Kurtuluş Savaşı Yazıları: “10 Kasım 1918 Tarihinde İcra Edilen Faaliyetler” (Bölüm 14)
Cevat Abbas’ın anlattığına göre, Mustafa Kemal Paşa buna; “ (Ahmet İzzet) Paşa hazretleri, siz bu zihniyette bulundukça korkarım ki çok geçmeden sadrazamlık sandalyesinden düşman süngüleriyle kovulacaksınız.” diye karşılık vermiştir.
Mustafa Kemal Paşa, İskenderun’un işgali hakkında yapılan protokolün metnini, 10 Kasım öğlen üzeri Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyaseti’ne göndermiştir. Bu telgrafta, şehrin tesliminin sükûnetle cereyan etiği belirtilmiştir. İskenderun ve Antakya’da hükümet memurları, polis, jandarma yerinde bırakılmıştır. Antakya’da 50 kişilik bir askeri kuvvet bırakılmıştır. İngilizlerin girdikleri kazalarda hükümetin varlığı fiilen olmasa bile manen idame edilmiştir.
Metinde İskenderun şehri bölgesinden bahsedildiği halde hududu hakkında açık bir bilgi verilmemiştir. Ancak İngilizlerin evvelsi gün ordunun Suriye hududu ve birliklerin Payas-Kilis hattının kuzeyine alınması lüzumundan bahsetmesinden, bu hattın Suriye hududu dâhilinde olduğunda ısrar edecekleri anlaşılmaktadır. Hükümet ile Britanya hükümeti arasında Suriye hududu diye Suriye vilayeti hududundan başka kararlaştırılmış bir hat varsa bunun bildirilmesi gerekmektedir. Bir İngiliz kurmay binbaşısı ile bir istihkâm subayı bugün Katma-Belen-İskenderun yolunu keşfedeceklerdir.
Mustafa Kemal Paşa’nın bu telgrafın altına sadece Mustafa Kemal yazarak imzalaması, artık Yıldırım Ordular Grubu’nun lağvedileceğinden haberdar olduğunu düşündürmektedir. Bu sırada ülkenin başka bölgelerinde de işgaller başlamıştır. 9 Kasım’da Çanakkale Boğazı’nın her iki tarafına asker çıkaran İngilizler, 10 Kasım’da bölgeye tamamen hâkim olmuşlardır. 10 Kasım’da 100 kişilik Fransız kuvveti, ardından da bir alay Bulgaristan’dan Uzunköprü’ye girmiştir.
Bu gelişmelerin ardından Ahmet İzzet Paşa, Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’nın lağvedildiğini ve Mustafa Kemal Paşa’nın Harbiye Nezareti emrine alındığını bildirmiştir. Mustafa Kemal Paşa, orduların kaldırılmasını fakat unvanının korunmasını, kendisinin bu unvanla onun kumandanlığıyla yetinerek hizmet edeceğini bildirmiştir.
Ahmet İzzet Paşa bu teklifi; “Siz mağlup devletimize karşı galip devletleri tekrar tahrik ve devletimizin temellerini tahrip mi etmek istiyorsunuz?” şeklinde cevaplamıştır. Cevat Abbas’ın anlattığına göre, Mustafa Kemal Paşa buna; “Paşa hazretleri, siz bu zihniyette bulundukça korkarım ki çok geçmeden sadrazamlık sandalyesinden düşman süngüleriyle kovulacaksınız.” diye karşılık vermiştir.
Ahmet İzzet Paşa, 2. Ordu’ya da Yıldırım Ordular Grubu ile 7’nci Ordu karargâhlarının lağvedildiğini, bölgedeki tüm birliklerin komutanlığına 2’nci Ordu Komutanı olarak kendisinin tayin edildiğini bildirmiştir. Bu emir üzerine 2’nci Ordu Komutanı saat 20.00’dan itibaren bölgedeki tüm birliklerin komutasını üzerine almıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın sözlerine kırılan Sadrazam, bir süre sonra onu tekrar makine başına çağırmış, hükümetten çekildiğini, bir an evvel İstanbul’a gelmesini ve kendisiyle istişareye ihtiyacı olduğunu söylemiştir.
Bazı yazarlara göre Mustafa Kemal Paşa, 10/11 Kasım gecesi Adana’dan ayrılırken tren istasyonunda kendisini uğurlamaya gelenlere; “Adanalılar, bizim için harp bitmemiştir. Asıl muharebe bundan sonra başlayacaktır. Silahlarınıza hâkim olunuz.” demiştir. Güvendiği subaylara da “Gruplar halinde çete savaşı için hazırlanın.” şeklinde emir vermiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’ndan ayrılıp İstanbul’a gitmeden önce Adana’da terhis edilen askerlere, nasıl olsa düşman eline geçecek olan at ve silahları dağıttığı da iddia edilmektedir.
Bu iddialarda, onun halkı ve ileri gelenleri ileride verilecek bir mücadeleye hazırladığını söylenmesine rağmen kendisi, Millî Mücadele’den sonra yaptığı bir konuşmada; o dönemde mütarekenin sakatlığını gördüğünü, hükümeti uyarmaya çalıştığını, mütareke olduğu gibi uygulanırsa memleketin baştan sona kadar işgal edileceğini ve düşmanın her dediği yapılırsa işgalcilerin bütün ülkeye hâkim olacağını ifade ettiğini söylemiştir.
15 Mart 1923’te Adana’da Türk Ocağı’nda yaptığı bir konuşmada ise; kendisinde kurtuluş için teşebbüste bulunma fikrinin Adana’da ortaya çıktığını, milletin felakete sürüklenmesine engel olmak için bazı teşebbüslerde bulunduğunu fakat bu teşebbüsünün o zaman için mümkün olmadığını söylemiştir. Bu ifade ve belgelerden Mustafa Kemal Paşa’nın, mevcut kuvvetleri bir ordu haline getirmek ve bu kuvvetlerle milletin hakkını korumak istediği anlaşılmaktadır. Halka gizlice silah dağıtmak gibi faaliyetleri ise, Suriye’den memleket içlerine sokulmaya başlayan yabancı komitecilere bir tedbir olarak değerlendirilebilir.