Açık Hedef Iran, Örtülü Hedef Türkiye mi?
Nerede eski Suriye? Sadece adı var, kendisi yok! Yumuşak, oynak zeminlerin hepsi çöktü. Irak ve Suriye’nin altını oydular. Zaten her iki ülkede de kendilerine özgün bir ulus-devlet yapısı yoktu.
Dış güçlerin hedefinin Türkiye ve İran'ı dağıtmak olduğunu artık kör göz görmeye, sağır kulaklar duymaya başladı. Irak ve Suriye'yi dağıtmalarının ardından açık hedef İran'dır, örtülü ve son hedef ise Türkiye'dir.
Türkiye’nin sert bir zemin olduğunu tüm emperyal güçler zaten gayet iyi biliyorlar. Ama yine de sonuna kadar deneyecekler, biz de direneceğiz. Bu arada ülkemiz, ABD’nin başı çektiği bazı ülkeler tarafından Ortadoğu bataklığına çekilmeye çalışılıyor. Çünkü Rusya’nın Ukrayna ile savaşa sokulması, Rusların yeterince başını ağrıtıyor. Kremlin’in içinde bulunduğu durum, muhtemelen Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi için en uygun zamanın geldiğini düşünüyor olabilirler. Göründüğü kadarıyla dünya kamuoyunu, örneğin İsrail’in sözde Hamas operasyonuyla bu değişikliğe, harita oynamalarına hazırlıyorlar.
Neticede dünya güç dengeleri şu anda çatırdıyor. Türkiye de gittikçe çok fazla bir şekilde Amerika tarafından bu bataklığın içine itiliyor. Tuhaf bir şekilde Türkiye bazen içerde bazen de dışarda bırakılıyor. Bölgemizdeki gelişmeler paralelinde Türkiye uzun vadeli düşünmek zorundadır. Örneğin Çin, yeni açılımını İpekyolu’nu yeniden tarif ederek yaptı, Amerika’yı da büyük olasılıkla çıldırtan hususlardan birisi de budur. Türkiye ipek yolu ile Hindistan-Ortadoğu-Avrupa yolunu (IMEC) birlikte düşünerek her ikisinden de kendi hak ve menfaatleri doğrultusunda yararlanabilmenin bir yolunu bulabilmelidir.
Öte yanda gittikçe geçmişten günümüze Anadolu’da akıp giden tarihimizin sıkıştığını ve çok daha kritik evrelere savrulduğumuzu söyleyebilirim. Türkiye’nin dış siyasetinin yerli yerinde gidebilmesi için dünyadaki son yıllarda yaşanmakta olan değişim manzaralarını iyi takip etmek zorundayız. Böyle bir dünyada kimse kimsenin dostu veya düşmanı değildir. İşbirlikleri yapılabilir, akıl ve fikir işidir bunlar. Dünyayı iyi okuyabilirseniz hem güncel meselelerinizi iyi göğüslersiniz hem de daha uygun, geleceğe dönük vizyonlar ve siyasetler ortaya koyabilirsiniz.
Dış güçlerin hedefinin Türkiye ve İran’ı dağıtmak olduğunu bildiğimize göre, şimdi dünya haritasına bir bakalım. Harita artık eski harita değil! Harita değişti bile. Nerede eski Suriye? Sadece adı var, kendisi yok! Yumuşak, oynak zeminlerin hepsi çöktü. Irak ve Suriye’nin altını oydular. Zaten her iki ülkede de kendilerine özgün bir ulus-devlet yapısı yoktu. Azınlık, çoğunluğu yönetiyordu. Böyle bir yapı şüphesiz dışarıdan müdahaleye açık hale geliyor. Kolay lokmalar yutuldu. Şimdi sıra zor lokmalarda. Sırada İran ve Türkiye var. İran ve bizi de dağıtmak istiyorlar. Burada biraz sorun yaşıyorlar, Irak ve Suriye kadar işlerin kolay olamayacağın görüyorlar. Hep İran’ın hem Türkiye’nin çok ciddi bir tarihsel birikimi var, devlet tecrübesi var. Özellikle Türkiye, Batı dünyasının dinamiklerini bilen, NATO kanalıyla sert güç yapılanmalarından haberdar olan bir ülkedir. Ulus-devlet yapısını inşa ederek 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti çınarını ayakta tutan bir ülkedir. Milli şuur, ulus bilinci yüksektir.
Keza, İran da boş bir ülke değildir. İki bin beş yüz senelik devlet geleneği olan büyük bir medeniyetin, Farsların temsilcisi olan İranlılar, bugün içlerindeki Azerilerle birlikte güçlü bir devlet yapısına sahip olmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla İran’ı, özellikle 1979 devriminden sonra, İslam dünyasını kendi içinde bölme pahasına, Şii-Sunni ayrımını kaşımalarına rağmen bölmeleri mümkün olamadı. Azeri-İranlı kavgası da tutmadı. Üstelik, Çin geldi. İki farklı kamptaki İran ve Suudi Arabistan’ın el sıkışmasını, aralarındaki kavgayı rafa kaldırmalarını sağladı. 10 Mart 2023 itibariyle bu durum Ortadoğu’nun yeni bir barış ortamına evrilmesine yol açtı.
Tabii ki Türkiye ve İran sağlam devlet yapıları, dışarıdan müdahale edilmeyecek ülkeler oldukları anlamına gelmez. Belki Suriye ve Irak kadar kolay olmayabilir ama her iki ülkeyi de sarsmak için ellerinden geleni yapacaklarına inanıyorum. Bölgemizdeki gelişmeleri bu yönde okuyorum.
İran, Türkiye’ye göre daha öncelikli ve açık bir hedef olarak gözüküyor. İsrail’in ağzından, Hamas ve Hizbullah gibi örgütlerin arkasında İran ver söyleminden, İran’ın Ortadoğu’daki çeşitli ülkelerde askeri birlik konuşlandırmasından, sahip olduğu balistik füzelerden, İHA yeteneklerinden vb. dem vuruluyor ve en nihayetinde nükleer silah yapıyor iddiasıyla bu ülkeyi ‘bombalamak’ istiyorlar. İran molla rejimi esasında akıllı bir dış siyaset izliyor. Hizbullah ve Hamas’ı yalnız bırakmadığını söylemsel bazda gösteriyor ama fiiliyatta bir şey yapmayarak, okları üzerine çekmiyor. Azıcık yanlış yapsa, Doğu Akdeniz’deki uçak gemileri ve Basra’daki Amerikan askerleri bir şekilde İran’ı vurmayı, taciz etmeye planlıyor diye değerlendiriyorum.
Sonuç itibariyle sıradaki açık hedef İran’dır, örtülü hedef ise bizim ülkemizdir, Türkiye’dir. Gayet kararlı bir duruş sergiliyorlar. En küçük bir yumuşama alâmeti de göstermiyorlar. Çünkü plan hazırdı, şimdi planın uygulama zamanıdır. Bu kapsamda, İran’ı iyi takip etmek gerekiyor. İran-Azerbaycan ilişkisinde kaşınmaya açık noktalar var. Azerbaycan’ın akıllı bir politika izlemesi, bir yönüyle müttefiklik ilişkisi içinde olduğu İsrail’in kışkırtmalarına gelmemesi gerekiyor. Bu manada Türkiye’nin Azerbaycan’ı sağduyulu bir politika izlemesi konusunda telkin etmesi, gerektiğinde destek vermesi, Azerbaycan-İran gerginliğini çözmesi gerekiyor. Tarihin bu devinimsel döneminde, İran hiçbir şekilde zayıf bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir. Zira İran’dan sonra sıra bir şekilde bize gelecekse, bölgede tek devlet yerine iki devletle uğraşmak zorunda kalacaklarını da şimdiden anlamaları gerekiyor.
Saygı dolu sevgiyle kalın