Site İçi Arama

ua-iliskiler

Finlandiya ve İsveç NATO’ya Ne Kattı?

Batılı gözlemcilere göre Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’ya saldırısı, Avrupa'nın güvenlik ortamını temelden değiştirdi. Avrupa uluslarının genelinde kaygıları arttırdı, savaş tokmağı 70-80 yıl sonra tekrar Avrupa’nın kapısını çaldı.

Avrupa’nın Yeni Güvenlik Paradigması

2016 yılında ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından RAND tarafından bir tatbikat senaryosu hazırlanmıştı. Buna göre Ruslar, Baltık bölgesine saldırıyor ve NATO kuvvetleri de karşı koyuyordu. Bu senaryoya göre Baltık bölgesinde NATO kuvvetlerinin Ruslara reaksiyon göstermesi ve işgali durdurması pek mümkün olamıyordu. Zira Rusya daha reaksiyon gösteremeden Baltık ülkelerinin kontrolünü ele geçiriyordu. Kısacası bir Rus oldu-bittisi karşısında NATO’nun geç kaldığı ortaya çıkmıştı. Bu ittifakın beklemediği bir durumda ve NATO için ağır bir darbe anlamına geliyordu.

2016 yılı şartlarında NATO ülkelerin kuvvet konuşları dikkate alındığında, özellikle ABD’nin Avrupa ülkelerindeki asker sayısı da, bugünküne göre daha azdı. ABD, zaten Soğuk Savaş sonrasında yaklaşık 400.000 civarında olan asker sayısını 2016 yılında 60.000 kadar asker sayısına düşürmüştü. Zira artık Avrupa’da Rus tehdidinin büyük oranda bittiği düşünülüyordu. Bununla birlikte Avrupa’da kalan Amerikan askerlerinin büyük çoğunluğu Almanya’daki Amerikan garnizonlarında ve hava üslerinde bulunuyordu. Bu durum, NATO’nun hem kuzeydoğu hem de güneydoğudaki yeni sınırlarında zafiyete neden oluyordu. NATO’nun caydırıcılık şemsiyesi altındayken bile Baltık ülkelerinin olası bir Rus saldırganlığına karşı savunmasız kaldığı görülüyordu. İttifak’ın, Rus güçlerini tamamen caydırmaktan uzak bir noktada olduğu anlaşılmıştı.

Batılı gözlemcilere göre Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’ya saldırısı, Avrupa'nın güvenlik ortamını temelden değiştirdi. Avrupa uluslarının genelinde kaygıları arttırdı, savaş tokmağı 70-80 yıl sonra tekrar Avrupa’nın kapısını çaldı. Avrupa ülkeleri içinde uzun yıllardır tarafsızlık ilkesine dayanan bir dış politika izlemekte olan ülkeler var. Bunlardan Finlandiya ve İsveç, Avrupa’da ortaya çıkan yeni güvenlik paradigmasının bir sonucu olarak NATO’ya üye olmak için Brüksel’le temasa geçtiler. 2023 yılında Finlandiya’nın ve 2024 Nisan başında İsveç’in ittifaka üyelikleri gerçekleşti. NATO’ya her yeni giren üyenin ittifakın kuvvet yapısında pozitif yönde bir iyileştirme getirmesi, savunma planlaması çerçevesinde NATO’nun kuvvet havuzuna önemli bir katkı sağlaması beklenir. Bu iki ülkenin esasında Avrupa Birliği kanalıyla bazı NATO operasyonlarında yer almış olmaları, barış için ortaklık süreçlerine dahil olmaları, silahlı kuvvetlerinin ittifaka entegrasyonlarını kolaylaştırıcı bir rol oynaması bekleniyordu. Nitekim öyle de oldu. RAND senaryosundaki eksikliği NATO adına giderecek şekilde, Avrupa’nın hava gücünü 2010’lu yılların ortalarındaki seviyesinin üstüne çıkaran bir katkı bu ülkelerden gelmiş oldu. 

İsveç Coğrafyasının ve Askeri Yeteneklerinin NATO’ya Sunduğu Avantajlar

İsveç, eski üye Norveç’le birlikte İngiltere’ye ve Almanya’ya uzanan uçuş hatlarını büyük oranda kesmek suretiyle, Rus uçaklarını durdurucu bir kalkan işlevi görebilecek bir coğrafyada konumlanmıştır. İsveç’in NATO üyesi olmasıyla birlikte NATO ile Rusya Federasyonu arasındaki jeopolitik rekabet Rusya’nın Baltık kıyısındaki bölgesi Kaliningrad’a ve Kuzey Kutbu’ndaki Rus kıyılarına kadar taşınmış oldu. İsveç coğrafyası, bu topraklar üzerinde konuşlanacak NATO güçlerinin Rusya karşısında hareket esnekliğine sahip olması yanında hem Baltık Denizi’nde hem de Arktik bölgesinde ani reaksiyon göstermede başta ABD olmak üzere ittifak üyelerinin elini rahatlatacaktır. Şimdi NATO üyeliği, Baltık Denizi’ndeki İsveç’e ait Gotland Adası’nın stratejik önemi iyece artmış, RAND analizindeki sıkıntıyı aşan bir durum üstünlüğünü NATO’ya kazandırmıştır. Zira, Gotland Adası’nın Kaliningrad’a olan kısa mesafesi (yaklaşık 300 km) dikkate alındığında, jeopolitik rekabette NATO’nun Baltık Denizi’nde Ruslar karşısında daha avantajlı hale geldiği görülecektir. 

İsveç’in konumu ayrıca Rusya’nın Arktik’teki askeri üslerinin yanı sıra buz kıran sayısıyla sahip olduğu üstünlüğün artık geçerli olamayacağını, en azından NATO kanalıyla Amerikan etkisinin bu bölgede de artacağını bize hatırlatıyor. 

Coğrafyasının NATO’ya sunduğu avantajlar yanında bu ülkenin gelişmiş bir savunma sanayisine, bilhassa da dünyaca bilinen bir hava ve uzay sanayii altyapısına sahip olması, bunun bir yansıması olarak güçlü ve gelişmiş bir hava kuvveti inşa etmesi de önemlidir. Diğer NATO ülkelerinin pek azı modern savaş uçağı üretebilme kapasitesine sahiptir. İsveç; SAAB yapımı dördüncü nesil JAS 39 Gripen savaş uçaklarıyla değerli bir hava gücüne sahiptir. İsveç Hava Kuvvetleri, 75 civarında JAS Gripen’i envanterinde tutuyor. Gripen, gelişmiş aviyonikleri, modern elektronik harp ve keşif yetenekleri yanında iki sorti arasında yeniden göreve hazırlık süresinin (turn around) düşük olması nedeniyle, NATO hava kuvvetlerinin süratli reaksiyon gösterebilmesinde önemli bir kuvvet çarpanı olacağı değerlendirilmektedir. 

Finlandiya Coğrafyasının ve Askeri Yeteneklerinin NATO’ya Sunduğu Avantajlar

1809 öncesinde İsveç Krallığı’nın bir parçası olan Finlandiya; daha sonra Rus Çarlığı tarafından işgal edilmiş ve nihayetinde Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi vererek 1917 yılında bağımsız olmuş bir devlettir. 

İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, Sovyetlerin Polonya İstilasından iki ay sonra Finlandiya’ya da saldırması sonucunda tarihe ‘Kış Savaşı (30 Kas 1939 - 13 Mar 1940)’ olarak geçen zorlu Fin direnişi yaşanmış olsa da nihayetinde Sovyetlerin galip gelmişti. O dönemde Finlandiya’yı işgalde oldukça zorlanan Ruslar, 2023 yılı Mart ayından itibaren bir NATO toprağı haline gelen ve artık Ruslara karşı NATO’nun kuzeydoğu kanadındaki en ön cephedeki ülke haline gelen Finlandiya’nın tarafsızlığını bir kenara bırakıp ittifak içinde yer almasından kaynaklı politik-askeri pozisyon kaybından rahatsızlık duymakta olduğu biliniyor.

Ayrıca, İsveç’le birlikte Finlandiya, Kuzey Kutup bölgesinde açılmakta olan yeni buzullar arası güzergâhın yanı başında olan bir ülkedir. Bu yönüyle hem Finlandiya hem de İsveç'in Kuzey Kutbuna yakınlığı NATO’un bölgeye nüfuzunu kolaylaştırıcı bir rol oynuyor. Yine bu iki ülkenin topraklarında konuşlanacak NATO hava kuvvetlerinin Baltık ülkelerine olası Rus saldırısına karşı daha süratle reaksiyon göstermeleri olanağını Brüksel’e veriyor. Nihayetinde, coğrafi yakınlık olası lojistik kısıtlamaları azaltıcı bir faktör olmasının yanı sıra ittifakın bölgeye yönelik hava polisliği (air policing) ve alarm reaksiyon görevlerini daha etkinlikle yapabilmesinin önünü açıyor.

Bu arada Finlandiya, sahip olduğu uçak filosunu iyileştirmek, modernize etmek için büyük bir adım attı. 64 adet F-35 uçağını tedarik etmek üzere ABD ile sözleşme imzaladı. Bu uçakları envanterine kattığında, Finlandiya’nın, İngiltere’den sonra Avrupa’daki en büyük F-35 savaş uçağı filosuna sahip olması bekleniyor. Finlandiya Hava Kuvvetlerinin sahip olacağı bu uçakların, gerektiğinde İttifakın hava savunmasına katkısı yanında, Ruslara karşı NATO’nun genel caydırıcılığında ve hava polisliği görevlerinde önemli bir katkı artışı anlamına geliyor.

NATO ve ABD için Çıkarımlar

Avrupa’nın kuzeydoğusunda Ruslara karşı caydırıcılıkta elini güçlendirmek isteyen NATO’nun imdadına Finlandiya ve İsveç yetişmiş oldu. Bir yönüyle iki güç arasında kuzeydeki tampon bölge artık ortadan kalkmış, NATO ve Rus kuvvetleri birbiriyle kuzeyden de komşu olmuştur. Şimdi, NATO’nun Ruslara ihtimalat (olasılık) planları gereği almayı öngördüğü askeri tedbirlerin bir uzantısı olarak, kuzeyde Ruslara yeterince yakın bir nokta NATO/Amerikan kuvvetlerinin konuşlanması söz konusu olabilecektir. İsveç ve Finlandiya üyelikleri NATO’ya artık bu kolaylığı sunuyor. 

Kuzey’de ittifakın eski üyelerine ilave sorumluluklar getirmekle birlikte, Finlandiya ve İsveç NATO’nun hava gücü kapasitesini arttıran iki ülkedir. Gelişmiş savaş uçaklarına ve radar ağına sahip olan İsveç’i şimdi Finlandiya satın alacağı F-35 uçaklarıyla kuzeyde takviye edebilecek bir kapasiteye ulaşmak üzeredir. Bu uçaklar bölgeye geldiğinde, ABD, kendi uçaklarını bu bölgede tutmak yerine Finlandiya F-35’leriyle Ruslara karşı caydırıcılık duvarını kolaylıkla inşa etmiş olacaktır. Bir başka deyişle Fin uçaklarının varlığı, ABD’nin Kuzey Avrupa için savaş uçağı ayırmak zorunda kalmayacağı anlamına geliyor. Bu durum ABD’nin dünyanın diğer bölgelerindeki kuvvet kapasitesine dolaylı bir katkı olarak okunuyor. Ruslarla olası bir savaşın başlangıcında, Amerikan ve NATO gücü kuzey cephesinde yerini alıncaya kadar Fin F-35 savaş uçaklarının çatışmaların başlangıcından itibaren Rus uçaklarını havada durdurması, İsveç Gripen filosunun da satıh birliklerinin keşif, havadan destek isteklerini karşılaması söz konusu olabilecektir. Kazanılacak zaman, NATO’nun geleneksel ‘kuvvet oluşturma’ sürecindeki gecikmelerde ittifakın rahat bir nefes almasını sağlayabilecektir. Bu iki ülkeye NATO’nun önceden ileri üslenme yöntemiyle yapacağı savaş uçağı konuşlandırmaları, bu ülkelerin savunmasını pekiştirmenin yanında NATO havadan yakıt ikmal tankerlerine olan bağımlılığın da belirli ölçüde ortadan kalkmasına hizmet edecektir. 

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda görüldüğü üzere, uzun süreli savaşlarda NATO ülkelerinin savunma ürünlerini üretim kapasitesinin sorgulanmasına neden olmaktadır. Böyle bir durumda İsveç'in endüstriyel kapasitesi NATO’nun mühimmat ihtiyaçlarını karşılamada yeniden üretim kapasitesini harekete geçirmesinde kolaylık sunabilecektir. 

Sonuç

Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelikleri ile ittifakın sahip olduğu yeni üsler, artan kapasite ve gelişmiş endüstriyel esneklik, NATO ve Pentagon planlamacılarının Rusya’nın olası bir saldırısına karşı kullanabilecekleri seçenekleri artırmaktadır. Artan seçenekler ve kazanılan kuvvet konuşlandırma esnekliği, bu iki ülkenin coğrafyasının sunduğu avantajlarla birlikte NATO’nun sadece Baltıklarda değil ileri hazırlık seviyesinde tuttuğu hava gücü planlamasında da oyunun kurallarını değiştirici bir faktör olarak görülüyor. 

Öte yandan bu iki yeni üye Rusların yaşam damarlarına NATO’yu daha da yakınlaştırması yönüyle askeri açıdan ittifaka avantaj sunmakla birlikte genel manada ittifakın Ruslarla savaşa girme olasılığını daha da artırmakta oldukları söyleyebiliriz. Ruslar açısından bir güvenlik ikilemine neden olduklarını değerlendirdiğim Finlandiya ve İsveç üyeliklerinin, Arktik bölgesinin önümüzdeki on yıllarda artması beklenen stratejik önemiyle birlikte ele alındığında, Ukrayna öncesi yükselen gerilime benzer bir durumun kuzeydoğu Avrupa bölgesinde de Ruslarla NATO üyeleri arasında yaşanması olasılığını arttırdığı ve bunun da eğer iyi yönetilemezse, kaçınılmaz olarak ittifakla Rusya arasında bir savaş çıkma ihtimalini tetikleyebileceğini değerlendiriyorum. 

Bu iki üyelik kısa vadede NATO’ya sayısız yarar getirmekle birlikte uzun vadede bölgeyi kana bulayabilme olasılığını da yükseltmektedir. 

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 01.05.2024
  • Süre : 4 dk
  • 776 kez okundu

Google Ads