Yunanistan'ın Vekil Devleti, ABD midir?
ABD ile Yunanistan arasında 1990 yılında imzalanmış olan ‘Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Antlaşması’na 5 Ekim 2019 tarihinde teati edilen ek protokol pupa yelken durumun çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Sizler de farkındasınız, hep birlikte yaşıyoruz. Yunanistan’ın gittikçe ivmesi artan bir biçimde densizliklerine devam ettiğine hep birlikte birebir tanıklık ediyoruz, sevgili okurlar. Hem de dört bir koldan. Gün geçmiyor ki, hatta saat geçmiyor ki, Yunanistan kolpocu bir yaklaşımla tehditten ve tacizkâr tutuma kadar her bir şeyi sergilemektedir. Aslında buna artık gemi azıya aldı da denilenebilir. O kadar ki, son günlerde gerginlik öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, gerginlik, savaşa giden yol da denilen eskalasyona, tırmanmaya evrildiği de söylenebilir. Kuşkusuz bunun bir başka adı bilinçle ortaya konulan provokasyon hareketidir. Ancak unutmamak gerekir ki, bütün bunlar tabii ki Yunanistan’ın tek başına yapabileceği, muktedir olabileceği işler değildir. Gerek ABD ile gerekse Fransa ile yapılan Savunma İşbirliği Anlaşmalarının bunda payı büyüktür. Savunma İşbirliği anlaşmalarına çok ama çok güvenmektedir. Ama her şeyden önce Yunanistan'da 6 Temmuz 2019 tarihinde yapılan erken genel seçim sonucunda yüzde 39 oy alarak 158 milletvekili çıkaran Yeni Demokrasi Partisi (YDP) lideri Kiriakos Miçotakis’in tek başına iktidara gelmesiyle ibre bir anda ‘Derin ABD’ye yönelmiştir.
Tıpkı Birinci Dünya Savaşı sonrası ‘İngiltere’nin Kılıcı’ Yunanistan gibi. Bir farkla kullanılan ülke Yunanistan’dan, güya kullanan ülke Yunanistan’a, Eski tabirle mef’ul’den fail’e. Ama unutmamak gerekir ki ne ABD ne de Fransa kendisini kullandırmaz, ABD’den yapılan açıklamalar açıkça bunu göstermektedir. Yunanistan'ın yeni kuşak siyasetçilerinden Giritli Kiryakos Miçotakis, YDP'nin eski lideri olan ve 1989-1992 yılları arasında başbakanlık yapan Konstantin Miçotakis'in oğludur. Atina'da Amerikan Koleji'ni bitirdikten sonra ABD'de Harvard Üniversitesi'nde Sosyal Bilimler eğitimi gören Miçotakis, 1990'da mezun olduğunda "ABD'nin Yunanistan'a Bakışı" konulu tezi ile "Hoopes" ve "Tocqueville" ödüllerini almıştır. 1993'de ABD Stanford Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde "Avrupa'nın Bütünleşmesi" üzerine, 1995'te ise Harvard Üniversitesi'nde "İşletmecilik" üzerine yüksek lisans yapmıştır. (2)
Ne diyelim, başlangıçtan itibaren Truva Atı misali Amerikancı bir tutumla yetiştirilmiş ya da devşirilmiştir. Kaybeden Yunan halkıdır, hayat tarzının zorlaşmasıdır.
ABD ile Yunanistan arasında 1990 yılında imzalanmış olan ‘Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Antlaşması’na 5 Ekim 2019 tarihinde teati edilen ek protokol pupa yelken durumun çıkış noktasını oluşturmaktadır. Bu Protokole göre, Yunanistan’ın Girit adasında bulunan Suda Askeri Üssü’nün modernize edilmesi, Larissa Havalimanı’nın yenilenmesi, Valos ve Larissa arasında bulunan Stefanovikeio Hava Üssü’nün askeri tahkimat açısından güçlendirilmesi ile ilgili hükümler ön plana çıkmıştır.
ABD-Yunanistan Savunma İşbirliği Anlaşması iki yıl sonra 14 Ekim 2021 tarihinde beş yıllığına yenilenmiş ve genişletilmiştir. Bu anlaşma 2026’dan sonra herhangi bir itiraz gelmediği takdirde sanki bir sonsuzluk bağıtlanmasıdır. Bu şekilde vekalet savaşından mülhem ABD, Yunanistan’ın “Vekil Devlet”i haline gelmiştir. Tıpkı ‘Dava Vekili’ gibi, ABD ve Fransa da Yunanistan’ın “Vekil Devleti” olmuşlardır. Vekalet savaşlarının geldiği yere bakar mısınız? ABD ile yenilenen anlaşma ile ABD, başta Yunanistan’ın Dedeağaç ve Girit’teki Suda üsleri olmak üzere Yunan askeri üslerine erişim hakkına sahip olmuş, ayrıca ABD güçlerinin Yunanistan'da tatbikat yapacağı bölgeler de genişletilmiştir. (1)
İsterseniz şöyle bir belleklerimizi tazeleyelim, Türkiye’nin doğusunda RF’nın Ermenistan’ın “Vekil Devleti” dir. Ancak unutmayalım, 44 günlük Karabağ Savaşında ‘Vekil Devlet’ yaklaşımının da pek de fazla kıymet-i harbiyesinin olmadığı görülmüştür.
Yaşadığımız Yunanistan’ın densizliklerinden en başta geleni de Girit’e konuşlu S 300’leri eğitim maksatlı olarak kullandığını iddia eden Yunanistan fütursuzluğuna bir yenisini ekleyerek, bir NATO tatbikatı içerisinde hem de uluslararası sularda Türk F 16’larına radar kilidi attığını hep birlikte izledik. Yunanistan tarafından Türkiye'ye yönelik gerçekleştirilen bu hamle, NATO Angajman Kurallarına göre doğrudan bir “düşmanca hareket” olarak tanımlanmaktadır. Yunanistan’ın Rusya’dan aldığı S-300’leri kullanması ise başlı başına bir mütecaviz harekettir, hem de NATO’nun el kitabı (manuel)’ne göre karşı bir harekettir. Bir başka soru işareti ABD'nin Rusya’dan S-400 alan Türkiye’ye CAATSA yaptırımları uygularken, Yunanistan’ın S-300’leri kullanmasını sorun olarak görmemesi de dikkat çekmiştir. Zannediyorum şimdi Türkiye’nin S 400’ün gerekçesi çok daha iyi anlaşılıyordur. S 400 Batı tehdidinin bir panzehiridir. Aslına bakarsanız Türkiye on yıllar boyunca Kuzey Kore teknolojisinin de desteklediği Orta Doğu’nun en ciddi füze tehditleri olan Saddam Hüseyin’in Irak’ı, Baas rejiminin Suriye’si ve İran ile sınır komşuluğu yapmasına karşın, yani NATO’nun füze savunma dinamosu haline getirilmesi gereken en uygun ülkesi olmasına karşın, müttefikleri Yunanistan’a gösterdikleri “ilgiyi” Ankara’ya göstermemiştir.
Bir başka önemli konu S 400 bir atma sistemidir. Gerek S-400 gerekse Patriot stratejik silah sistemlerinin yeteneklerinden ancak bütüncül bir mimari içinde tam kapasitede yararlanılabilen bir füzesavar silah sistemidir. Burada mimariden kasıt ise, bir balistik füzeyi ateşlendiği anda tespit eden uydu kapasitesi, radarlar, erken uyarı uçakları gibi bir sensörler manzumesi ile hava ve füze savunma sistemiyle uyumlu çalışabilecek, farklı irtifa ve menzillerdeki tamamlayıcılarıdır. Yani, Rus S-400, Amerikan Patriot ya da Avrupalı Aster-30 Block1 NT, hangi sistem kullanılırsa kullanılsın, bu sistemlere anlık bilgi akışı sağlayacak sensörler ve bu sistemlerden önce, ya da hedefi kaçırırlar ise daha sonra, “kademeye girebilecek” diğer savunmacılardır. Bu nedenle, hava ve füze savunma sistemleri ancak belirli durumlar içinde birbirlerinden iyi ya da kötü olarak betimlenir.
Gelelim “Radar Kilidi” meselesine Aslında “Radar Kilidi” ifadesi NATO askerî literatüründe son derece masumane bir betimlemedir. Aslı ise son derece tehlikelidir, bunun adı doğrudan “Füze Kilidi”dir. Bunun anlamı son derece açıktır, emniyet kilidinden kurtulmuş silah ve silah sistemlerinin sadece bir düğmeye basılmasına, havada ise pilotun tetiğe çekmesine bağlıdır. Hatta tetiğin boşluğu, istinat boşluğu bile alınmıştır. İstinat boşluğu; silah ve silah sistemlerinin istemsiz temaslarla patlamaması için düşünülmüş bir ek emniyettir. Yine bir hafıza tazeleyelim, tam otuz yıl önce Adalar Denizi (Ege) 'nde gerçekleştirilen “NATO Kararlılık Gösterisi-92” Tatbikatı sırasında 2 Ekim 1992 tarihinde USS Saratoga (CV-60) uçak gemisinden atılan iki adet Sea Sparrow füzesiyle 300 mürettebatlı TCG Muavenet gemisinin vurulmuştur. O gün yaşanan üzücü olayda başta Harp Akademilerinden arkadaşım gemi komutanı, subay ve er olmak üzere 5 şehit ve 22 yaralı verilmiştir. (3)
Tıpkı bu olay gibi, S 300 olayı da basit bir olay değildir Bir füzenin ateşlenmesi en az beş aşamadan sonra gerçekleştirilebilir. Yani öyle bir güdümlü mermi, en alt kademeden en üst amiral kademesine kadar gitmeden ateşlenmez, ateşlenemez. Bir başka deyişle kazara tek bir düğmeye basılıp bir füze atılamaz. Her bir aşama doğrulanma sistemiyle açıkça teyit edilir.
Tüm NATO görevleri NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı SACEUR tarafından verilir, ABD stratejik destek için Avrupa’ya gönderilen bir nevi varlık gösterme görevindeki B1-B2, B52 stratejik bombardıman uçaklarının himaye görevi NATO üyelerince yerine getirilmektedir. NATO tarafından üye ülkelere “hava görev emri” (Air Task Order) yayınlanır, tatbikat Ramstein üssü tarafından görev başlangıcından sonuna kayıt altına alınır, depolanır ve belgelendirilir.
Ancak unutmamak gerekir ki, NATO son yıllarda farklı bir parabolik eğri izlemektedir. 8-17 Kasım 2017'de tarihleri arasında Norveç'te gerçekleşen bir NATO tatbikatında “Düşman tablosu” olarak Atatürk'ün resmi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ismini kullanmıştır. Bunun bilinçsiz bir biçimde yapılabileceği düşünülebilir mi? Kuşkusuz hayır. Genel Sekreteri Stoltenberg’in, “Meydana gelen hatadan dolayı özür diliyorum” demesi sadece bir geçiştirmeden başka bir şey değildir.r. S-400 füze alımı konusunda, “Almak hakkınız, ama sonuçlarına katlanırsınız” mealindeki uyarılara ne buyurulur? S-400'ler alındığı takdirde, ABD'nin F-35 teslimatını iptal etmesini önerenler de bile NATO komutanları olmuştur. Tekraren ifade ediyorum, bu uçuşlar bir milli uçuş değil bir NATO görev uçuşudur. İşin gelmiş olduğu boyuta bir bakar mısınız? Bütün bunlar NATO maskesi altında bir ABD ve Yunanistan’ın tehditkâr ve tacizkâr tutumudur.
Ne diyelim, yol uzun ince bir yol. Osmanlı Devletinden alınan mirasla Türkiye Cumhuriyeti bir büyük devlet olmanın kendisine yüklemiş olduğu misyonik görevle durumu basiret ve feraset ile yakından ciddi bir biçimde takip etmektedir. Bu konuda itidal ve teenninin yanında misliyle mukabele etmek demek olan mütekabiliyet Ankara merkezli kararların önünü açmaktadır, sevgili okurlar.
Dipnotlar:
(1) BBC News Türkçe, ABD-Yunanistan Savunma İşbirliği Anlaşması yenilendi ve genişletildi, 15 Ekim 2021; https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58921152/Erişim Tarihi 04.09.2022/
(2) Stelyo Berberakis, “Kiryakos Miçotakis kimdir? Yunanistan'ın ülke siyasetine damga vuran bir aileden gelen yeni başbakanı” BBC News Türkçe, Atina, 8 Temmuz 2019; https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48907540?ocid=socialflow_twitter/Erişim Tarihi 04.09.2022/
(3) Milliyet Gazetesi, 23 Yıl Önce Vurulan Muavenet’in Muhabere Subayı O Anları Anlattı, 04.10.2015; https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/bursa/23-yil-once-vurulan-muavenet-in-muhabere-subayi-o-anlari-anlatti-10996087/ Erişim Tarihi 04.09.2022/