Kurtuluş Savaşı Yazıları: “3 Kasım 1918 Tarihinde İcra Edilen Faaliyetler” (Bölüm 7)
Mustafa Kemal Paşa, gönderilen mütareke metnini incelemiş ve bunun sonucunda Osmanlı Devleti’nin bu mütareke ile kendini kayıtsız ve şartsız İtilaf Devletlerine teslim etmeyi kabul ettiği ve hatta bununla da kalmayıp onların ülkeyi işgal etmesine yardım etmeye söz verdiği kanaatine varmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, uçaklarla ilgili bir gün önce gelen emre; Grup bölgesinde mütarekenin imzalanmasından beri İtilaf Devletleri uçaklarının uçmadığı, mütareke emrinde İtilaf Devletleri kıtaları savaş ile ilgili bir faaliyette bulundukları takdirde karşılık verilmeyeceğine dair bir kayıt olmadığı, ateş edilmesi yasaklandığına göre bu yönde yazılı emir verilmesinin uygun olacağı cevabını vermiştir.
Bu sırada, Ahmet İzzet Paşa’nın Mütareke ile ilgili emri tüm birliklere gönderilmiştir. Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyaseti’nden mütarekenin Meclis-i Mebusan’da gördüğü tepki ve yapılan değerlendirmeler hakkında da bazı bilgiler gelmiştir. Bu durum, Yıldırım Ordular Grubu’nun mütarekenin genel esasları ve İstanbul’da sebep olduğu tepkilerden haberdar olduğunu göstermektedir. Fakat mütarekenin tam metni ilk olarak Ahmet İzzet Paşa tarafından yazılan emrin alınmasıyla öğrenilmiştir. Bu emirde, her ordunun mütareke şartlarından kendisine ait hususları derhal tatbik etmesi gerektiği bildirilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, gönderilen mütareke metnini incelemiş ve bunun sonucunda Osmanlı Devleti’nin bu mütareke ile kendini kayıtsız ve şartsız İtilaf Devletlerine teslim etmeyi kabul ettiği ve hatta bununla da kalmayıp onların ülkeyi işgal etmesine yardım etmeye söz verdiği kanaatine varmıştır. Bu sebeple Ahmet İzzet Paşa’yı uyarmaya karar vermiştir. Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne bir telgraf çekerek, mütareke şartları ile ilgili emri aldığını, bu emirde her ordunun kendine ait hususları uygulamasının istendiğini, uygulamaya başlayabilmek için şartları tam olarak belirli olmayan bazı maddeler hakkında sorular sorma mecburiyeti hissettiğini bildirmiştir.
“Bu maddeler; 10., 16. ve 20. maddelerdir. Ona göre, 10. maddedeki Toros Tünellerinin İtilaf Devletleri tarafından işgalinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Hangi tüneller işgal edilecektir? İşgalciler hattı işletecekler midir, yoksa sadece muhafaza mı edeceklerdir? İşgal edecek kuvvetin miktarı nedir ve nereden gelecektir? Ayrı bir grup olan Amanos Tünelleri de işgal edilecek midir?
Diğer anlaşılmayan bir husus, 16. maddede belirtilen Suriye ve Kilikya hudutlarıdır. Suriye hududu, Suriye vilayetinin kuzey hududu olarak kabul edilmektedir. Bu konuda farklı bir tanım var mıdır? Suriye’deki Osmanlı birliklerinin en yakın İtilaf Devletleri kıtalarına teslim olacağı belirtilmektedir fakat Suriye’de terk edilen ve irtibatta olunan hiçbir kıta yoktur. Hicaz’da bir seferi kuvvet bulunmakta ama bu kuvvetle irtibat bulunmamaktadır. Kilikya’nın Adana Vilayeti’nin bir kısmını kapsadığı bilinmektedir fakat hududu bilinmemektedir. Bunun netleştirilmesi gerekmektedir.
20. maddede belirtilen terhise dair talimat nereden ve ne zaman alınacak, bu hak tamamıyla hükümete mi, yoksa İtilaf Devletlerine mi ait olacaktır? Her ordunun mütarekenin kendini ilgilendiren kısmını uygulamaya başlaması emredildiğine göre, İtilaf Devletleri ile müşterek olarak düzenlenmesi gereken hususlarda onların müracaatı beklenmeksizin heyetler oluşturarak görüşmelere mi başlanacaktır?
Mustafa Kemal Paşa, bu konularda gerekli açıklamalar alınıncaya kadar mütareke gereğince yapmayı planladığı hususları da açıklamıştır. Bu hususlar; görüşme heyetleri teşkil edilmesi, Grup bölgesindeki sahillerde bulunan torpilleri taramak ve kaldırmak konusunda talep edilecek yardımı yerine getirmek için bir bahriye müfrezesinin hazırlanması, harp esirleri ile Ermeni esir ve mahkûmlarının nakli için tertibat alınması, kadroları en genç askerlerden doldurulmak üzere tam kadrolu bir tümenin teşkili ve jandarmanın takviyesi, fazla askeri maddeler ve malzemelerin Toros kuzeyine nakli ve hiçbir surette tahrip edilmesine meydan vermeyecek tedbirlerin alınması, demiryolu işletme faaliyetlerinin Alman memurların çıkarılacağına göre yeniden tanzimi, terhis edilecek kuvvetlere ait teçhizat, silah, cephane ve araçların toplanması ve tahliyesine dair tertibat alınmasından ibarettir. Demiryolları konusunda Grup’un İstanbul’dan azami yardım beklediği de belirtilmiştir.”
Mustafa Kemal Paşa, bu telgrafı gönderdikten sonra 2’nci ve 7’nci Ordu Komutanlıkları ile Adana Vilayeti ve Adana Hat Komutan ve Müfettişliği’ne mütarekenin nasıl uygulanacağı hakkında bir emir göndermiştir. Bu emirde; “mütareke şartlarına göre mahalli olarak alınacak kararları İtilaf Devletleri ile müzakere edecek birlik komutanlarının azimli olarak ve bölgeyi görerek müzakere etmeleri, bunu yaparlarsa mütareke şartların ağırlığının nispeten tersine döneceği belirtilmiştir. Eğer müzakereler iyi idare edilemezse, şartların giderek ağırlaşacağı vurgulanmıştır.
Müzakerelerde bazı hususlara özellikle dikkat edilmesi gerektiğinin üzerinde durulmuştur. Bunların başında Suriye hududu meselesi gelmektedir. Suriye hududu, Suriye vilayetinin kuzey hududu olarak kabul edilecektir. Ayrıca İskenderun, Antakya, Cebelsem’an, Katma ve Kilis bölgelerinin Türklerle meskûn olduğu ve Halep halkının dörtte üçünün Arapça konuşan Türk olduğu akılda tutulacak ve her görüşmede buna dikkat edilecektir. Mütareke şartlarında kesin açıklık olmadığından, ayrıntılı şartların belirlenmesine kadar karaya bir işgal kuvveti çıkarılmaması göz önünde bulundurulacaktır.
Toros Tünellerini işgal edecek İtilaf Devletleri kıtalarının nereden geleceği açık değildir. Bu tüneller İtilaf Devletleri tarafından işgal edilse bile, Adana Hat Komutanlığı ve Müfettişliği onlarla beraber Türk askerlerinin de kalmasını sağlamaya çalışacaktır. Bu sebeple, emrine verilen muhafız kıtası için iyi subayların komutasında iyi kıtalar teşkil edecek ve bunlara vazifeleri hakkında açık talimatlar verecektir. İcabında İtilaf Devletleri ile müzakere için 15’nci Kolordu Komutanı, 12’nci Kolordu Komutanı, Grup Sıhhiye Müfettişi ve Vilayet Ecnebi İşleri Müdürü’nden oluşan görüşme heyeti, 5 Kasım’da Adana’da toplanacaktır. 2’nci Ordu, sahillerdeki torpilleri taramak için Bahriye Müfrezesi hazırlayacak fakat talep gelmeden torpiller taranmayacaktır. Almanlardan eşya teslimine memur edilen İlga Karargâhlarının vazifesi gelecekte çok önemli olacağından bu heyetler takviye edilecektir.”
Bundan bir süre sonra, 2’nci Ordu Komutanlığı’ndan Yıldırım Ordular Grubu’na İskenderun’da meydana gelen gelişmelerle ilgili bir yazı ulaşmıştır. Bu yazı, Bahriye Müfrezesi Komutanlığı’ndan saat 15.00’da Ordu Komutanlığı’na gelen bir raporu iletmektedir. Raporda belirtildiğine göre; Fransız Arbalet Muhribi sabah saat:10.00’da İskenderun limanına gelmiş, görüşme yapmak için beyaz bayrak çekmiş, bunun üzerine Bahriye Müfrezesi Komutanı ve Mevki Komutanı gemiye çıkmış, gemideki bir İngiliz piyade binbaşısı bölgedeki torpillerin Türk tarafının yardımıyla derhal taranacağını ve torpiller tarandıktan sonra İskenderun’un işgal edileceğini söylemiştir. Mevki Komutanı buna; mütareke şartlarında bu maddelerin olup olmadığını bilmediği, şayet karaya asker çıkarırlarsa buna engel olacağı ve mütarekenin şartlarına uyulmamasının sorumluluğunun kendilerinde olacağı cevabını vermiştir. Bunun üzerine İngiliz binbaşı, durumu üst makamlara danışarak bilgi almalarını, sonucu bekleyeceklerini söylemiş ve bu talep 41’inci Tümen Komutanlığı’na bildirilmiştir.
Bu yazıyı alan Mustafa Kemal Paşa, doğrudan 41’inci Tümen Komutanlığı’na bir emir göndermiş ve mütarekenin ikinci maddesine göre İtilaf Devletlerine torpil ve kovan yerlerinin gösterileceğini ve bunları taramak veya kaldırmak için yardım edileceğini ancak mütarekede karaya asker çıkarma kaydı bulunmadığını, bu konuda hükümetten açıklayıcı bilgi istendiğini ve yazılı emir gelinceye kadar mevcut madde esasına tamamıyla uyulacağını bildirmiştir. 2’nci Ordu’ya ise diğer sahil bölgelerinde de bu tür teklifler yapılmasının mümkün olduğunu, mütareke şartlarının ast birlik komutanlarına tebliğ edilip edilmediğinin soruşturulmasını, her duruma cevap verebilecek surette icap edenlere talimat verilmesini, her bölge için görüşme memurlarının belirlenmesini ve bunlara kesin yetkiler verilmemesini emretmiştir.
Yıldırım Ordular Grubu’nun verdiği emir çerçevesinde 41’inci Tümen Komutanlığı tarafından karaya asker çıkarılmasına izin verilmeyeceği bildirilince, Fransız muhribi limandan ayrılmıştır. 3’üncü Kolordu Komutanlığı tarafından bu durum haber verilmiş ve Mustafa Kemal Paşa gelişmeleri Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyaseti’ne iletmiştir. Ayrıca, Grup’un güney bölgesinde bulunduğu hattın ilerisinde tarafsız bölge tesis etmek için henüz İngilizlere başvuruda bulunulmadığını belirtmiştir.
Bu raporun ardından Ahmet İzzet Paşa’dan da konu ile ilgili bir emir gelmiştir. Emirde, Fransız torpidosunun gelişinin ve yapılan talebin İskenderun Liman Reisi tarafından yazı ile İstanbul’a iletildiği, limanı Türk birliklerinin yardımıyla temizleyebilecekleri fakat mütarekede şehrin işgaline dair bir kayıt bulunmadığından buna müsaade edilmemesi gerektiği bildirilmiştir. Şayet ısrar eder ve cebren girmeye çalışırlarsa, Türk birliklerine ateş etseler dahi kesinlikle ateş edilmeyerek şehre girmelerine müsaade edilecek ve bu durum İngiliz Başkomutanına protesto edilecektir. Emirde ayrıca, Liman Reisi’ne ve diğer ilgililere tebligatta bulunulması istenmiş, Liman Reisi’ne Bahriye Nezareti’nden de aynı hususun tebliğ edileceği belirtilmiştir. Bu emir, gereği için hemen 7’nci Ordu ve 41’inci Tümen Komutanlıklarına, bilgi için 2’nci Ordu ve 47’nci Tümen Komutanlıklarına iletilmiş ve 2’nci Ordu’ya torpil yerlerinin gösterilmesi için acilen bir memur tayin edilmesi bildirilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa İskenderun’da meydana gelen bu gelişmelerle uğraşırken, Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyaseti’nden terhisle ilgili olarak da bir emir aldığı anlaşılmaktadır. Bunun üzerine, Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyaseti’ne, emredilen tevellütlülerin terhisi halinde elde bulunan silaha, malzemeye, hayvana bakacak insan kalmayacağını ve ordunun bütün mülkünden mahrum kalacağını bildirmiştir. Ayrıca, 2 Kasım’da bildirdiği konu ile ilgili teklifi dikkate alınmayarak demiryolu ve yakıt memurlarının terhisleri bir müddet ertelenmezse yaya yürüyüş yapacak askerlerin kış ortasında donacağını belirtmiştir. Bu sebeple terhisin kendi teklifine göre yapılmasını ve en azından yedi tevellütlü askerlerin terhis edilmemesini istemiştir.
Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı, bir yandan da esirlerin tahliyesi sorunu ile uğraşmaktadır. Alman memurların çekilmesi sebebiyle, terhis olacak askerlerin tahliyesi için bile yetersiz olan demiryollarının esirlerin tahliyesi için kullanılamayacağı tespit edilmiştir. Bunun üzerine Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne; Yıldırım Ordular Grubu bölgesindeki esirler demiryolu ile İstanbul’a nakledilirse, zorunlu olan diğer nakliyatın gecikeceği bildirilmiş ve esirlerin denizyolu ile sevk edilmesi teklif edilmiştir. Mersin iskelesinden binmeleri uygun olan takriben üç bin, İskenderun iskelesinden binmeleri uygun olan takriben bin kadar esir bulunmaktadır. 6’ncı Ordu esirlerinin de İskenderun iskelesinden tahliyesi durumunda, birlikler çok zaman kazanmış olacaktır.
Diğer bir sorun da Alman askeri ve sivil personelinin tahliyesidir. Bu konuda 2’nci Ordu’ya telefonla, 7’nci Ordu’ya ve Baş Menzil Müfettişliği’ne telgrafla tebliğ edilen bir emirle; Almanlardan teslim alınan otomobillerden şoförler nispetinde işletilebilecek kadarının alıkonulması, geriye kalanların Almanlar tarafından Konya ve Ereğli’ye kadar götürülmesine izin verilmesi, bu otomobillerin buralardaki mahalli noktalar ve karargâhlar tarafından teslim alınması bildirilmiştir.
Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Paşa, 3 Kasım günü birçok sorunla yüz yüze gelmiş ve oldukça meşgul durumdadır. Tüm bu problemlerle uğraşmak ve sorunlara hızla çözüm bulmak için emirlerin süratle ilgili birliğe iletilmesi, dolayısıyla ordu komutanlıklarının atlanması ihtiyacını hissetmiş olmalı ki, Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyaseti’ne bir telgraf çekerek 2’nci ve 7’nci Ordu Komutanlıklarının lağvedilerek kolorduların doğrudan Yıldırım Ordular Grubu’na bağlanmasını teklif etmiştir.
Öte yandan, bu günkü yazışmalardan Ahmet İzzet Paşa’nın mütarekenin uygulanmasına aykırı bazı davranışlar olduğu düşüncesi ile endişeli olduğu ve çatışmaların yeniden başlamasına sebep olmamak için birliklerin oldukça edilgen bir tutum takınmalarını istediği anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın ise farklı bir bakış açısına sahip olduğu ve aralarında anlaşmazlıklar yaşanmaya başladığı görülmektedir.
Mustafa Kemal Paşa harekât, lojistik ve personel ile ilgili bu faaliyetlerin yanında İstanbul’da meydana gelen gelişmelerden de bilgi sahibidir ve Irak alanındaki gelişmeler hakkında sağlıklı bilgi alabilmek için 6’ncı Ordu Komutanı ile haberleşmektedir. Bu sırada Irak’ta İngilizlerin mütecaviz tutumları ve diğer konularla ilgili olarak benzer sorunlar yaşanmaktadır. Ali İhsan Paşa, bu gelişmeleri bir telgrafla Yıldırım Ordular Grubu’na bildirmiştir.
Telgrafta belirtildiğine göre; 3 Kasım sabahı İngiliz Tümen Komutanı General Cassel Musul’a gelmiş, mütarekeye göre Musul’u işgal ve Irak’taki garnizonları teslim almaya hakkı olduğunu söylemiş, şehirdeki birliklerin ve ambarların teslim edilmesini istemiştir. Ali İhsan Paşa itiraz edince; Irak hududunun Siirt, Osmaniye ve Birecik’ten geçtiği bir haritayı göstermiştir. Ali İhsan Paşa, bu haritayı kabul etmeyip talepleri üstlerine arz edeceğini bildirmiş fakat Cassel askerlerini şehre yerleştirmekte ısrar etmiştir. Böylece, iki ordunun askerleri şehirde iç içe kalmıştır.