NATO’nun Yeni Patronu Neden Abdullah GÜL veya Ahmet DAVUTOĞLU olmadı?
Türk Dışişleri Bakanlığı Açıklaması: "Bugün Müttefikler oybirliğiyle Türkiye'nin Eski Başbakanının NATO'nun başına geçmesini onayladılar."
Yeni Genel Sekreter Hollanda Eski Başbakanı Mark RUTTE oldu
Artık resmileşti! Kuzey Atlantik Konseyi'nde dün sabah 32 müttefik ülkenin tam mutabakatıyla Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte’nin Jens Stoltenberg yerine 1 Ekim 2024 tarihinden geçerli olmak üzere NATO’nun yeni Genel Sekreteri olmasına karar verildi. Evere’deki Genel Sekreterlik Konutunun yeni sakini Rutte’nin sahip olduğu siyasi ve diplomasi alanındaki birikimi dikkate alındığında NATO açısından iyi bir seçim olduğunu düşünüyorum. Nitekim, Türk Dışişleri Bakanlığından bu konuda yapılan açıklama da bu bir yönüyle sağlanan mutabakattan memnuniyetini yansıtıyordu: “Bugün Müttefikler oybirliğiyle Hollanda Başbakanının İttifakımızın başına geçmesini onayladılar.”
Genel Sekreterin seçimi için NATO içerisinde bildiğim kadarıyla tanımlanmış resmi bir süreç bulunmuyor. NATO üyeleri bir sonraki Genel Sekreterlik görevine kimin atanması gerektiği konusunda öncelikle ön konsensüse vardıktan sonra resmi oylamayı yapıyorlar. Ön konsensüs prosedürü genellikle resmi olmayan diplomatik kanallar aracılığıyla gerçekleşiyor. Ancak bazı dönemlerde bu süreç oldukça tartışmalı bir seyir de alabiliyor. Örneğin, 2009 yılında Türkiye’nin başlangıçtaki vetosu nedeniyle Anders Fogh Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olarak seçilmesi konusunda tartışma yaşanmış, neticede Strasbourg’daki oylama öncesinde dönemin ABD Başkanı Obama’nın araya girmesiyle olay ‘tatlıya’ bağlanabilmişti.
Mark Rutte Nasıl Seçildi?
Mark Rutte, Hollanda’da demokratik uzlaşının uzman bir uygulayıcısı olarak tasvir edilen siyasi bir lider. Son 14 yılda farklı siyasi gruplardan oluşan birçok koalisyonu ustalıkla bir arada tutması da bunun kanıtı olarak gösteriliyor.
Rutte, Hollanda'da koalisyon hükümetinin bozulması üzerine 7 Temmuz 2023 tarihinde istifa etmişti. Yeni hükümet kurulana kadar başbakanlık görevini sürdürüp ardından aktif siyaseti bırakacağını duyurmuştu. Bu arada, 10 yıldır NATO Genel Sekreteri olarak görev yapmakta olan Norveçli Stoltenberg'in görevinin bir dönem daha uzatılmayacağının kesinleşmesinin ardından Rutte de NATO Genel Sekreterliği için aday olduğunu beyan etmişti.
Adaylık yolculuğunda kısa sürede Türkiye dahil birçok ülkenin desteğini kazanan Rutte, son olarak 18 Haziran'da Macaristan'ın da onayını almıştı. Bu gelişmeler üzerine 20 Haziran'da diğer aday Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis, Genel Sekreterlik yarışından çekildiğini açıkladı. Bunun üzerine Rutte, NATO’nun bu en üst seviyedeki siyasi makamı için tek aday olarak kalmıştı. Tüm üye ülkelerin daimî temsilcilerinin 26 Haziran oturumunda Hollanda Başbakanı Rutte’nin yeni Genel Sekreter olarak görev yapmasına onay vermeleri üzerine, Rutte’nin bu görevi 1 Ekim'de Jens Stoltenberg'den devralması da kesinleşmiş oldu.
NATO Genel Sekreteri Ne Yapar?
NATO Genel Sekreteri olarak bu görevi üstlenen kişi, uluslararası bir örgüt olan NATO’nun işleyişini koordine etmek, NATO'nun uluslararası kadrosunu yönetmek, Kuzey Atlantik Konseyi'nin toplantılarını ve örgütün önemli komitelerinin çoğunu yönetmekle sorumludur. Muhatap olduğu kişiler müttefik ülkelerin hükümet ve/veya devlet başkanları, savunma ve dışişleri dahil ilgili bakanları, dört yıldız seviyesindeki Generalleri/Amiralleri ile NATO içindeki yüksek komuta pozisyonlarında görev alan General/Amirallerdir.
Genel Sekreter, NATO Askeri Komitesi dışında, NATO'nun sözcüsü olarak da hareket ediyor. Genel Sekreterin askeri komutada şüphesiz bir rolü bulunmuyor. Zira, İttifak içinde siyasi, askeri ve stratejik kararlar nihayetinde üye ülkelerin yetkisinde görülüyor. Bununla birlikte NATO'nun en üst düzey yetkililerinden biri olan genel sekreter; İttifak’ın siyasi kanadının önde gelen kolaylaştırıcısı ve ana koordinatörü olarak, NATO Askeri Komitesi Başkanı ve İttifak Harekât Komutanı (SACEUR) ve İttifak Transformasyon Komutanı (SACT) ile yakın mesai içinde çalışıyor. Her ülke siyasi ve askeri kanadı ile birebir angajmana giriyor, ön koordineleri yapıyor, gerektiğinde bunun için ülke ziyaretlerini gerçekleştiriyor. Ayrıca NATO savunma planlaması sürecinin bir parçası olarak, örneğin ülkelerin İttifak’ın hedeflediği şekilde gayri safi milli hasılalarının %2’sini aşan bir oranda savunma harcaması yaparak, İttifak’ın askeri gücünün daha iyi seviyede olabilmesine katkı sunmalarını teşvik için, üye ülkelerin ilgili temsilcileriyle Brüksel’de ve/veya ilgili başkentlerde planlı görüşmeler yapıyor.
Türkiye’nin Durumu
Daha önceki bir yazımda İzmir’deki NATO Karargâhının (LANDCOM) Komutanının artık bir Türk Generali olması gerektiğini, bunun Türkiye açısından daha yakışık bir uygulama olacağını ifade etmiştim. Her ne kadar bu karargâhın LANDSOUTHEAST fonksiyonunda bir alt komutanlık olarak NATO komuta kademesinde yer aldığı yıllarda başında bir Türk Orgeneral yer almışsa da, son yapılan düzenlemelerle NATO’nun kara harekâtından ‘uzmanlık’ seviyesinde sorumlu olan LANDCOM’un başına nedense bir Türk Orgeneralin oturması ‘uygun bulunmamıştı!’
“ABD'nin İttifak'ın lideri olarak önemini kabul etmekle birlikte, NATO'nun hem eski hem de yeni en büyük ve en önemli askeri katılımcılarının (ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İsveç, Türkiye ve Polonya) dört yıldızla temsil edilmelerini sağlayacak düzenlemelere gidilmelidir. Türkiye'nin büyüklüğü ve önemi nedeniyle, LANDCOM komuta makamında dört yıldızlı bir Türk General oturmalıdır.” ifadelerine yer vermiştim. Bu bağlamda NATO Askeri Komite Başkanı'nın da bir Türk Orgeneral olması yönünde adım atılması, NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye için uygun ve gerekli bir temsil görevi olduğunu değerlendiriyorum.
Bu konuyla ilişkili olarak Türkiye’nin İttifak içinde gücüyle orantılı doğru ve itibarlı temsili için eski siyasilerden birinin NATO Genel Sekreteri olarak aday olması şık olabilirdi. Bizden neredeyse 50 yıl sonra NATO’ya 1999 yılında üye olan Romanya bile bu yılki NATO Genel Sekreteri seçimi sürecinde aday çıkarırken, bizim şimdiye kadar bu pozisyon için hiçbir isteklilik göstermemiş olmamızı yadırgıyorum. Türkiye’nin büyüklüğüne yakışmayan bir durum olarak görüyorum.
Şimdiye kadar bırakın NATO Genel Sekreteri olarak görev yapan birini, İttifak’ın Genel Sekreteri’nin yardımcısı pozisyonunda bile çok az sayıda Türk’ün bugüne kadar görev almış olmasını (Büyükelçi Tacan İLDEM "Kamu Diplomasisi" ve Büyükelçi Hüseyin DİRİÖZ, "Savunma Politikası ve Planlaması" sorumlusu sıfatlarıyla Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yapmalarını) yeterli görüyor olmamızı, olsa olsa bir siyasi aymazlık olarak değerlendiriyorum. Stoltenberg’in boşalttığı makamı eski Dışişleri Bakanı, eski Başbakan ve eski Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Abdullah GÜL’ün veya eski Dışişleri Bakanı ve eski Başbakan olarak görev yapan Ahmet DAVUTOĞLU’nun Türkiye tarafından aday olarak gösterilmesinin, seçilemeseler bile Türkiye’nin bu konudaki istekliliğinin gösterilmesi ve ülke çapında siyasi farkındalığın arttırılması adına kıymetli çıktıları olan bir adaylık süreci olacağına inananlardandım.
Türkiye’nin artık vizyonunda 2030’lu yılların NATO Genel Sekreteri olarak bir Türk siyasetçisinin görev yapması için çaba gösterme zorunluluğunun bulunduğunu değerlendiriyorum. Bu konuya siyasi partilerimizin programlarında yer vermelerini ve vizyonlarının bir parçası olarak zaman zaman gündeme getirmelerini, Türkiye’nin İttifak içinde olması gereken bir şekilde, NATO’nun en itibarlı siyasi kadrosunda bir Türk siyasetçiyi oturtmak için şimdiden çaba harcaması gerektiğine inanıyorum. Bir sonraki NATO Genel Sekreteri olarak bir Türk siyasetçi/diplomatın görev alabilmesi için şimdiden müttefikler arasında kulis faaliyetlerimizi yürütmeye başlamamız gerekiyor kanaatindeyim. Bu sürece bugün başlamazsak, yarın geç oluyor.
Sonuç
NATO'nun en üst askeri yetkilisi, Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanlığı görevini, NATO’nun kurulduğu andan itibaren Amerikalı bir Orgeneral yapıyor. En büyük Komutan, Amerikalı. Dolayısıyla İttifak’ın siyasi kanadını da bir Avrupalının temsil etmesi geleneksel bir uygulamaya dönüşmüş durumdadır. Öte yandan, NATO mevzuatında bir Kanadalı veya Amerikalının Genel Sekreter olmasını engelleyecek herhangi bir hüküm bulunmuyor.
Bu kapsamda bir Avrupalı olan Hollanda eski Başbakanı Rutte, yeni Genel Sekreter olarak seçildi. 1 Ekim 2024 itibariyle NATO’nun siyasi kanadını yönetecek, NATO dayanışmasını temin edecek, kriz döneminde NATO ülkeleri arasındaki danışma mekanizmasını işletecek, bir savaş çıkma olasılığına karşı İttifak süreçlerinin çalışmasına öncülük edecektir. Zorlu bir görev. Siyasî geçmişi olan, diplomasi birikimi yüksek, uluslararası ilişkiler tecrübesiyle tanınan bir kişinin bu görevi yapması beklenir. Bunu gerekli de görüyorum. Askeri kanatta 5 yıl NATO’da görev yapmış bir kişi olarak, NATO Genel Sekreteri pozisyonundaki kişinin toplantılardaki rolüne ve önemine şahit oldum. Bu izlenimlerime göre, yeni Genel Sekreter Hollanda Başbakanı’nın da bu görev için iyi bir seçim olduğunu söyleyebilirim.
Bugün için belki olmadı ama yarın mutlaka bir Türk siyasetçisinin, eski bir Dışişleri Bakanının bu görev için Türkiye tarafından aday gösterildiğine şahitlik edeceğiz. NATO’nun en yüksek makamında 80 yıl sonra bir Türk siyasetçinin ve/veya diplomatın oturacağı inancımla, Türk siyasetini bu konuya sahip çıkmaya davet ediyorum. Umarım gereken adımlar zamanında atılır da biz de bu gururu milletçe yaşarız.