Savaş ve Barış
Tarihimizde birçok örneğini bulabiliriz, bir devlete karşı savaş açtıysak, mutlaka arkamızdan diğerleri vurmasınlar diye diğer bir cephedeki ülke ile barış anlaşmaları imzalanmıştır. Hatta böyle anlaşmalar henüz bir başka devlete savaş açmadan imzalanmıştır ki, gücümüzü bilen devletler uygun şartlara razı olabilsinler. Aslında bu niye yapılmıştır? Çünkü aslında gücümüz hepsine yetmez de onun için.
Tarihimizde birçok örneğini bulabiliriz, bir devlete karşı savaş açtıysak, mutlaka arkamızdan diğerleri vurmasınlar diye diğer bir cephedeki ülke ile barış anlaşmaları imzalanmıştır. Hatta böyle anlaşmalar henüz bir başka devlete savaş açmadan imzalanmıştır ki, gücümüzü bilen devletler uygun şartlara razı olabilsinler.
Aslında bu niye yapılmıştır?
Çünkü aslında gücümüz hepsine yetmez de onun için.
Mecburen birine odaklandığınızda, diğerlerine sizinle iyiyiz değil mi diyerek anlaşma yapmak gereklidir.
Halbuki düne kadar belki de o cephede, bugün barış yapılan devletle birbirimizi yiyorduk, savaş halindeydik.
Ama bugün barış anlaşması imzalıyoruz.
Barış yaptık diye tabii ki o cepheyi boş bırakmıyoruz, ama sadece gözlemci kuvvetlerle böyle arka cepheleri idare edebilme şansı yakalıyorsun anlaşma yaptığında.
Bu nasıl iş arkadaş?
Düşmanla barış anlaşması imzalanır mı?
Kim bilir ne tavizler vermek zorunda kalırsınız eğer siz anlaşmak isterseniz.
Ama diyelim ki böyle bir anlaşmayı imzalayabildik ve artık o devletle sulh içindeyiz.
O devlete kim ne diyebilir ki?
Niye sulh yaptın diyen olabilir mi?
Söz eden olur tabii ki. Ama unutmayın, eğer sulh anlaşması imzalanmışsa iki taraf da duruma razı demektir.
Şimdi böyle bir durumda bugün savaş yapılan diğer devlet bizimle barış yapmış olan devlete sen niye saldırmıyorsun diye onu suçlasa olur mu böyle bir şey?
Mantıklı mı bu suçlaması?
Evet, İngilizler gibi fitne fesat işlerinde gayet iyi olan devletler, karşılıklı savaşta oldukları devletlerin çevrelerindeki diğer sulh içindeki ülkelerle başka türlü ilişkiler içine girip, onları da kendisinden yana savaşa dahil etmeyi bilmişlerdir.
Bu İngilizler için eski bir savaş taktiğidir.
Cepheyi genişlet ki, düşmanın gücü dağılsın.
Hatta bunu yapıyorlar diye İngilizleri yerecek de değilim.
Savaş hali sonuçta, evet, alçakça, ama karşındakini yenmek için türlü türlü oyunlar yapabilirsin savaşta.
Gerekiyorsa düşmanının düşmanları ile dostluk bile kurarsın.
Düşmanının dostunu ise düşmanının düşmanı yapmak için elinden geleni yaparsın.
Konu savaş olduğunda, Bizans oyunlarının öylesi böylesi, ya da azı çoğu olmaz.
Belki düşmanlık yapsın diye dost devletler içerisinde hainlik yapmaya meyilli kimler varsa onları desteklersin.
Onlara yardım edersin ki, maksat hasıl olsun.
Gerisinin önemi yoktur!
Bu son dediğim yöntem sadece devletler arasında değil, belki de savaşta olduğun devlette kaleyi içeriden fethetmek için o devlet mensupları arasında menfaat peşinde olanlar varsa, onlar için de geçerli bir yöntemdir.
Dediğim gibi bunlar savaş durumunda yapabileceklerin.
Truva atı hikayesini yazmıştım daha önce.
Eskiler safmış tabii, tahta atın içindeki düşmanı fark etmemişler.
Ama bugün de Truva atları yok mu?
Şimdi taktikler eskiye nazaran çok gelişti. Kim Truva atı, kim değil, tespit etmek o kadar da kolay değil artık.
Savaşlarda Truva atı kullanmak da geçerli bir savaş taktiği.
Evet, birçoğu adil değil bu yöntemlerin. Ama insanoğlu savaşlarda karşısındakini yenmek için bin türlü yöntem kullanmış, bin türlü yöntem geliştirmiş.
Nasıl diyorlar, gemisini yürüten kaptan derler ya, aynen öyle.
Yeter ki gemi limana kadar batmadan ulaşabilsin.
Biz Türklerin de daha ateşli silahlar bulunmadığı zamanlardan kalma düşmanı kandırmak için kendilerince savaş taktikleri varmış.
Ortadan saldıran grubun, geriye çekilip, düşmanı kanatlardan sarmak bildiğiniz gibi eski bir Türk taktiği.
Ancak, tüm bu dediklerim savaşlar için geçerli.
Savaşların bile kendince geçerli hukuku var.
*
Seçimlere şunun şurasında bir aydan daha kısa bir süre kaldı.
İktidar beklendiği gibi türlü türlü yöntem deniyor muhalefeti seçimlerde yenmek için. Kâh ona yükleniyor, kâh buna.
Tabii daha lafa başlamadan söylemeliyim, iktidar - muhalefet çatışması bir savaş değil.
O yüzden tarafların birbirine düşmanca davranışlarını sadece ben değil, hiç kimse kabul etmemeli! Bunu baştan söylemiş olayım.
Tutturmuşlar niye şu ittifak cumhurbaşkanı adayı çıkarmadı diye.
Aday göstermedi, öyleyse millet ittifakı ile onlar birlikte hareket ediyorlar diyorlar.
Masanın altında şu parti de var, altılı değil, yedili masa bu diye bin türlü laf söylüyorlardı düne kadar. Halen daha bu görüşten vaz geçmiş değiller. İktidar muhalefete kendince çamur atıp duruyor işte.
Halen daha Amerika'daki seçimler öncesinden kalma lafları su yüzüne çıkarmaya çalışanlar var. Bu sayede iktidar kendisine bir paye çıkarma derdinde.
Neymiş efendim, mesela Amerikan başkanı Joe Biden muhalefeti destekleriz demiş zamanında.
Demişse demiş, o onun fikri, demek ki o da iktidardan bazı konularda rahatsızmış.
Onun bu rahatsızlığı ne güzel işte, demek ki Amerika rahatsız oluyorsa iktidar doğru yolda ilerliyor demektir diye anlaşılmasın sakın.
İktidar yeterince zararlı oldu bu ülkeye.
Muhalefet açısından Amerika öyle düşünüyormuş, ya da böyle düşünüyormuş bir anlamı yok.
Bunu nasıl anlatırım bilmiyorum.
Evde fare var diye evin içine zehirli yılan salar mısınız? Güya fareyi yakalayıp yiyecek, siz de fareden kurtulacaksınız, öyle mi?
Eve zehirli yılan salınır mı hiç, seni de sokar!
İşte biraz buna benzeyen bir durum bu dediğim.
İktidarın kendisine zararı olduğunu düşünüyor olabilir Joe Biden, ya da genel olarak iktidardan bir rahatsızlık duyuyor olabilir Amerikan yönetimi.
Onlar rahatsız diye aman ne güzel, demek ki iktidar doğru şeyler yapıyor diyemeyiz ki!
Üstelik Joe Biden öyle dedi diye bunda muhalefetin bir suçu da yok. Konu sadece bugünün Amerika başkanını ilgilendirir.
Muhalefet eğer iktidardan rahatsızsanız gelin bizi destekleyin mi demiş ki, bir sorumluluk hissetsin?
Biden öyle düşünüyorsa ne yapalım yani, demişse demiş!
Ama hayır, iktidar yanlıları yüklendikçe yükleniyorlar. Hemen muhalefete, bakın bunlara Joe Biden yardım edecekti diyerek güya bugün de muhalefeti zor durumda bırakacaklar.
Tüm bunlar siyaset işleri işte, o koltuk bırakılmak istenmiyor ya, o yüzden her türlü istismar mübah!
Ancak siyaset için bu yapılanlar da normal geliyor bana.
Yine de taktikler bazen oldukça abartılı oluyor, iç savaşta değiliz arkadaş, biraz yavaş olun diyesim geliyor birçok defasında.
Önemli olan siz bu siyasetçilerin kendi aralarındaki tartışmalara alet olacak mısınız, yoksa bir adım geriye çekilip, resmi biraz daha geniş açıdan mı inceleyeceksiniz?
Resim nasıl görünüyor ki uzaktan diyebilirsiniz.
Bence çok iyi değil durumumuz.
Öncelikle ekonomik açıdan yapılmaması gereken bir sürü şey yapıldı bu ülkede. Halen daha devam ediliyor.
Döviz kurları bile artık neredeyse zıvanadan çıkmak üzere.
Artık iki ayrı döviz kuru oluştu. Serbest piyasada başka kur, bankalarda başka kur uygulanır oldu.
Adeta arı kovanına çomak sokuldu.
Neydi gerçek sebebi ekonominin böyle bastırılmasının, halen daha anlayabilmiş değilim.
O halka, biraz da halkın diliyle anlatılmaya çalışılan faiz yasak, nas kardeşim söylemi var ya, ya da faiz sebep, enflasyon sonuç, o yüzden faizi düşürüyoruz gibi zırva açıklamalar var ya, işte o size söylenen şeyler de gerçek sebep değil. Onlar sadece söylenenler.
Bu uygulanan yönteme başvurulmasının gerçek sebebini ben halen daha anlayamadım.
Kısacası beklendiği gibi bu yapılanlar sayesinde ekonomi darmadağın oldu.
Ekonominin durumu çok kötü.
Uzaktan görünen bu!
Peki başka?
Doğal olarak gelin dış politikaya bir göz atalım derim ben.
Dış politikada durum sizce nasıl?
Suriye'ye girdik ya, üç tane operasyon yaptı devletimiz. Irak'ta operasyon da yapıyoruz, bütün dünya İHA'ları SİHA'ları konuşuyor, Azerbaycan, Ukrayna! Şarkı bile yaptılar uğruna Bayraktar'ın.
Korkuyorlar bizden, bizi kıskanıyorlar abi!
Siz de bu kafada mısınız?
Ben hiç böyle düşünmüyorum.
Uluslararası camiada artık güvenilmez bir devlet olduğumuz düşünülüyor.
Komşularımızla ilişkilerimiz hiç istenilen seviyede değil.
Gerçi son zamanlarda iktidar yanlıştan dönme yolunda epey bir girişimde bulunmuş gibi görünüyor.
Sizce bunu niye yapıyor?
Korkuyorlar ya bizden kimilerinin dediği gibi, korkuyorlarsa niye taviz versin ki iktidar?
Höt dedi mi olur biter.
İki SİHA yollarız üzerine itiraz edenin, olur biter.
Niye yapmıyor iktidar bu dediklerimi?
Sisi'sinden çeşitli emirlere, İsrail'le bile belli bir ilişki düzelmesi yapılabilmiş durumda iktidar tarafından.
Zaten Suudi Arabistan ile şu Cemal Kaşıkçı olayını kapatıyoruz dendiğinden beri eh işte, ilişkiler belli bir seviyede Suudilerle de düzelmiş görünüyor.
En azından bir sürü inşaat işi açıldı Suudi Arabistan'da.
Libya'da ilk günlerdeki gibi etkin olunmasa da, orada da belli bir sakinlik var diyebilirim.
Doğal olarak Türkiye ben petrolünüze falan karışmıyorum, kim çıkarırsa çıkarsın Libya petrolünü dediğinden beri Avrupa da bu konuda üzerimizdeki baskısını azaltmış görünüyor bence.
Libya'nın petrolünü biz çıkaracaktık değil mi?
Oradan petrol çıkartıp kendi malımızmış gibi satacaktık dünyaya ve zengin olacaktık.
Bilgisi olan var mı? Ne oldu o petrol işleri? Belki de sessiz sedasız çıkarmaya başlamışızdır Libya petrolünü?
Gelelim Rusya cephesine, Rusya Türkler direk kendilerinden yana tavır almadı diye bize küsmüş falan değil.
Zaten Amerika'nın ya da Avrupalı kimi ülkelerin uyguluyoruz dedikleri yaptırımların da çoğu için çoktan hülle yöntemleri geliştirildi buralarda. Artık Cafe House yok, aynı dizayn ve mobilya ile başka bir isimde aynı yerlerinde başka bir kafe var.
Hemen hemen tüm Avrupalı ve Amerikalı markalar için bu dediğim geçerli. Hemen hepsi Rusya'ya özel yeni isimleriyle çalışmaya devam ediyorlar.
Aynı McDonald's gibi hamburger yapan hamburgerci bile açıldı eski McDonald's yerine.
Gerçi McDonald's tümden çıktı galiba pazardan. Bir tek de o çıktı galiba.
Rusya Avrupa'ya da bir şey demiyor anlayacağınız.
Amerika'ya bile bence bir şey demiyor.
Ukrayna'da ise, aynı piton yılanın yaptığı gibi, şu anda alınan yerler midede hazmedilmeye çalışılıyor. Bir yandan da Çin ile anlaşılmaya çalışılıyor.
Çin silah desteği vermeye ikna edilebilirse daha teknolojik silahlar kullanılmaya başlanır. Olmazsa yine kol kuvvetine devam. Askere alınacak epey bir genç var doğu şehirlerde nasıl olsa.
Bize ise Rusya bizden ona direk bir tehdit olmadıkça bir itirazı yok gerçekten. Çünkü öyle ya da böyle biz bir NATO ülkesiyiz. Türkiye'nin tarafsız görüntüsünü tercih ediyor diyebilirim.
Eh, tahılından diğer ticari ilişkilerde de Türkiye bir çıkış yolu oluyor kendisine aslında.
Birçok yurtdışı uçuş Türkiye üzerinden yapılıyor. Domatesi biberi portakalı limonu da geliyor Türkiye'den.
Yazları Akdeniz kıyılarımız da Ruslara açık.
Daha ne istesin.
Ama dikkatli davranıyor bir yandan da, çünkü biliyor iktidarın her an neler yapabileceğini.
Türkiye'ye, aslında iktidara demem gerekiyor ne kadar güvenip ne kadar güvenemeyeceğini Rusya çok iyi biliyor.
Bu anlamda iktidar Rusya'nın tercihi midir?
Olabilir. Muhalefet ile ne gibi bir ilişki içine girdiler inanın bilmiyorum. Büyükelçileri muhalefet ile görüştü diye biliyorum.
Ancak muhalefet Rusya'ya iktidardan daha mesafeli duruyor, orası bir gerçek.
En azından sayın Kılıçdaroğlu Amerika'ya gitti, ama bir de Rusya'ya gidiyorum demedi.
Suriye konusunda da Rusya bana gelmeyin diyor artık zaten. Kendiniz aranızda halledin sorunlarınızı diyor.
Daha önce de yazmıştım Rusya'nın Suriye politikasını.
Rusya Suriye'den alacağını aldı. Daha fazla uğraşmak istemiyor Suriye ile bana kalırsa.
Zaten Ukrayna savaşı da haddinden fazla uzadı ve Rusya için bu hiç de iyi bir şey değil.
O yüzden Suriye konusunda en son yazı yazdığımdan beri o günden bugüne bir şey değişmiş gibi durmuyor.
İktidarın Rusya ve Ukrayna konusunda dış politikası doğru mu peki?
Görünen kadarıyla bence doğru. İşlerin görünmeyen boyutları varsa, orasını bilemem.
İktidar güven vermiyor, ama en azından şu aralar ilişkiler stabil diyebilirim.
Avrupa, NATO, özelinde İsveç ve Finlandiya ile ilişkiler peki?
Finlandiya zaten yırttı. Meclisten geçti mi onayı, ben takip edemedim, ama Türkiye Finlandiya için ön onayını verdi.
Finlandiya şimdi kendi düşünsün Rusya ile ilişkilerini.
Finlandiya'nın ekonomik olarak Finlandiya olmasının sebebidir Ruslar.
Rusya'nın dış dünyaya en kapalı olduğu zamanlarda bile, yani Sovyet Rusya zamanında bile, Rusya'da Fin malları satılıyormuş. Ben buraya ilk geldiğimde hayret içinde kalmıştım.
Her ikisi de kuzeyin, yani soğuk iklimlerin kültürü.
Finlandiya'nın dünyanın diğer ülkeleri ile, ya da Avrupa ile ilişkileri ne düzeyde bilmiyorum. Ancak artık bu gelişmelerden sonra Ruslarla ilişkilerinin bozulacağını sanıyorum. Bu durum ekonomisini nasıl etkiler, bekleyip göreceğiz hep birlikte.
İsveç ise halen daha bekliyor biliyorsunuz.
Bazen at pazarlığını da beceremiyor diyesim geliyor bu iktidar için, ama her şey dönüyor dolaşıyor ekonomik özgürlüğe bağlanıyor işte.
Ekonomik olarak zayıf olduğunda şöyle ağız tadıyla pazarlık da yaptırmıyorlar dış güçler.
O yüzden başka bir şey de diyemiyorum.
Bir yandan F-16 pazarlığı, bir yandan İsveç'e ültimatomlar. Henüz bu konu bir neticeye varmış durumda değil anlayacağınız.
Zaten İsveç açısından Ruslara karşı coğrafi konumu da Finlandiya'ya nazaran daha avantajlı.
Ruslarla aralarında direk kara bağlantısı yok.
Baltık denizinden deniz komşuluğu ise, nasıl diyeyim, çok soğuk sular o sular.
Füzeler diyorsanız Finlandiya'ya hava savunma sistemi kurulu değilse bile yakın zamanda kurulacaktır.
O yüzden bence gerekiyorsa İsveç bir süre daha bekleyebilir NATO'ya dahil olmak konusunda.
Son bir konu dış politikada: Dışarıdan bakıldığında bu seçimler için dış devletler iktidardan mı yana olurlar, yoksa muhalefetten mi yana?
Bence şu anda herkes gelişmeleri izleme modunda.
Kimsenin kimseden yana olmasını ben buradan gözlemlemiyorum. Herkes ne olacak bakalım diye merak içinde bekliyor gibi geliyor bana.
Resme daha geniş açıdan bakalım derken epey bir geniş açı oldu dış politika konusu, daha yazılacak çok şey var aslında, ama yazı uzadı gitti.
Kıbrıs konusu bile apayrı bir yazı dizisi gerektirir.
Dış politikada başarı diyorsanız, dengeler bir yanda, ama ben dış politikanın ülkeye ekonomik açıdan da faydalı olanını seviyorum.
Akdeniz'de Güney Kıbrıs'ın etrafında herkes çatır çatır doğal gaz çıkarmaya başladı.
Biz ise bir süre hot höt dedik, ama nedense araştırmalara aniden son verdik.
Koskoca gemiler limanlarda demirli bekliyorlar şimdi.
Karadeniz'de gaz bulduk ama!
Haklısınız, gurur duyuyoruz gaz bulabildik diye.
Biraz pahalıya patlıyor galiba, ama en azından evet, bizim kendi gazımız. İnşallah ülkeye hayırlı olur.
Ancak yeterli mi bu yapılanlar?
Tabii ki yetmez.
Daha iyi ilişkiler geliştirilmeli dış dünya ile.
Ticarete önem verilmeli.
Kendine değil, vatandaşın yararına, çevremizdeki ülkelerle ticaret yapılabilsin diye ne gerekiyorsa yapılmalı. Başka türlü ekonomik özgürlüğün elde edilmesi mümkün değil.
Kısacası daha çok konu var değinilmesi gereken, ama yazı yeterinden uzun oldu.
İktidar ya da muhalefet! Hangisi peki?
Muhalefetin bir araya getirici dili hoş tabii ki. İktidarı çoğu zaman kutuplaştırıcı, üstten tonlu söylemleri yüzünden ben kendimce çok eleştiriyorum.
Yaptığı yanlışlar da Türkiye'yi neredeyse batırdı diyebilirim. Muhalefet için bile işin içinden çıkmak kolay olmayacak.
Bu arada muhalefetin eski Ak Parti küskünleri ile bir araya gelmiş olmasını hem iktidar tarafı hem de CHP kanadından eleştiren çok kişi var.
Yazının başında da yazdım, bu bir savaş değil. Hepimiz bu ülkenin vatandaşlarıyız.
Zamanında hata yapmış olanların öz eleştiri yapmalarını ve en azından bir özür dilemelerini ben tercih ederim.
Umarım şu seçimi muhalefet kazanır da, artık kim özür dileyecekse diler, kim yaptıklarının cezasını çekecekse bir şekilde çeker ve biz hep birlikte ülkece yolumuza devam ederiz.
Çünkü yapılacak gerçekten çok iş var.
Tüm yapılması gerekenler ise zaman isteyen şeyler.
Çağımızda en değerli şey zaman sanırım. Azıcık şaştı mı vaktiniz, ardından olacakları toparlamak bazen o kadar da kolay olmayabiliyor.
Doğru seçim yapın! Sizin için en doğrusu neyse ona oy verin!
Bence en doğrusunu siz zaten biliyorsunuz.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla