Kurtuluş Savaşı Yazıları: “6 Kasım 1918 Tarihinde İcra Edilen Faaliyetler” (Bölüm 10)
İngilizlerin maksadı İskenderun’u işgal ve İskenderun-Kırıkhan-Katma yolu ile 7’nci Ordu’nun geri çekilme hattını kesmektir. Böylece, 7’nci Ordu’nun teslim olmaktan başka çaresi kalmayacaktır. İngilizlerin Ermeni çetelerini İslahiye’de harekete geçirmeleri de bu düşünceyi kuvvetlendirmektedir.
Mustafa Kemal Paşa, 5/6 Kasım akşamı Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyaseti’ne bir telgraf çekmiştir. Telgrafta; daha önce 2’nci ve 7’nci Orduların lağvedilerek kolorduların doğrudan Grup’a bağlanmasını teklif ettiğini, bu teklifin uygulamalardan çıkarılan değerlendirmelere dayandığını, ordunun işlemlerin yürütülmesinde uzmanlaşanın Grup Karargâhı olduğunu, Ordu Karargâhlarını lağvedip kolorduları Grup’a bağlamakla işlerin süratleneceğini belirtmiştir.
İşleri teşkilatı zayıf olan 7’nci Ordu Karargâhı’na devretmek en kötü karar olacaktır. Lağvedilecek karargâhlardan bazı kişileri alıp yeni bir 7’nci Ordu Karargâhı meydana getirmek, zamana ihtiyaç gösterecektir. Grup Karargâhı’na 7’nci Ordu Karargâhı ismini vermek de doğru değildir. Çünkü Grup Karargahı’ndaki bazı reislerin mevkileri, ordu karargâhındaki mevkilere göre bir derece yüksektir. Bu sebeple itiraz etmeleri mümkündür.
Eğer Grup ve iki ordudan birini lağvetmek gerekliyse lağvedilecek karargâh tam teşkilatlı 2’nci Ordu Karargâhı değildir. Mustafa Kemal Paşa ayrıca, Yıldırım Grubu teşkilatının uygulanmasına izin verilmediği takdirde, emredilen teşkilatın uygulanması için bir komutan tayin edilmesini talep etmiştir.
Bunun ardından 5 Kasım’da Grup’a gönderilen biri açık diğeri şifreli iki telgraf hakkında görüşlerini bildirmiştir. İngilizler, Halep civarındaki ordularını beslemek için İskenderun’dan faydalanmak istemelerinde haklı değildir. Çünkü Halep bölgesinde bol miktarda erzak vardır. İlave erzak lazım olursa Kilis ve Antep bölgelerinden de temin etmek mümkündür.
İngilizlerin maksadı İskenderun’u işgal ve İskenderun-Kırıkhan-Katma yolu ile 7’nci Ordu’nun geri çekilme hattını kesmektir. Böylece, 7’nci Ordu’nun teslim olmaktan başka çaresi kalmayacaktır. İngilizlerin Ermeni çetelerini İslahiye’de harekete geçirmeleri de bu düşünceyi kuvvetlendirmektedir.
İngiliz murahhasının centilmenliğini ve bu yolla cemilede bulunmayı idrak ve takdir etmek mümkün değildir. Bu şekilde hareket edilmesinin sakıncalı olduğu görüldüğünden, İskenderun’a asker çıkarmaya teşebbüs edecek olurlarsa, İngilizlere ateşle karşılık verilmesi ve 7’nci Ordu’ya Katma-İslâhiye yolu ile Antakya sınırlarına girmesi emredilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin iğfalkâr tekliflerini İngilizlerden bile haklı ve nazik gösterecek ve cemile yapılmasını isteyecek emirleri uygulamaya yaradılışı uygun olmadığını, bu sebeple birçok ihtimal karşısında kalması doğal olduğundan hemen yerine tayin edilecek kişinin tebliğ edilmesini istemiştir.
Ayrıca, 4 Kasım’da mütarekenin uygulanması ile ilgili olarak verilen emirle ilgili bir telgraf göndermiştir. Hicaz Kuvve-i Seferiyesi’nin bilindiği, Maan’da ve Suriye’de kalmış kuvvet olup olmadığının bilinmediği belirtmiştir. Hicaz Kuvve-i Seferiyesi’ne verilen emirlerin mevcut telsizlerle tebliğ edilmesine çalışılmış ve bunun mümkün olmadığı görülünce İstanbul’dan tebliğ edilmesi istenmiştir.
Bu sırada, 7’nci Ordu Karargâhı’ndan ayrılan Ali Fuat Paşa Adana’ya gelmiştir. İki eski arkadaş, son durumu gözden geçirmiştir. Mustafa Kemal Paşa, hükümetin çok mütereddit davrandığını, mütarekenin feshedilmesinden korktuğunu, bununla birlikte kabine değişirse Ahmet İzzet Paşa’nın yerine geçecek bir hükümetin bu kadar bile varlık gösteremeyeceğini söylemiştir.
İki General; İtilaf Devletlerinin emrivakilerle ülkeyi işgal edecekleri sonucuna varmışlardır. Bunun için Türk ordusunun temas hattındaki kısmını esir almaya çalışacaklar veya terhis edilmelerini sağlayacaklardır. Sonra da isteklerini zorla kabul ettireceklerdir. İngilizlerin İskenderun’u işgal etmek istemesi bunun göstergesidir. Bu durumda Padişah tahtını düşünecektir.
Mustafa Kemal Paşa; artık milletin bundan sonra kendi haklarını kendisinin araması ve müdafaa etmesi, ordu ve kolordu komutanlarının da mümkün olduğu kadar halka yol göstermesi ve bütün ordu ile beraber yardım etmesi lazım geldiğini, en önemli görevin şimdi ona düştüğünü, çünkü Yıldırım Ordular Grubu ve 7’nci Ordu Karargâhlarının lağvedileceğini, onun 20’nci Kolordu’nun başında kalacağını söylemiştir. Ali Fuat Paşa bunu, ilk mukavemet merkezinin Kilikya’da kurulmasına karar verildiği şeklinde anlatmaktadır.
Ahmet İzzet Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasında bir gerilim ortaya çıktığı, karşılıklı olarak gönderilen telgraflardan da anlaşılmaktadır. Nitekim Rauf Bey de anılarında anlattığına göre; çarşamba günü aldığı bir telgraftan, İskenderun’a gelen bir Fransız müfrezesinin oradaki memurlara başvurmak lüzumunu görmeden limandaki torpilleri taramaya başladığı ve torpillerin birinin patlaması ile zayiata uğradığını öğrenmiştir. Bunun üzerine Sadaret Konağı’na gitmiştir.
Sadrazam bu konu ile ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı muhabereyi kendisine göstermiştir. “Halep’i mütarekenin imzalanmasından kısa bir zaman evvel işgale muvaffak olan İngiliz kumandanı, ordumuzun ricat ederken demiryolları ile köprüleri tahrip etmiş olmasından dolayı, yaralı ve hastalarının Halep-İskenderun şosesi ve İskenderun Limanı yolu ile gönderilmeleri için karşısındaki Türk tümeni kumandanına müracaat etmiş Tümen kumandanı bu ciheti Mustafa Kemal Paşa’dan sorunca, o da böyle bir şeye razı olunamayacağı cevabını verip durumdan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’yı haberdar etmiş. Bunun üzerine Ahmet İzzet Paşa, İngilizlerin mütareke müzakerelerinde dürüst hareket ettiklerinden bahisle, yaralı ve hastaların taşınmasına mani olunmamasını tebliğ edince, Mustafa Kemal Paşa bu tebliğe cevap olarak, İskenderun şosesinin batısında ve Antakya yakınlarında bulunan bir müfrezemizin ricat hattının kesilmesi tehlikesini göz önüne alarak İngilizlerin bu şoseyi kullanmalarına razı olamayacağını ve şayet İngilizler bu şoseden geçmeye kalkarlarsa ateşle karşılanmalarını oradaki kuvvetlerin kumandanına emrettiğini bildirmiş.
Halbuki devletin idari taksimatına göre Antakya livası, Halep vilayetine tabi olduğundan mütarekename hükümleri gereğince er geç boşaltılmasına razı olduğumuz Suriye bölgesi içinde kalıyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın bunu bildiğine şüphesizdi. Mütareke yapmaktan başka bir çaremiz kalmadığı hususunda da kendileriyle aynı fikirde bulunduğu, Talat Paşa’nın istifası üzerine padişaha çektiği telgraftan anlaşılmıştı. Hal böyle iken İngilizlerin mütareke hükümlerine dayanarak yaptıkları hasta ve yaralı göndermek konusundaki teklifini reddetmesine ne mana verilebileceği kestirilemiyordu. Kendisine dedim ki; Mütareke icaplarını ve durumun nezaket ve zaruretlerini anlatarak Mustafa Kemal Paşa’ya emirlerinizi tekrar ettiğiniz takdirde anlaşmazlığın ortadan kalkacağını tahmin ediyorum.”
Ahmet İzzet Paşa, bundan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın emirlere uyması için daha sert ifadeler kullanmaya başlamıştır.