İngiliz yönetimi adada kısıtlama ve yasaklamaları nispeten azaltmakla beraber okullarda Türkçe kitap, Türkiye haritası, Türk bayrağı yine yoktur ve İstiklal Marşı okunması da en azından kâğıt üzerinde yasaklanmış durumdadır. Bu noktada Kıbrıslı Türk öğretmenlerin gizlice de olsa yürüttükleri faaliyetler ve çareler üreterek çocuklara İstiklal Marşı’nı öğretmeleri ve söyletmeleri her türlü takdirin üzerindedir;[1]
“Müzik dersleri haftada bir yapılırdı. O yıllarda baskı olmasına rağmen öğretmenlerimiz bize İstiklal Marşı’nı da öğretiyor fakat aleni okutmuyorlardı. Törenlerde Yaşa Kralımız Marşı’nı okurduk. İmkânlar kısıtlı olmasına rağmen öğretmenler müzik derslerinde bize bir şeyler öğretmek için çok çaba sarf ederlerdi. Çünkü İngiliz müfettişler tarafından ciddi teftiş edilirlerdi. Müsamere ve milli günlerde koro çıkardı ama orkestra yoktu. İlkokulda İstiklal Marşı ve Onuncu Yıl Marşı dışında başka Ankara ve Karadeniz marşları gibi marşlar da öğrenmiştik. Öğretmenlik yaptığım dönemlerde ise 23 Nisan’ın yeri ayrıydı. Gösterilerin ağırlığını müziksel etkinlikler çekerdi. Törenlerin başlangıcında koro İstiklal Marşı’nı okur, daha sonra diğer marşlar ve şarkılar söylenirdi. 29 Ekim, okulların açılmasından hemen sonra olduğu için hazırlıkları tamamlamak zor olurdu.”
Ozanköy’de Durum:
1946 senesinde Kız Öğretmen Koleji’nin ilk mezunlarından olan Ayşe Mustafa Katipoğlu da ilk görev yeri olan Girne’ye bağlı Ozanköy’de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı yasaklamalar nedeniyle görev yaptığı okulda kutlayamadığından öğrencileri kendi evine götürmüş ve burada gizlice düzenlediği bir etkinlikle hem bayramı coşkuyla kutlamış ve hem de öğrencilere gizlice öğrettiği İstiklal Marşı’nı söyletme imkânı bulmuştur. Ayşe Mustafa Katipoğlu Kazafana’da görev yaptığı dönemde Kıbrıs’a gelen Ziraat Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencilerine de görev yaptığı okulda bir etkinlik düzenleyerek onlara marşlar okutmuştur. Dönemin içinde aynı sıkıntıları yaşayanlardan biri de Mustafa Asım Kayan olur ve doğup büyüdüğü Malya (Bağlarbaşı) köyünde yaşadıklarını anılarına şu sözlerle yansıtır;[2]
“…Sömürge idaresi zamanında Türk bayrağı yalnız Cuma günleri camiye asılırdı. İstiklal Marşı’nı alenen okumak ve okullarda Türk bayrağı çekmek yasaktı. Pazartesi sabahları okula İngiliz bayrağı çekilir, İngiliz marşı okunduktan sonra odalara girilirdi. Ancak öğretmenler kapıları ve pencereleri kapattırdıktan sonra (gizlice) İstiklal Marşı’nı okutur ve odaya Türk bayrağı astırırdı. 1939 yılında yılsonu müsameresi esnasında Kemal Asım tarafından oynadığı tiyatro oyununda rol gereği açtığı Türk bayrağı nedeniyle okul başöğretmeni Süleyman Nesip karakol sorumlusu Onbaşı Hasan Sami tarafından sorguya çekilir, sorgulandıktan sonra serbest bırakılır…”
Bayrak Kanunu Değişikliği:
Aynı dönemde sürpriz bir kararla adada Bayrak Kanunu değiştirilir ve Şükrü Saraçoğlu’nun adada bulunduğu dönem içerisinde Kıbrıslı Türkler tarafından her taraf Türk bayraklarıyla donatılır ve bütün kısıtlamalara rağmen her yerde İstiklal Marşı söylenir;[3]
“…Ama bir gün, Türkiye Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nun İngiltere Dışişleri Bakanı Anthony Eden ile görüşmelerde bulunmak üzere Lefkoşa’da bulunduğu, ertesi gün iki Bakanın açık bir otomobilde Lefkoşa’nın ana caddelerinden geçerek havaalanına gidecekleri, bu münasebetle okulların ve dairelerin tatil edileceği ve hükümetin terzilere birçok Türk bayrağı sipariş ettiği öğrenildi. Takvimlerin 18 Mart 1941’i gösterdiği o gün, bu haber akşam üzeri yayılmıştı. Adada karartma vardı. Sokağa çıkma tehlikeli idi. Anavatan hükümetinin bir temsilcisini görüp selamlayabileceklerini, anavatana olan coşkun sevgilerini biraz olsun gösterebileceklerini ve bu sevgiyi Saraçoğlu vasıtasıyla Ankara’ya iletebileceklerini düşünmenin heyecanı onlara tehlikeyi ve korkuyu unutturuyordu. Evlerdeki bayraklar böyle büyük bir gün için yeterli olamazdı. Karanlıkta açılan dükkânlarda mum ışığında, kırmızı ve beyaz kumaşlar seçilip çıkarıldı ve o gece sabaha kadar Türk bayrakları dikildi. Ertesi sabah Lefkoşa’nın Türk evleri, dükkânları, kulüpleri, okulları Türk bayrakları ile donanmıştı. Okullara giden çocukların, kortejin geçeceği yola sıralanan kadın erkek herkesin ellerinde Türk bayrağı vardı. Kanun gereğince Türk bayraklarının yanında İngiliz bayrakları da bulunmalıydı. Bunun için herkese İngiliz bayrağı dağıtıldı. Yabancı bayrağı artık kanıksanmasına rağmen Kıbrıs Türk’ü ay yıldızını gururla dalgalandırabilme mutluluğu aşkına kanunun bu gereğini de yerine getirdi. Evkaf binası önünde Kız Lisesi’ne ayrılan yere geldikten sonra, beklemenin verdiği heyecanı, millî marşlar söyleyerek yatıştırıyorduk. Bu arada ‘Türk Kızlarının Türküsü’ sık sık tekrarlanıyor, küçük meydan ‘Bize derler Türk kızı, Atatürk’ün Türk kızı’ sesleriyle çınlıyordu. Ondan sonra bir başka millî marş tutturuluyordu. Bu başka marşın bitmesine yakın o meydanın nizamını sağlamaktan sorumlu zaptiyelerden biri yaklaşıyor ve ‘Atatürk’ün Türk Kızını’ söyleyin gene diyordu…”
Türk Lisesi Mezunlar Birliği:
1944 yılında kurulan Türk Lisesi Mezunlar Birliği ise milli bayramların coşkuyla kutlanması, yapılacak her türlü açılış, tören ve faaliyette İstiklal Marşı okunması gibi girişimlerde ön ayak olur ve bunun sonucunda örneğin 19 Mayıs 1944 tarihinde ilk defa olarak 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ilk defa Lefkoşa’da Cirit Alanı denilen yerde ve açık alanda İstiklal Marşı okunarak başlayan törenlerle kutlanır. 21 Mayıs 1947 tarihinde Baf’ta Baf İlkokulu tarafından düzenlenen yılsonu müsamereleri kısıtlamalara rağmen Titania Sinema Salonu’nda yapılan etkinlikte İstiklal Marşı okunmasıyla başlamış, Lütfiye Ali Ratip ve Perihan Sıdkı piyano ile İstiklal Marşı’na, şarkılara ve danslara eşlik etmiştir.
Adayı Türk Basın Heyetinin Ziyareti:
1948 yılında Çorum Milletvekili Hasene Ilgaz idaresinde adayı ziyaret eden ve aralarında İffet Halim Oruz ve Rakım Çalapala ve Sedat Simavi gibi 7 gazetecinin de bulunduğu öğretmen kafilesinin çeşitli Türk köylerini dolaşması, Kıbrıslı Türklerle bir araya gelmesi ve fikir alışverişinde bulunmaları sürecinde okullarda öğrenciler ve öğretmenler tarafından gösteriler ve sunumlar yapılmış ve her tören İstiklal Marşı’nın icra edilmesiyle başlamıştır. 29 Ekim 1948 tarihinde Cumhuriyet Bayramı Lefkoşa’da Çağlayan bölgesindeki Yeni Saha’da gazeteci Fevzi Ali Rıza Bey idaresinde kutlanırken Türk Lisesi Mezunlar Birliği’nde önceden prova edilen marşlar için de sahaya konulan bir kürsü ve megafon sistemiyle katılımcıların Dr. Fazıl Küçük de dahil olmak üzere hep birlikte İstiklal Marşı okumasına da imkân tanınır. Refet Tevfik bu törende kemanıyla İstiklal Marşı’nı çalarken öğretmen ve öğrenciler de marşa coşkuyla iştirak ederler.
1949 yılında Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu ile Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin de çabaları sonucunda Türkiye’den çok değerli öğretmenlerin gelmeye başlaması, onların denetimi, kontrol ve gözetiminde derslere başlanması da Kıbrıslı Türklerin milli bilincinin yüksekte tutulmasına destek olmuştur. 1955-1974 sürecinde eşi Gözey Şemsettin’le birlikte Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi’ne geçen faaliyetlerde bulunan Birsen Şemsettin de o dönemde yaşadıklarını şu sözlerle aktarır;[4]
“1948 yılında Selimiye İlkokulu’nda birinci sınıfa başladığım ilk gün defterimize bir Türk bayrağı çizip boyayarak ve İstiklal Marşımızı mırıldanarak derse başlamıştık. Gerçek Türk bayrağını Viktorya Kız Lisesi’ne başladığım 1954 yılında gördüm. O zamana kadar ilkokulda İngiliz bayrağı çekilir ve ‘Yaşa kralımız, yaşa hakanımız, çok çok yaşa.’ diye İngiliz milli marşını söylüyorduk. V1. George’un krallığı dönemiydi. İlkokul son sınıfta II. Elizabeth taç giyince ‘Yaşa kraliçemiz, yaşa melikemiz çok çok yaşa.’ diye söylemeye başladık. İlkokulda İngiliz bayrağının öğretmen masasında belli bir yeri vardı. Teftişe gelen müfettişler o bayrağın yerinde olup olmadığını kontrol ederdi…”
Türk bayrağını ilk defa ortaokula başladığı günlerde gören ve İstiklal Marşı’nı da aynı günlerde öğrenen Hüseyin Tilki Viktorya Kız Lisesi ve Atatürk Enstitüsü öğrencileri Lefkoşa Sarayönü’nde bayrağı göndere çekerken büyük bir coşkuyla marşa iştirak eder;[5]
“…Her bayrak töreninde yıllar önce İngiliz müfettişin yüz ifadesi gözümün önünden gitmezken enseme vurduğu tokadın acısını yüreğimde hisseder, nefretim artardı. Ama şu anda şanlı bayrağımın altında İstiklal Marşı’mızı okurken ne kadar mutlu ve gururlu olduğumu o İngiliz’in görmesini isterdim. İlkokul 3. sınıfa gidiyordum... Bir Cumartesi günüydü. Bayrak töreni yapılacaktı. Göndere İngiliz bayrağı çekilecekti ve ‘Kralımız çok yaşa.’ diye bir marş okunacaktı. Ben henüz bu marşı daha ezberleyememiştim. Büyük sınıflar bu marşı okurken biz de öylesine mırıldanırdık. O gün okula bir İngiliz müfettiş gelmiş ve her çocuğa kraliçe armalı porselen fincan dağıtmıştı. Çok sevinmiştik. O güne kadar okulda pişirilen sütü maşrapalarda içiyorduk. Bundan sonra artık porselen fincanda içecektik. Cumartesi günü fincanlarımızı alıp bayrak töreni için sıraya girmiştik. Marşı bilmediğim için dudaklarımı bile oynatmıyordum. Tek düşüncem törenin bir an önce bitmesi ve koşarak eve gitmekti. Ben bu düşüncede iken enseme okkalı bir tokat indi. Sendelemiş ve çok korkmuştum. İngiliz müfettiş tepemde dikili duruyordu. Tokadı niçin yediğimi anlamamıştım. İngiliz müfettiş yüzüme dik dik baktıktan sonra homurdanarak öğrencilerin arasına girdi. Marş bittikten sonra da ağlayarak eve doğru koşmaya başladım…”
1950’li yıllarda Türk çocuklarına özellikle ilkokullarda İngilizlerin “Yaşasın Kralımız/God Save the King” marşı yanında gizlice de olsa İstiklal Marşı ve “Dağ Başını Duman Almış” gibi milli marşlar da öğretilmeye çalışılmaktadır;[6]
Milli Marşlar:
“Tahtaya şarkıları ve notalarını yazardım, çocuklar defterlerine geçirirlerdi. Kitap yoktu, materyal ve çalgı sıkıntısı vardı. Sedat Simavi İlkokulu’nda müsamerelerde teyp kullanıyorduk. Bu okulda bestecilerin resimleri olduğunu hatırlıyorum. Kraliçe Marşı, ‘İstiklal Marşı’, ‘Onuncu Yıl Marşı’, ‘İzmir Marşı’ gibi marşlar yanında ‘Ali Babanın Çiftliği’ gibi çocuk şarkıları öğretirdim. Birkaç çocuk bestem (çocuk şarkıları) de olmuştu. Öğrencilere arada sırada İngilizce şarkı da söyletirdim. O dönemde okullarda Kıbrıs kökenli şarkılar yoktu. Bazen kemanımla klasik müzik de çalardım. İngiltere tahtındaki değişiklikten dolayı Maarif Müdürlüğü’nden bize Kraliçe Marşı’nın notalarını göndermişlerdi… Denetlenmeye önceden hazırlanarak 1 yıl boyunca müzik dersinde hangi parçaları öğreteceğimizi yazardık. Kraliçe Marşı’nın yanında bu tutanağa İstiklâl Marşı ve Onuncu Yıl Marşı yazdığımda uyarılmıştım.”
Örneğin aynı günlerde yaşanan bir olay Kıbrıslı Türklerin ince zekâlarının ve boyun eğmeyi asla düşünmediklerinin de bir göstergesidir;[7]
“İngilizler bayrağımızın çekilmesini de yasak etmişler. Şimdi bayrağımızı öpecekmişiz, bir de resim çektirecekmişiz ve bayrağımız sarılıp kaldırılacakmış. Lefkoşa Sarayönü İlkokulu’nda gerçekleşen bir gezide ilkokulun başöğretmeni Remzi Bey yaşı büyük olan çocuklara bu marşı sözleriyle birlikte değil ıslık çalarak öğretmiştir. Böylece okul gezilerinde bu marş ıslıkla icra edilmiştir.”
Aynı dönemde öğretmenlik yapan Hale Avkıran da yaşadıklarını “…Selimiye İlkokulu’nda Vali geldiğinde okulun girişine koro çıkartarak kendisini Kral Marşı’yla karşılamıştık. 1958-1959 yılı ve 1960’ın bir yarısında görev yaptığım Atatürk İlkokulu’nda, haftayı İstiklal Marşı ile açar, İstiklal Marşı ile kapatırdım.” diyerek aktaracaktır. Bu arada Kıbrıslı Türklerin Türkiye’deki üniversitelerde okumasına imkân vermeyen, dolayısıyla Türkiye ile bağların gevşemesine neden olacak bu yasa hakkında çalıştığı okullarda öğrencilere İstiklal Marşı okuttuğu için İngilizlerin tepkisini çeken Faiz Kaymak da “Müstemleke maarifçiliğine hız verdiriliyor.” diyerek sert açıklamalarda bulunur;[8]
“16 Temmuz’da tali Tedrisat Kanunu’nu tadil eden bir tasarı yayımlandı. Bir müddet sonra da ilk mekteplerde okunan kitaplar kaldırıldı. Milli hisleri söndürmek için her şeye başvuruldu. Milli marşları okumak, bayrak çekmek, milli kahramanların resimlerini asmak gibi her şey ilk mektepler için yasak oldu. Muallimler sıkı bir baskı altına alındı. Çünkü Rumların yapmış olduğu isyanı hazırlayanların ön saflarında öğretmenler olduğu resmen rapor edilmişti…”
(Devam edecek)
Kaynakça:
[1] Mehmet Güçlü’den aktaran Halil Selçuk, a.g.e., s. 69.
[2] Mustafa Asım Kayan, Malya Bağlarbaşı; Bağcılığa Damgasını Vuran Köy, Lefkoşa, 2012, s. 89
[3] Beria Remzi Özoran, “Kıbrıs’ta Atatürk’ün Kızları”, Kıbrıs Postası, 13 Şubat 1982, Lefkoşa, s.22.
[4] Birsen Şemsettin’le 12 Kasım 2018 tarihinde Lefkoşa’da yapılan görüşme
[5] Hüseyin Feridun Tilki ile 15 Kasım 2013 tarihinde Girne’de yapılan görüşme.
[6] Hüseyin Kanatlı’dan aktaran Halil Selçuk, a.g.e., s. 78.
[7]Neriman Cahit, a.g.e.,s. 11-12.
[8] Halkın Sesi, 1 Ağustos 1952.