İstikrarsız Bosna'da Türkiye ve NATO'nun Yolu Gözleniyor
Bosna Hersek’teki Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri olarak 1 Ağustos 2021 tarihinden itibaren görev yapmakta olan Christian Schmidt; 2021 yılının sonlarına doğru ülkedeki barışın korunmasında sıkıntılar bulunduğunu ifade etmiş ve “Bosna Hersek’in daha da küçük parçalara bölünme ve ülkede çatışma çıkma ihtimali sıcaklığını koruyor” uyarısında bulunmuştu.
Rusya-Ukrayna Savaşı, Balkanları da İstikrarsızlaştırıyor
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali Balkanları yeniden Batı'nın radarına sokarken, Bosna Hersek'teki güvenlik meselelerine ilişkin transatlantik dünyanın bu ülkeye ilgisinin az olmasının etkisiyle, Bosna Hersek’te barışı bir kez daha tehdit ediyor.
Bosna Hersek’teki Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri olarak 1 Ağustos 2021 tarihinden itibaren görev yapmakta olan Christian Schmidt; 2021 yılının sonlarına doğru ülkedeki barışın korunmasında sıkıntılar bulunduğunu ifade etmiş ve “Bosna Hersek’in daha da küçük parçalara bölünme ve ülkede çatışma çıkma ihtimali sıcaklığını koruyor” uyarısında bulunmuştu.
Halihazırda Bosna Hersek’teki endişeli durum devam ediyor. Sırplara ev sahipliği yapan, Bosna Hersekli Sırpların egemenliğindeki Sırp Cumhuriyeti'nin ülkeden olası ayrılığı bugünlerde konuşuluyor. Daha önceleri, Bosna Hersek'in üçlü başkanlık sisteminin Sırp üyesi Milorad Dodik, merkezi ordu, yargı ve vergi sistemleriyle bağları koparma çabasına öncülük ettiğinde Sırp Cumhuriyeti'nin ayrılabileceği spekülasyonlarına neden olmuştu. Oysa bu üç kurumun merkezi bir hükümetin kontrolünde olması, devlet olmanın bir gereğidir. Bosna Hersek'te Federasyon ve Sırp Cumhuriyeti olmak üzere iki "entite" bulunduğundan, Sırp Cumhuriyeti'nin başlıca kurumlardan çekilmesinin ülkenin dağılması anlamına geleceği yorumları yapılıyor.
Dodik, görünüşte Ukrayna'daki "uluslararası siyasi ve güvenlik durumu" nedeniyle çekilmenin altı ay daha erteleneceğini açıklamıştı. Satır araları okunduğunda Dodik bir sonraki hamlesi konusunda temkinli görünüyor çünkü koruyucularından biri olan Kremlin, Ukrayna'ya yönelik saldırısı nedeniyle büyük yaptırımlar ve diğer beklenmedik zorluklarla karşı karşıya bulunuyor. Buna ek olarak Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vučić de Doğu ve Batı'ya olan bağlılığını dengelemeye çalışıyor. Vučić; Bosna Hersek'teki Sırpları desteklemek isterken, Sırp Cumhuriyeti'nin ayrılmasına tereddütsüz destek vermek istemiyor. Zira bu tür bir hareketin, Sırbistan'ın AB hedefleri için ölüm fermanı olacağı söyleniyor. Ancak Rusya Ukrayna'da üstünlüğü ele geçirirse hem Dodik'in hem de Vučić'in hesapları değişebilir.
Althea'nın (EUFOR) Görev Süresi
Kısa vadeli gündemin en önemli maddesi EUFOR veya Althea Operasyonu olarak bilinen Avrupa Birliği'nin Bosna Hersek'teki barışı koruma gücünün görev süresidir. 1995'te savaşın sona ermesinden sonra neredeyse on yıl boyunca Bosna Hersek'te barışı koruma konusunda birincil sorumluluk NATO'ya aitti. Aralık 2004'te Birleşmiş Milletler, Dayton Barış Anlaşması uyarınca, Bosna Hersek'te çok uluslu bir askeri uygulama gücü kurulması yönünde bir karar aldı. Bunun sonucunda NATO, görevini Althea Operasyonu'na devretti. Birleşmiş Milletler, en son Kasım 2021'de olmak üzere, Althea Operasyonu'nun Bosna barış gücü olarak tanımlanmasını her yıl yenilemiştir.
Althea Operasyonu sadece Avrupa Birliği ülkelerinden gelen birliklerden oluşmaktadır. Althea'nın asker gücü başlangıçta yaklaşık 6,500 kişiden oluşuyordu ancak zaman içinde azalarak 2022 yılının başlarında 600 kişiye kadar düşürüldü. 24 Şubat’ta Rusların Ukrayna'yı işgal süreciyle birlikte Avrupa Birliği 500 ek asker gönderdi.
Bu yılın başlarında ABD ve İngiltere, ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden ve yolsuzluk faaliyetlerinde bulunan çeşitli Bosnalı siyasetçilere yaptırım uygulama kararları alarak, AB haricindeki güçler olarak Bosna Hersek’teki gelişmeleri yakından izlediklerini gösterdiler. Avrupa Birliğinin yaptırım teşebbüsü, Macaristan, Hırvatistan ve Slovenya gibi bazı AB ülkelerinin olumsuz yaklaşımları nedeniyle mümkün olamamıştı.
Geleneksel olarak AB yaklaşımı olayların gidişatı kavramakta geç kalmak şeklinde özetlenebilir. Örneğin, Althea Operasyonu'nun Komutanı General Anton Wessely Bosna Hersek’te bölgede güvenliğe yönelik artan riskleri küçümseme eğilimindedir. Öte yanda Kosova’daki karışıklıklar esnasında, bu ülkedeki NATO güçlerinin komutanı bir basın bildirisi yayınlayarak "istikrarın tehlikeye girmesi halinde" askeri müdahalede bulunmaya hazır olduğunu duyurdu.
Althea Operasyonu ile NATO arasındaki önemli bir fark, Dayton Barış Anlaşması gereği, Althea görevinin Birleşmiş Milletler tarafından onaylanması gerektiğidir. Bu da Rusya ve Çin de dahil olmak üzere BM Güvenlik Konseyi'nin tüm üyelerinin her yıl Althea'nın görev süresinin uzatılıp-uzatılmamasına karar vereceği anlamına gelmektedir. Öte yandan NATO, gerektiğinde Dayton kapsamında, 2004 yılında devrettiği barışı koruma misyonunu, eğer Althea Kuvvetinde bir sorun çıkarsa, tekrar AB’den geri alabilir. Bu da NATO'nun BM Güvenlik Konseyi ve Sırp Cumhuriyeti'nin siyasi liderleri de dahil olmak üzere hiç kimseden izin almadan Bosna Hersek'e yasal olarak asker gönderebileceği anlamına gelmektedir.
Sırp Cumhuriyeti'nde Artan Militarizm
Rusya'nın Sırp Cumhuriyeti'ndeki paramiliter grupları giderek daha fazla desteklemesi ve Dodik'in çoğunluğu Sırplardan oluşan bağımsız bir ordu kurma planını hayata geçirmek istemesi nedeniyle, Bosna Hersek'te Althea’nın yerine etkili bir barış gücüne duyulan ihtiyaç önümüzdeki birkaç ay içinde artabilir diye değerlendiriyorum. Bu arada, Bosna Hersek’in bir parçası olan Sırp Cumhuriyeti Rus polis eğitmenlerine ev sahipliği yapıyor ve Bosnalı Sırp özel birliklerinin üyelerini eğitim için Moskova'ya gönderiyor. Rus istihbarat görevlileri Sırp Cumhuriyeti Polis Akademisi'nde ve Banja Luka Üniversitesi'nde düzenli dersler vermekte ve kurslar düzenlemektedir. Sırp Cumhuriyeti son zamanlarda çok sayıda askeri silah ve mühimmat tedariki için girişimlerini yoğunlaştırmıştır.
Rusya, Sırp Cumhuriyeti'nin artan militarizasyonunu ve bağımsızlığını destekliyor. Muhtemelen, istikrarsızlaştırılması halinde Bosna Hersek'in Batı ile daha fazla bütünleşmeni engelleyebileceğini hesaplıyor. Bilindiği üzere, NATO ve/veya AB, komşularıyla sınır sorunları olan ülkeleri bünyelerine teknik olarak alamıyor. Rusya'nın Bosna'yı bölme ve istikrarsızlaştırma çabalarını desteklemesi, bu ülkenin NATO’ya ve AB’ye üyelik sürecini sekteye uğratabilir. Gürcistan ve Ukrayna’da yaşanan durum Bosna Hersek için de geçerli olabilir.
Bosnalı Hırvatların Durumu ve Hırvatistan’ın Ayrılıkçı Hareketi Desteklemesi
Dodik'in beklenmedik müttefiklerinden biri de Bosnalı Hırvatlardır. Bosna Hersek Hırvat Demokratik Birliği'nin lideri Dragan Čović, Hırvatlar adına bu müttefikliğe öncülük ediyor. Čović ve Dodik, güç ve nüfuzlarını pekiştirmek amacıyla ülkeyi daha da bölmek için sık sık birlikte çalışıyorlar. Hırvatistan’ın da desteklediği Čović; Dodik'in bölücü söylemlerine sahip. Bosna'da ayrı bir Hırvat Devleti kurulmasını savunuyor. Sırbistan’dan daha aktif bir şekilde bölücülüğe destek veren, Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tehlikeye sokan, Putin’in Balkan politikalarına hizmet eden anlayışın bir parçası olarak hareket eden NATO ve AB üyesi Hırvatistan’ın durumu oldukça manidardır. Hırvatistan, NATO’ya ve transatlantik bütünlüğe zarar veriyor. Kaldı ki, 2022 Haziran Zirvesinde NATO’nun bir numaralı tehdit ülke olarak kabul ettiği Rusya’nın BMGK’nde bu yıl Althea Operasyonunun uzatılmamasına yönünde bir tavır takınarak, veto hakkını kullanabileceği değerlendirmelerinin yapıldığı bir dönemde, Hırvatistan’ın da NATO içinde bir çatlağa neden olabileceği akıllara geliyor.
Bosna Hersek’te Olası Bir NATO Müdahalesi Tekrar Söz Konusu Olabilir mi?
Bosna Hersek 2006 yılında NATO Barış İçin Ortaklık programına ve 2010 yılında da NATO Üyelik Eylem Planı'na katılmıştır. NATO Saraybosna'da bir askeri ofis bulundurmaktadır ve bu ofisin başlıca görevi Bosna-Hersek makamlarına Barış İçin Ortaklık ile ilgili reformlar ve taahhütler konusunda yardımcı olmaktır. İkinci görevi ise Avrupa Birliği gücüne lojistik ve diğer konularda destek sağlamaktır.
Bu konulara yönelik daha önce yayımlanan yazımı, arzu edenler için, ilave okuma olarak dikkatinize sunuyorum. Boşnakların NATO Sevdası, Sırplarla Savaşa Neden Olur mu?
Hem Avrupa Birliği hem de NATO şu anda Bosna Hersek'te operasyonlar yürütmektedir. Althea Operasyonu 1,100 askerle birincil barışı koruma sorumluluğuna sahiptir. Althea, Berlin Artı Anlaşmaları aracılığıyla NATO'dan asker takviyesi talep edebilme hakkına sahiptir. Öte yandan Althea'nın görev süresi belirsizliğini korumaktadır. Bu durum Berlin Plus mekanizmasının devreye girememesine ve Althea’nın görev süresinin sona ermesine neden olabilir.
Bosna Hersek'teki merkezi hükümet NATO üyeliğinin gerekliliğini görmüş ve ülkenin ittifaka katılması için çağrıda bulunmuştur. Dışişleri Bakanı Bisera Turković kısa bir süre önce yaptığı açıklamada "şu anda içinde bulunduğumuz kriz belki de neden bir an önce bir NATO ittifakının güvenliğine ihtiyaç duyduğumuzun en iyi göstergesidir" deme ihtiyacını duymuştur.
Mevcut istikrarsız durumun devam edeceği göz önünde bulundurularak, NATO’nun Althea’nın devre dışı kalacağı öngörüsüyle hareket etmesi gerekebilir. NATO’nun askeri varlığı, Rus paramiliter güçlerinin hareket serbestisini kısıtlama, Sırp Cumhuriyeti'nin ayrılıkçı hamlelerinin, şiddete başvurma ve istikrarsızlaştırma girişimlerinin önüne geçilmesi adına önemli fayda sağlayabileceğini değerlendiriyorum.
Türkiye, NATO’yu Harekete Geçirmelidir
Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı, NATO birliklerinin Bosna Hersek'e gönderilmesini Balkanlar'da güvenli ve emniyetli bir ortamın sürdürülmesi açısından hayati hale getirmiştir.
1995 yılında NATO birlikleri, bu ülkede kilit bölgelerden biri stratejik Brčko kasabasında, Camp McGovern ve Tuzla yakınlarındaki Eagle Üssü'nde konuşlandırılmıştı. Aynı noktalar tekrar kuvvet konuşu için düşünülebilir.
Bu türden bir NATO konuşlanması, Bosna Hersek için uzun vadeli bir stratejiye elverişli istikrarlı bir ortam yaratmak için önemli bir adım olabilir. Balkanları, Putin’in daha fazla karıştırmasına izin vermeyecek, Sırp ve Hırvat yönetimlerini geri adım atmaya zorlayacak bu türden bir askeri adım, bölge barışına hizmet edeceği gibi Bosna Hersek’te yeni bir Srebrenica Soykırımı’nın yaşanma olasılığını da rafa kaldırabilecektir. Bu manada NATO’nun etkin ve güçlü bir üyesi olan Türkiye’nin Bosna Hersek’te NATO askeri konuşlandırılmasına öncülük etmesi ve alınacak karara bağlı olarak asker göndermesi, her şeyden önce bu ülkeyle sahip olduğu ortak geçmişin bir gereği olarak görülmelidir.