Site İçi Arama

ua-iliskiler

Fransa’nın Avrupa Siyasi Topluluğu Girişimini Nasıl Anlamak Gerekir?

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un girişimiyle başlatılan European Political Cummunity (EPC) Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) ilk toplantısını 44 liderin katılımı ile AB’nin dönem başkanlığını yürüten Çekya’nın başkenti Prag'da gerçekleştirdi. Avrupa’nın bütünleşme tarihindeki yeni bir girişim olan AST, daha önce Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Mitterrand tarafından Soğuk savaşa sonrası ortaya atılan Avrupa Konfederasyonu fikri ile örtüşmektedir.

 

Avrupa’da “bütünleşme” fikri yeni bir olgu olmayıp, yaşanan savaşlar ve bölünmeler sonucunda tarihte çok kez gündeme gelmiştir. Bunların içinde gerçekliğe dönüşen ise İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı ağır yıkım ve ölümden sonra Avrupa Birliği (AB) olmuştur. Bu günkü AB, 1993 Maastricht Antlaşması kriterlerini sadece adaylık karşılayabilen Avrupalı devletleri içime alan yapıya dönüşmesi sağlanmıştır.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un girişimiyle başlatılan European Political Cummunity (EPC) Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) ilk toplantısını 44 liderin katılımı ile AB’nin dönem başkanlığını yürüten Çekya’nın başkenti Prag'da gerçekleştirdi. Avrupa’nın bütünleşme tarihindeki yeni bir girişim olan AST, daha önce Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Mitterrand tarafından Soğuk savaşa sonrası ortaya atılan Avrupa Konfederasyonu fikri ile örtüşmektedir. Rusya’yı da içine alan bu ilk fikir, Avrupa’nın kendi içindeki bütünleşmesini savunan ülkelerin karşı duruşu nedeniyle gerçekleşmemiştir. Macron Mitterrand'dan farklı olarak, Rusya'yı dışlayarak, Avrupa'nın çevresine ve uzun süredir aday olan üyelerine ve birkaç yakın ekonomik ve askeri müttefike odaklanarak yeni bir “siyasi kulüp” kurmaktadır.[1] Benzer bir şekilde, Fransa eski Cumhurbaşkanı Sarkozy, kendi döneminde Avrupa'nın güneyindeki Akdeniz komşularını desteklemek için “Akdeniz için Birlik” (Union for the Mediterranean) adlı siyasi bir yapı kurmasına karşın, son yıllarda önemi ve fonksiyonu önemli ölçüde zayıflamış gözükmektedir. Yani geçmişte benzer şekilde yarı bütünleşmeyi öngören girişimler olmuştur.[2]  

AST’ın ana fikri, Ukrayna Savaşından sonra, Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından 9 Mayıs'ta Strazburg'daki Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada tanıtılmış daha sonra, Avrupa Birliği'nin 27 lideri tarafından 23 ve 24 Haziran 2022 tarihindeki Avrupa Konseyi'nde resmi olarak onaylanmıştır. Yani fikir babası Macron’un olmasına karşın bunu uyulacak olan AB olacaktır.

AST ilk toplantısına katılan devletlerin yapısı da ilginçtir. Mini bir Birleşmiş Milletler (BM) görünümünde olan AST, toplam 44 üyeden oluşmaktadır. Avrupa Birliğinin 27 üyesi, Batı Balkanların altı ülkesi (Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Kosova, Sırbistan, Bosna-Hersek ve Karadağ), İlişkili Üçlü ülkelerini (Gürcistan, Moldova ve Ukrayna), Ermenistan ve Azerbaycan, dört Avrupa Serbest Ticaret Birliği ülkesi (Norveç, İsviçre, İzlanda ve Lihtenştayn), Birleşik Krallık ve Türkiye dahil toplam 44 ülke ilk toplantıya katılmıştır.[3] AST’ın toplantılarını AB üyesi ve olan ve olmayan ülkeler arasında dengeli olacak şekilde altı ayda bir yapılması, sonraki toplantıların 2023 baharında Moldova'da 2023 sonbaharında İspanya, 2024 baharında ise İngiltere’de yapılması planlanmıştır. [4]

Macron’un yeni bir girişim olan AST’nu hayata getirmek için çaba göstermesinin sebeplerini şöyle sıralamak mümkündür.

Bugünkü AB; artık yeni bir üye alabilecek “hazmetme” kapasitesini önemli ölçüde yitirmiştir. Balkan ülkelerinden Arnavutluk, Bosna-Hersek, Kosova, Sırbistan, Karadağ, Kuzey Makedonya AB’nin üyesi olmak için sıra beklemektedirler. Moldova, Ukrayna ve Gürcistan; Rusya’nın artan yayılmacılık emelleri nedeni ise NATO ve Avrupa Birliği’ne girerek egemenliklerini güvence altın almak istemektedirler. Türkiye ise altmış yıldır, AB’nin kapısında üye olmak için beklemektedir. Fransa yeni bir girişimle ile bu ülkeleri ve Avrupa kıtası dışındaki Karadeniz ve Kafkas ülkelerini de içine alan daha geniş bir uluslararası teşkilatı kurarak, AB dışında ortak bir işbirliği zemini yaratmak istemektedir. Böyle Türkiye dahil söz konusu aday ülkeleri AB dışında bir düzenlemeyle Avrupa’ya eklemlemek istemektedir. 

İngiltere Brexit ile 2020 tarihinden itibaren AB’den tamamen ayrılmış ve bağımsız bir dış politika izlemiştir.  Avrupa’nın savunmasında tarihsel rolü olan ve günümüzde nükleer dahil önemi bir askeri güce sahip olan İngiltere’nin AB dışında kalması AB için güvenlik sorunu yaratacağı açıktır. AST işbirliği ile AB ile yakın tutulması amaçlanmıştır. 

Avrupa’yı çatışmalardan uzak tutarak kıtayı daha güvenli hale getirmenin yolu olarak, AST'yi güvenlik, savunma, enerji veya araştırma gibi konulara yönlendirme fikrinin varlığı oldukça etkin görülmüştür. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasa sonucu 1990 sonrası Avrupa’da kurulan istikrar ortamı açık bir şekilde bozulmuş, bu da bütünleşmiş bir AB liderliği ile kendisini güvende hisseden Fransa için yeni öngörülemez risk ve tehdit ortamı yaratmıştır. Sadece AB üyesi ülkeler ile Avrupa’nın savunma, enerji ve güvenlik alanında yeterli bir kapasiteye sahip olmayacağını düşünen Fransa, Avrupa’ya bu konuda yararlı olacağını düşündüğü ülkeler ile AB dışında ayrı bir politik düzlemde işbirliğini içeren AST fikrini uygulamaya geçirmiştir.[5]  Bu proje ile İngiltere ve Türkiye gibi ülkelerin askeri gücü kapasitesinden, Azerbaycan, Norveç gibi ülkelerin enerji kapasitesinden, ayrıca AB üyesi olmayan ülkelerin enerji ve araştırma kapasitelerinden[6] faydalanma olanağının ortaya çıkacağını düşünmüştür.

Bu girişimin arkasında, Fransa eski Cumhurbaşkanı De Gaulle’in Fransa’nı tarihi emelleri olan Avrupa’nı kendi kaderin tayin etme politikasını da içerdiğini unutmamak gerekir. Fransa’nın 1960’lı yıllarda kendi nükleer gücünü geliştirme çabası, NATO’nun askeri kanadından ayrılması ve NATO karargâhının Paris’ten Brüksel’e taşınması Fransa’nın Avrupa güvenliğinde lider olma çabası yatmaktadır. Şimdi ise enerji yönünden Rusya’ya, savunma ve güvenlik yönünden NATO/ABD’ye bağlı durumda olan AB’nin hem askeri hem de enerji ve ekonomik yönüyle güçlü bir yapıya nasıl dönüşeceğine yönelik bir AST fikri uyulamaya konulmuştur.  Fransa, bu yönüyle Avrupa’da öncü ülke olmak istemektedir. İngiltere’nin AB’den ayrılması, yeni Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’ın çekimser, ikircikli ve riskten uzak durma tutumunun Fransa liderini bu yönde rahat etmesine olanak sağladığı söylenebilir.

Ukrayna savaşı, savaştan asıl etkilenen Avrupa olmasına karşın savaş ile kararların Rusya ve Amerika’da alınması, Avrupa'nın 21. yüzyılda kaderinin kontrolünü kaybederek kendi deyimiyle tarihe seyirci kalması riski ile karşı karşıya kaldığını düşünen[7] Fransa lideri Macron’u böyle bir projenin gerekliliğine yöneltmiştir. Çünkü savaşın en büyük yükünü artan enerji fiyatları ve göçmen yükü nedeni ile Avrupa yaşamaktadır. Ancak, Avrupa kendi tarihi gelişimini camdan izlediği görüntüsü ortaya çıkmıştır.

Fransız yetkililer, AST’ın insan haklarına odaklanan Avrupa Konseyi veya insan hakları ve Avrupa’nın güvenliğine odaklanan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi kuruluşlardan çok G7 gibi veya G20 gibi, kurumsal bir teşkilatlanma (genel sekreterlik vb. gibi) olmayan bir örgüt yapısı ile çalışacağını belirtmektedirler.[8] Bunun da Avrupa’dan çok şey bekleyen aday ülkeleri memnun etmeyeceği açıktır.

Almanya, Fransa’nın Avrupa’da öncü rolü oynamasından oldukça rahatsız olmuş ve toplantıdan önce Alman Başbakanı Scholz tarafında Doğu Avrupa’nın AB ile bütünleşmesinin hedefinden vazgeçmeyeceklerini belirterek, AST girişimine karşı soğuk durduğunu ortaya koymuştur.

AST’nda kararların nasıl alınacağı konusu da henüz belirsizdir. Oy birliği, oy çoğunluğa veya nitelikli çoğunlukla mı karar alacağı henüz belirlenmemiştir. Ayrıca, mali yükün yani bütçe paylaşımının nasıl olacağı da henüz düzenlenmemiştir. Süreç içinde bu hususların netleşeceği, ancak, oybirliği ile karar alma sürecinin Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından bir zorunluktur.

Diğer yandan, yeni girişimin demokratik bir ittifaktan çok jeopolitik gereksinimler doğrultusunda kurulacak bir ittifak olacağı görünümü vermektedir. Çünkü İngiltere ve Türkiye’nin bu üyeliğe davet edilmesinde Avrupa’nın söz konusu ülkelerin askeri gücüne duyduğu gereksinimdir. Bu nedenle, AST'ın odak noktasının demokratik bir ittifaktan çok jeopolitik bir ittifak olabileceği yönünde bir gelişme ortaya çıkmıştır. Fakat AST’ın karşılıklı savunma veya güvenlik garantisi gibi bağlayıcı ilkeleri içermeyeceği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle, NATO ve AB’nin güvenlik ve savunma a rollerine alternatif olmayacağı düşünülmektedir. Rusya ve Beyaz Rusya’nın dışlanması, AB’nin kendi güvenliğini ön planda tutmanın bir yansıması olarak görülebilir. Rusya’nın üye olması durumda, bu girişimin AGİT gibi pasif bir yapıya dönüşmesini sağlayabilir. ABD’nin bu girişime üye olmaması ve hatta davet edilmemesi, iki türlü şekilde yorumlanabilir. ABD’nin Avrupa üzerindeki belirleyicilik gücünün azalmasının yansımasıdır. ABD; ancak İngiltere vasıtası ile kendi çıkarları dışındaki bir politik, güvenlik ve enerji gelişimine karşı tutumunu ortaya koyabilir. Diğer bir çıkarsama da ABD’nin böyle bir projeyi kendi çıkarları için pozitif bir açılım görerek el altından destekleyebilir.  

AST’nu bir yönüyle AB’ye asil aday olma isteyen ülkeleri AB’ye başka bir yöntemle eklemleme çabasının bir parçası olarak görmek gerekir. Adaylık sürecinde açıkça hiçbir kesin kararı alınmayacağını belirten “ucu açık görüşmeler” yöntemi veya adaylık için bazen önerilen “genişletilmiş ortak üyelik (extended associated membership,) veya imtiyazlı ortaklık (privileged partnership)” vb. gibi alternatif kabul edilemez çözümlerle yüz yüze kalmıştır. AST, bir anlamda AB için aday olmak isteyen ülkeleri için “bekleme odası” olmamalıdır.

AST, aralarında sorunları olan ülkeleri de bir araya getirme açısından faydalı bir girişimdir. Örneğin, Ermenistan ile Azerbaycan arasında uzlaşı ortamı yaratması açısından yararlı olmuştur. En azından iki ülke yöneticileri ve Türkiye bir araya gelerek, sorunları görüşebilme olanağı bulmuşlardır. Ama aynı şeyi, Türkiye ile Yunanistan için söylemek mümkün değildir. AST, iki ülke yöneticileri arasında daha fazla gerilime yol açan bir girişim olma görüntüsü vermiştir.

İngiltere’nin karşı çıkması neden ile Zirve Bildirisi yayımlanamamıştır. Bu da AST konusunda ülkelerin açık çekincelerinin olduğu, bu girişime çok fazla anlam yüklemek istemedikleri ancak, içinde bulunarak, onun çok anlamlı hale gelmesine karşı engelleyici rol oynayabilecek izlenimi vermiştir.  

AST; Türkiye açısından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Toplantı, Türkiye’nin Avrupa devletlerin bir parçası göstermesi bakımından önemlidir. Bu toplantıya davetinin arkasında, askeri gücünün önemli bir rolü olduğu yadsınamaz. Türkiye’nin katılması ile Türkiye karşıtı ülkelerin AST’ı Türkiye aleyhine dönüştürme çabalarına karşı önemli bir politik güce sahip olduğu söylenebilir. 

Tüm bunların ötesinde, AST, Türkiye açısından asla AB’nin yerini tutamaz. Türkiye’nin AB üyeliğini geciktirme, önemsiz başka bir modele dönüştürme (ayrıcalıklı ortaklık gibi) veya tamamen ortadan kaldırmanın aracı olamaz. Türkiye AST’a bu gözle bakmalıdır.

Sonuç olarak, AST; Fransa lideri Macron’un Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Avrupa’da ortaya çıkan güvenlik ve enerji sorununa yeni bir alternatif çözüm olan jeopolitik bir girişim olarak görülmelidir. Bu girişim aynı zamanda, Fransa’nın Avrupa’nın liderlik olgusunu pekiştirme aracı ve Avrupa’yı Avrupalıların yönetmesi bağlamında bir proje olarak değerlendirilebilir. Bu projenin başarısı için Almanya’nın açık destek vermekten kaçınması ve İngiltere’nin kerhen destek vermesi göz önüne alındığında, AST’ın geleceğinin ne olacağı hakkında şimdiden öngörü yapmayı zorlaştırmaktadır.

Dipnotlar:

[1] Sissy Martinez, The European Political Community: A Successful Test?, ICG, October 11, 2022

[2] Sissy Martinez, The European Political Community: A Successful Test?, ICG, October 11, 2022

[3] Sissy Martinez, The European Political Community: A Successful Test?, ICG, October 11, 2022

[4] Sissy Martinez, The European Political Community: A Successful Test?, ICG, October 11, 2022

[5] Roger Cohen Newyork Times 6 Ekim 2022

[6] Roger Cohen Newyork Times 6 Ekim 2022

[7] Alice Tidey, European Political Community: What we know and don't know about the new club of nations, 07/10/2022.

[8] Alice Tidey, European Political Community: What we know and don't know about the new club of nations, 07/10/2022.

 

Prof.Dr. Sertif DEMİR
Prof.Dr. Sertif DEMİR
Tüm Makaleler

  • 27.10.2022
  • Süre : 6 dk
  • 1150 kez okundu

Google Ads