Site İçi Arama

ua-iliskiler

Boşnakların NATO Sevdası, Sırplarla Savaşa Neden Olur mu?

Avrupa Birliği Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Rusya Ukrayna'da durmayacak” kehanetiyle, Balkanlara kadar sıçrayabilecek bir etkiden bahsetmek istemiş ve Avrupa toplumunu uyarmayı gerekli görmüştür.

Rusya Balkanlara El Atacak:

Rusya Federasyonu'nun Ukrayna'yı işgali, ülkenin Batı Balkanlar'da Batı'ya karşı ikinci bir cephe açmak için Bosna-Hersek'teki vekillerini (Bosnalı Sırpları) kullanacağına dair endişeleri artırmıştır.

Alman Marshall Fonu'nun Varşova ofisinin direktörü Michal Baranowski, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in "baştan beri bunun sadece Ukrayna ile ilgili olmadığını söylediğini" kaydetmiştir. Aslında, mevcut çatışma, Putin'in Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) Doğu Avrupa'daki etkisine karşı koymaya yönelik daha büyük jeopolitik tasarımlarından kaynaklanmıştır.

Avrupa Birliği Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Rusya Ukrayna'da durmayacak” kehanetiyle, Balkanlara kadar sıçrayabilecek bir etkiden bahsetmek istemiş ve Avrupa toplumunu uyarmayı gerekli görmüştür. Birçok Batılı yetkilinin tahminlerini yineleyen Borrell, Rusya'nın komşu ülkeleri Moldova ve Gürcistan gibi Batı Balkan ülkelerinin yanı sıra “özellikle Rusya tarafından istikrarsızlaştırmayla karşı karşıya kalabilecek Bosna” için endişelerini dile getirmiştir.

Geçmişte Olanları Hatırlayalım:

Rusya-Ukrayna Savaşı boyunca ve öncesinde, NATO veya AB üyesi olmayan birçok Doğu Avrupa ülkesinde görülen istikrarsızlık ve daha fazla güvenlik arayışlarının bir benzeri yıllardır Bosna-Hersek’te yaşanmaya devam etmektedir. Son dönemde, Bosna'yı özellikle Rus müdahalesi ve saldırganlığı riski altına sokan bir dizi spesifik siyasi ve sosyal faktör ortaya çıkmıştır.

1992-1995 yılları arasında Bosna Savaşı’nda, Avrupa’nın göbeğinde özellikle Boşnakların yaşadığı mezalim ve soykırımın unutulması şüphesiz mümkün değildir. Tüm Boşnakların hatıralarını karartan bu kara günler bugün geride kalmıştır. Ancak, savaşın sonunda imzalanan Dayton Barış Anlaşması; Bosna-Hersek Cumhuriyeti’ni yeniden kurmuştur. Toprakları ve idari yapısı neredeyse üçe bölünmüştür. Bununla birlikte bu anlaşma, Bosna-Hersek’in parçalanmış siyasi ve kurumsal manzarasının tamamen ortadan kalkması için yeterli olmamıştır.

 

Bosna Sırp Cumhuriyeti Meclisinin Kararı:

Bosna Hersek Devlet Başkanlık Konseyi'nin Sırp üyesi Milorad Dodik, Avrupa Birliği'nden yaptırım kararı çıkması durumunda Bosnalı Sırpların, Bosna Hersek Federasyonu kalkınma projelerine desteğini çekeceğini açıklamıştır.

Bu arada Bosna Sırp Cumhuriyeti Meclisi, ayrılıkçı bir adım atmış ve kendi yargı sistemini oluşturmaya yönelik yasa taslağını gündemine almıştır. Bosnalı Sırplar, kendilerine özel bir Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun oluşturulması teklifini Sırp Meclisi’ne taşımışlardır. Teklif edilen yasa ile yargı alanındaki yetkilerin merkezi yönetimden Bosnalı Sırplara devredilmesi amaçlanmıştır.

Nitekim, Sırp Meclisi; yargı, güvenlik, savunma ve vergilendirme alanlarında birçok yetkinin merkezi yönetimden Bosnalı Sırp yetkililere devredilmesi yönünde 10 Aralık 2022 tarihinde karar almıştır 

Avrupa Parlamentosu Kararı:

Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Boşnak üyesi Sefik Dzaferovic, Avrupa Birliğine Sırp lider Milorald Dodik ve ortaklarına yaptırım uygulaması yönünde yapılan çağrıyı desteklemiştir. Dzaferovic, Dodik'in anlaşmazlıkları çözmek için kurumsal diyaloğu reddettiğini ve tek taraflı hamleler ile Dayton Barış Anlaşması ile kurulan anayasal düzeni yıkmaya çalıştığını kaydetmiştir.

Avrupa Parlamentosu, AB Konseyi'ni, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Sırp üyesi Milorad Dodik ve ortaklarını "Bosna-Hersek'teki ayrılıkçı politikaları" nedeniyle yaptırım uygulamaya çağırmıştır.

10 Aralık kararı sonrasında Avrupa Komisyonu da, Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti yetkililerine, anayasanın ihlali anlamına gelen tek taraflı adımlardan kaçınma çağrısı yapmıştır.

Hırvat Ulusal Parlamentosu:

Bosna Hersek'teki üç kurucu halktan biri olan Hırvatlar, bu yıl Ekim ayında gerçekleştirilmesi planlanan seçimler öncesi, Bosna-Hersek’te seçim yasası değişikliği olmaması durumunda kendi bölgelerini oluşturmak için siyasi bir süreç başlatabileceklerini belirtmişlerdir.

Bosnalı Hırvat siyasi partilerinin çoğunluğu; seçim kanununda gerekli değişikliklerin yapılmaması durumunda "seçim şartları karşılanmamış ve seçim yapılamaz" düşüncesi ile hareket edeceklerini ifade etmişlerdir.

ABD Saraybosna Büyükelçiliğinin Çağrısı:

ABD Saraybosna Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, devlet kurumlarından çekilme tehdidi ve kendi kurumlarının oluşturulmasının, Bosna Hersek'teki istikrar ve kalkınmayı tehlikeye soktuğu belirtilmiştir. Anayasal düzeni hedef alan ve yolsuzluğun önünü açan bu tür düzenlemelerin reddedilmesi çağrısında bulunulmuştur.

ABD yönetimi, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik'i, yolsuzluk yaptığı ve Bosna Hersek'in istikrarı ile toprak bütünlüğünü tehdit ettiği gerekçesiyle yaptırım listesine almıştır.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in Türkiye’yi Ziyareti:

18 Ocak 2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret esnasında basın mensuplarının sorularını cevaplayan Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, "Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Bosna Hersek'in toprak bütünlüğüne son derece saygılı olduğumuzu söyledim" ifadesini kullanmıştır. Bu arada Türkiye ile Sırbistan arasında 4 yeni anlaşma imzalanmıştır. Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin çıkarlarının da önemli olduğunu ve bunun da Dayton Anlaşması'nın içinde yer alan bir husus olduğunu söyleyen Vucic, "Güvenliği ancak bu şekilde koruyabiliriz." demiştir.

Dayton Barışı Yeterli mi?

Bosna-Hersek’in kırılgan yapısı, Avrupa’nın Ruslara karşı uyguladığı yaptırımların gölgesinde kalmıştır. Hırvat, Boşnak ve Sırp etnik grupların Dayton çerçevesi içinde tanımlanmış egemenlik haklarını kullandığı bu Balkan Cumhuriyeti’nde, Hırvat toplumu, Hırvatistan üzerinden Avrupa Birliği ile kuvvetli bir ilişkiyi tesis etmişlerdir. Bu ülke içindeki Sırp Cumhuriyeti, Sırbistan ve Rusya Federasyonu ile ortak tarihi geçmiş nedeniyle sahip olduğu organik bağını günümüzde de korumuştur. Ortodoks Bosnalı Sırpların Rusya ile kültürel, tarihi ve ideolojik yakınlıkları var. Bu yönüyle Bosna-Hersek, Moskova için Avrupa denizinde müdahale edilebilecek, istikrarsızlaştırılabilecek bir ada görüntüsü veriyor.

Kültürel Kodların Etkisi:

Bugünlerde Bosna-Hersek, Putin tarafından Rusya ile Batı arasında tasavvur ettiği sözde “medeniyet çatışmasının” yaşanması beklenen bir coğrafya olarak tanımlanmıştır. Bosna-Hersek sınırları içinde yaşayan Sırplar, katı bir Ortodoks Hıristiyanlık anlayışına sahiptirler. Hırvatların çoğunluğu ise Katolik Kilisesi’ne mensuptur. Boşnaklar ise Avrupa’da Müslüman kimlikleri öne çıkmaktadırlar.

Putin Rusya’sı; Sırbistan ve Hırvatistan’ı yanına alarak Bosnalı Sırplar ve Hırvatlarla, özellikle Bosna seçim yasasının değiştirilmesi konusunda işbirliği yapma arayışında olmuştur. Bunun bir sonucu olarak, Bosnalı Hırvat lider Dragan Coviç, kamuoyu önünde “Bosna'da yeterli Rus etkisi yok” diye yakınacak kadar Rus yanlısı bir tutum geliştirmiştir. Hırvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanoviç şaşırtıcı bir şekilde, "dünyanın en yozlaşmış ülkelerinden biri" olarak da adlandırdığı Ukrayna'nın NATO üyeliğine karşı çıkmıştır. Rus diplomatlar, Bosnalı Hırvatların lideri Coviç'in Bosna'da yeni bir seçim yasasına ilişkin önerilerinin arkasında durmuşlar ve milliyetçi Hırvatların beklentilerine karşılık vermişlerdir.

Rusları arkasına alan Bosnalı Hırvatlar, Avrupa Birliği’nin de desteğini belirli ölçüde kazanmışlardır. Hırvatistan’ın NATO ve AB üyelikleri, Bosnalı Hırvatlar için önemli bir çıpa işlevi görmektedir. AB; Bosna-Hersek Cumhuriyetindeki kilit pozisyonlara yönelik yapılacak seçimlerde, Dayton’dan farklı olarak, ülkenin milliyetçi Hırvat Demokratik Birliği'nin yönettiği bölgelerdeki Hırvatların oylarının daha fazla ağırlığının olmasından yana bir tutum geliştirmiştir.

Putin İdeolojik Kırılmalarla Oynuyor:

Bosna-Hersek barışını çatırdatan üç etnik grup arasında ortaya çıkan bu türden ideolojik kırılmalar ve buna bağlı yaşanan güçler arasındaki çekişme, Putin'in düşmanca dünya görüşüne karşılık düşüyor. Medeniyetler arası çatışmayı davet ediyor.

Rusya’nın uluslararası izolasyonunu kırmaya çalışan ve Ukrayna'daki artan başarısızlığını kamufle etmek için her yolu mubah gören Putin için Bosna-Hersek coğrafyası tam da beklediği fırsatı bugünlerde önüne çıkarmak üzeredir. Batı Balkanlar'ın karışması ve hatta bu bölgede yeni bir çatışmanın patlak vermesi, bir anda Avrupa’da dikkatleri Balkanlara yöneltebilir ve Moskova’yı rahatlatabilir.

Halihazırda istikrarsız olan siyasi koşullar, Bosnalı Sırpları tekrar maceraya sürükleyebilir. Putin tarafından açık bir şekilde desteklenen Sırplar için Bosna-Hersek çok elverişli bir parçalı bulutlu bir iklim havasına geçiş yapmak üzeredir. Sırplar üzerinden Boşnaklara karşı yaşanacak sembolik bir zafer, ‘slav bütünlüğü’ için Putin’in elini güçlendirebilir ve Zelensky’nin liderliğindeki Ukrayna direnişine menfi etkileri olabilir.

Dodik Liderliğindeki Bosnalı Sırpların Ruslarla Bağı:

Ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sırp tarafı, Putin’e sadakati yüksek bir Sırp milliyetçisi olarak tanınan Milorad Dodik'in liderliğinde yönetilen bir ülkedir. Dodik, gerekirse Bosna devletini güç kullanarak parçalama niyetini defalarca dile getirmiştir. Dodik, irredantizme dayanan emellerini gerçekleştirmek için 16 yıllık fiili iktidarının çoğunluğunda, Sırp Cumhuriyeti’nin güvenlik ve askeri kapasitesini Bosna anayasasını doğrudan ihlal etme pahasına, geliştirmeye gayret göstermiştir. Bu süreçte Vladimir Putin yönetimindeki Rusya Federasyonu onun en büyük destekçilerinden birisi olmuştur.

Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunun üç etnik grubun da yer aldığı bir kuvvet olduğu gerçeğini kenara bırakan Dodik; Sırp Cumhuriyeti polis ve güvenlik güçlerinin, belirgin bir şekilde ayrı bir ordu kuracak kadar silah ve teçhizat tedarik etmiş ve bunlarla askeri eğitimler almaya başlamıştır. Sırp Cumhuriyeti İç İşleri Bakanlığı tarafından yürütülen bu yeniden yapılanma, ülkede resmi geçit törenlerinin yapılmasına kadar götürülmüş, alenen uygulanır olmuştur. Bu arada, Ruslar özellikle bu gruplara hibrit savaş eğitimi vererek, Bosna-Hersek’te yeni bir savaşın başlamasına öncülük etmeye istekli olduklarını göstermişlerdir.

Bosnalı Sırplar içinde “Gece Kurtları” olarak ün salan grup, bölgedeki en dikkate değer Rus yanlısı örgüt olarak dikkati çekmektedir. Neredeyse 10 yıldır gündemde olan bu Rus yanlısı grubun lideri, “Cerrah” lakabıyla tanınan ve Kırım’ı ilhakı esnasında rol alması yönüyle de tanınan bir Bosnalı Sırp olup, Sırbistan’la temasları da iyi olan birisidir.

Bosna Medyasında Rus Etkisi:

Rusya, Bosna medyasında da önemli bir etkiye sahip olmayı başarmıştır. Nitekim, Bosna basını, Rusların Ukrayna’yı işgal sürecini haklı gören çok sayıda yazıya ev sahipliği yapmıştır. Dezenformasyonu açık bir ülke haline gelen Bosna-Hersek’te, "ABD ve NATO'nun şeytan" olarak görülmesi yönünde yayınların sayısı artmış ve "AB’nin zayıf ve bölünmüş bir örgüt” olduğu teması işlenmiştir. Bu arada Rus askeri gücünün reklamı yapılır olmuş ve Batılılara karşı Ruslar adeta ‘kurtarıcı’ olarak lanse edilmiştir.

Bu anlatılar, Rusya'nın Ukrayna'daki saldırganlığı ile Kremlin'in Batı Balkanlar üzerindeki planları arasında bir bağ dokusu işlevi görüyor. Putin'in Ukrayna'daki savaşı, onun Batı hegemonyasına karşı bir savaşı olarak Balkan toplumlarına yansıtılmaya çalışılıyor. Geniş manada mevcut uluslararası düzenle karşı karşıya gelen Kremlin, Bosnalı Sırplar üzerinden Balkanlardaki yandaşlarını çoğaltan bir politik yatırıma heveslenmiştir. Avrupa’ya yönelik bölücü jeopolitik hedefleri için Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin kırılgan Dayton yapısı Putin’e elverişli bir oynama alanı sunuyor.

Bosna-Hersek NATO Üyesi Olma Sürecine Devam Ediyor:

Burada gelecek için şöyle bir soru akla gelebilir: Bosna Hersek, yakın bir dönemde, hedeflediği üzere, NATO'ya katılma girişimini sürdürürse, bu isteğinden vazgeçmez ise, Bosna da Ukrayna gibi aynı saldırganlığa (Sırplar üzerinden) maruz kalabilir mi? Ruslar, Ukrayna’dan farklı olarak, Bosnalı Müslümanlara karşı 1992 yılında yaşanan duruma benzer bir şekilde, bir vekalet savaşı başlatabilir mi? Bu soru ihtimal dahilinde gözüküyor. Nitekim, şimdiden bile Bosnalı Sırplar ve onlarla birlikte hareket etme potansiyelleri olan Bosnalı Hırvatlar, Bosna’yı elbirliğiyle istikrarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bosna, bu tür içten gelen saldırılara karşı devlet yapısının kırılganlığı gereği, savunmasız haldedir.

EUFOR ALTHEA Olası Bir Çatışmayı Durdurabilir mi?

AB’nin EUFOR ALTHEA ile bu bölgedeki varlığı olası bir savaşın durdurulması için yeterli gelmeyebilir. Halihazırda 1.100 askerin görev yaptığı EUFOR’un caydırıcılık kapasitesi olası bir iç karışıklığını bastırmak için yeterli gelmeyeceği görülmektedir. AB liderliği, Sırplara karşı güçlü bir duruş sergilemekten uzaktır ve EUFOR’daki asker sayısın bile artırabilecek bir kapasite ortaya koyma iradesi oluşmamıştır. Görüldüğü kadarıyla, Boşnaklar, yine kendi kaderleriyle baş başa bırakılmaya oldukça yakın ve riskli bir konumda, Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nde yaşam sürme mücadelesi vermektedirler.

Seçim Yasaları Bu Kadar Önemli mi?

İstikrarsızlık ve güvensizlik temelli sorunlar Batı toplumunun dikkatini çekmemektedir. Anlaşıldığı kadarıyla AB ve ABD; olası bir çatışmanın patlama ihtimalini göz ardı etmeyi ve seçim yasalarının değiştirilmesine odaklanmayı gerekli görüyorlar. Biden yönetimi, Bosna’da etnik çizgiler etrafında şekillenen bir seçim yasasının çıkmasına önem vermesi, Bosnalı Sırpların pozisyonlarına güç veren bir rol oynamıştır.

Bosna-Hersek NATO Üyesi Yapılmalı mı?

NATO; Bosna'nın üyelik sürecini hızlandırmalıdır. Bosna, NATO Üyelik Eylem Planını başarıyla uygulamıştır ve buna devam ediyor. Bosna Silahlı Kuvvetleri, Defender Europe 21 tatbikatının bir parçası olan Bosna'daki ABD Ordusu ile yakın zamanda gerçekleştirilen büyük ikili tatbikatlar sırasında birlikte çalışabilirlik boyutunda yeterli bir gelişim kaydettiklerini başarıyla ortaya koymuşlardır. Bu nedenle, teknik açıdan bakıldığında NATO üyeliği Bosna için gerçekçi bir yakın vadeli olasılıktır. Rusların NATO üyelerine saldırma konusunda ne kadar isteksiz olduğu düşünüldüğünde, İttifak’a üye yapılacak Bosna’nın fiilen Putin'in hibrit ve vekil saldırılarının kapsamı dışında kalması ve Avrupa güvenlik mimarisinin yumuşak göbeği olmaktan çıkması sağlanabilecektir. Ukrayna’da ve Gürcistan’da geç kalan Batı, Boşnakları Sırplara karşı tekrar yalnız bırakmamalı, ikinci bir soykırım yaşanmasına izin vermemelidir.

Sonuç:

Rusya'nın Ukrayna'ya karşı trajik saldırganlık savaşı, zorbaları yatıştırmanın asla uzun vadeli bir çözüm olmadığını acı bir şekilde hatırlatıyor. Dodik ve Coviç'in güçlü silah taktiklerine boyun eğmek, Batı'nın Putin'i tatmin edeceğini umduğu stratejinin aynısı. Temyiz, kötü niyetli aktörlerin Bosna ve Balkanlar'ı istikrarsızlaştırmasına yardımcı olabilir.

Dr. Hüseyin FAZLA
Dr. Hüseyin FAZLA
Tüm Makaleler

  • 02.04.2022
  • Süre : 6 dk
  • 1621 kez okundu

Google Ads