Türkiye NATO’da Komutayı Yarın Fransa’ya Devrediyor
NATO’nun her dönemde tek bir stratejik amacı olmuştur: Sovyetler Birliği’ni Batı Avrupa’yı istila etme düşüncesinden caydırmak. Bu amacın yanında diğer söylemler (Avrupa’da askerî milliyetçiliğin yeniden canlanmasını önlemek ve Avrupa’nın siyasi entegrasyonunu teşvik etmek) ikinci planda kalmıştır.
NATO’nun her dönemde tek bir stratejik amacı olmuştur: Sovyetler Birliği’ni Batı Avrupa’yı istila etme düşüncesinden caydırmak. Bu amacın yanında diğer söylemler (Avrupa’da askerî milliyetçiliğin yeniden canlanmasını önlemek ve Avrupa’nın siyasi entegrasyonunu teşvik etmek) ikinci planda kalmıştır.
Ruslarla Soğuk Savaş sonrasındaki ‘dostluk’ temelinde inşa edilmeye çalışılan NATO-Rusya ilişkilerinin felsefi yönü, ‘Rusları kontrol altında tutmak’ şeklinde ifade edilebilir. İttifak, 1990’lı yıllarda ABD’nin küresel ajandasına uyum sağlamak için kolektif güvenlik bağlamındaki görevlere soyunurken, var olmasının ana nedeni olarak bilinen kolektif savunma anlayışından da vaz geçmemiştir. Bu kapsamda, İttifak ülkeleri ulusal güvenlikleri karşısındaki tehditlerle mukabele edebilecek NATO kuvvet yapısını her zaman güncellemeye, yetenek havuzunu geliştirmeye ve gerektiğinde NATO komuta yapısı altında kullanmaya yönelik hazırlıklarını, NATO savunma planlaması dinamiği içinde sürdürmüş ve tatbikatlar ile denemeye devam etmiştir.
Kasım 1991’de Varşova Paktı’nın dağılmasından 6 ay sonra, NATO yeni Stratejik Konseptini kabul etmiştir. Yeni konsept ile NATO; “Savunmaya yönelik İttifak yapısını ve üyelerinin güvenliklerini, egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini korumaya olan kararlılığını” tekrar teyit etmiştir. İttifak’ın güvenlik politikasının temelinde barışı korumak amacıyla birbirini karşılıklı olarak güçlendiren diyalog, işbirliği ve etkili bir toplu savunma yatmaktadır. İttifak yeni fırsatları verimli şekilde kullanarak, savunmanın gerekleriyle tutarlı şekilde ve mümkün olan en düşük düzeydeki kuvvetlerle güvenliğini sağlamaya devam edeceğini beyan etmiştir. Yeni konsept, NATO’nun eski düşmanıyla (Rusya) yakın ilişkiler kurma niyetini gösteren bir değişiklik olarak okunmuştur.
1999 yılında NATO’nun 50. Kuruluş yıldönümünde güncellenen Stratejik Konsept ise toplu savunmadan, barış destek ve diğer kriz mukabele operasyonlarına kadar, İttifak’ın tüm görevlerinin gerektirdiği askerî yeteneklerin sürekli olarak geliştirilmesini odağına almıştır. Başka bir deyişle, 1999 konsepti, NATO’nun klasik sınırlarının ötesindeki tüm küresel sorunlara da gerektiğinde angaje olabilmesinin önünü açmıştır.
2010 yılında güncellenen ve günümüzde de geçerli olan son konsept ise, müttefikleri yeni tehditlerle mücadele edebilecek temel yeteneklere yatırım yapmaya teşvik etmiştir. NATO’yu daha çevik, yetenekli ve etkili olmaya zorlayacak bir komuta mimarisi altında gerekli kuvvetleri kullanma yaklaşımı benimsenmiştir. Ayrıca, NATO’nun gerek duyulduğu anda kriz yönetimi operasyonlarında daha aktif rol üstlenmeye hazır olmasına duyulan ihtiyacın altı çizilmiştir.
Soğuk Savaş sırasında NATO, tehdit önceden tanımlı olduğu için, gerektiğinde nerede savaşacağını bilme lüksüne sahip olmuştur. O dönemde NATO, kendisine tahsisli kuvvetleri savaşacakları sahalarda tutmak ve orada eğitmek yaklaşımıyla hareket etmiştir. Avrupa’da üç milyondan fazla asker konuşlandırılmış ve bu kuvvetin yarıdan fazlasının potansiyel çatışma noktalarına yakın bölgelerde, yüksek hazırlık seviyesinde tutulmasına özen gösterilmiştir.
Bu arada, gerektiğinde Avrupa’daki kuvvetlerin süratle takviye edilmesi yöntemi, 1970’lerden itibaren NATO’nun gündemine girmiştir. Böylece, Amerikan ordusunun Avrupa’daki asker sayısını azaltabilmesinin önü açılmıştır. Gelişen teknik imkanlar ve yetenekler, bir noktadan başka bir nokta kuvvet kaydırılmasını ve yığınaklanmanın yapılmasını kolaylaştırmıştır. Bu kapsamda 1988 yılında oldukça büyük bir NATO tatbikatı yapılmıştır. “Reforger” olarak adlandırılan ‘Amerikan Kuvvetlerinin Almanya’ya Geri Dönüşü’ tatbikatında, senaryo gereği on gün içinde 125.000 Amerikan askerinin Avrupa’ya intikali gerçekleştirilmiştir. Askerlerin intikali için askeri vasıtalar yanında sivil stratejik nakliye uçakları da kullanılmıştır. Ayrıca, askerlerin konuşlanacağı bölgelerin önceden altyapısı hazırlanmış ve Avrupa ülkelerinin sivil savunma teşkilatlarından yararlanılmıştır.
Aynı yıllarda NATO, çokuluslu acil mukabele kuvveti olarak tasarlanan Avrupa Müttefik Komutanlığı Çevik Gücünü (Allied Mobile Force-AMF) kurmuştur. Tehdit altında olan herhangi bir noktaya çok kısa bir ikazla yollanabilen AMF’nin görevi, İttifak dayanışmasını, İttifak’ın herhangi bir üyesine karşı yapılacak her türlü saldırganlığa karşı koyma azmini ve yeteneğini göstermek olarak belirlenmiştir. AMF; bu amaç için tahsis edilmiş, belirli bir görevin gereklerine göre seçilmiş ve bu görev doğrultusunda eğitilmiş ulusal birliklerden oluşturulmuştur. AMF yerini 2002 yılında, AMF’nin yeni bir versiyonu olarak nitelendirilebilecek NATO Mukabele Kuvveti (NMK)’ne bırakmıştır.
Kasım 2002’de yapılan Prag Zirvesi’nde İttifak liderleri ihtiyaç duyulan noktaya kısa sürede gidecek kara, deniz ve hava unsurlarından oluşacak, ileri teknolojiye sahip, esnek, konuşlandırılabilir, diğer kuvvetlerle birlikte çalışabilecek ve sürekliliği olan NMK’nın kurulmasını kararlaştırmışlardır. NMK yapılanmasına göre, bir plan dahilinde katılımcı üye ülkelerin, kendi kuvvetlerini altı aylık dönemlerde, rotasyonel bir anlayışla, NMK’ya tahsis etmeleri öngörülmüştür. Bununla birlikte, NMK’da yaşanan bazı sorunlar (daimî tahsis olmaması, istenen ileri teknolojinin bazı ülkelerde bulunmaması ve NMK’nın finansmanı), NATO’yu yeni arayışlara itmiştir. Özellikle, NATO’nun geleneksel politikaları uyarınca “her ülke kendi askerinin maliyetini karşılar” (“costs would lie where they fall”) yaklaşımı, NMK görevlendirmelerinde ‘yüksek hazırlık seviyesinin korunmasından ziyade finansmanın nasıl karşılanacağı tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Doğal olarak, üye ülkeler NMK’nın maliyet külfetine katlanmakta isteksiz davranmaya başlamışlardır.
Bu arada, 2014 Galler Zirvesi’nde; Rusya’nın Kırım’ı ilhakıyla birlikte ortaya çıkan güvenlik sorununun da etkisiyle, gerektiğinde ortaya çıkabilecek krizlere anında mukabele edebilmek için NATO yeteneklerinin iyileştirilmesine yönelik İttifak üyeleri nihayet uzlaşmaya varmayı gerekli görmüşlerdir. Bunun neticesinde, NMK çatısı altında bir Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü (Very High Readiness Joint Task Force – VHRJTF veya VJTF) kurulması ve NMK’nın asker sayısının 40,000’e çıkarılmasına karar verilmiştir.
Ancak bu kararların başarıyla uygulanabilmesinin, katkıda bulunan ülkelerin gereken kuvvetleri sağlamak konusundaki taahhütlerinin arkasında durmalarına bağlı olduğu bilinmektedir. Galler Zirvesi’nde aynı zamanda Rusya’ya karşı bir Hazırlık Eylem Planı’nın başlatılması da kararlaştırılmıştır. Zirve Bildirisi’nde bu konu şu şekilde açıklanmıştır:
“İttifakımızın yeni güvenlik sorunlarına karşı hızla ve kesin biçimde tepki verebilmesi için bugün NATO Hazırlık Eylem Planı’nı onayladık. Bu Plan, NATO sınırları içinde ve ötesindeki güvenlik ortamında müttefikler açısından endişe oluşturan değişikliklere tepki verilebilmesi amacıyla mantıklı ve geniş kapsamlı bir gerekli önlemler paketi sunmaktadır. Plan, Rusya’nın yarattığı sorunlar ve bunların stratejik sonuçlarına karşılık vermeyi amaçlamaktadır. Ayrıca güneydeki komşularımızdan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan kaynaklanan risk ve tehditlere de karşılık verilmesi öngörülmüştür. Plan NATO’nun toplu savunma yeteneğini güçlendirecektir. Ayrıca kriz yönetimi becerimizi kuvvetlendirecektir. NATO’nun gerek bugünkü gerekse gelecekte ortaya çıkacak sorunlarla (nereden kaynaklanırlarsa kaynaklansınlar) başa çıkabilecek güçlü, hazırlıklı, sağlam ve tepki verebilen bir İttifak olarak kalmasını amaçlanmıştır.”
Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu’daki olaylar artık NATO’nun çıkarlarının geleneksel Avrupa-Atlantik bölgesi ile sınırlı kalamayacağını göstermiştir. Ancak Rusya’nın Kırım yarımadasını işgali ve doğu Ukrayna’da süregelen eylemlerinin yanı sıra NATO sınırları yakınındaki kışkırtıcı askerî faaliyetleri, caydırıcılık ve savunmanın hâlâ eskisi kadar NATO açısından önemli olduğunun kanıtı olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla, savunma bütçelerinin küçüldüğü ve siyasi önceliklerin değiştiği bir dünyada, bizzat NATO’nun kuruluş nedeni olan görevleri ve çok daha fazlasını yerine getirmeyi, İttifak ülkeleri Galler’de taahhüt etmişlerdir.
NATO savunma bakanları 2018’de NATO Brüksel Zirvesi’nde; “4x30” olarak da bilinen bir girişimi onaylamışlardır. Bu girişim kapsamında, kısa sürede savaşmaya hazır olabilecek, Avrupa çapında hızla konuşlandırılabilecek kuvvetler için bir “hazırlık kültürü” oluşturulması hedeflenmiştir. Böylece, NATO’nun 30 gün içinde kullanımını hazır olacak şekilde, 30 mekanize tabur, 30 hava filosu ve 30 deniz muharebe gemisine sahip olunması amaçlanmıştır. Ölçülebilir ve bir takvim çerçevesinde hayata geçirebilir kuvvet hedeflerini ülkelerin gerçekleştirmesi, savunma planlaması kapsamında ülkelerin NATO platformlarında taahhütlerine yönelik hesap verme sorumluluğuna sahip olması kararlaştırılmıştır.
Bu çerçevede oluşturulan ve NATO bünyesindeki en yüksek hazırlık seviyesine sahip askeri güç olan VJTF’in komutasını ülkeler dönüşümlü olarak üstlenmeye başlamışlardır. Prensip olarak, bu dönemlerde lider ülkenin esas kuvveti vermesi ve diğer ülkelerin de bu kuvveti takviye etmesi benimsenmiştir. 1 Ocak 2021 itibariyle NATO VJTF’in komutası Türkiye’ye geçmiştir. 2020 yılında komutayı Polonya üstlenmiştir. NATO planlamaları gereği, 1 Ocak 2022’den itibaren bir yıllığına Fransa, Türkiye’den bu görevi devralacak ve sonrasında 1 Ocak 2023’te Almanya’ya devredecektir.
VJTF’in ana unsurunu 2022’de 3.500 askeri gücü olan Fransız-Alman tugayının oluşturması planlanmıştır. Ayrıca İspanya, Portekiz ve Polonya’nın da bu görev kuvvetine asker takviyesi yapması öngörülmüştür. Hollanda’da bulunan NATO Müttefik Müşterek Kuvvet Komutanlığının (Joint Force Command – JFC) komutası altındaki 40 bin askerden oluşan NMK’nın bir parçası olan VJTF, ittifakın savunması için birkaç gün içinde harekete geçebilecek şekilde, bir yıl boyunca kuvvetlerin birlikte eğitim yapması ve göreve hazır bekletilmesi gerekmektedir. Emir verildiğinde beş gün içinde VJTF istenen bölgede konuşlanmış olacaktır.
Günümüzde, Ukrayna-Rusya sınırındaki sıcak gelişmeler, VJTF’in önemini ve gerekliliğini artırıcı bir rol oynamaktadır. Eğer NATO-Rusya görüşmeleri başarıyla sonuçlanmazsa, NATO’nun gerektiğinde VJTF’i Ukrayna sınırına sevk edebileceğine dair senaryolar son günlerde tartışılmaktadır. Özellikle, 2022 yılında başkanlık seçimi olacak Fransa’da, VJTF özelinde Macron’un zorlu bir testten geçme ihtimali olduğu konuşulmaktadır.
VJTF; yaklaşık 40 bin askerden oluşan çok uluslu NMK’nın en süratli konuşlanabilen bağlısı kuvvet olarak, İttifakın savunmasında ve dünya çapındaki krizlerde kullanılmak üzere tasarlanmış bir hazır kuvvettir. NMK en son, Afganistan’daki tahliye operasyonlarında görev yapmıştır. Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra caydırıcılık amaçlı kurulan VJTF ise yaklaşık 20 bin askerini kısa süre içinde mobilize edebilecek ve belirlenen kriz bölgesine konuşlandırabilecek yeteneklerle donatılmıştır. 2022 VJTF için zorlu bir yıl olabilir mi?
Sputnik Türkiye. (2021). “NATO'da devir teslim: Türkiye, görevi Fransa'ya devrediyor”, 29 Aralık, Erişim Adresi: https://tr.sputniknews.com/20211229/natoda-devir-teslim-turkiye-gorevi-fransaya-devrediyor-1052223052.html.
DW Türkiye. (2021). “Türkiye komutasındaki NATO kuvveti Rusya'ya karşı harekete geçiyor “, 22 Aralık, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/türkiye-komutasındaki-nato-kuvveti-rusyaya-karşı-harekete-geçiyor/a-60229055.
Haber7. (2021). “NATO'dan açıklama: Türkiye komutayı Fransa'ya devredecek”, 29 Aralık, Erişim Adresi: https://www.haber7.com/dunya/haber/3177402-natodan-aciklama-turkiye-komutayi-fransaya-devredecek.
Hill J. (2019). “NATO – her şeye hazır mı?”, 24 Ocak, NATO Review, Erişim Adresi: Jonathan Hill, https://www.nato.int/docu/review/tr/articles/2019/01/24/nato-her-seye-hazir-mi/index.html.