Empati
Savaşa mı giriyoruz? İsrail bize saldırır mı? Ne olacak bu savaşın sonu?
İsrail’in önce Gazze, sonra da Lübnan’a saldırması Türkiye’yi de etkilemiş durumda. Özellikle en yetkili makam sahibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Sıradaki hedef Türkiye” ifadesi, ister istemez hepimizi tedirgin etti. Meclis’te kapalı oturum yapılması, ilgili bakanların milletvekillerine bilgi vermesi durumun ciddiyetini gösteriyor. İktidar tarafı ve yanlıları durumun vahametini ve Türkiye’nin de hedefte olduğunu gösterme çabasındalar. Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel ise, meclisteki kapalı oturum sonrası yaptığı açıklamada, bakanların anlattığı hususların hepimizin bildiğinden farklı olmadığını, Türkiye’nin Erdoğan'ın söylediği sözden endişe etmesine gerek olmadığını ve bugünden yarına Türkiye'ye saldıracaklarına dair hiçbir şey olmadığını söyledi.
Hem siyaset bilimci hem uluslararası ilişkiler uzmanı hem de emekli asker olunca, sorular durmuyor tabii. “Hocam, savaşa mı giriyoruz? İsrail bize saldırır mı? Ne olacak bu savaşın sonu?” gibi sorular ardı ardına geliyor. Ben de tek kelime ile başlayan cevap veriyorum.
Empati.
Nedir empati? Kelime anlamı, başkasının duygularını anlama, paylaşma ve başkasının davranışlarının arkasındaki motivasyonu içselleştirebilme yeteneği. Gelin bir empati yapalım ve İsrail, Türkiye’ye saldırır mı değerlendirelim.
İsrail gibi düşünelim.
8 milyonluk bir ülkesiniz. Öyle bir jeopolitik konumunuz ve tarihiniz var ki, savaşlar ve kavgalar kaçınılmaz. Gazze şeridinden bir anda gelen Hamas, festival basıyor, vatandaşlarını kaçırıyor. Karşılığında Gazze’de taş üstünde taş bırakmıyor, çoluk çocuk ayırt etmeden batılı destekçilerin dışında tüm diğer ülkeler tarafından soykırımla suçlanan bir ülke oluyorsun. Filistin sorunu git gide karmaşık hale geliyor ve nasıl çözüleceği belli değil. Burası yetmezmiş gibi kuzeyinde Lübnan’a yerleşmiş Hizbullah milis ve militanları var. Evet, başta ABD olmak üzere batılı dostlarının da yardımıyla Hizbullah’ın lider kadrosunu suikastlarla öldürüyorsun, ama o bölgeden ülkene devamlı tehdit var, füzeler yağıyor ve oraya da bir operasyona karar veriyorsun. İki ayrı cephede savaştasın yani. Bunlar yetmezmiş gibi Yemen’de Husiler, sana ta oralardan füze gönderiyor, ikmal yollarındaki gemilere saldırıyor. Onlara da operasyon yapman lazım. Suriye ile Golan tepeleri yüzünden her an çatışma riskin var. Mısır, yanı başında tüm bu olanlardan dolayı devreye girerse baş edilmesi en zor rakip. Bunlar yetmezmiş gibi, süpersonik füzeleri olan İran, artık senin topraklarına ulaşıyor ve sana zarar verebiliyor. Her taraftan kuşatılmış haldesin, birçok cephede savaş halindesin.
İsrail’in durumu bu.
Şimdi düşman ve rakipleri say say bitmeyen İsrail’in tüm bunlarla uğraşırken, bir de Türkiye’ye saldırması muhtemel midir?
8 milyon nüfusuyla bu kadar düşmanla uğraşan İsrail’in, 90 milyonluk, NATO üyesi, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip, G-20 üyesi Türkiye’ye saldırması makul ve mantıklı mıdır?
Bence değil.
Düşmanı azaltması gereken İsrail, düşmanı çoğaltmaz. Hele ki, Türkiye gibi bir devlete düşman olmasının İsrail’e hiç bir faydası yoktur, zararı ise çoktur.
İsrail’in Türkiye’ye saldırma riskinden daha büyük risk, Türkiye’deki geçici sığınmacı sorununun geldiği boyut ve Türkiye ekonomisine verdiği büyük boyutlara ulaşan zarardır. Türkiye, özellikle Suriye yönetiminin genel af ilan ettiği bu dönemi iyi değerlendirmeli, ekonomisine ve sosyo kültürel yapısına zarar veren geçici sığınmacı ve göçmen sorununu çözecek tedbirleri acilen almalıdır.