Kurtuluş Savaşı Yazıları: “8 Kasım 1918 Tarihinde İcra Edilen Faaliyetler” (Bölüm 12)
Bu telgraf, Ahmet İzzet Paşa’nın iç ve dış baskılar karşısında direncinin tamamen kırıldığını göstermektedir. Nitekim iç baskılara dayanamayarak 8 Kasım’da Hükümet’in istifasını vermiştir.
Mustafa Kemal Paşa, 8 Kasım’da 2’nci Ordu’ya aynı konu ile ilgili bir başka emir yayımlamıştır. Buna göre; 2’nci Ordu’ya bağlı Adana’da konuşlu tüm birlikler 12’nci Kolordu’ya bağlanmıştır. Kolordu Komutanı kendisine bağlı kıtalarla 2’nci Ordu’ya bağlı kıtalardan yeni bir teşkilat yapacaktır. Yalnız Torpil Müfrezesi, Telgraf Takımı ve Mızıka Takımı, doğrudan Grup’a bağlı olacaktır. 2’nci Ordu’ya ait şubelere mensup personel için emir tebliğ edilecektir. Kelebek Cephane Deposu, Menzil Müfettişliği emrine verilecektir. 2’nci Ordu’nun kullandığı binalar Grup Karargâhı’na tahsis edilmiştir. Mevki Komutanlığı bu binaların tahliyesini ve tahliye edilen subayların iskânını düzenleyecektir.
Bu sırada 20’nci Kolordu’dan gelen bir yazı üzerine Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya da bir telgraf çekmiştir. Bu telgrafta; sabah Halep’ten gelen görüşme memurlarının 20’nci Kolordu görüşme memurlarına İdlib civarında Türk ordusuna bağlı bir çetenin faaliyet icra etmekte olduğunu söyledikleri ve bunların tahkik ve men edilmesi için bir memur gönderilmesini teklif ettikleri, kendilerine bunların Türk ordusuna değil Arap aşiretlerine ait olduğu cevabının verildiğini bildirmiştir. Halep’in 50 kilometre kuzeybatısında bulunan İdlib’te Türk ordusuna bağlı bir çetenin faaliyet göstermesi mümkün olmadığı halde İngilizlerin bu taleplerinde hiçbir ciddiyet ve samimiyet olmadığını vurgulamıştır.
Bu telgrafın ardından, Ahmet İzzet Paşa’dan 7’nci Ordu Komutanlığı’na hitaben yazılmış bir telgraf gelmiştir. Bu telgrafta, bir gün önce Amiral Carlthorpe’un gönderdiği telgraftaki hususlar açıklanmıştır. Bundan sonra da harbe devamdan mutlak surette aciz bulunulduğunun aşikâr olduğu ve güç bela imzalanmasına muvaffak olunan mütarekenin İskenderun şehri için fesih edilebileceği, bu sebeple müracaat edildiğinde şehrin tahliye ve teslim edilmesi konusunda icabedenlere süratle emir verilmesi gerektiği bildirilmiştir. Ahmet İzzet Paşa’ya göre; İskenderun limanından ve Halep yolundan istifade edebilecekleri teklif edilmiş iken böyle dehşetli bir cevaba maruz kalınmasının, İtilaf Devletlerinin İskenderun Komutanlığı’na ilk müracaatlarında sert ve soğuk bir cevap almalarının da etkisi olduğu akla gelmektedir. Bu sebeple, gevşeklik göstermemek şartıyla bu aczin nazarı dikkatte bulundurulması ve söz ve işlerin buna göre yapılması memleketin selameti için çok gereklidir.
Bu telgraf, Ahmet İzzet Paşa’nın iç ve dış baskılar karşısında direncinin tamamen kırıldığını göstermektedir. Nitekim iç baskılara dayanamayarak 8 Kasım’da Hükümet’in istifasını vermiştir. Ayrıca, İtilaf Devletlerinin Trakya’dan karayolu ile ve Çanakkale istikametinden denizyolu ile İstanbul’a gelmek üzere olmalarının yarattığı baskıya dayanamayarak Musul’un boşaltılması emrini vermiştir. Bu emir üzerine 6’ıncı Ordu, kuzeye doğru çekilmeye başlamıştır.
Mustafa Kemal Paşa, Ahmet İzzet Paşa’nın emrine hemen cevap vermiştir. Bu telgrafı Murat Palas Hoteli’nde yazarken Albay Fahrettin (Altay) Bey de yanındadır. “İskenderun şehrinin İngilizlere teslimi hakkında 8 Kasım tarihli emri aldığını fakat İtilaf Devletlerinin İskenderun limanından ve Halep şosesinden yararlanmak için yaptıkları başvurulara sert ve soğuk cevap verilmiş olduğu hakkındaki düşüncenin doğuş nedenini anlayamadığını belirtmiştir. İngilizlerin İskenderun’u işgal için yaptığı başvurulara oradaki birlik komutanının kendisine verilen talimata uygun olarak ilettiği cevap, çok ince ve Hükümet’in bildirdiği emirlere ve mütareke koşullarına uygun olarak verilmiştir. Bu konuda sert ve soğuk cevap alındığının Britanya Hükümeti’nin delegelerince bile söylendiğini belirten bir kayıt yoktur. Bu nedenle, İngilizlerin dehşetli bulunan son cevaplarının nedenlerini başka yerlerde aramak gerekmektedir. Yavaş yavaş bütün ülkeyi işgale kadar varacak olan böyle dehşetli cevapların yenileneceğine şüphe olmadığından arz edilen nedenlerin derin düşüncelerle değerlendirmesinin yapılması gerekmektedir.
Halep’te bulunan İngiliz Komutanı, yararlanmak istedikleri İskenderun-Halep şosesini güven altında bulundurabilmek için Türk birliklerinin Kilis-Payas hattının kuzeyine alınmasını İngiliz Başkomutanlığının İstanbul’a teklif ettiğini ve zaman kaybına yol açmamak üzere Halep-İskenderun şosesinin keşfine izin verilmesi gerektiğini bildirmiştir. 6’ncı Ordu Komutanlığı’nın 7 Kasım 1918 tarihli raporuna göre; Nusaybin-Cizre-Halep demiryolu hattını işgale işaret eden ve Irak İngiliz Ordusu Başkumandanlığının Türk birliklerinin Musul’dan derhal çekilmesi, aksi takdirde zorla girileceği hakkındaki önerisi de dikkate alındığında sorunun İngiliz delegelerine karşı yapıldığı sanılan soğuklukla yorumlanmasına gerek olmadığı görülmektedir.
İmzalanan mütareke, Osmanlı Devleti’nin korunmasını ve esenliğini sağlayacak anlam ve içerikte değildir. Bazı maddeler belirsizdir ve genel anlamları bir an önce saptanmalıdır. İngilizlerin önerilerine bugüne kadar olduğu gibi karşılık verilmeye devam edilirse, bugün Payas-Kilis hattına kadar olan araziyi isteyen İngilizlerin yarın Toros’a kadar olan Kilikya bölgesinin ve daha sonra Konya-İzmir hattının işgali yönündeki önerilerinin birbirini izleyeceği ve sonuçta Türk ordusunun kendilerince sevk ve idaresi ve dahası Osmanlı Bakanlar Kurulu’nun Britanya Hükümeti’nce seçilmesinin gerektiği gibi öneriler karşısında da kalmak olasılık dışı değildir.
Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünün ve zayıflığının derecesi bilinmektedir. Bununla birlikte, Devletin yapmak zorunda olduğu özverinin derecesini saptamak ve sınırlamak gerekmektedir. Yoksa İngilizlerin elde edebilecekleri sonucu onlara yardım ederek kendiliğinden sunmak, tarihte Osmanlılık ve hükümet için pek kara sayfalar olacaktır. Eğer hükümet tarafından İngilizlerle ciddiliğine ve içtenliğine güvenilebilecek bir gizli ittifak yapılmış veya yapılması olasılığı güç kazanmış ise, bu konuda dolaylı da olsa bilgi verilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra Mustafa Kemal Paşa; ülkenin sonundan kaygı duymaktan doğan içten olduğundan kuşku duyulmaması gereken görüşlerinin özellikle Ahmet İzzet Paşa tarafından yakından bilindiğini, ifadelerinin tartışma açmak niyetine yorulmamasını, kendisinin hangi hal ve durumda bulunursa bulunsun doğru olduğuna inandığı hususları bilmesi gerekenlerin bilgisine sunulmasını yurdun esenliği gereği saydığını, bu inançlarına engel olma gücünde olmadığını, bununla birlikte emredilen konuların istenilen şekilde yapılacağına kuşku duyulmamasını bildirmiştir. Nitekim İskenderun çevresindeki 41’inci Tümen’in hemen Payas’a çekilmesini, şehrin teslimi için gerekli önlemlerin alınmasını ve İskenderun-Halep şosesinin keşfine izin verilmesini emretmiştir. Ayrıca, bütün birlikleri Payas-Kilis hattının kuzeyine çekmek için şimdiden önlemler almıştır.”
Bazı yazarların eserlerinde, dönemin görgü şahitlerine dayanarak verdiği bilgilere göre Mustafa Kemal Paşa’nın Adana’da bir yandan da halkla yakın ilişkide bulunduğu ve onları uyarmaya çalıştığı, Adanalı aydınlarla ve Adana sancaklarından gelen temsilcilerle görüş alışverişinde bulunmak amacıyla toplantılar yaptığı ifade edilmektedir. Bu eserlerde belirtildiğine göre; toplantı yaptığı aydınlar arasında Suphi Paşa (Ramazanoğlu), Kadri (Ramazanoğlu), Nalbantzade Ahmet Efendi, İbrahim Rasıh, Hoca Mücteba (Ramazanoğlu), Bağdadizade Kadri Efendi, Mısırlızade Avukat Ahmet Efendi ve Dıblanzade Fuat da vardır. Bu toplantılarda, doğudan gelecek taarruzlara karşı şehrin nasıl savunulacağı gibi konular üzerinde durulmuştur. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa, Tırpaniler’in evi olarak bilinen Kırmızı Konak’ta gayrimüslim temsilcileri ve bazı kişilerle bir toplantı yapmış fakat bu toplantıdan bir sonuç alamamıştır.
Mustafa Kemal Paşa, kurtuluş için karamsar olmayan ve müspet düşüncelere sahip bazı kişileri 8 Kasım’da Şakirpaşa’daki Aliye Hanım’a (Yerdelen) ait evde tekrar toplamıştır. Bu toplantıya 2’nci Ordu Komutanı Nihat Paşa, Ceyhan Askeri Fırka Komutanı Remzi Bey, Levazım Fırka Reisi Avni (Doğan), Askeri İmalathaneler Müdürü Ahmet Remzi, Nalbantzade Ahmet, Ramazanoğlu Kadri, İsmail Safa (Özler), Mücavirzade Mustafa Efendi, Merkez Komutanı Hulusi ve diğer bazı kişiler katılmıştır. Yine bu yazarların belirttiğine göre Mustafa Kemal Paşa, toplantı sırasında 10 Kasım’da Adana’dan ayrılacağını belirtmiş ve düşman gelirse ne yapacaklarını sorarak memleketin durumunu iyi görmediğini, İtilaf Devletlerinin mütareke hükümlerine uymayacaklarını, daha ağır şartlar altında ülkeyi ezeceklerini, bu yüzden hazırlıkta bulunmak için aralarında bir teşkilat kurmalarını, münasip yerlerde siper kazmalarını, gerekli silah ve malzemelerin tarafından temin edileceğini söylemiştir. Bu toplantıdan sonra Mustafa Kemal Paşa Gülek Boğazı’na ve Misis’e istihkâmlar yaptırmıştır.
Bu yazarların verdiği bilgilerin bazılarının, örneğin Mustafa Kemal Paşa’nın 8 Kasım’da yapılan toplantıda, 10 Kasım’da Adana’dan ayrılacağını söylemiş olmasının mevcut belgelerdeki bilgilerle uyuşmadığı görülmektedir. Bu belgelere bakıldığında, Mustafa Kemal Paşa’nın bazı ordu birliklerinin ve bu arada ordu karargâhlarının lağvedileceğini bilmekle beraber kendisinin ne zaman İstanbul’a gideceğini ve hangi birliklerin lağvedileceğini tam olarak bilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim 3 Kasım’dan itibaren hangi orduların lağvedileceği konusunda Mustafa Kemal Paşa ve Ahmet İzzet Paşa arasında bir tartışmanın başladığı görülmektedir. Mustafa Kemal Paşa 2’nci ve 7’nci Orduların lağvedilmesi ve birliklerin doğrudan Yıldırım Ordular Grubu’na bağlanmasını teklif etmiş fakat 5 Kasım’da 2’nci Ordu ve Yıldırım Ordular Grubu Karargâhlarının lağvedilerek tüm birliklerin 7’nci Ordu’ya bağlanacağı emri gelmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 6 Kasım’da, iki ordunun lağvedilerek Yıldırım Ordular Grubu’nun muhafaza edilmesini teklif etmiştir. Ahmet İzzet Paşa bu teklife 2’nci Ordu ve Grup Karargâhları lağvedilerek Grup karargâhına 7’nci Ordu Karargâhı adı verilebileceği cevabını vermiştir.
Buna rağmen Mustafa Kemal Paşa; ileride tüm ordular gibi 7’nci Ordunun da lağvedileceği için tüm birliklerin şimdiden Yıldırım Grubu adı altında teşkilatlanması teklifinde ısrar etmiştir. Fakat Ahmet İzzet Paşa, 7 Kasım’da, 7’nci Ordu ve Yıldırım Ordular Grubu’nun lağvedildiği ve Mustafa Kemal Paşa’nın Harbiye Nezareti emrine verildiğine dair bir irade-i seniye almıştır. Ama bu irade-i seniyenin Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilmediği anlaşılmaktadır. Çünkü Mustafa Kemal Paşa’nın 7 Kasım’da tüm birliklere, 8 Kasım’da ise 2’nci Ordu’ya yazdığı emirler, 7’nci ve 2’nci Orduların lağvedileceğine göre birliklerin yeniden teşkilatlanması ve konuşlanmasına dair esasları belirtmektedir. Öte yandan, Ahmet İzzet Paşa da 2’nci Ordu ve Yıldırım Ordular Grubu lağvedilmiş gibi İskenderun’un İngilizler tarafından işgal edileceğine dair 8 Kasım’da gönderdiği, emri 7’nci Ordu’ya hitaben yazmıştır.