Geçen Yıl 10 Mart’ta Gerçekleşen Tahran ve Riyad Yumuşamasının Ortadoğu’ya Ne Faydası Oldu?
Suudi liderliği, İran'ın ve bölgedeki Tahran destekli devlet dışı aktörlerin ‘rahat durmalarına’ ihtiyaç duyuyor. Vizyon 2030'un başarı şansı güvenlikle doğrudan ilişkili görülüyor. Bu nedenle Riyad açısından İran’ın bir tehdit olmaktan çıkarılması, Basra kıyısında güven duyulan bir komşuya dönüşmesi gerekiyordu.
10 Mart 2023 Öncesi Tahran ve Riyad’ın Pekin’le Temasları Bir Tesadüf müydü?
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping 7-10 Aralık 2022 tarihleri arasında Riyad'ı ziyaret etmişti. Orada üç zirveye katılmış, ABD-Suudi ilişkilerinin kötü durumu göz önüne alındığında, Xi'nin bu ziyaretini Washington ve Pekin arasındaki jeopolitik rekabetin bir parçası olarak yorumlanmıştı. Gerçekte bu ziyaret Çin’in Ortadoğu ülkeleriyle bağları giderek olgunlaştırdığı bir yolculuğun, Çin-Ortadoğu ilişkilerinin derinleştiği çok daha uzun bir yörüngenin parçasından başka bir şey değildi. Çin Ortadoğu’da özellikle Suudi Arabistan üzerinden ticaret, yatırım, finansman, teknolojik işbirliği, eğitim ve güvenlik alanlarında daha geniş bir yelpazeye yayılan bir ilişkiler yumağı geliştirmeyi hedefliyordu. Öte yandan Suudiler ve Körfez İşbirliği Konseyi'ndeki (KİK) komşuları; Çin'i, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde sandalyesi olan büyük bir güç ortağı, önemli bir enerji pazarı ve çeşitlendirilmiş ekonomiler inşa etmelerine yardımcı olabilecek bir teknolojik destek ve yatırım kaynağı olarak görmeye başlamışlardı.
İran'ı “düşman” olarak gören Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini derinleştiren Çin, 2021 yılında da İran’la çok konuşulan kapsamlı stratejik ortaklığın temellerini atmıştı. Nitekim Çin Devlet Başkanı Xi’nin Suudi Arabistan ziyaretinden yaklaşık iki ay sonra, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de 14-16 Şubat 2023 tarihleri arasında Pekin'deydi. Aralarında dışişleri bakanı, merkez bankası başkanı, petrol ve maden bakanlarının da bulunduğu geniş bir heyetle seyahat etti.
Bu iki büyük ziyaretin ardından, İranlı ve Suudi üst düzey güvenlik yetkililerinden oluşan bir heyet, bir yıl önce bugün 10 Mart’ta Pekin'de bir araya gelerek Tahran-Riyad gerginliğine son verme, ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açma kararı almışlardı. İran ve Suudi Arabistan, diplomatik bağları yeniden tesis etmek, 2001 yılında imzaladıkları güvenlik işbirliği anlaşmasını yeniden hayata geçirme konusunda anlaştılar. İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ve Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaid bin Muhammad el-Aiban anlaşmaya imza attılar.
Çin; Tahran ve Riyad’ı 10 Mart 2023’te Bir Araya Getiriyor
İki başkent arasındaki soğukluğu gidermek, 10 Mart’ta gerçekleşen diplomatik atılımı mümkün kılmak için en başta Irak ve Umman çok gayret göstermişti. İran ve Suudi Arabistanlı yetkilileri, Nisan 2021'de Irak'ın arabuluculuğunda Bağdat'ta doğrudan görüşmeler yapmak üzere bir araya gelmiş ve görüşmeler daha sonra Umman'da devam etmişti.
Daha sonra arabuluculuk rolünü Çin sahiplendi. Tahran-Riyad yakınlaşmasında ABD veya Avrupa ülkelerinin herhangi bir rollerinin olmaması çok manidardı. 2022 yılında Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte özellikle Rusya ile ilişkileri minimize etmeleri yanında petrol ve doğal gaz fiyatlarını savaş boyunca düşük tutmalarını isteyen ABD, Arap dünyasında ‘emirlerini dinletemez’ hale gelmişti.
Çin arabuluculuğunda bir araya gelen Tahran ile Riyad, aralarındaki sorunları rafa kaldırma kararı aldıklarında, buna en fazla şaşıran ABD olmuştu. Birçok uzman bu yeni gelişmeyi, "Amerikan sonrası Körfez dönemi" olarak tanımlamaya başlayacaktı.
10 Mart sonrasında İran Riyad'daki büyükelçiliğini yeniden açarken, Suudi Arabistan da Tahran'daki diplomatik faaliyetlerine sırasıyla Haziran ve Ağustos 2023'te yeniden başladı. Eylül 2023'te İran'ın yeni Suudi Arabistan Büyükelçisi Alirıza Enayati başkent Riyad'a geldi ve aynı gün Suudi Arabistan'ın yeni İran Büyükelçisi Abdullah Alanazi de Tahran'daki diplomatik görevine başladı.
10 Mart 2023 anlaşmasından önceki yıllarda İran-Suudi ilişkilerinin ne kadar düşmanca olduğu göz önüne alındığında, diplomatik bağların bu şekilde yeniden kurulması tüm bölge ülkeleri ve hatta Türkiye için de önemliydi. Suudi Arabistan, 2 Ocak 2016 tarihinde aralarında Şii din adamı Nimr el-Nimr'in de bulunduğu 47 kişi "terör" suçlamasıyla idam etmişti. İdamlara tepki gösteren İranlı yetkililerin açıklamalarının ardından Suudi Arabistan'ın Tahran Büyükelçiliği ve Meşhed Konsolosluğu, İran'daki göstericiler tarafından ateşe verilmişti. Bu saldırılara tepki olarak Riyad da Tahran ile ilişkilerini kesmişti.
İki ülke arasındaki ilişkilerin kesilmesinden bu yana, iki ülke arasında 2023 yılına kadar diplomatik ilişki bulunmuyordu. Üstelik Suudi devletinin Şii din adamını idam etmesi, Ortadoğu’da mezhepsel tansiyonu da yükseltmişti. Bu olay, 2011 Arap Baharı sonrasında Bahreyn, Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'de yaşanan silahlı çatışmalar ve siyasi krizler nedeniyle giderek kötüleşen Tahran-Riyad ilişkilerindeki sürtüşmeyi artırmış, iki ülkenin birbirine karşı hasmane bir tutum sergilemeye başlamasına neden olmuştu.
İbrahim Reisi iktidarının "Önce Komşular" dış politika stratejisi, çevre ülkelerle ilişkilerini geliştirerek Batı'nın Tahran üzerindeki baskısının sonuçlarını azaltmayı amaçlıyor. Tahran'a göre KİK ülkeleriyle -özellikle de Suudi Arabistan gibi Arap ve İslam dünyasının önemli bir oyuncusuyla- daha iyi ilişkiler kurmak İran'ın yalnızlıktan kurtulmasına bir ölçüde yardımcı olabilir. Aynı şekilde İran'la gerilimin azalması Riyad’a, yurtiçi kalkınma hedeflerine odaklanma, istikrar ve güvenliği artırma fırsatı sunuyor. Zira Suudi Arabistan'ın petrolden uzaklaşarak ekonomisini çeşitlendirmeye yönelik görkemli planı Vizyon 2030, turizm, lojistik, limanlar, eğlence, kültür ve savunma gibi çeşitli petrol dışı sektörlere büyük miktarlarda yatırım yapılmasını gerektiriyor.
Suudi liderliği, İran'ın ve bölgedeki Tahran destekli devlet dışı aktörlerin ‘rahat durmalarına’ ihtiyaç duyuyor. Vizyon 2030'un başarı şansı güvenlikle doğrudan ilişkili görülüyor. Bu nedenle Riyad açısından İran’ın bir tehdit olmaktan çıkarılması, Basra kıyısında güven duyulan bir komşuya dönüşmesi gerekiyordu. 10 Mart öncesinde, örneğin Eylül 2019'da Abqaiq ve Khurais petrol tesislerine yönelik dron ve füze saldırılarının olması, Riyad’ı zor duruma soktu. Riyad'ın Tahran'ı suçladığı bu saldırılar Suudi Arabistan'ın petrol üretimini yüzde 50 oranında azaltmasına neden olmuştu. Buna ek olarak, 2022 yılında Formula 1 Grand Prix'si sırasında Cidde'deki bir yakıt deposuna, İran desteğinde palazlanan Husiler tarafından düzenlenen füze saldırısı da Suudi Arabistan açısından bir uyarıcı işlevi görmüştü. Bu saldırı, Riyad'ın Suudi Arabistan'ı dünyaya istikrarlı bir ülke olarak tanıtma çabalarına gölge düşürmüştü. Yine Suudi Arabistan’da gelecek vadeden spor ve eğlence endüstrilerinin inşa edilebilmesi için ‘güvenli ülke’ imajının zarara görmemesi gerekiyordu.
10 Mart 2023 anlaşması Tahran ve Riyad'ı taviz vermeye yöneltti. İran’ın Husi isyancıların Suudi Arabistan'a yönelik saldırılarını durdurması karşılığında Suudi Arabistan da, Sistan ve Beluçistan eyaletinde faaliyet gösteren Ceyş el-Adl, Huzistan'daki etnik Arap ayrılıkçı güçler ve Mücahid-i Halk gibi militan Sünni grupları desteklemeyi bırakmayı kabul etti. Ayrıca Mayıs 2023'te Suudi Arabistan Suriye'deki Beşar Esad hükümetiyle diplomatik ilişkilerini yeniden normalleştirdi ki bu muhtemelen İran'la yapılan diplomatik anlaşmayla bağlantılı bir hamleydi.
Gazze’deki Durumun İran-Suudi Arabistan İlişkilerine Etkisi Ne Oldu?
İran ve Suudi Arabistan'ı bir yıl önce diplomatik ilişkileri yeniden başlatmaya iten ana faktör pragmatizmdi. Tahran ve Riyad gerilimi azaltmanın tek yolunun diyalog olduğunu gördü ve düşmanlıkları daha da tırmandırmanın her iki ülkenin de ulusal çıkarlarına hizmet etmeyeceğini anladılar.
Bununla birlikte 10 Mart anlaşmasına rağmen Tahran ve Riyad'ın birbirlerine karşı son derece şüpheci oldukları inkâr edilemez. İran, halen de Suudi-ABD ortaklığını İran'a yönelik ciddi bir tehdit olarak görüyor. Bu arada İran rejiminin devrimci ideolojisi ve Tahran'ın birçok Arap ülkesinde devlet dışı aktörlerden oluşan ağları aracılığıyla bölgesel statükoya meydan okuma kabiliyeti Riyad'ı endişelendirmeye devam ediyor. Bu bağlamda, İran-Suudi ilişkilerindeki mevcut dönemi en doğru şekilde tanımlayan şey yakınlaşma değil yumuşama olduğunu söylemek daha gerçekçi bir değerlendirme olacaktır kanaatindeyim.
Bu arada Gazze’nin durumu, bir dereceye kadar İran-Suudi yakınlaşmasına yol açarken iki ülkeyi daha derin diplomatik angajmanlara itti. İki ülkenin liderleri, "Filistin'e karşı işlenen savaş suçlarının sona erdirilmesi" ve daha güçlü bir İslami birliğin teşvik edilmesi gerektiği konusunda mutabık kaldılar. Ardından 11 Kasım 2023'te Gazze konulu Arap Birliği-İslam İşbirliği Teşkilatı ortak acil zirvesine hitap etmek üzere Riyad'a gelen Reisi, Mahmud Ahmedinecat’ın 2012 ziyaretinden bu yana Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ilk İran Cumhurbaşkanı oldu.
Suudi yetkililer, Gazze savaşı ve savaşın bölgeselleşmesi sırasında İran'la yumuşamaya zarar verebilecek herhangi bir eylemden kaçınmak istiyor. Nitekim, Yemen'deki Husilere yönelik ABD-İngiltere ortak askeri operasyonlarına Riyad’ın sıcak bakmadığı biliniyor. Ayrıca Suudi Arabistan ABD ordusunun Ortadoğu'da İran destekli milislere karşı kendi topraklarından operasyon düzenleme kabiliyetini kısıtlamaya başlayan Arap devletleri arasında yer aldığı da Batı kaynaklar tarafından iddia ediliyor.
Sonuç
Çin’in Ortadoğu’da ‘yumuşak güç’ eksenindeki ağırlığının artmasının bir göstergesi olarak, geçen yıl 10 Mart’ta gerçekleşen Tahran-Riyad yakınlaşmasına ev sahipliği yapması gösterilmişti. Bununla birlikte 7 Ekim 2023 sonrasında Filistin’deki durumun düzelmesi, barışın yeniden tesisi, Amerikan hegemonyası ve etkin desteği altında İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yaptığı mezalime, katliama dur deme noktasında zayıf kaldığı gözlemlenen Çin’den dünyanın Ortadoğu için daha fazla beklentisi bulunuyor. Çin şimdilik bu beklentiyi karşılayabilecek hamleleri yapmıyor ya da yapamıyor. Yine de İran ile Suudi Arabistan yakınlaşmasını sağlaması bile Ortadoğu denkleminde barış rüzgarlarının Gazze’ye rağmen ılık esmesine faydası olduğu görülüyor. Son bir yılda yaşananlar, bu yakınlaşmanın bir sonucu olarak, bölgede yaşanmakta olan tüm gerginliğe rağmen en azından bir Şii-Sunni ayrışmasına kimsenin yeltenememesini sağladığını bize gösteriyor.
Kaynakça
BBC News Türkçe, “İran ve Suudi Arabistan 7 yıl sonra yeniden diplomatik ilişki kuruyor”, 10 Mart 2023, https://www.bbc.com/turkce/articles/c51kyd982wjo
Jonathan Fulton, “No, Xi’s visit to Riyadh wasn’t because of bad US-Saudi relations. It’s about much more.”, Atlantic Council, 15 Aralık 2022, https://www.atlanticcouncil.org/blogs/menasource/no-xis-visit-to-riyadh-wasnt-because-of-bad-us-saudi-relations-its-about-much-more/
Jonathan Fulton, “Iran’s economic future is uncertain. It’s no surprise why Raisi visited China.”, 22 Şubat 2023, https://www.atlanticcouncil.org/blogs/iransource/irans-economic-future-is-uncertain-its-no-surprise-why-raisi-visited-china/
Giorgio Cafiero, “A year ago, Beijing brokered an Iran-Saudi deal. How does détente look today?”, 6 Mart 2024, https://www.atlanticcouncil.org/blogs/iransource/iran-saudi-arabia-china-deal-one-year/