Site İçi Arama

ua-iliskiler

İran, Azerbaycan'ı değil de Neden Ermenistan'ı destekliyor?

Dün itibariyle Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Karabağ'daki Ermeni grupların silah bıraktığını açıkladı. Bakanlık Sözcüsü Albay Anar Eyvazov: “Ermeni güçlerin teslim olmasıyla Karabağ'daki antiterör operasyonu durduruldu." ifadelerini kullandı. Savaş durmasına rağmen İran'ın Ermenistan'a desteği dış politikasında son yıllarda değişmeyen bir siyasa olarak devam ediyor.

Ermenistan-Azerbaycan Savaşını kim başlatmıştı?

1990'lı yıllarda Avrupa Yugoslavya'daki çatışmaya odaklanmıştı. Srebrenica ve diğer olaylar Avrupa Birliği'nin anlaşmaya varma konusunda ne kadar kötü olduğunu tüm insanlığa acı bir şekilde göstermişti. Herkes Yugoslavya'ya odaklanmışken, durumdan istifade eden, Rusların zımni desteğini almış olan Ermenistan, kendisi gibi yeni bağımsız olmuş Azerbaycan’a savaş açtı. 

Bu ilk savaş olan 1992 Karabağ Savaşı, Ermenistan'ın Azerbaycan içinde özerk bir cumhuriyetle birleşme çağrılarının ardından Ermenistan tarafından başlatılmıştı. O dönemde Ermenistan, Azerbaycan'daki siyasi istikrarsızlığı kendi lehine kullanmış, doğru bir zamanlama kendilerine göre Azerbaycan topraklarında yaşayan Ermenilerin sözde haklarını korumayı bir “casus belli” olarak ustaca kullandılar ve Azeri topraklarının %20'sini kısa süre içerisinde işgal ettiler. Bu sözde özerk Ermeni cumhuriyetinin büyüklüğünden çok daha fazla toprak kazanımı anlamına geliyordu. Bazı yorumculara göre, o yıllarda Ermeniler isteselerdi, Bakü'ye kadar yürüyebilirlerdi. Azeriler gerçekten savunmasız bir duruma düşmüşlerdi. Neticede Ermeni işgalini ve mezalimini fiiliyatta kabul etmek zorunda kalan Azerbaycan, neredeyse 30 yıl sabırla kendi zamanının gelmesini bekledi.

Nitekim 2020 yılında gerçekleşen ve İkinci Karabağ Savaşı diyebileceğimiz savaş, Azerbaycan tarafından 1992 yılında kaybedilen toprakların bir kısmını geri almak için başlatıldı. Bu haklı savaş, Azerbaycan’a hakkı olan toprakların çoğunluğuna kavuşmasını sağladı ancak çeşitli nedenlerle 1992’de kaybettiği toprakların hepsini Ermenistan’dan geri alabilmesi mümkün olamadı. Burada stratejik açıdan Azerbaycan’ın en büyük kazanımı, Azerbaycan anakarasını Türkiye'ye ve Nahcivan'a bağlayan bir ticaret yolunun geri kazanılması oldu.

2020 yılının Eylül ayında Azerbaycan'ın Ermenistan'a karşı kazandığı muhteşem zafer, aynı zamanda insansız hava araçlarının değerini pekiştirmiş, modern savaşın geleceği hakkında yeni ipuçları vermişti. Azerbaycan, aynı zamanda hedef uçak olarak da kullanılan küçük İHA'ları (mini dronları) Ermenistan askerî birliklerinin, radarlarının, savunma sistemlerinin ve topçularının olduğu bölgeler üzerinde uçurmak suretiyle, gerçek zamanlı hedef tespit ve belirlemede çığır açmıştır. Böylece büyük bir doğrulukla yerleri belirlenen hedefler daha büyük silahlı İHA’lar, uçak ve helikopterle ve hatta topçu bataryalarıyla vurularak, Ermenistan’ı 40 gün kadar süren kısa bir savaş sonrasında kendisini savunamaz bir duruma düşürmüştür. Savaşı kazanan Azerbaycan, şüphesiz Ermenistan’ın arkasındaki güçlerin arayı girmesi sonucunda Dağlık Karabağ bölgesinde arzu ettiği nihai barış şartlarını dikte ettirmekte başarılı olamamıştır. Bu şartlarda altında, Ermenistan ve Azerbaycan arasında ateşkes olmasına rağmen nihai sınırların çizilmesi mümkün olamadığından, bölgede karşılıklı geçişlerin yanında bilhassa Ermenistan tarafının de facto sınır düzeltmeleri yapmak suretiyle kendi lehine doğal sınırlara erişmeye çalıştığı görülmüştür. Bu duruma sessiz kalamayacağını ilan eden Aliyev Hükümeti, Paşinyan’dan geri adım atmasını talep etmiş ancak bu pek mümkün olamamıştır. Bu nedenle, taraflar arasında muğlak sınır çizgisi hattındaki çatışmaların bir gün tekrar alevlenebileceğine dair bir beklenti ortaya çıkmıştı. Nitekim beklenen oldu. Azerbaycan’ın “anti-terör operasyonu” dediği kendisine ait gördüğü topraklardaki Ermeni ‘çetelerini’ temizlemek için başlattığı askerî harekât birkaç gündür devam ediyordu. 

Dün itibariyle Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Karabağ'daki Ermeni grupların silah bıraktığını açıkladı. Bakanlık Sözcüsü Albay Anar Eyvazov: “Ermeni güçlerin teslim olmasıyla Karabağ'daki antiterör operasyonu durduruldu." ifadelerini kullandı.

Bugün Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaş durmuş olsa bile yakın dönemde bölgenin tekrar ateşe verilmeyeceğini kimse garanti edemiyor. Böyle düşünmek için sayısız nedenler sıralanıyor. Bu açıdan bakıldığında, bu iki ülkenin arasındaki tarihi sorunlardan beslenen, bir tarafı tutmak suretiyle kendi stratejik çıkarlarını maksimize etmek isteyen, bölgeye ilgisi yüksek diğer devletlerin izlediği politikalar önem arz etmeye devam ediyor. Bu yönüyle Ermenistan-Azerbaycan çatışmalarında, gerginliklerinde hangi ülkenin hangi ülkeyi desteklediği önemli olup, bu durum geleceği ilişkin bölgesel bir perspektifin anahtarı haline gelmiştir.

Ermenistan-Azerbaycan çatışmasında kim kimi destekliyor?

Azerbaycan’a Daha Yakın Duran Devletler

Türkiye 

Türkiye her zaman Azerbaycan'ın müttefikidir. Türkiye-Ermenistan sınırında neredeyse bir asırdır sıkışıp kalmış bir Azerî toprağı olan Nahçıvan'ın bugüne kadarki varlık nedeni büyük ölçüde Türkiye sayesindedir. Türkiye, 1992 Dağlık Karabağ Savaşı’nda, Ermenistan ve Azerbaycan Savaşı’nda Nahçıvan’ı koruma garantörlüğü olduğunu ileri sürerek, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne bir saldırı olması halinde buna sessiz kalmayacağını deklare etmiştir.

Azerîleri kendisine kardeş bilen Türk halkı, Türkiye-Azerbaycan arasında stratejik ortaklık ilişkisinin varlığının teminatı olmuştur. Ayrıca iki ülke arasında Azerî doğalgazının Batı pazarlarına ulaştırılması dahil, birçok alanda son birkaç 10 yıldır ticari, iktisadî, siyasi, askerî ve kültürel ilişkiler artmıştır. Artmaya da devam ediyor. 

Bunların hiçbiri olmasa bile, Batı’nın şımarık çocuğu ve 1915 tehcirini tüm dünyaya Ermeni diasporası üzerinden bir soykırım olarak pazarlama başarısı gösteren Ermenistan’ın haksız iddialara karşısında Azerbaycan gibi Ermenistan’ın düşmanı olan bir ülke ile yakın ilişki içerisinde olmak, Türk dış siyasetinde rasyonel aklın bir gereği olarak görülmelidir.

İsrail

İsrail, son yıllarda, bazı alanlarda Türkiye-Azerbaycan stratejik ortaklığından daha öte bir yakın çizgide Azerbaycan'ın sadık bir müttefiki olduğunu göstermekten çekinmiyor. İsrail, 1992 yılındaki savaşta tarafsız olduğunu dile getirse de Azerbaycan'a silah sağlamak suretiyle Azerbaycan'a dolaylı destek vermiştir. Bugün de İsrail, Azerbaycan'ın en büyük silah tedarikçisi, Azerbaycan Ordusu'nun başarısında silahlı otonom İHA’lar başta olmak üzere İsrail'in yüksek kaliteli silahlarının payı olduğunu kimse inkâr etmiyor.

Rusya Federasyonu

Rusya’nın Ermenistan'la ortak savunma anlaşmaları ve bu ülkede askerî üsleri olmasına rağmen, özellikle Kadife Devriminden bu yana Putin iktidarı Batı yanlısı Ermeni liderlerle iyi geçinemediklerini saklamıyor. Dolayısıyla Rusya, pratikte her iki tarafa da silah sağlarken, Ermenistan'a bir ders vermek için biraz canının yanmasını istediğini de açık ediyor inancındayım. Herkes Kremlin’in Kafkaslar bölgesindeki nüfuzunun ne derece yüksek olduğunu bilir. Rusların arka bahçesinde Rusların istemediği şekilde top oynanmasını beklemek, gerçeklikten uzaklaşmak demektir. Rusya’nın bölgeye ilgisini ve kırmızı çizgilerini anlayabilmek için 2008 yılının 7/8 Ağustos gecesinden itibaren Gürcistan’a nasıl müdahale ettiğini ve bugün NATO ve AB dahil bu ülkeye Batı dünyasından büyük oranda nasıl kopardığını görmek gerekir. Putin'in iki ülke arasındaki gerginliği bir şekilde bitirebilecek belki de dünyadaki tek kişi olmasına rağmen, Moskova’nın araya girmesiyle sağlanan ateşkes sonrasında iki ülke arasındaki sınır sorunlarının giderilmemesinin arkasında, Putin'in bu gerginliği bitirmek istememesi olduğuna dair kuvvetli şüphelerim bulunmaktadır.

Rusya'nın Ermenistan'a karşı Azerbaycan ile üstü örtük bir ittifak ilişki kurduğu söylenebilir. Böylece Batı’nın Ermenistan ve kısmen Gürcistan odaklı Güney Kafkasya gündemine karşı Türkiye ve Azerbaycan’la birlikte hareket etmek, bölgenin petrol ve gaz potansiyelinden istifade etmek, yaptırımları delmek için alternatif hatlar sunan Azerbaycan eksenini kullanmak Moskova için yükselen fırsatlar olarak görülmektedir. Öte yandan, halihazırda Ermenilerdeki paranoyaya rağmen hiçbir ülkenin Ermenistan'ın varlığını ortadan kaldıracak bir tehdit unsuru olmadığı bilinmektedir. Azerbaycan ve Türkiye’nin böyle bir ajandası olduğuna dair herhangi bir emare yoktur olması da yersizdir. Bir şekilde bölgede coğrafi sınırların Ermenistan’ı yok edecek şekilde değişme ihtimaline karşı Ermenistan'ın yine en büyük müttefiki Ruslar olacaktır. 

Ermenistan’a Daha Yakın Duran Devletler

Fransa

Fransa, bulduğu her fırsatta Türkiye ve Azerbaycan’ı açıktan suçlayıcı bir tavır takınmaktan çekinmiyor. Macron'un dili bize Fransa’nın Ermenistan'ın yanında olduğunu gösteriyor. Bunun nedenlerinden biri, Fransa'da büyük Ermeni topluluğunun varlığı olabilir. Sözde Ermeni Soykırımı söylemlerinin de bayraktarlığını yapan Fransa, her zaman Türkiye'ye karşı eleştirel bir dil kullanan bir ülkedir. Türkiye’nin kardeş ülkesi Azerbaycan da bu eleştiri oklarının hedefi olmaktan kurtulamamaktadır. 

İran

Türkiye ve Azerbaycan açısından en kritik ve bir anlamda anlaşılmaz ülke, Ermenistan sempatizanı ve hatta tarafı olan İran’dır. İran basınında Azerbaycan’a yönelik sert ve saldırgan bir üslubun kullanılmakta olduğunu görüyoruz. Hatta bazı İranlı yorumcular, İran’ın Azerbaycan’a karşı daha saldırgan siyaset izlemesi gerektiğini vurguluyorlar. Bu da İran-Azerbaycan ilişkilerinin sahip olduğu olumsuz seyre işaret ediyor. 

Her şeyden önce İran, Türkiye'nin Kafkaslardaki etkisinin artmasını istemiyor, bu yüzden bunu önlemek için Ermenistan'ı destekliyor diyebiliriz. Hıristiyan dünyasına ait bir ülkeyi destekleyen İran, kendisi gibi Şii çoğunluğa sahip olmasına rağmen diplomatik ve uluslararası düzeyde Azerbaycan’la müttefiklik ilişkisi içerisinde olmayan bir politika izliyor. Bu durum şaşırtıcı gelebilir ancak nihayetinde İran stratejik çıkarlarına göre bir dünya kurguladığını saklamıyor. Ermenistan'ı Türkiye ve Azerbaycan bağlamında tampon bir devlet olarak desteklemek her zaman daha iyi bir seçenek olmuştur.

Bu nedenle İran geçmişte Ermenistan'ı destekledi. Bugün de Ermenistan ile Azerbaycan'dan daha iyi ilişkilere sahip bir ülkedir. İran, kendi sınırları dahilindeki Azeri nüfusun varlığı nedeniyle, Büyük Azerbaycan kurulması yönündeki her adımı, kendi topraklarına ve ülke bütünlüğüne bir tehdit olarak görmektedir ki bu doğal bir refleks olarak görülmelidir. 

İran, 2020 yılındaki İkinci Karabağ Savaşı’nda izlediği siyaset nedeniyle Azerbaycan’dan gözle görülür şekilde uzaklaşmayı tercih etmiştir. Bir bakıma Azerbaycan'ı Türkiye’ye kaptırmıştır. Bu durumda İran, Türkiye ile bölgesel liderlik mücadelesinde, Azerbaycan bağlamında karşı tez olarak Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmek üzerine kurgulamıştır. Esasında, 1991 yılından bu yana Ermenilerin bölgesel beklentilerine uyumlu bir dış siyaset izleyen İran, Ermenistan uğruna Azerbaycan’ı kaybetmiştir. Bir başka deyişle, İran’ın benimsediği Azerbaycan stratejisinin yanlışlığı bugünlerde net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Öyle ki Rusya’nın Güney Kafkasya ülkeleriyle kurduğu ikili esnek stratejilerin bir benzerini geliştirmeyen bir İran’ın bölgedeki sorunlara yaklaşımı hep sorunlu görülür olmuştur. Yine son yaşananlar, Tahran’ın Kafkasya’daki gelişmeleri okumakta geriden geldiğini bize göstermiştir. İran sadece Azerbaycan’a yönelik yürüttüğü politikaların sonuçlarıyla yönüyle eleştirilmiyor. Aynı zamanda, Rusya ve Ermenistan’a da yaranamıyor. Örneğin, İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra 10 Kasım 2020 tarihinde Moskova’nın aktif çabasıyla sağlanan ateşkes anlaşması sonrasındaki sürece İran dahil olamamıştır. O dönemde, Rusya’nın barış gücü olarak, Türkiye’nin ise gözlemci sıfatıyla oradayken İran’ın olmaması, Tahran açısından küçük düşürücü bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. İran, 2020 sonrasında Karabağ’ın ekonomik potansiyelini açığa çıkarmaya yönelik yeniden yapılanmasından önemli bir pay alamamıştır. Zengezur Koridoru tartışmalarında olumsuz bir tavır içinde olmuş, bölgeye getireceği ticari canlılığı görmezlikten gelmiştir. Hatta Türkiye’nin Ermenistan’la normalleşme girişimlerinin bir benzerini Azerbaycan’la geliştirmekten uzak durmuştur. 

Nihayetinde İran’ın Azerbaycan’a yönelik politikasında iki yumuşak karnının olduğunu dikkate almak gerekiyor:

Birincisi, İran’da yaşamakta olan Azeri kökenli, yaklaşık %30-35’lik bir nüfus oranına (İran’ın nüfusu 86 milyon olarak düşünülürse, bu ciddi, büyük bir nüfustur. Azerbaycan’ı aşan bir nüfustur.) sahip olan İran, ülkesel bütünlüğüne yönelik olarak Azerbaycan’ı bir tehdit olarak gördüğünü belirtmiştim. Azerbaycan'ın İran toprakları üzerinde giderek artan tarihsel revizyonist ve irredantist emelleri olduğuna yönelik bazı değerlendirmelerin varlığından haberdar olmakla birlikte, modern Azerbaycan’ın İran karşısında böyle bir potansiyelinin uzun vadede bile olamayacağını değerlendiriyorum. Bu tür iddiaların ciddiye alınacak bir tarafı olmadığını düşünüyorum. Öte yandan, İran’daki Azeri vatandaşları arasında Tahran’a karşı ayrılıkçılığı kışkırtma ve körükleme girişimlerine, bir ihtimal, Azerbaycan’dan birileri destek veriyor olabilirler. Böyle bir durum varsa, bunlarla mücadele etmek İran’ın iç meselesidir, ulusal güvenlik sorunudur. Ancak, bu durum Ermenistan taraftarı olacak kadar İran’ın Azerbaycan’dan kopmasını gerektirmediğine inanıyorum. Bu dışlayıcı İran politikasının, bölge çapında gelişmekte olan ticari dinamiklere zarar verdiğini en başta Tahran yönetiminin artık bir realite olarak görmesi gerekiyor.

İkincisi ise İran’ın nükleer silah programları ve buna Batı dünyasıyla birlikte özellikle İsrail’in yıllardır sergiledikleri olumsuz tutumun varlığıdır. Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin derinleşmesi bu yönüyle, Tahran’ın Azerbaycan’ı ötekileştirmesi için yeterli olmuştur. Hamaney ve Devrim Muhafızları, İsrail'in olası bir savaş durumunda Azerbaycan topraklarını kendisine karşı bir fırlatma üssü olarak kullanabileceğinden endişe ediyor olmalılar. Ancak, Azerbaycan bağlamından kopuk bir İran’ın Kafkasya’daki etkinliğinin çok yönlü zayıflayacağını ve İsrail-Azerbaycan yakınlaşmasına da engel olunamayacağını en başta da Cumhurbaşkanı Reisi biliyor olmalıdır.

Sonuç

Azerbaycan’ın dış politikasının en öncelikli stratejilerinden biri, Rusya ile Batı’nın; Türkiye ile İran’ın jeopolitik rekabet alanına dönüşmemektir. Haydar Aliyev tarafından formüle edilen denge siyaseti incelendiğinde bu denge arayışı kendini gösterir. Azerbaycan kendisini İran-Türkiye rekabet alanı olarak değil, tersine iki ülkenin iş birliği alanı olarak sunmayı amaçlayan bir ülkedir. Bununla birlikte Azerbaycan’ın denge arayışı İkinci Karabağ Savaşı sonrası Türkiye lehinde değişmeye başlamıştır. İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan-Türkiye ilişkileri derinlik kazanırken, İran-Azerbaycan ilişkileri ciddi şekilde darbe almıştır. Bu durum, İran-Azerbaycan ilişkilerini dönüştürürken Bakü’nün İran’ı sınırlandırma doğrultusunda Ankara’ya olan ihtiyacını da artırmıştır.

Kaynakça

Arif Keskin, Türkiye-İran İlişkileri Nereye? Fikir Turu, 19 Eylül 2022, https://fikirturu.com/jeo-strateji/iran-turkiye-iliskileri-nereye/

Defensehere Haber, Azerbaycan: Karabağ'daki Ermeni gruplar silah bıraktı, antiterör operasyonu durduruldu, 20 Eylül 2023, https://www.defensehere.com/tr/azerbaycan-karabagdaki-ermeni-gruplar-silah-birakti-antiteror-operasyonu-durduruldu

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 21.09.2023
  • Süre : 6 dk
  • 2910 kez okundu

Google Ads