RUSYA UKRAYNA SAVAŞINDA ANKARA ODAKLI ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde seçmeli olarak Çağdaş İslam Düşünürleri ve Türk Düşünce Tarihi dersine dair metinler okurken, takip ettiğimiz yöntem, incelediğimiz düşünürü analitik felsefe bağlamında canlı ve çağdaş figür olarak okumaktır. Bu karşılaştırmalı felsefe yapmanın ötesine geçip bu alimlerle felsefe yaparak, kaygılarını ve çözüm önerilerini analiz edip, bugüne ne diyebilir yahut da mevcut çözüm önerilerine katkı yapabilir miyiz diye soruyoruz kendimize.
Çağdaş İslam Düşüncesi demek 1699 yılından itibaren Avrupa’daki değişim ve dönüşümleri bunların öncelikle Osmanlı, sonra Arap ve Hint Pakistan bölgesindeki Müslüman halklara yönelik etkilerini, o dönemlerde yaşanan sorunlara çözüm önerileri üreten alimlerimizle yoldaşlık ediyoruz.
Bu hafta, Ahmet Vefik Paşa’yı merkeze aldık. Moskova-Kiev, Paris, Londra ve Washington merkezli müzakereler adı altında kamplaşmalar da artmaya başladı. Biz ise tarihsiz okumaların talihsizliğinden kaçınarak Ankara merkezli okumalar yapmaya çalışanları desteklemek için Osmanlı’nın yetiştirdiği en önemli bürokratlardan olan Ahmet Vefik Paşa’yı anmak istiyoruz. Önemsediğim şu yorumları sunayım öncelikle:
- Strasam’da araştırmacı yazar olarak yazılarını bizimle paylaşan Eşref Özdemir’in “Putin’siz ve yeniden yapılandırılmış, Batı sistemine bütünleşmiş olmuş bir Rusya ise ABD için Çin politikasında bulunmaz bir müttefik olur ve Rusya Ukrayna savaşı AB ve NATO ülkelerini ABD’nin yanında yer almaya ve yeniden güvenlik stratejilerine sorgulamaya itti”,
- Yine Strasam Direktörü Dr. Hüseyin Fazla’nın “Devlet adamlarının kafasını en fazla meşgul eden şey, sahip olduğu gücü, ülkesinin hak ve çıkarlarını gerçekleştirmek için nasıl kullanacağıdır”,
- AÜSBF öğretim üyesi Taşansu Türker’in “Rusya-Ukrayna savaşının yeni bir uluslararası politik mimarinin inşası ile ilgili olduğunu, bu süreçte güçlenen Anglo-Amerikan bloku karşısında Çin'in revizyonist bir aktör olarak öne çıkması ve temelde savaşın Batı ve Çin mücadelesini olduğu”
tespitleri ışığında, derslerdeki Ahmet Vefik Paşa ve Halil İnalcık’tan hareketle yaptığımız müzakerelerimizi aktaralım.
Tarihsiz Okumaların Talihsizliğinden Kaçınmak:
Bilindiği üzere “Osmanlı Reformları ve Modern Türkiye'nin Doğuşu” 1699 yılına kadar gider. Bunu Rusya açısından okuyacak olursak, 1683- 1699 savaşları sırasında Kutsal Mukaddes İttifak'a yani Habsburglar tarafından Papalığın takdisiyle Polonya ve Venedik ile oluşan birliğe katılıp, 1696'da Azak'ı ele geçirmesi ve Karadeniz'e girmesiyle İstanbul’u tehdit eder hale gelmesidir.
Rusya’nın Avrupa Devletleriyle Beraber Hareket Etmesi Bir Tehlikedir:
Tarihsiz okumaların talihsizliğinden kaçınmak için Rusya’nın Batı bloğunda yer aldığında bize neler olmuştu? Eğer günümüzde olanlar Çin-Batı savaşında Putin’siz bir Rusya’yı Avrupa saflarına katmak ise, o dönemleri hatırlayıp, bu ülkelerin başkentlerinde tartışılan senaryolar arasında salınmak yerine Ankara merkezli duruşların önemi iyice ortaya çıkar.
Nitekim tıpkı şimdiki gibi Kırım ve Kuzey Karadeniz ülkelerini ilhak eden Rusya (1783) bütün Avrupa'yı telaşa o zamanda sokmuştu. Karadeniz'de Akyar (Sivastopol) ve Odesa'da yeni deniz üsleri kurmayı, Ukrayna’nın Karadeniz’le olan irtibatını kesmeyi hedeflemiş; İstanbul ve Boğazları da tehdit etmişti.
Bu arada 1787 Rusya'ya savaş sonrasında Rusya-Avusturya arasında Osmanlı ülkesinin bölüşülmesi görüşmeleri, Rus himayesinde Bizans'ın canlandırılması çabasını da unutmamak gerekir.
Bu süreç içinde yani 1839, 1856 1877 tarihleri bağlamında söyleyecek olursak, dış ve içyapısında Osmanlı Devleti, Batı ile bütünleşme için ciddi önlemler aldı. I ve II. Meşrutiyet ilanlarıyla parlamenter sisteme geçiş denemeleri yapıldı.
Rusya Ukrayna savaşı bağlamında diyecek olursak, Rusya, 1796 yılında savunmasız bulduğu Kırım ve Ukrayna’ya saldırmıştı. Rusya müttefiki olan Alman İmparatoru'nu barış görüşmeleri için Osmanlı'ya arabulucu olarak olmasını istemesinin oyalama taktiği olduğu sonradan ortaya çıkmıştı.
Rusya, 1856 yenilgisinin intikamını almak için aradığı fırsatı yakaladığında, Balkanlar'da büyük Bosna-Hersek ve Bulgar ayaklanmalarını destekledi. Osmanlı hükümetinin mali iflas ilan etmesiyle Batılı kamuoyunu kaybettiği ve Batılı devletlerin tarafsız kalacağı inancı ile savaş ilan etti. 1877- 1878 Savaşı, Balkanlar'da büyük toprakların kaybedilmesi ve imparatorluğun parçalanmasıyla sonuçlandı.
1878 yılında toplanan İlk Meclis-i Mebusan (Millet Meclisi) temelde Rusya'nın yok etme projelerine karşı Batılı devletlerin desteğiyle anayasal sisteme geçiş çabasıydı. Başkanı da Ahmet Vefik Paşaydı, ama kısa bir süre sonrasında Meclis tatil edildi. Osmanlılık politikasının iflası üzere II. Abdülhamid, Batı nüfuzu ve Tanzimat politikasına karşı güçlü bir İslamcı hareket, devlet politikasını kontrolünü önceledi.
İnalcık hocanın tespitleriyle söyleyecek olursak, birleşik güçlü bir Almanya'nın doğuşunun ardından da buna karşı Rusya'yı, Fransa ve İngiltere gibi Batılı güçlerin bir müttefiki yapan Üçlü İttifak kuruldu. Bu durumda 1878 Berlin Kongresi sonrası Avrupa kuvvetler dengesinde önemli değişimler gerçekleşmiş ve Osmanlı Devleti, Rusya karşısında tekrar yalnızlığa itilmiş bulunuyordu. Günümüzde bu riskin olmayacağını kimse söyleyemez değil mi?
93 Savaşı'nda Balkanlar ve Kafkasya'daki Rus ilerlemeleri karşısında Osmanlı Devleti'nin çaresizliğinden yararlanan İngiltere, 1878'de Kıbrıs'ın, 1882'de Mısır'ın işgalinin yanı sıra, Kızıldeniz ve Basra Körfezi'ne girerek imparatorluğun parçalanmasından aslan payını aldı. Artık Hindistan yolunu bizzat kontrolü altına aldığına inanan İngiliz İmparatorluğu'nun eski teminat vaatleri unutuldu. (Halil İnalcık. Türklük Müslümanlık ve Osmanlı Mirası, (İstanbul: Kırmızı Yayınları, 3. Basım, 2016), 204 vd)
İngiltere, Fransa, Rusya ve İran Deneyimleri Olan Bürokrat: Ahmet Vefik Paşa
93 savaşı ve sonrasında yaşanan siyasal sorunların mülteci akınının en az hasarla atlatacak şekilde çözümü denilince Ahmet Vefik Paşa’yı hayırla hatırlamak gerekir.
“Paris ve Tahran Büyükelçilikleri yapan Paşa, birçok bilen ve dünyanın mevcut ekonomi politik durumlarına tam olarak hâkim (elsine-i sâireye ve ahvâl-i âleme vukûf-ı kâmili olan) birisidir. İran, Rusya ve İngiltere elçileri ile yakından temas kurabilecek durumda olmasından dolayı bu iş için en uygun kimsedir. Fransızlar o dönemde Suriye’yi işgal etme planlarını Paris’te İngiltere, Fransa, Prusya, Avusturya, Rusya ve Türkiye arasında durumun müzakere edilip bir sözleşmeye bağlanması için toplanan konferansta İngiltere’nin de desteğini alarak ters yüz edendir.
1849 yılında da Memleketeyn de denilen Eflâk ve Boğdan Fevkalâde Komiserliği’ne atanan Ahmet Vefik Paşa, Rusya ve Avusturya'nın iade edilmeleri için harp ilânı tehdidine kadar vardırdıkları mülteci sorunuyla ilgilenir.
Devletin başına ciddi bir gaile olan Türkiye'ye sığınmış Macaristan ihtilâli mültecileri konusunda, Balta Limanı Konferansı'nda ve Çar nezdinde sürdürülen temaslarla varılan kararlan yerinde yürütme görevini üstlenir, mülteci sorununu halleder ve Anadolu’da iskanlarını temin eder.
O, Rusya varlığını koruma adına ve uyanmakta olan her milleti ezmek için kendinden menkul bir hak iddia ederek memleketi zapt etmesini kolaylaştıracak bir zamanı, Avrupa’nın sıkıntılı zamanını seçiyor” der. Nitekim 93 Harbi diye bildiğimiz 1877-1878 Osmanlı Rus Harbinde Osmanlı Ordusu yenilmiş Rus ordusu İstanbul’a kadar gelmişti. Rusya’nın ağır antlaşma koşullarını hafifletmek için Ahmet Vefik Paşa çaba harcadı ve donanmanın teslimini önledi. Osmanlı zaten yorgun ve borçlu diye Batılı ülkelerin hamlelerini büyük bir zekâ ve nezaketle uzaklaştırmada önemli rol oynar.
Sonuç:
Sözün özü, Rusya ve Ukrayna savaşında birçok senaryo ve teoriler var, eğer Putin’siz bir Rusya ile Avrupa’yı ikinci kez bir araya getirip Batı-Çin savaşı verilecekse, Ankara merkezli projelerin tarihsel birikimler ışığında değerlendirip, bu savaştan en az hasarla veya olası en iyi kazançla çıkmaya çalışan yöneticilerimize de esenlik versin Rabbim.