Site İçi Arama

tarih

Türk İstiklal Harbinde Vatansever Doktor: Tıbbiyeli Hikmet

Tıbbiyenin kuruluş yıldönümü olan 14 Mart’ta arkadaşlarıyla beraber silahlı İngiliz düşman askerleri ile korunan okulun iki kulesi arasına Türk Bayrağını asmıştır. Bizler farkında olmasak da her 14 Mart günü iki kule arasına o günün anısına Bayrak Asma olayı gerçekleştirilir.

Bugün Marmara Üniversitesi merkez binası olarak kullanılan İstanbul Haydarpaşa'daki Mekteb-i Tıbbiye, Aralık 1918’de İngilizler tarafından işgal edilmişti. Ocak 1919’da İngilizler bu yegâne tıp fakültemizi karargâh haline getirdiler. Kapılara nöbetçileri diktiler, bahçede devriyeleri dolaştırmaya başladılar. Buradaki saat kulesine bile makineli tüfekli asker koymuşlardı. 

Sonra mı?

Tıbbiyeliler yataklarından atıldılar, tuvalete gitmeleri, resmi kıyafetle dolaşmaları ve toplantı yapmaları yasaklandı. İşte o günlerde Dr. Talat Bey, öğrencilere Mustafa Kemal Paşa'nın Erzurum'dan sonra Sivas'ta bir kongre düzenleyeceğini gizlice müjdeledi. Kongreye katılmak için aralarından iki temsilci seçmelerini istedi. Toplantı yapmak yasaklandığı için öğrenciler okulun hamamında bir araya geldiler. Üçüncü sınıf öğrencisi Hikmet ile Yusuf Naci'yi aralarından Sivas Kongresi’ne katılmak üzere delege seçtiler. Yol masrafları için yine harçlıklarından ayırabildikleri paraları verdiler, yol parasını topladılar. Ancak yetmemişti, sadece 950 kuruş toplayabilmişlerdi. Eksik kalan 50 kuruşu da yıllar sonra Ordinaryüs Profesörlüğe yükselip Egeli soyadını alacak arkadaşları Ekrem Şerif’ten aldılar. Böylece zar zor 1.000 kuruşları (10 lira) oldu.

Fakat bu bin kuruşla ancak bir kişinin yol masrafları karşılanabilirdi. Yusuf Naci hakkından feragat edince Hikmet, diğer İstanbul delegeleri İsmail Fazıl Paşa ve İsmail Hami Beylerle beraber okulu adına tek başına Sivas'a gitti.

Sivas Kongresinde manda meselesinin görüşüldüğü günün gecesinde Mustafa Kemal Paşa, odasında Denizli temsilcileri Necip Ali ve Yusuf Beylerle, Şeyh Hacı Fevzi Efendi ve diğer delegelerle görüşürken, kalabalığın arasında Tıbbiyeli Hikmet de bulunuyordu. İstanbul'dan gelen İsmail Fazıl Paşa ve İsmail Hami beyler manda taraftarı görüşlerini beyan ederlerken, arka sıralardan Tıbbiyeli Hikmet sesini yükselterek "Paşam! Delegesi olduğum Tıbbiyeliler beni buraya İstiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler! Mandayı kabul edemem! Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun şiddetle ret ve takbih ederiz. Farzı mahal manda fikrini sizde kabul ederseniz sizi de reddederiz!”

Onun bu kararlı duruşu Mustafa Kemal Paşayı son derece memnun etti ve dedi ki “Evlat, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklal Ya Ölüm!”

TBMM kurulunca arkadaşı Yusuf Bey (Balkan) ile birlikte eğitimini yarıda bırakarak Ankara’ya gitti. İki arkadaş, Cebeci’deki Asker Hastanesinde İbrahim Talî Bey’in başkanlığında tifüse karşı aşı üretmek için çalıştılar. Sıhhiye subayı olarak Büyük Taarruz’a katılan Hikmet Bey, İzmir'e giren ilk birlikte subay olarak görev aldı.

Savaş yıllarından sonra İstanbul’a dönüp tıp eğitimini tamamladı (1922). Hayatını genel cerrah olarak sürdürdü.

Peki Kimdi Bu Tıbbiyeli Hikmet?

Bir zamanların ünlü TV sunucusu Orhan Boran'ın babasıdır. 1901 yılında Balıkesir’in Savaştepe bucağında doğmuştur. Tıbbiyenin kuruluş yıldönümü olan 14 Mart’ta arkadaşlarıyla beraber silahlı İngiliz düşman askerleri ile korunan okulun iki kulesi arasına Türk Bayrağını asmıştır. Bizler farkında olmasak da her 14 Mart günü iki kule arasına o günün anısına Bayrak Asma olayı gerçekleştirilir. 14 Mart Tıp Bayramı kutlanır.

Tıbbiyeli Hikmet daha sonra Kurtuluş savaşına katılacak, 1922 yılında eğitimini tamamlayıp Askeri Doktor olarak göreve başlayacaktır. M. Kemal Paşa zaferden sonra Sivas Kongresinin ateşli genç Tıbbiyelisi Hikmet'in nerede olduğunu sormuştur. Maksadı Onu Milletvekili yapmaktır. Hikmet Bey o sıralarda Albay rütbesi ile bir askeri hastanenin Başhekimi olarak görev yaptığı halde rivayete göre Atatürk’e kendisinin vefat ettiği bilgisini iletmişler. Oysa Türkiye’nin Vatansever bu evladı daha sonraki yıllarda aramızdan ebediyete uğurlanacaktı.

1940’lı yıllarda gönüllü olarak şark hizmetine gitti; Sarıkamış’ta görev yaptı. Bu görev sırasında vereme yakalanan Hikmet Bey, İstanbul’da bir sanatoryumda bir yıl kadar tedavi gördü fakat sağlığına kavuşamadı; 1945 yılında öldü. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Bugün Hikmet Boran’ı, milletvekili olamasa da, Tıbbiye öğrencisi iken İstanbul’un işgaline karşı okulda direniş örgütlenmesinde aldığı rol ve Tıbbiyelilerin temsilcisi olarak katıldığı Sivas Kongresi’nde yaptığı manda karşıtı konuşma ile tanınan, hatırası önünde saygıyla eğildiğimiz, bu vatana vatan yapan büyüklerimiz arasında saygın yerini alarak tarihe mal olmuş bir kişilik olarak anıyoruz.

Tarihçi Enver KABUL
Tarihçi Enver KABUL
Tüm Makaleler

  • 26.07.2024
  • Süre : 3 dk
  • 741 kez okundu

Google Ads