Site İçi Arama

tarih

Millî Mücadele Dönemi Türk-Yunan Esirlerinin Mektupları ve Sansür

Savaş sonrasında Türk resmi makamlarının tespitine göre Yunanistan, Anadolu’dan ve Trakya’dan yaklaşık 26 bin kadar sivil ve asker esir alarak Yunanistan’a götürmüştür. Bunların büyük bir kısmı, yerli Rumların şikayetleri sonucu esir alınmış ve savaş süresince angarya işlerde çalıştırılmıştır. Bu kişilerden yaklaşık 19 bin kişisi iade edilmiştir.

Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'in işgali ile başlayan macerası, 9 Eylül 1922 tarihinde hüsranla sonuçlanmıştır. Yunanlılar, başlangıçta ordusu dağıtılmış olan Osmanlı topraklarında, İtilaf Devletlerinin de desteği ile Anadolu’da rahatça ilerlemiştir. 1919-1922 yılları arasında işgal ettikleri toprakları yönetmiş, binlerce Türk ve Müslüman insanının büyük bir kısmını öldürmüş, bir kısmını da esir almıştır.

Savaş sonrasında Türk resmi makamlarının tespitine göre Yunanistan, Anadolu’dan ve Trakya’dan yaklaşık 26 bin kadar sivil ve asker esir alarak Yunanistan’a götürmüştür. Bunların büyük bir kısmı, yerli Rumların şikayetleri sonucu esir alınmış ve savaş süresince angarya işlerinde çalıştırılmıştır. Daha sonra Yunanistan’da sağlıksız koşullarda ve hapishanelerde iskân edilmişlerdir. Bu kişilerden yaklaşık 19 bin kişisi iade edilmiştir.

Buna karşı Anadolu’da başlayan direniş hareketi ve sonrasında I. İnönü Savaşı ile başlayan Türk Yunan cephe savaşları, Sakarya, Dumlupınar... Büyük Taarruz Harekâtı ile Eylül 1922’de sonuçlanmıştır. Bu cephe savaşlarında Yunanlılardan birçok sivil ve asker esir alınmıştır. Bunların büyük kısmı da Takip Harekâtı sonrasında İzmir ve sahillere gelerek kaçmaya çalışırken esir alınmıştır.

Anadolu’da Yunanlılardan alınan sivil ve asker esirlerin sayısı yaklaşık 60 bin civarındadır. Bunlardan yaklaşık 35 bin kişisi iade edilmiştir. Anadolu’daki Yunan esirlerinin %35’i hasta ve malul, %2’si vefat ve yaklaşık %15 civarı da mahkûm ve kayıptır. Yerli işbirlikçi Rum ve Ermeni sivil esirler, verilen bu sayıya dahil edilmemiştir. Çünkü bu kişilerin hepsi Osmanlı vatandaşıdır. Suçlu olanlar, cezasını çektikten sonra ahali mübadelesi kapsamında gönderilmiştir. Bu kişilerin sayısını da toplama dahil edersek Anadolu’daki Yunan asker ve sivil esirlerinin sayısının 90 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Esir Teşkilatı ve mektupların Sansürü

Toplumlar, kendi tarihlerini ve geleceklerini sadece içinde bulundukları şartlar ve imkanlara göre yapmazlar. Daha önce belirlenmiş geçmişten gelen miras ve alt yapı gelenekleri çerçevesinde yaparlar. Geçmişin geleneği mevcut yaşayan insanların beynine kazınır. Bu açıdan bakıldığında Millî Mücadele dönemi askeri yapı veya esir teşkilatı, Osmanlı Devleti’nin geçmişte uyguladığı teşkilat yapısının bir benzeri veya kopyası şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Millî Mücadele döneminde esirlerle ilgili bütün işlemler, Müdafaa-ı Millîye Vekâletince yürütülmüştür. Bu işlemler, başlangıçta I. İnönü Savaşından hemen sonra Vekaletin bünyesinde kurulan Sıhhıye Dairesi'nin 4. Şubesine bağlı olarak Üsera Şubesince yapılmıştır. Üsera Şubesi, esir garnizonlarının her türlü işlerinden sorumludur. Bu görevi Ekim 1922’ye kadar devam etmiştir. Bu tarihten sonra esir sayısının artmasıyla birlikte Batı Cephesi Komutanlığına bağlı olarak Üsera Taburları Müfettişliği ve Üsera Taburları Komutanlığı kurulmuştur. Üsera Şubesi de bu komutanlığa bağlanmıştır. Aralık 1922’den sonra ise Müstakil Üsera Şubesi Müdürlüğü haline getirilmiştir.

Yunanistan’ın esir teşkilatını ise tespit edemedik. Ancak Türk resmi makamlarının ve Kızılay’ın Yunan resmi makamları ile yaptığı yazışmalara baktığımızda Osmanlı Devleti ve Ankara Hükümetinin esirlerle ilgili teşkilat yapısına benzer olduğu görülmektedir.

Millî Mücadelenin başlarında Güney Cephesinde esir mektuplarının sansürü, sansür heyetinin kurulamamasından dolayı Elcezire Şark Cephesi Komutanlığı ve Kastamonu Bölge Komutanlıklarınca yapılmıştır. Kayseri Esir garnizonundaki esirlerin mektupları ise Müdafaa-ı Milliye Vekaleti Üsera Şubesi bünyesinde toplanan bir heyet tarafından sansür edilmiştir. Esir garnizonlarından gönderilecek esir mektuplarının sansürü ise cephe komutanlıklarınca yapılmıştır.

Batı Cephesi Komutanlığının sorumluluk alanından alınan esirlerin mektupları Cephe Komutanlığı tarafından sansüre tabi tutulmuştur. Bu esirler için mevcut askeri taburların düzenine göre taburlar da kurulmuştur. Bu taburlarda esirlerin her türlü işlemleri için ise "Üsera Komisyonu" kurulmuştur. Üsera komisyonlarında özellikle Kızılay temsilcileri yer almıştır. Batı Cephesi'nde esir taburlarının kurulması ise Büyük Taarruzdan sonra olmuştur. Düşmanın Anadolu'dan çıkarılmasından sonra işlemlerin tek elden yürütülmesi, esirlerin her türlü haberleşme ve muamelatları Batı Cephesi Komutanlığı'nın bünyesinde kurulmuş olan Üsera Taburları Müfettişliğine devredilmiştir. (01.10.1922). Daha sonra bu Müfettişliğin görevleri, 16 Aralık 1922 tarihinde Batı Cephesine bağlı olarak İzmir’de kurulan “Üsera Taburları Komutanlığı” na devredilmiştir.

Üsera Taburları Komutanlığı'nın yetki ve görevlerinden biri, esirlere gelecek mektup ve paketlerin sansürü ve yerlerine ulaştırılmasıdır. Bu komutanlık, Batı Cephesi Komutanlığının 1 Eylül 1923 tarihinde kaldırılmasından sonra Müdafaa-ı Milliye Vekaleti Nakliyat ve Sevkiyat Genel Müdürlüğüne bağlanarak bir süre daha görevini devam ettirmiştir.

Millî Mücadele döneminde esir mektupları, yukarıda belirtilen askeri yapılanma çerçevesinde sansüre tabi tutulmuştur. Başlangıçta Anadolu’da posta teşkilatı yeterli olmadığından dolayı özellikle esir mektuplarının gönderilmesi ve alınmasına Kızılay, Kızılhaç, Amerikan Şark-i Karib Muavenet Cemiyeti ve Amerikan Genç Hıristiyanlar Cemiyeti aracılık yapmıştır.  Ancak Müdafaa-ı Milliye Vekaleti, Kasım 1921 tarihinden itibaren sadece Kızılay’ı yetkili kılarak, esir mektuplarının garnizonlara teslim edilmesine müsaade etmiştir.  Esirlere gönderilen her türlü mektup, para, eşya ve koliler vergiden muaf tutulmuştur. Hatta talimatname gereği mektup kâğıdı ve kartlar ücretsiz olarak esirlere verilmiştir. 

Örneğin Müdafaa-ı Milliye Vekaleti Üsera Şubesi Müdürü Kemalettin Bey’in 1 Temmuz 1923 tarihli Kızılay’a gönderdiği bir telgrafta, esirlerin haftada iki defa mektup yazmaları konusunda teşvik edilmesini ve bunun içinde kırk bin kartın gerekli olduğu belirtilmektedir.

Anadolu'daki Yunan esirlerinin mektuplarının tesliminde bir hayli zorluklar yaşanmıştır. Çünkü posta teşkilatının ve yeterli elemanın olmaması, Anadolu'daki ikili idarenin olması ve sansür teşkilatının kurulmasının gecikmesi sebebiyle mektupların teslimi de gecikmiştir. Bu yüzden Anadolu'daki Yunan esirleri bu konudaki şikayetlerini Uluslararası Kızılhaç Heyetine bildirmiştir.

Yunanistan'daki Türk esirlerinin mektuplarının tesliminde de gecikmeler olmuştur. Türk esirlerinin ifadelerine göre esaret süreleri içinde ancak birkaç mektup alabilmişlerdir. Yunanistan'daki Türk esirlerinin mektuplarının sansürü hakkında bilgi sahibi değiliz. Ancak esaretten dönen kişilerin ifadeleri ve dönemin hatıratlarına göre Yunanlılar, Türk esirlerinin göndereceği mektuplar konusunda zorluk çıkarmıştır. Hatta esirler, yazacağı mektupların Rumca yazılmasına zorlanmıştır. Alınan istihbarat sonucunda Müdafaa-ı Milliye Vekaleti, Yunanistan'ın bu zorlamadan vazgeçmediği takdirde (15 Ekim 1921 tarihine kadar) Yunan esirlerinin de Türkçe mektup yazmaya mecbur edileceğini bildirmiştir. 

Anadolu’daki Yunan esirlerinin mektuplarının sansüründe Rumca bilen Yanya ve Girit muhacirlerinden faydalanılmıştır. Bunun yanında Rumca bilen Osmanlı vatandaşı Yahudilerden de yararlanılmıştır. Yunanistan’ın Türk esir mektuplarının sansürü veya okunmasında eleman bulamaması dikkat çekmektedir. Bu sebeple Türk esirlerinin mektuplarını uzun bir süre teslim etmemiştir. Ancak Türk makamlarının ve uluslararası kuruluşların baskıları sonucunda Yunanistan sansür uygulayarak kısmen de olsa mektupları sahiplerine teslim etmiştir.

Esirlere Gönderilen Eşya Kolileri ve Sansür

Mektuplar gibi esirlere gönderilecek eşya ve diğer emanet koliler konusu da uluslararası sözleşme ve talimatnamelerde yer almıştır. Osmanlı Üsera Talimatnamesine göre mektupta olduğu gibi esirlere gönderilecek koliler, posta ücretinden ve vergiden muaf tutulmuştur. Kolilerde sansüre tabi tutulmuştur. 

Millî Mücadele döneminin başlarında esirlere gönderilen eşya kolilerinin havalesinde Kızılay ve Kızılhaç’ın yanında Amerikan yardım cemiyetleri yardımcı olmuştur.  Amerikan Cemiyetlerinin, tek taraflı olarak Anadolu’daki Yunan veya Hıristiyan esirlere daha fazla yardım etmesi dikkati çekmiştir. Bu durum karşısında Müdafaa-ı Milliye Vekaleti, Kızılay'ın bu cemiyetleri kontrol etmesini istemiştir.

Yunanistan, İnönü savaşlarından itibaren esir sayısının artmaya başlamasıyla birlikte mektup konusunda olduğu gibi eşya konusunda da Kızılay ile irtibata geçmiştir. Kasım 1921 tarihine kadar 20 balya eşya göndermiştir.  Koliler genellikle deniz yoluyla gönderilmiş olup İnebolu, Mersin ve İzmir limanlarına çıkarılmıştır. 

Anadolu'daki Yunan esirlerine gönderilen koliler, Ocak 1922 tarihinden itibaren kabul edilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla Türk esirlerine de koliler bu tarihten sonra gönderilmeye başlanmıştır. Kızılay, Yunan esirlerine gönderilen kolileri Müdafaa-ı Milliye Vekaleti ile haberleşerek ve sansüre tabi tutulduktan sonra sahiplerine teslim etmiştir. Esirlere gönderilen kolilerin tesliminde zorluklarla karşılaşıldığından dolayı Kızılay Anadolu Temsilciliği, İstanbul'daki genel merkeze 6 Şubat 1922 tarihinde bir telgraf göndererek bundan böyle kolilerin, Mersin Kızılay Memurluğuna gönderilmesini istemiştir.  Mersin Limanına getirilen koliler daha sonra Anadolu'nun içlerine havale edilmiştir. 

Esir sayısının artmasına bağlı olarak 1922 yılının sonlarına doğru Müdafaa-ı Milliye Vekaleti, esirlere gönderilecek eşya kolilerinin İzmir'de de kabul edilmesine izin vermiştir.  Gönderilen koliler sansüre tabi tutulmuştur. Yine İnebolu yoluyla gelen 17 kolinin Ankara'ya sevk edilmesi gerekirken, zaman kaybı olacağından dolayı garnizonlarda sansürün yapılması istenmiştir.  Eşya kolilerinin sansürü, mektuplardan farklı olarak Anadolu’ya giriş noktalarında yapılmaktadır. Çünkü eşya kolilerinin içerisinde güvenlik açısından herhangi bir tehlike varsa kontrollü açılması veya imhası gerekmektedir. Bu yüzden eşya kolilerinin, esir garnizonlarında sansür edilmesi ve sahiplerine teslim edilmesine hiçbir zaman müsaade edilmemiştir. Bir ara Yunan Kızılhaç’ı, İzmir’e gönderilen kolilerin açılmamasını Kızılay’dan istemiştir.  Bu da sansürün giriş noktalarında uygulanmasını ve eşyaların kontrol edilmesini zorunlu kılmıştır.

Kızılay, 1922 yılının başından 1923’ün ortalarına kadar gelen toplam yetmiş koliden kırk beşini Anadolu’daki Yunan esirlerine teslim etmiştir. Teslim edilmeyen ise geri iade edilmiştir. Bunun yanında Amerikan yardım kuruluşları, Kızılay ve yerli Rumlar, esir garnizonlarına giyim ve diğer eşyaları teslim etmiştir. Amerikan yardım kuruluşlarının ve yerli Rumların ne kadar eşya yardımı yaptığı bilinmemekle birlikte Kızılay, kendi imkanları ile 1922 yılında Yunan esirlerine 300 takım çamaşır, 300 fanila ve çoraptan oluşan kolileri dağıtmıştır. 

Yunanistan'daki Türk esirlerine gönderilen eşya kolilerinin kabul edilmesi, Yunan esirlerinde olduğu gibi Ocak 1922 tarihinden itibaren başlanmıştır. I. Dünya Savaşı döneminde Kızılay, büyük coğrafyaya yayılmış olan ve farklı ülkelerin elinde bulunan Türk esirlerine toplam kırk dokuz bin koli eşya göndermiştir.  Mütareke döneminde ise Fransa ve Mısır’da bulunan Türk esirlerine toplam bin beş yüz koli eşya göndermiştir.  Ancak daha sonra Harbiye Nezareti, Kızılay'dan Türk esirlerine eşya yerine para göndermesini isteyecektir.

Türk esirlerine gönderilen koliler, esirlerin eline geçmemiş veya farklı nedenlerden dolayı kaybolmuş olmasından dolayı Nezaret böyle bir karara varmış olabilir. Bunun üzerine Kızılay, Türk esirlerine eşya yerine para yardımı yapmayı uygun görmüştür. Nitekim Millî Mücadele döneminde esirlere eşya gönderilmesi az olmuştur. Kızılay Arşivindeki belgelere göre 1922-1923 yıllarında Yunanistan’daki Türk esirlerine toplam dokuz koli  gönderilmiş olup, bunlardan sadece beşi  teslim edilmiştir. Yunanistan'daki Türk esirlerinin eşya ve iaşeleri konusunda Yunanistan'daki hayırsever Türkler yardımcı olmuştur.

Esirlere Gönderilen Para Havaleleri ve Sansür

I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele döneminde esirlerin aileleri mektup ve koli göndermenin yanında para havalesi de yapmışlardır. Para havalesi yapılması, Uluslararası sözleşme ve talimatlarda yer almıştır. Sözleşme ve talimatlarda gönderilen paralar için kambiyo işlemlerinden bahsedilmemektedir. Uygulamada ülkelerin keyfi bir takım işlem yaptığı görülmektedir. I. Dünya Savaşının sonlarına doğru İngiltere ve Fransa ile yapılan görüşmeler sonunda, esirlere gönderilecek paralar konusunda kambiyo işlemlerinde karşılıklı kolaylıkların gösterileceği karara bağlanmıştır. 

Örneğin İngiltere ve Fransa ile yapılan anlaşma gereğince Şubat 1918'de yüz bin Danimarka kronu on dört bin beş yüz Osmanlı lirası etmektedir. Kasım 1918'de ise yüz yirmi bin İsveç frangı on üç bin Osmanlı lirası tutmaktadır. Kızılay, I. Dünya Savaşında Türk esirlerine 14 Şubat 1919 tarihi itibarıyla elli bin lira tahsis etmiştir. Ancak Yunanistan ile böyle bir anlaşma yapılmadığı için kambiyo işlemlerinde çok karmaşık bir sistem uygulanmıştır.

Esirlere gönderilen para havalelerinin tesliminde sansür nasıl uygulanmaktadır? Başta da belirttiğimiz gibi sansür sadece yasaklama değil kontrol ve denetleme anlamına gelmektedir. Bu açıdan gönderilen havaleler kim tarafından ne şekilde gönderilmiştir? Ne kadar gönderilmiştir?  Kime teslim edilecektir? Bu bilgilerin bilinmesinde fayda vardır. Çünkü bu tür bilgilerin bilinmesi hem esir hakkında hem de ailesi ve ülkesi hakkında bazı küçük bilgiler verebilir. Gönderilen paraların hepsi esire teslim edilmemektedir. Her türlü güvenlik amacıyla ve kaçma ihtimaline karşı esir garnizonunda esire ait para emanete alınmaktadır. Esirin ihtiyacı oldukça kendisine teslim edilmektedir.

Millî Mücadele döneminde esirlere gönderilen para havaleleri genellikle bankalar vasıtasıyla yapılmıştır. Örneğin Türk esirlerine gönderilen paralar genellikle Osmanlı Bankası ve Türk Milli Bankası vasıtasıyla yapılmıştır. Yunan esirlerinin paraları ise Atina Bankası ve Yunan Ticaret Bankası vasıtasıyla gönderilmiştir. Bankaların yanında Kızılay, Kızılhaç, Amerikan Şark ı Karib Muavenet Cemiyeti ve Amerikan Genç Hıristiyanlar Cemiyeti mektup ve kolilerde olduğu gibi esirlerin para havaleleri ve tesliminde yardımcı olmuştur.

Yunan esirlerine gönderilen paralar, Yunan Kızılhaç'ı tarafından banka vasıtasıyla İstanbul'daki Kızılay Genel Merkezine havale edilmiştir. Kızılay'da, bankada kambiyo işlemlerinden sonra paraları Anadolu Temsilciliğine havale etmiştir. Anadolu Temsilciliği, Müdafaa-ı Milliye Vekaleti ile irtibatlı bir şekilde paraları esir garnizonlarına teslim etmiştir. Kızılay tarafından teslim edilen paralar, üç nüsha makbuz karşılığında esirlere teslim edilmiştir. Makbuzlar Fransızca tanzim edilmiş olup bir nüshası Yunan Kızılhaç'ında, bir nüshası esirin kendisinde ve üçüncü nüshası ise garnizonda kalmıştır. Makbuz örneği ekte sunulmuştur.

Anadolu'daki Yunan esirlerine gönderilen mektup ve kolilerde olduğu gibi 1921 yılı sonlarından itibaren para gönderilmeye başlanmıştır. Mektup ve para gönderimi her ne kadar 1922 yılının başlarından itibaren başlamış ise de Büyük Taarruz Harekâtına kadar (Eylül 1922) fazla değildir. Bu tarihten sonra esir sayısının artmasına bağlı olarak bir artış görülmektedir. Cephe savaşlarının yoğun olarak devam ettiği dönemlerde her türlü gönderim bir süre durmuştur. Nitekim 11 Ağustos 1922 tarihinde Müdafaa-ı Milliye Vekaletinin, Kızılay’ın Yunanistan temsilcisi Hamit Bey'e gönderdiği bir telgrafta Anadolu'daki Yunan esirlerine gönderilecek paraların sahiplerine teslim edilebileceği bildirilmektedir. 

1923 yılında mektup ve para havaleleri azalmıştır. Bunun nedeni bilindiği üzere Türk ve Yunan esirlerin mübadelesinin Mart 1923 tarihinden itibaren başlamasıdır. Mübadele hazırlıklarından dolayı esirlerin yerleri sürekli değiştiği için gerek mektup ve para gönderiminde olsun ve gerekse teslim alımı konusunda bir azalma görülmektedir.

Esirlere gönderilen para havalelerinde başlangıçta posta ücreti alınmazken, daha sonra alınmaya başlanmıştır. Millî Mücadele döneminde kambiyo sisteminin olmaması sebebiyle birtakım zorluklarla karşılaşılmıştır. Örneğin 1922 yılında 1 lira serbest piyasada 30-35 drahmiye kadar çıkarken, 1923 yılının başlarında ise resmi kurdan 1 lira 8-9 drahmiden işlem görmüştür.

Esirlere gönderilen paralar, eğer esir bulunamazsa emaneti bankaya geri iade edilirdi. Esir, garnizon değiştirmiş ise paralar bulunduğu garnizona havale edilirdi. Yunan esirlerinin mübadelesi başlayınca gönderilen paralar, direk Müdafaa-ı Milliye Vekaleti’nin emriyle Kayseri Esir Garnizonuna gönderilmiştir.  Gönderilen havalelerin hepsi sahiplerine makbuzu karşılığında teslim edilmiştir. Teslim edildiğine dair Kayseri Esir Garnizon Komutanının 12 Ağustos 1923 tarihinde Kızılay'a gönderdiği bir telgrafta, garnizonlara gönderilen paraların hepsinin dağıtıldığı belirtilmektedir. Nitekim 01 Ağustos 1923 tarihinde askeriyenin elinde esir kalmadığı için esir garnizonları kapatılmıştı.

Yunanistan'daki Türk esirlerine para gönderilmesi, başlangıçta Kızılhaç ve Kızılay cemiyetlerinin yanında Amerikan Şark-i Karib Muavenet Cemiyeti ve Amerikan Genç Hıristiyanlar Cemiyeti vasıtasıyla yapılmıştır. Millî Mücadelenin başlarında Türk esirleri, Anadolu'nun işgal bölgelerinde tutulduğu için kendilerine para gönderilememiştir. Sadece Trakya'dan alınan esirlere bölgedeki Türkler tarafından para gönderilebilmiştir. Ancak Yunan esirlerine gönderilen mektup ve havale kabullerinin başlamasıyla birlikte mütekabiliyet esası çerçevesinde 1922'den itibaren Türk esirlerine banka havalesiyle para gönderilmeye başlanmıştır. Gönderilen paralar esirlerin eline ya geçmemiş ya da çok az bir miktarı geçmiştir. Türk esirlerine gönderilen paralar, Yunan subayları tarafından ucuz fiyatla değişimi yapılmıştır.

Konu ile ilgili Kütahya’nın Simav İlçesinde maden mühendisi iken Yunanlılar tarafından esir alınıp Milos Adası'na götürülen Latin Katolik’i Oskar Giziknen'in Kızılay'a gönderdiği bir mektubunda, Türk esirlerine gönderilen paralar hakkında bilgi bulmaktayız. Bu mektupta bir Yunan havale memurunun, esirlerin havalelerini alırken yüzer drahmi aldığı, hatta yardımcısının da yetmiş drahmi aldığı belirtilmiştir. Bu durum daha sonra mecburi hale getirilerek ellişer drahmi alınmaya başlanmıştır.

Bu mektubu, Milos Adasında esir olarak bulunan Çorlu Belediye Tabibi Mustafa Hayri Bey'in, Kızılay'a gönderdiği raporu da doğrulamaktadır. Mustafa Hayri Bey'in raporunda esirlerin, kendilerine gönderilen havale kağıtlarını karakoldan almak için karakol onbaşısına muamele yapması amacıyla 12,5 drahmi, garnizon yüzbaşısının tasdiki içinse yüzbaşıya ve posta erine 12,5 drahmi verdiğini yazmaktadır. Havale kağıdını aldıktan sonra kasabaya gidilirdi. Kasabaya gitmek için de bir daha 12,5 drahmi veriyordu. Postaneye gidildiğinde ise kasada para yok diye esirler bekletilirdi. Alınan paralar eğer Türk parası ise bozdurmak çok zordu. Bu paralar kasaba bakkalına beş on kırdırmak suretiyle elde ediliyordu. Türk parası çok düşük kurla bozduruluyordu. Bir lira 30-35 drahmi olduğu zamanda Yunanlılar, bir lirayı 12,5 drahmiye mecburi bozuyorlardı.

Türk esirlerine gönderilen para ve mektupların teslimi konusundaki geciktirilme ve kambiyo işlemlerinin sağlıklı yapılmaması karşısında Müdafaa-ı Milliye Vekaleti, Kızılay ve Dışişleri kanalıyla çeşitli teşebbüslerde bulunmuştur. Hatta bir yazıda eğer Türk esirlerine gönderilen paraların teslimi geciktirilirse mukabelede bulunulacağı bildirilmiştir.  Nitekim Anadolu’daki Yunan esirleriyle ilgili her türlü işlemlerin yapılmasında ve uygulamasında Türk tarafının, mütekabiliyet esası çerçevesinde misillemeye gittiği üzerine Kızılay ve ATASE Arşivinde birçok belge bulunmaktadır.

Yunan esirlerinde olduğu gibi Türk esirlerine gönderilen paralar da makbuz karşılığında sahiplerine teslim edilmeye çalışılmıştır. Esirlerin paralarını aldığına dair Fransızca düzenlenmiş makbuzlar Kızılay Arşivinde mevcuttur.

Yunanistan'daki Türk esirlerine gönderilen paranın miktarı azdır. Bunun nedeni öncelikle tarafların esir sayısı ile ilgilidir. Yukarıda daha öncesinde belirttiğimiz gibi tarafların resmi makamlarının mübadele hazırlıklarının yapıldığı dönemde verilen rakamlarda yaklaşık doksan bin Yunan esirine karşı, otuz bin civarında Türk esiri bulunmaktadır. 1921 yılında Türk esirlerine gönderilen para havalesi hemen hemen yok denecek kadar azdır. Çünkü Türk esirleri Anadolu’da işgal bölgesinde tutulmuştu. 1922 yılında ise Türk esirleri, Yunanistan'a sevk edilmiştir. Bu yılda Yunan esirlerinin sayılarının artmaya başlamasına karşılık mütekabiliyet gereği Yunanistan, Anadolu’dan para gönderilmesine izin vermiştir. Yunanistan’daki Türk esirleri, 1921 yılında parasızlıktan dolayı bunalıma düşmüştür. Esirler, Yunanistan’daki Türk esirlerinin himayesini yüklenen Hollanda Elçiliğine müracaat etmiştir. Hollanda Elçiliği, Kızılay'ın Yunanistan'daki temsilcisi Hamit Bey'e müracaat ederek otuz bin drahmi istemiştir. 

1923 yılında ise esirlerin mübadelesine başlanıldığı için para havalesi azalmıştır. Ancak Mübadele Komisyonu Türk Delegesi Ömer Lütfü Bey, 1923 yılında Yunanistan'daki Türk esirlerini ziyareti sırasında Miralay Cafer Tayyar Bey'e Türk esirlerine dağıtılmak üzere iki bin lira vermiştir.  Bu para tabloya dahil edilmemiştir.

Türk ve Yunan esirlerine gönderilen ve teslim edilen paranın arasındaki farkın çok fazla açık olmasının nedenlerine baktığımızda, özellikle tabloda gösterilen 1922 ve 1923 yıllarında çok değişkenlik görülmektedir. Örneğin Osmanlı altın lirası, 1922 ortalarına doğru 30-35 drahmi ederken Yunanlılar, lirayı 12,5 drahmiden işlem yapmıştır. Aynı yıl Osmanlı kağıt lirasını ise hemen hemen aynı fiyata bozmuştur. Büyük Taarruz Harekâtından sonra Yunanistan’ın yenilgi haberinin uluslararası piyasalarda duyulması üzerine Türk parasının değeri yükselmiştir. Tabiatıyla Yunan drahmisi de düşmüştür. Nitekim 30 Ağustos 1922 tarihli Peyam ı Sabah Gazetesinde çıkan bir habere göre birkaç gün önce drahmi 75 kuruştan işlem görürken, dün (29 Ağustos 1922) 65 kuruşa düşmüştür.  Denilmektedir. 

1923 yılında ise Türk esirlerine gönderilen para havalesi tabloda sadece 101 lira olarak görülmektedir. Bu dönemde Kızılay, Yunanistan’daki esir garnizonlarını ziyareti sırasında paraları bizzat esirlere teslim etmiştir. Kızılay'ın elden teslim ettiği paralar tabloya dahil edilmemiştir. Kızılay Arşivindeki belgelerin birçoğunda esirlere para yardımı yapıldığı yazılmakta ancak miktarı belirtilmemektedir.

Çalışmamızın başından itibaren sürekli esirlere gönderilen mektup, para ve eşya kolisi gönderimleri ve teslim edilmesi konusunda Kızılay ve Kızılhaç’tan söz ettik. Kızılay ve Kızılhaç’ın esirlerle ilgili teşkilat yapısı ve bazı faaliyetlerine kısaca bakmak yerinde olacaktır.

Kızılay ve Esirler

Kızılay, kurulduğu yıllardan itibaren toplum yararına birçok faaliyette bulunmuştur. Esirler ile ilgili ilk defa Çanakkale Savaşlarının devam ettiği yıllarda ilgilenmeye başlamıştır. Bu dönemde Uluslararası Kızılhaç Komitesi, İngiliz ve Fransız esirlerinin listesini istemesi üzerine gerekli resmi görüşmelerden sonra Kızılay esirlerle ilgilenmeye başlamıştır. Bu amaçla da Nisan 1915 tarihinde bünyesinde “Üsera Komisyonu” kurmuştur.   Daha sonra Avusturya Kızılhaç sistemini örnek alarak faaliyetlerine devam etmiştir.

Kızılay’ın esirlerle ilgili her türlü aracılık işlemlerine Kasım 1915 tarihinden itibaren izin verilmiştir. Bu izin çerçevesinde Kızılay 1916 yılının başından itibaren faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu amaçla da bünyesinde Üsera Komisyonu’na bağlı olarak Üsera Şubesi ve İstihbarat Şubesi kurulmuştur. Bu şubeler, savaş süresi içerisinde esirlere kitap, para ve mektuplar konusunda yardımcı olmuştur. 

Mondros Mütarekesinden sonra Kızılay, bu konu ile ilgili faaliyetlerini işgal kuvvetlerinin baskısından ve maddi imkansızlıklardan dolayı bir süre askıya almıştır. Bu süre içerisinde şehit ve kayıpların araştırılması ve Anadolu’daki memurların maaşlarının ödenmesi gibi faaliyetlerine devam etmiştir. Bu amaçla da Üsera Komisyonu bünyesinde “Tahkikat Şubesi” kurulmuştur. Ankara Hükümetinin kurulmasından sonra Kızılay genel merkezi, Kasım 1921 tarihinden itibaren yetki ve sorumluluklarını Ankara Temsilciliğine devretmiştir. Ankara’da, İstanbul genel merkezinde bulunan bütün şubelerin birer temsilciliği kurulmuştur. Üsera Şubesi de diğer şubelerde olduğu gibi İstanbul’daki genel merkeze bağlıdır. Bu şube, Yunan esirlerine gönderilen mektup para ve paketlerin sahiplerine gönderilmesi veya esirlere gelen mektup ve diğer eşyaların alındı makbuzlarıyla birlikte İstanbul’daki genel merkeze göndermiştir. Bunun yanında esirlerle ilgili diğer işlemlerle ilgili talepleri sonuçlandırmaya çalışmıştır. 

Kızılay Ankara Temsilciliği Üsera Şubesi, Ankara’da tam olarak işlev kazanmadan önce esirlerle ilgili birçok faaliyette bulunmuştur. Örneğin, Ekim 1920’den Eylül 1921 tarihine kadar on binin üzerinde mektup ve on bin dört yüz on sekiz lirayı esirlere verilmek üzere yetkili askeri makamlara teslim etmiştir.  Yine Ankara Temsilciliği Üsera Şubesi, Mart 1922’den Kasım 1922 tarihine kadar esirlerle ilgili kırk dokuz bin evraka işlem yapmıştır.  Bu evrakların içeriği yoğun olarak yerli ve yabancı esirlerin siparişleri, dul ve yetimlerin maaşları, kayıpların araştırılması ve Ankara Hükümetinin İstanbul Hükümeti arasındaki aracılık işleridir.

Yunanistan Kızılhaç’ı ve Esirler

Yunanistan Kızılhaç’ı, Uluslararası Kızılhaç’ının kuruluş amacı çerçevesinde 10 Haziran 1877 tarihinde kurulmuştur.  Kuruluşundan I. Dünya Savaşının sonlarına kadar Yunanistan’da meydana gelen doğal afetlerde, Yunan isyanlarında ve savaşlarda etkin görev almıştır.

Kızılhaç’ın Anadolu’daki faaliyetleri 11 Ekim 1918 tarihinden başlayıp, 9 Eylül 1922 tarihine kadar devam etmiştir. Bu süre içerisinde başında askeri bir kişi bulunmakta olup, Mavri Mira Cemiyetinin emrinde çalışmıştır.  Cemiyet, Atina ve Selanik bankaları, halkın desteği ve Yunanistan’ın müttefikleri tarafından maddi olarak desteklenmiştir.

Yunan Kızılhaç’ı ilk defa mütareke imzalanmadan önce 11 Ekim 1918 tarihinde İstanbul’a gelmiştir. Burada bir süre kalarak yerli Rumlar arasında provokasyon faaliyetlerinde bulunmuştur. Daha sonra Aralık 1918’de İzmir’e doğru hareket ederek burada Uluslararası Kızılhaç kurallarını hiçe sayarak Osmanlı devletinden de izin almadan sağlık hizmeti adı altında işgal öncesi Ege Bölgesinin birçok yerinde ve Rumların yoğun olarak yaşadığı yerlerde birtakım faaliyetlerde bulunmuştur.  Bu faaliyetlerden dolayı bölgedeki sivil ve askeri yöneticiler sürekli merkeze şikayetlerde bulunmuştur. Bu şikayetler karşısında Yunan Kızılhaç’ı, göstermelikte olsa Türk ve Müslüman halka da hizmet vermiştir.

Kızılhaç, Ekim 1918’den fiili işgalin başlangıcı olan 15 Mayıs 1919 tarihine kadar sürekli sağlık malzemesi ve hizmeti vermek bahanesiyle Anadolu’da Rumların yaşadığı bölgelere sürekli silah, askeri malzeme ve görevli sıfatıyla sivil komitacı veya milis taşımıştır. Bu kişiler aracılığıyla yerli Rumlar arasında propaganda yaparak savaş veya isyan hazırlığı yapmıştır. 

Yunan Kızılhaç’ı, Anadolu’ya gelmesinden itibaren 1921 yılının sonlarına kadar Kızılay ile pek fazla irtibat kurmamıştır. Hatta işgal bölgelerinde faaliyet gösteren Kızılay sağlık ve diğer hizmetlerini engellemiştir. Resmî kurumların ve halkın şikayetlerine rağmen Kızılhaç’ın faaliyetleri engellenememiştir. İnönü savaşlarından sonra Yunanlılardan alınan esirlerin sayısı artmaya başlamasıyla birlikte Kızılay ile irtibata geçmek zorunda kalmıştır. Bu tarihe kadar uluslararası Kızılhaç ve Osmanlı Devletinden izin alma ihtiyacı hissetmeyen Yunan Kızılhaç’ı, Bu tarihten sonra izin almaya çalışarak Kızılay ile irtibata geçmeye çalışmıştır.

1921 yılının sonlarından itibaren Kızılay ve Kızılhaç arasında karşılıklı olarak kayıpların araştırılması, sivil halka bazı yardımların yapılması ve alınan esirlerle irtibat kurularak haberleşmesi sağlanmış ve bazı yardımlar yapılmaya başlanmıştır.

Prof. Dr. Mehmet ÇANLI
Prof. Dr. Mehmet ÇANLI
Tüm Makaleler

  • 09.01.2024
  • Süre : 10 dk
  • 3069 kez okundu

Google Ads