NATO Liderler Zirvesinde Alınan Kararlar Nelerdir?
NATO genişlemesi Balkanlara istikrar getirirken, Doğu Avrupa’nın istikrarsızlığına ve bu ülkelerin Rus tehdidiyle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur.
No Action Talk Only
NATO; Soğuk Savaş sırasında, pasifliğini vurgulamak için kullanılan No Action Talk Only (NATO, Eylemde Bulunmak Sadece Konuşur) ya da Not After Two O’clock (NATO, Öğleden Sonra 2’den Sonra Çalışmaz) gibi ifadeler yakıştırılan uluslararası bir örgüt olarak ünlenmiştir. Ancak, Soğuk Savaş sonrasında İttifakın devamını sağlayan sebeplerden birisi, NATO’ya dinamizm de getiren doğuya doğru genişleme sürecidir.
NATO’nun genişlemesi, İttifaka üyelik için aday olan ülkelerin bu yolda kendi içlerinde başlattıkları reform süreçleri açısından da olumlu sonuçlar doğurmuştur. Bu arada NATO üyelerinin ve özellikle ABD’nin aday ülkeler üzerindeki nüfuzlarını artırması da kolaylaşmıştır. 1994 yılında başlatılan NATO’nun Barış için Ortaklık politikası, Doğu Avrupa ülkelerinin Avrupa Birliğine ve NATO’ya entegrasyonuna katkı sağlamış, bu ülkeleri 1990’lı yıllarda Ruslardan uzaklaştırıcı bir rol oynamıştır.
NATO Genişleme Sürecinin Kurbanları: Gürcistan ve Ukrayna
Böylece, genişleme NATO’nun bölgesel bir örgütten küresel bir örgüte dönüşüm sürecini de hızlandırmıştır. Üyelik yolculuğuna kendi rızalarıyla dahil olan Eski Varşova Paktı üyesi Doğu Avrupa ülkeleri, kendi askeri yapılarını NATO’nun standartları ile uyumlu hale getirmeye başlamışlardır. Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme perspektifi, bölge ülkelerinin kendi reform süreçlerinin sürdürülmesi açısından önemli bir teşvik unsuru olmaya devam etmiştir.
NATO’yla bu ülkelerin askeri ve siyasi zemindeki temasları, NATO’nun Balkanlarda ve Doğu Avrupa’da etki alanını artırmış, bu bölgelerdeki ülkelerin arasındaki çatışma riskinin azaltılmasına katkı sağlamıştır. Öte yandan genişleme süreci, özellikle Ukrayna, Baltık ülkeleri, Finlandiya, İsveç, Moldova, Belarus ve Gürcistan gibi ülkelerin Rusya Federasyonu ile çatışma risklerini artırmıştır. Bu yönüyle NATO genişlemesi Balkanlara istikrar getirirken, Doğu Avrupa’nın istikrarsızlığına ve bu ülkelerin Rus tehdidiyle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur.
Rusya yeterince güçlenmeden önce, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan, Slovakya, Bulgaristan, Romanya ve Baltık ülkeleri, bazı Balkan ülkeleriyle birlikte, NATO’ya erkenden üye olmayı başarmışlardır.
2008 yılının Nisan ayında Bükreş’te sergilenen NATO kararlılığına rağmen, Bu yolda ilerleyen Gürcistan ve Ukrayna’nın üyelik süreci, NATO ile Rusya arasında sorun olmuştur. Önce Gürcistan, sonrasında Ukrayna; Rusların bu ülkelere düzenlediği askeri operasyonların neticesinde, üyelik süreçlerini askıya almak zorunda kalmışlardır.
Ukrayna için daha da kötü olanı, Kırım yarımadası ile yetinmeyen Putin’in 24 Şubat 2022 itibariyle tüm Ukrayna’yı Rus topraklarının bir parçası yapmak için Ukrayna topraklarına dört koldan girmesi olmuştur.
Savaş Devam Ediyor:
Biden; NATO'nun Afganistan'dan çekilmesi sürecinde sergilediği acemiliği unutturacak şekilde, Ukraynalıların Rus Ordusuna karşı direnişini desteklemek için İttifak devlet ve hükümet başkanlarını, güçlü bir liderlik etrafında birleştirmeyi başarmıştır.
24 Mart 2022 Perşembe günü, savaşın başlamasından bir ay sonra Brüksel’de bir araya gelen NATO üyesi 30 ülkenin liderleri, bu krizde ve öncesinde yüksek bir performans sergileyen ve İttifak dayanışmasının öne çıkan yüzü olan 63 yaşındaki NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in görev süresini 2 yıl daha uzatmışlardır.
Zirve sonuçlarına yönelik basın toplantısında konuşan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg; “Çatışmanın NATO ve Rusya arasında topyekûn bir savaşa dönüşmemesi gerekiyor. Bu sebeple NATO müttefikleri Ukrayna’ya asker gönderilmemesi konusunda bir kez daha anlaşmışlardır” ifadelerini kullanmıştır. Evet, ‘No Action Talking Only’ yakıştırmasını doğrularcasına, bu cümle, NATO’nun Rusya-Ukrayna Savaşına yönelik ana felsefesi olmuştur.
Bununla birlikte NATO liderleri, Ukrayna’ya daha fazla destek yapılması konusundaki anlayış birliğini korumuşlardır. Ukraynalıların Ruslara karşı meşru müdafaa hakkının arkasında olduklarını ifade eden müttefikler, özellikle savunma desteğini arttıracak tedbirler almaya karar vermişlerdir. Bu kapsamda, Ukraynalılara daha fazla tanksavar, hava savunma sistemleri ve dron yardımında bulunulması öngörülmüştür. Zira bu türden askeri yardımların, halihazırda düzenli ordu savaşı yerine gayri nizami harp ve şehir savaşları ile Rus ordusunu durdurmaya çalışan Ukraynalı direnişçilere sahada büyük fayda sağladığı görülmüştür. Bu arada Ukraynalılara, örtülü istihbarat, keşif ve gözetleme desteği özellikle ABD ve İngiltere tarafından verilmeye devam edilecektir.
NATO, Rusya’nın Putin’in açıklamalarına yansıyan nükleer, biyolojik, kimyasal silahları kullanma ihtimalini dikkate alarak, Ukrayna’ya bu tür tehditlere karşı kullanmak üzere birtakım savunma ekipmanları vermeyi de planlamıştır.
NATO, Ukrayna sınırlarının dışına bu savaşın taşmamasını istiyor
NATO üyeleri; Ukrayna’ya yapılan yardımların artırılması, bu ülkedeki direnişin başarılı olması için kuvvet desteği hariç her türlü desteğin yapılmasını zirve toplantısı ile karar verdiklerini açıklamışlardır.
Biden; zirve sonrasında yaptığı açıklamada, Putin’i durduracak ve Rusların işgalden vazgeçmelerini sağlayacak, kısaca Ruslara ‘acı verecek’ yaptırımlara devam edeceklerini açıklamıştır. Yaptırımların caydırıcılık için değil özellikle acı vermek, Rusların sıkıntı yaşamalarını ve nihayetinde Ukrayna işgalinden vazgeçmelerini sağlamak için yapıldığını vurgulamıştır.
Hem Biden hem Stoltenberg, NATO üyelerinden gelen kararlı yardım duruşundan teşekkür etmişlerdir. İki lider de çatışmanın Ukrayna’nın sınırlarını taşmaması gerektiğinin özellikle altını çizmiştir. Bunun olması halinde, bunun tüm dünya için tehlikeli ve yıkıcı olacağını ifade etmişlerdir.
Biden özellikle NATO üyelerinin birlikte hareket etmesinden, bütünleşmesinden, bir ve beraber olmasından (unified) memnun olduğunu ve bu birliktelikten güç aldığını söylemiş, bu şekilde devam edilmesinin, Putin’in tüm hesaplarını bozacağına olan inancını belirtmiştir.
NATO’nun Ukrayna Stratejisi:
NATO üyeleri, süratle ve birlik içinde ortak bir strateji etrafında bir araya gelerek bu zorluğun üstesinden gelme yönünde kararlı bir duruş ve tutarlı bir strateji sergilemişlerdir. Stratejinin üç bacağı:
- Ukraynalıları desteklemek,
- Doğu Avrupa’da NATO varlığını artırmak
- Asya-Pasifik ülkelerini de NATO’nun yanına çekmek, olarak açıklanmıştır.
Ukraynalıları Desteklemek:
NATO ülkeleri, kendi ordularının savaşa doğrudan katılım opsiyonunu gündemlerine almamışlardır. Rus saldırganlığını engelleme çabalarında Ukrayna’ya mümkün olduğunca fazla destek sağlama taahhüdünde bulunmuşlardır. NATO şimdi bu konuda zamana karşı yarışmayı gerekli görmüştür. Ukrayna’ya hayati önem taşıyan anti-zırh ve hava savunma silahlarını tükenmeden bir önce ikmal etmek, NATO ülkelerini önceliği haline gelmiştir.
Bu çerçevede, ülkelerin ayrı ayrı yaptığı yardımlar, genel olarak bakıldığında bu stratejiye uygun gerçekleştiriliyor ve bir merkezden yönetiliyormuş algısını veriyor.
Ukrayna üzerinde uçuşa yasak bölge ilan etme opsiyonuna, İttifak üyeleri sıcak bakmamışlardır. Uçuşa yasak bölge uygulamasının, Rusya, Belarus ve Ukrayna'daki Rus hava savunma sistemlerine NATO kuvvetlerinin saldırması gerekeceğini dikkate alan müttefikler, bunun NATO ile Rusya arasında tam teşekküllü bir savaşı başlatacağını değerlendirmişler ve Zelenksky’nin beklentilerine rağmen, bu yönde bir karar almaktan kaçınmışlardır.
Doğu Avrupa’da NATO Varlığını ve Caydırıcılığını Artırmak:
İkincisi, özellikle Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya ile sınırları olan NATO'nun en fazla tehdide veya tehdit algısına maruz kalan üye devletlerinin güvencesini güçlendirmeye NATO’nun önem vermesi gerektiği konusunda üye ülkeler anlaşmıştır. Polonya, Baltık Cumhuriyetleri ve Romanya'da askerî açıdan 2014 sonrası konuşlandırmalardan çok daha güçlü olan ve çok daha iddialı bir zaman ölçeğinde konuşlandırılan NATO kuvvetleri yerlerini almaya başlamışlardır.
Kanaatimce, Ukrayna’daki savaşın sonu nasıl biterse bitsin, NATO Ruslara karşı Soğuk Savaş kuvvet konuşuna geçmeye hazırlanıyor. NATO Başkomutanı SACEUR, Rusya’ya yakın bölgelerdeki istihbaratın toplanmasından, ikaz ve ihbar sistemini işletmekten, hava savunma ve erken ihbar kontrol uçaklarını, silahsız insansız hava araçlarını görevlendirmekten, hava polisliği görevlerini daha esnek kullanmaktan sorumlu olan bir yetki ile görev yapmaya hazırlanıyor. Ülkelerin de bunu destekleyeceği değerlendiriliyor.
NATO, Ruslar Çekmese de Rusya’ya Demir Perde’yi Kendisi Çekiyor
Ukrayna, savaş sonrasında bağımsız bir devlet olarak kalabilirse, şüphesiz 24 Şubat öncesine göre daha güçlü ve kendisine özgüveni yüksek bir devlet olarak Avrupa sahnesindeki yerini alacaktır. Ulus bilinci yükselecek Ukraynalılar, ulus inşa sürecini bu savaş sonunda tamamlamış olacaklardır. Bu noktadan sonra NATO üyesi olmak ve AB’nin bir parçası olmak, kesinlikle Ukraynalıların en doğal hakkı olacaktır. Bunun olması halinde, Moldova ve Belarus’un da Ukraynalıları takip etmesinin önünde hiçbir engel kalmayacaktır.
Finlandiya ve İsveç, savaşın gidişatına göre, NATO’nun parçası olabileceklerdir. Özellikle Finlandiya’da NATO üyeliğine sıcak bakanların sayısı, her geçen gün artmaya devam ediyor. Fin reelpolitik değerlendirmeleri, ibreyi NATO’ya döndürür mü bilinmez ancak Finler, 1939’u tekrar yaşamamak için kararlılar ve bir daha Rus işgaline maruz kalmak istemiyorlar.
Asya-Pasifik Ülkelerini NATO’nun Yanına Çekmek:
NATO ve AB ülkeleri, yanlarına Asya-Pasifik ülkelerini de alarak, Rus ekonomisine mümkün olduğunca fazla zarar vermeyi amaçlayan büyük bir yaptırım programı uygulamak konusunda anlayış birliğine varmışlardır. ABD liderliğinin ana hedefi kağıt üzerinde hedef olarak kabul edilmiştir.
NATO ve AB içinde sağlanan birliktelik ve yakın çalışma şekli, şimdi Asya-Pasifik ile bütünleştirilmek ve küresel hale getirilmek isteniyor. Bu yaptırımların amacı iki yönlü olarak tasarlanmıştır. Birincisi, Rusya’nın saldırganlığının bedelini ödemesini sağlamaktır. İkincisi, Rusya’nın Ukrayna’da uzun bir çatışmayı sürdürmesini zorlaştırmak ve bu arada Ukraynalıların uzun bir çatışmaya direnmesini sağlamak olarak belirlenmiştir.
Zirvenin ve bu zirveye katılan diğer AB liderlerinin birincil amacı, bu stratejiyi gerçekleştirmeleri için NATO ve AB haricindeki diğer devletler üzerindeki baskıyı sürdürmek ve yaptırımların bir parçası olmalarını sağlamak olarak belirlenmiştir. Bu savaşın uzun süreli olacağı, arada duraklamalar olsa da uzun süreli bir yıpratma savaşının sahada gerçekleşeceği hesaplanıyor. Bu nedenle, saha dışında Rusları yıpratacak yaptırımlarla, Ukraynalıların sahada daha az yıpranmalarını sağlama stratejisi esas alınıyor.
Sonuç:
Zirve sonunda NATO’nun ortaya koyduğu ve iman tazelediği bu stratejiyi bozabilecek en büyük faktör, Rusların nükleer silahları sahaya sürmesi olacaktır. Gerçekten Üçüncü Dünya Savaşı’na giden nazik bir dönemden dünya geçiyor.