Uluslararası Sistemde Kutuplaşmaların Artması
Avrupa'nın en büyük handikabı enerji kaynaklarının yetersizliği. Amerika'da bu sorun yok, hatta son zamanlarda Amerika enerji ihracı yapan ülkeler sıralamasında yukarılara tırmanışta. Yine de Amerika enerji kaynaklarının kendi kontrolünde olması için hepimizin bildiği gibi elini kolunu her yere uzatmaktan geri durmuyor.
Batı medeniyetinin diğer ülkelerden farkı nedir?
Orta çağ karanlığındaki Avrupa özellikle kilisenin devlet yönetimindeki etkisini azalttıkça ya da üzerinden attıkça Rönesans rüzgârları ve sanayi devrimleri ile teknolojik gelişmeleri de arkasına alıp bugün artık dünyanın çekim merkezi olmuş durumda.
Bugün biz adına batı medeniyeti diyoruz, ama aslında bu medeniyetlerin kendi kaynakları tarih boyunca yetersiz olmuş. Kendi aralarındaki onca savaş ve ardından gelen sulh, kaynakların yetersizliğinin de etkisiyle coğrafi keşifler döneminin ardından çözümü tüm dünya kaynaklarının sömürüsünün önünü açmış. Neticede misyonerler vasıtasıyla Hristiyanlığın yayılması ve sömürgecilik öncelikli hedef olmuş. Din yayılmacılığının etkileri kalsa da sömürge dönemi günümüzde görünüşte bitmiş görünüyor. Ancak emperyal hevesler hiç bitmedi, bu gidişle de bitmeyecek.
Evet, bugün halen daha yeterince gelişmemiş ülkelerden batıya müthiş bir göç baskısı var. Adeta ışığa uçan kelebekler gibi özellikle Afrika ve Ortadoğu'dan, hatta Orta Asya'dan gelen göç dalgaları Avrupa'yı kurulmuş olan yüce medeniyetin kodlarında değişikliğe ve gerek insan hakları gerekse devletler arası hukuk konularında ikircikli bir tutum almaya zorluyor.
Gerçi bu durum itinayla seçtikleri ucuz iş gücü olarak bazı durumlarda Avrupa'nın işine de gelmiyor değil. Evinde rahat rahat oturup, özellikle zor ve pis işleri yapmak istemeyen Avrupalılar bu işleri yapmaya hevesliler oldukça durumdan sanki biraz da memnun görünüyorlar.
Batı medeniyeti derken tabii sadece Avrupa'dan bahsetmiyoruz. Okyanus ötesinde zamanında İngiltere'nin krallık baskısına tahammül etmek istemeyen ya da maceracı ruhlu olan insanların şunun şurasında 250 yıldan daha az bir süre önce (4 Temmuz 1776) kurdukları Amerika Birleşik Devletleri'ni de batı medeniyeti olarak kabul etmek zorundayız. ABD coğrafi avantajı ile Afrika ve Ortadoğu göçlerinden o kadar etkilenmese de özellikle Meksika sınırında benzer problemle karşı karşıya kalıyor. Özellikle orta Amerika'nın fakir ülkelerinden, bu ülkelerdeki baskıcı rejimlerin de etkisiyle epey bir göç alıyor. Zaten bir istila ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri'nin bu göçlerden rahatsız olması aslında çok ironik.
ABD’nin Farkı, Avrupa’nın Handikabı:
Avrupa'nın en büyük handikabı enerji kaynaklarının yetersizliği. Amerika'da bu sorun yok, hatta son zamanlarda Amerika enerji ihracı yapan ülkeler sıralamasında yukarılara tırmanışta. Yine de Amerika enerji kaynaklarının kendi kontrolünde olması için hepimizin bildiği gibi elini kolunu her yere uzatmaktan geri durmuyor.
Enerji bir yana hem Amerika için hem de Avrupa için en az enerji kadar önemli bir sorun daha var. O da pazar problemi. Gücünü özellikle ürettiği yüksek teknoloji ürünlerinin dünyaya yüksek bedellerle pazarlanmasından alan Batı medeniyetleri bugün artık bu gücü, teknolojisini zamanında bazen teknolojik hırsızlıkla, bazen de geriye mühendislikle, kopyalamayla geliştirmiş olan özellikle başı çeken Çin Halk Cumhuriyeti gibi Asya ve uzak doğu ülkelerine kaptırmak üzere. Bu durum şimdilik iki dev Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında ekonomik savaşlara yol açıyor, ama ileride sıcak savaşlara da sebep olmamasının hiçbir garantisi yok.
Rusya’nın Durumu:
Rusya ise teknolojik açıdan kendi başına o kadar gelişmiş olmasa da özellikle elinde olan nükleer teknolojisi ile halen daha askerî açıdan büyük bir tehdit. Uzun yıllardır "Rusafobi" Avrupa için kültürel açıdan Rusların Avrupa'dan çok farkları olmasa da büyük bir korku yaratıyor. Bu korkunun beslediği karşı reaksiyon bir yandan da eski zamanlardan kalma güdülerle Rusya'daki zengin yeraltı kaynaklarının sömürülmesi arzusunu kabartıyor ve emperyal hevesler bu kadar büyük toprakların parçalanması ve sömürülmesi için Rusya'yı ana hedefe koyuyor.
İşte budur bugünkü Ukrayna savaşının asıl sebebi. Rusya sinsi planlar ile savaşa sürüklenmiştir. Savaşa mecbur kalan Putin bakalım kurt kapanından sıyrılabilecek mi, zaman gösterecek.
Şimdilik batı medeniyetinin her yönden saldırısına kendince önlemler alarak karşı koymaya çalışıyor. Bu amaçla da öncelikle ülke içinde birliği sağlam tutmak için ekonomik saldırıların etkilerini halka hissettirmemeye çalışıyor, bu amaçla elinden geleni yapıyor.
Mesela devlet kontrolündeki hiçbir şeyin fiyatlarını artırmamaya özen gösteriyor. Serbest piyasa koşullarında piyasadaki ithal malların fiyatlarını ise bazen kendi sübvanse ederek, bazen de ithalat kaynağını değiştirerek bir dengede tutmaya çalışıyor.
Netice şimdilik başarılı, ilk andaki çalkantılı piyasa sakinleşmiş görünüyor. Ruble tekrar kontrol altına alındı. Sakin yaşam eskisi gibi şimdilik devam ediyor.
Özellikle son kararlar ile ana ihraç ürünleri olan petrol ve doğalgazı artık ruble ile satmaya başladığından, bu kurala uyum gösteremeyen, ya da kabul etmeyen ülkelere giden doğalgaz borularının vanalarını kapattı. Bundan en son Almanya da payını aldı ve eksik bırakılmadı. Almanya'nın da vanaları kapatıldı. Almanya bu durumdan nasıl etkilenir ben çok fazla bilmiyorum, uzmanları daha doğru yorumlar yapacaktır, ama ileriki bir zamanda tekrar vanalar açılır mı, bir anlaşmaya varabilirler mi diye izlemeye devam edeceğim, hep beraber göreceğiz.
Rusya-Çin Ekonomik İş Birliği:
Şimdilik gaz üretiminde bir azalış yok, çıkan gaz çoktan Çin Halk Cumhuriyeti yönüne akmaya başladı.
Bu durum Rusya - Çin ekonomik işbirliği açısından olumlu görünüyor. Zaten potansiyel olarak birbirine ihtiyaç duyan iki büyük ülke oldukları için ekonomik iş birliğini daha da geliştirmek için gerekli anlaşmaları çoktan yaptılar. Zaman içinde bir taraf baskın çıkarda diğerini etkisi altına almaya başlar mı onu bilmem, iş birliğinin karşılıklı dengesi bir gün bozulursa zaten ortaya çıkar, anlarız. Ama şimdilik ibre dengede gibi görünüyor. Eğer Rusya kendi teknolojisini geliştirmekte gecikirse ileride belki Rusya'nın Çin etkisine girebileceğini söyleyebilirim. Görünen batı medeniyetleri bir yanda Rusya ve Çin diğer yanda dünya kutuplaşma yönünde sert adımlarla ilerliyor.
Birlikte yaşayıp göreceğiz, bakalım bu kutuplaşma dünyayı nasıl savuracak, gelecek nelere kadir, bekleyip göreceğiz.
Biz ise bu kutuplaşma içinde mi, yoksa ikinci dünya savaşındaki gibi tarafsız kalmayı becerip dışında mı kalacağız. Kararımızı yakın zamanda vermek zorunda kalacağız gibi geliyor bana.
Sonuç:
Benim fikrim dışında kalarak tarafsız olmaktan yana, ama bunu becerebilmek için güçlü ve kararlı olmalıyız. Hem de ekonomik olarak bağımsız olmak zorundayız. Mümkünmüş gibi görünüyor mu oradan? Biraz zor sanki.
Her zaman dediğim gibi güç birlikten doğuyor. Birlik olacağımız koskoca bir Türk coğrafyası var. Bunu becerebilirsek belki kendimizi bu çatışmanın dışında tutabiliriz.
Şimdilik biz kendi içimizde kutuplaşma çabaları ile dünyada olup bitenden bihaberiz, önümüz yaz gibi görünse de kış yolda, kış yaklaşıyor.
Moskova'dan sevgi ve saygılar.