Devletler Arasındaki Siyasi Sınırlar Bir Gün Kalkacak mı?
Devletler arasındaki savaşlar bugün de devam ediyor, bugün de sınırlar değişmeye devam ediyor. En yakın örneği Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş, henüz bir sınır değişikliği resmi olarak belirlenmese de, de facto durum neticesinde gerçekte ülke sınırları değişecek ve daha uzun bir süre dünya devletleri bu durumu kabullenmeyecekler.
Bir yazımda bir iş veriyorsanız sınırları belirlemenin çok önemli olduğunu yazmıştım. O yazıda konu tamamen farklıydı, ama evet, tarih boyunca biz insanoğlu savaşlar yapmışız ve savaş ancak sınırların belirlenmesi ile sona ermiş.
Devletler arasındaki savaşlar bugün de devam ediyor, bugün de sınırlar değişmeye devam ediyor. En yakın örneği Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş, henüz bir sınır değişikliği resmi olarak belirlenmese de, de facto durum neticesinde gerçekte ülke sınırları değişecek ve daha uzun bir süre dünya devletleri bu durumu kabullenmeyecekler.
Bugün II. Dünya savaşı sonrasında 24 Ekim 1945 tarihinde kurulmuş olan Birleşmiş Milletler örgütü dünya çapında kurulu en büyük uluslararası örgüttür. Merkezi Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentindedir. Üye ülkeler ilk defa 26 Haziran 1945 yılında 50 devlet tarafından imzalanan Birleşmiş Milletler Antlaşması'nı imzalayarak örgüte üye olmuşlardır. Bugün son katılan üye devlet Güney Sudan ile üye sayısı 193 olmuştur.
Beş daimî ülkesi, on da geçici ülkesi ile Birleşmiş Milletlerin içerisindeki Güvenlik Konseyinin bugünkü yetersiz ve pasif konumundan bahsetmeye gerek yok, ama Türkiye de 2009-2010 yıllarında geçici üyelerden biri olmuş.
Dünya beşten büyüktür söylemi her fırsatta dile getirilse de, beş daimi ülke (ABD, UK, Rusya, Çin ve Fransa) veto hakları ile II. Dünya savaşının galip ülkeleri olmalarının avantajını örgütün karar mekanizmalarında sürekli kullanmakta ve adeta tüm dünya ülkeleri üzerinde bir hükümranlık kurarak örgütün istenilen şekilde, yani kuruluş amaçlarına uygun şekilde işlev göstermesine engel olmaktadırlar. Yine de uluslararası boyutta en büyük örgüt olması sebebiyle, özellikle insani yardımlar ve merkezi Hollanda'nın Lahey şehrinde olan Uluslararası Adalet divanı ve Birleşmiş Milletlerin bünyesindeki diğer kuruluşlar vasıtasıyla dünya barışına az da olsa katkı sağlamaya çalışmaktadır. En azından uluslararası ortamda legal olarak kabul edilen kararlar alınması ile üye ülkeler için belirli bir baskı yapılmasına imkân sağlanabilmektedir. Bazen de tampon bölgelerde konuşlanarak Birleşmiş Milletler Barış gücü ile ülkeler arasındaki savaşların engellenebilmesi için tampon görevi üstlenebilmektedir.
Birleşmiş Milletlerde ülkeler siyasi olarak temsil edilseler de, ülke sınırlarının belirlenmesinde kesin bir söze sahip değildir. Sınırlar ülkeler arasında yapılan karşılıklı antlaşmalarla belirlenmekte ve eğer henüz bir anlaşmaya varılmamışsa sınır sorunları devam etmektedir.
Bugün sorunlu sınırlar olarak kabul edebileceğimiz Kanada ve Danimarka arasındaki Hans Adası problemi daha geçenlerde, 14 Haziran 2022'de çözüme kavuşmuştur. Aralarında adayı ikiye bölmeye karar vermişler. Böylece Kanada tek bir ülkeyle karasal sınırı olan devletler arasından çıkarılmış, önceden sadece ABD ile sınırı varken, bugün artık 1,28 km uzunluğundaki sınır ile Danimarka'ya da komşu olmuş.
Bugün halen daha Suudi Arabistan ile Kuveyt arasında sınır problemi devam ediyor.
Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan sınırlarının kesiştiği Fergana vadisinde de sınır sorunları dolayısıyla zaman zaman çatışmalar yaşanabiliyor.
Afrika'da da zaman zaman sınır sorunları yaşayan devletler oluyor.
Daha yakın zamanda Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ özelinde sınır sorunu dolayısıyla savaş yaşandı. Halen daha gerçek anlamda sorun çözülmüş değil, Karabağ resmi olarak Azerbaycan toprağı olmasına rağmen, Rus barış gücü askerleri ile korunan bölgeye girmek mümkün değil.
Aramızdaki antlaşmalar kesin olsa da Türkiye Yunanistan arasındaki bazı adalar ve kayalıklar problemini de sorunlar arasında sayabiliriz. En azından antlaşmaları masaya koyup gözlerinin içine sokarak bunlar şu sebeple bize ait demekte fayda var, ama karşınızda ne olursa olsun anlamak istemeyen birileri olunca yapacak tek şey zorla anlamalarını sağlamak oluyor. Bunu yapabilmek için ise güçlü olmak gerekiyor, her anlamda güçlü olmak buradaki kastım.
Kısacası Hindistan-Pakistan sınırındaki Kaşmir bölgesinden, Rusya-Japonya arasındaki bazı adalar sorununa kadar uluslararası arenada çözülememiş sınır problemleri devam ediyor.
Buraya kadar bugün için uluslararası ortamda kabul gören ve olması gerektiği şekilde ülke sınırlarından bahsettim. Siyasi sınırlar daha çok coğrafi farklılıklar ve kültürel birlikler anlamında oluşmuş. Akraba milletler olup farklı devletler kuranlar olsa da, genellikle siyasi sınırlar tarihi ortak kültüre sahip, bir millet olmayı başarabilmiş insanların bir araya gelerek kurdukları devletler üzerinden belirlenmiş.
Ancak en büyük devletler aslında birer devletler birliği. Amerika Birleşik Devletleri diyoruz, eyaletlerden oluşuyor diyoruz, ama aslında her biri bir devlet, her birinin kendi meclisi, kendi yönetimi ve hatta kendi kanunları var.
Rusya da aynı aslında, federasyon, Almanya da öyle, Çin de öyle.
Avrupa Birliği diyoruz, henüz siyasi anlamda bir birlik değil belki, yani bir Amerika değil, ama birlik konusunda epey ilerlediler, ortak para bile epey bir şey değiştirdi. Sınırlar kalktı, serbest dolaşım da epey bir değişiklik yarattı.
Demek istediğim, zaten dünya üzerinde bölge bölge sınırlar zaten kalkmış durumda.
Üstelik bugün küreselleşmenin de etkisiyle, uluslararası boyutlardaki şirketler ortak bir kültür yaratmaya da başladılar. Bu şirketler artık sınır tanımıyorlar. Sınırları sadece para kazanmak olmuş durumda, her biri dünya çapında büyüyerek birer dev firma olma derdinde.
Tüm bu gidişatı dikkate alırsak, eğer bir gün şu anki sınır sorunları bir şekilde tatlıya bağlanırsa, devletler de teknolojinin etkisiyle daha çok sosyal devlet anlamında birer organizasyona dönüşürlerse, neden olmasın, dünya çapında sınırlar kalkabilir. Güç kavgaları biterse, belki de olabilir. Tabii yakın gelecek değil bu dediğim, şimdilik savaşa devam, sınırları daha da güçlendirmeye, duvarlar inşaa etmeye devam. Çinliler zamanında Çin seddini yapmak zorunda kalmışlar. Bir zamanlar şehirler etrafına surlar yapılırmış. Bugün hepsi tarihi kalıntılar halinde. Yarın bakarsınız, ülke sınırlarına yapılan duvarlar da tarihi kalıntı haline gelir.
Yaşayıp göreceğiz, biz göremezsek çocuklarımız, torunlarımız, daha sonraki nesiller görecekler. Ben sınırların bir gün kalkacağını düşünüyorum.
Dünya elbet bir gün barış içinde yaşanan ve huzur dolu bir yer olacak. Ama o gün gelene kadar güçlü olmak zorundayız, güçlü kalmak zorundayız.
Moskova'dan sevgi ve saygılar