Adalar Denizi Bir Yunan Denizi midir? Yoksa Bir Türk Denizi midir?
Belki de İngilizlerin Kıbrıs için yaptıkları gibi doğrudan belli bir süreliğine adaları kiralamayı önersek? Yani bir anlamda yakındaki adaları Türkiye'ye entegre etsek!
Diyelim ki, gözümüzü kararttık ve Yunanistan'ın adalar denizinde bunca zaman üstümüzde kurmaya çalıştığı baskılara karşı durarak, kıyılarımıza yakın olan adaları kendi kıta sahanlığımız içinde olmaları gerekçesiyle, bir de zaten tarihten gelen haklarımızı öne sürerek vatan toprağı olarak ilan ettik.
Bugünün şartlarında bu imkânsız, biliyorum.
Benimkisi sadece bir senaryo.
Tüm dünyanın bu kararımıza karşı duracağını biliyorum.
Ancak yeterince güç topladığımızı ve ekonomik olarak da milli ve yerli imkanlarla buna hazır hale geldiğimizi düşünün.
Askeri teknolojiler açısından kıyılara gerekli yerli savunma sistemlerini yerleştirip, deniz kuvvetleri olarak da yeterli sayıda çıkarma gemilerimizi yaptığımızı, hava kuvvetlerimizin de kıyılarımızdaki bu adaların hava sahasına hiç kimseyi yanaştırmayacak şekilde güçlendirildiğini farz edin.
Kendi milli uçağımız, İHA'larımız, SİHA'larımız, her türlü mühimmatları, kısacası olması gereken her şeyin olduğunu düşünün.
Yunanistan'ın başkenti Atina'nın dibindeki Salamina adasından bahsetmiyorum.
Ya da yine Yunanistan'ın dibindeki Andros adasından da söz etmiyorum.
Rodos adası dahil, İzmir'in hemen dibindeki Sakız adası, ya da Ayvalık'ın karşısındaki Midilli adası dahil, on iki adalardan yakın olanlar da dahil, kıyılarımızdan belli bir uzaklıktaki adalardan bahsediyorum.
Sen ne diyorsun, bırak adaları, bize ait oldukları bilinen kayalıklar bile sorun oluyor aramızda diyorsunuz belki.
Haklısınız. Bugünkü iktidar maalesef bu konuda oldukça çekingen davranıyor.
Kayalıklar ve işgal edilen bize ait adalar yeni iktidar zamanında olması gerektiği şekilde sahiplenilecektir!
Ama dedim ya, bu bir senaryo!
Zaten bizim olan adalar da dahil, kıyıdan belli bir mesafedeki tüm adaların vatan toprağı olarak ilan edildiğini düşünün.
Bunu yapabilmek için aslında tarihi dayanaklarımız var.
En azından Yunanistan'ın yakınımızdaki adaları silahlandırması bile anlaşmanın ihlali anlamına geliyor.
Yani bana göre bugün bile resmen hak ilan edebilecek konumdayız.
Ancak kim takar bu saatte tozlu raflarda kalmış, üstü parmak parmak toz kaplamış eski dokümanları.
Bunu yapacak gücünüz var mı, siz onu söyleyin!
İşte böyle bir gücümüzün olduğu uzak ya da yakın gelecekten bahsediyorum ben.
Peki ne işimize yarayacak bu adalar bizim olsa?
Doğal zenginlik kaynakları mı var buralarda?
Doğal gaz mı çıkıyor? Petrol mü var buralarda?
Altın mı çıkıyor? Elmas yatakları mı var?
Başımız göğe mi erecek almış olsak?
Hayır tabii ki, birçoğunun üzerinde sadece zeytin ağaçları var bildiğim kadarıyla. Bir de çipura falan tutarsan denizden, lezzetli balık yersin, hepsi o.
İçecek su bile yok çoğu adada!
Ama diyorum ya, adalar denizinde bu kadar dibimizde Yunan adası olması evvelden beri benim kanıma dokunuyor diğer bir yandan bakarsan.
Sadece bu bahsettiklerim değil, kıyılarımıza çok daha yakın olan ve Yunan adası olarak kabul edilen bir sürü ada var.
Keşke bir şekilde bu yakın adaları gerçekten vatan toprağı yapabilsek.
Peki, bu adaları kaba kuvvet kullanmadan da bir anlamda vatan toprağı yapamaz mıyız?
O nasıl olacak ki?
Mesela Batı Trakya'da, halihazırda Yunanistan vatandaşlığı olan soydaşlarımız buralara yerleşseler?
Buralardan araziler alsalar?
Biz de buralara kıyılarımızdan sürekli seferler düzenlesek ve gerekli enerji ihtiyaçlarını bir şekilde karşılasak?
Hatta gelin biraz daha komplo teorisi olabilecek yöntemlere başvurmuş olalım, finansal gücü olmayanlara da ülke olarak imkân sağlasak ve adalara yerleşmeleri için finansal teşvikler de versek?
Yunanistan bu numarayı yemez!
Ama İsrail bu taktiklerle hiç olmayan bir ülke yarattı kendisine.
Bu dediğim hemen yarın için olacak şey değil, çok uzun süreli milli bir proje olarak düşünün?
Olamaz mı böyle bir şey?
Bu arada bu yakın adalara hem elektrik hem de su bağlantıları yapmak için Yunanistan'la karşılıklı bir şekilde anlaşmaya varsak.
Ne bileyim, çok ucuz veriyoruz bak, zaten buralarda yerleşim olması her iki ülke için de faydalı olur desek. Biz de gelir turizm yaparız bakın desek, para da kazanırsınız desek?
Belki de İngilizlerin Kıbrıs için yaptıkları gibi doğrudan belli bir süreliğine adaları kiralamayı önersek?
Yani bir anlamda yakındaki adaları Türkiye'ye entegre etsek!
Diyorum ya, bu dediklerim bir senaryo sonuçta.
Bu gibi gelecek planları yapan bir devlet kurumumuz var mıdır acaba?
Bizde yok bildiğim kadarıyla, ama Amerika'da Amerikan çıkarlarına hizmet edecek gelecek planları yapan kuruluşlar var. Buralarda bin türlü senaryo geliştiriliyor.
İngiltere'de de var. İngilizlerin de emperyal hafızaları çok kuvvetlidir. Halen daha kendilerini dünyanın sahibi sanırlar.
Bizde niye olmasın böyle senaryolar üreten kuruluşlar?
Bizde de vardır diyebilirsiniz, ama olsa, en azından birtakım girişimler yapılıyor olması gerekmez miydi bugüne kadar? Belli olmaz mıydı devletin yaptıkları bir şekilde?
Bu dediklerim yanlış anlaşılmasın, niyetim kimseye düşmanlık etmek değil.
Maksadım büyük devletlerin buna benzer birtakım planlar yapan, hem de bu planların öyle üç günlük değil, yüzyıllara uzanan planlar olduğu kuruluşları var, bizde de yoksa böyle kuruluşların olması gerektiğini hatırlatmak.
Tabii ki her şeyden önce ülkenin belli bir güce ulaşması gerekli.
Bunu çok iyi anlıyorum.
Ancak, bir şeyi başarabilmek için, önce motivasyon gereklidir.
Baştan bir amacın olması gerekir, ki amacına ulaşabilmek için motive olasın. Amacına uzanan o meşakkatli emeği harcayacak enerjiyi başka türlü kendinde bulamazsın!
Türkiye olarak bizim gelecek planlarımız nedir? Var mı bir planımız geleceğe dair?
Çocuklarımıza, torunlarımıza nasıl bir Türkiye bırakmak istiyoruz?
Genel söylem, gelecek nesillere güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen, bağımsız, huzur dolu, refah içinde bir ülke bırakmak istiyoruz, evet hepimizin amacı bu.
Kırmızı çizgilerimiz de var.
Al bayrağımız ve vatanımız!
Ancak etrafımızda bunca sinsi plan yapan devlet oldukça, vatanımızı korumamız için gerçekten güçlü olmamız gerektiğinin hepimiz farkındayızdır sanırım.
Güçlü olmak ise birlik olmakla başlıyor.
Birlik olmak ise, önce vatandaş arasında yöneticilerin birleştirici bir bakış açısı ile söylemlerinin olmasını gerektiriyor.
Milleti birleştiren liderler gerektiriyor.
Kim ki bu ülkeyi seçim kazanmak uğruna kutuplaştırıyor, o bu vatanın hayrı peşinde değil, şahsi geleceğinin peşinde demektir.
O yüzden "Birleşe birleşe kazanacağız!" sloganı gerçekten doğru slogan. Ben seviyorum bu sloganı.
Yukarıda bahsettiğim uçuk senaryomuz mu?
O sadece bir senaryo.
Belki bir gün konjonktür elverirse, neden olmasın tabii ki?
Belki bir gün etrafımızdaki ülkelerle de birleşe birleşe çok daha büyük bir vatanımız olur.
Öyle kaba kuvvetle değil, herkesin gönül rızasıyla, barış içinde, ortak gelecek hayalleri ile.
Zaten belki bir gün ülkeler arasındaki sınırlar da kalkacak.
Bu konuda bir yazı yazdığımı hatırlıyorum.
Neden olmasın, gerçekten etrafımızdaki ülkelerle çok uzun zaman ortak bir geçmişimiz var.
Yunanistan'la bile yeterince ortak geçmişimiz olmuş tarihte.
Bölgesel bir birliktelik kurabilsek keşke, düşmanca davranışlar içinde olmasalar keşke bize karşı.
Çünkü karşılıklı olarak bazı planlar yapılmaya başlanırsa, bakın yukarıda yazdığım gibi biz de planlar yapmasını biliriz.
Sevgili Yunan dostlar, gelecek hayallerinizi bir kez daha gözden geçirin derim ben.
Bizimle dost kalmak herkes için hayırlı olacaktır.
Aksi durumda zararlı çıkacağınızı şimdiden garanti edebilirim.
Birlikte bir gelecek çok daha güzel olur. O yüzden o adaları yavaştan yavaştan boşaltmaya başlayın bence.
Bakın sonra demedi demeyin!
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla