Ukrayna Krizi Sıcak Savaşa Dönüşebilir mi?
2010 yılında seçimleri kazanarak Ukrayna’nın dördüncü cumhurbaşkanı olan Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in, 2013 yılında AB Ortaklık Anlaşması’nı imzalamayı reddetmesi üzerine Batı taraftarları sokağa dökülmüştür.
2010 yılında seçimleri kazanarak Ukrayna’nın dördüncü cumhurbaşkanı olan Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in, 2013 yılında AB Ortaklık Anlaşması’nı imzalamayı reddetmesi üzerine Batı taraftarları sokağa dökülmüştür. Buna tepki olarak Rusya yanlıları da sokağa çıkınca, Ukrayna’da iç karışıklıklar meydana gelmiştir. Bu olayların önünü alamayan Yanukoviç, Rusya’ya kaçmak zorunda kalmıştır.
Ukrayna’nın kendisinden koparak Batı’ya yaklaşmasını sonsuza dek önleyemeyeceğini anlayan Rusya, 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmiş ve doğu Donbass bölgesinin Moskova yanlısı isyancılar tarafından ele geçirilmesini desteklemiştir. Bundan sonra, Rusya ile Ukrayna arasında gerilim her geçen gün daha da artmış ve ayrılıkçılarla Ukrayna ordusu arasında birçok çatışma meydana gelmiştir.
Batı’nın araya girmesiyle, 2019 yılında, Paris’te yapılan bir zirvede, taraflar arasında ateşkes kararı alınmıştır. Bu anlaşmaya rağmen, ayrılıkçılarla Ukrayna ordusunun temas hattı üzerindeki çatışmaları devam etmiştir. 2020’de taraflar arasında görüşmelere yeniden başlanmış ve bu görüşmeler sonucunda bir kapsamlı ateşkes anlaşması imzalanmıştır. Fakat buna rağmen, gerilim tamamen ortadan kaldırılamamıştır.
Bu gerilim, 9 Ağustos 2020 tarihinde yapılan Belarus seçimlerinden sonra yaşanan krizin ardından yeniden alevlenmiş ve Rusya’nın Ukrayna sınırlarına askeri birlikler sevk etmeye başlamasıyla 2021 yılında savaş potansiyeli taşıyan büyük bir krize dönüşmüştür. Çünkü en az 100.000 Rus askeri, üç yönden yapılacak muhtemel bir istila harekâtı için Ukrayna yakınlarında toplanmıştır. Bu bölgeler; Rusya'nın batısı ile işgal altındaki Donbass bölgesi; Belarus ve Kırım’dan oluşmaktadır.
Bunun üzerine Ukrayna, Rusya’nın kendisine yönelik bir askerî harekât yapmayı planladığını dünyaya duyurmuş ve savaş için hazırlıklara başlamıştır. Aynı iddia, başta ABD ve İngiltere olmak üzere birçok batı ülkesi tarafından da dile getirilmiştir. Rusya ise Ukrayna’ya saldırmak gibi bir niyeti olmadığını, kendi ülkesi içinde askerlerini nereye konuşlandıracağının ve nerede tatbikat yapacağının sadece kendisini ilgilendirdiği açıklamış ve Batı’yı kendisine karşı Ukrayna’yı silahlandırmakla suçlamıştır.
Ortaya çıkan bu siyasi ve askeri gerilimin ardından bazı Batılı ülkeler Ukrayna’ya çok sayıda silah yardımı yapmaya başlamışlardır. Örneğin İngiltere, Kiev'e yeni nesil hafif tanksavar silahları (NLAW) tedarik etmeye karar verdiğini ve bu silahların nasıl kullanılması gerektiğini öğretmek maksadıyla Ukrayna’ya geçici süreyle askeri personel göndereceğini açıklamıştır.
İngiliz NLAW Tanksavar Silahı
İngiltere’nin gönderdiği tanksavar silahları ateşle ve unut mantığıyla çalışan son nesil silahlardır. 12,5 kilogram ağırlığındaki bu silahlarla tek bir asker, 20 metre ile 800 metre arasındaki mesafede tek bir atışla ağır bir zırhlı aracı imha edebilmektedir. Bu silah, tanksavar savunması açısından oldukça önemli olsa da 800 metre gibi nispeten kısa bir menzile sahip olması önemli bir zafiyet oluşturmaktadır. Çünkü Rus tanklarının atış menzilleri bundan çok daha uzundur.
Örneğin Rusların T-90 tankının 125 milimetrelik topunun azami atış menzili 10 kilometredir. Tankın üzerinde ayrıca, 12,7 milimetre çapında hava savunma makineli tüfeği bulunmaktadır. Bu makineli tüfeğin etkili menzili hava hedeflerine karşı 1500 metre, yer hedeflerine karşı 2000 metredir. Azami menzili ise 6000 metredir.
Tankta ayrıca, etkili menzili 1500 metre ve azami menzili 3800 metre olan 7,62 milimetre çapında bir makineli tüfek daha bulunmaktadır.[1] Bu menziller dikkate alındığında, İngilizlerin gönderdiği tanksavar silahının açık arazide bu tanka yaklaşmasının pek mümkün olmadığı açıkça görülmektedir.
(1) T-90 tankının teknik bilgileri hakkında detaylı bilgi için bkz. https://www.facebook.com/TurkSavunmaVeSilahTeknolojileri/posts/88493357160127
İngilizler gibi Amerikalılar 6da Ukrayna’ya silah yardımı yapmaktadırlar. Amerikalılar, yeni nesil hafif tanksavar silahlarından (NLAW) Javelin tanksavar silahı ile omuzdan atılabilen bir hava savunma silahı olan Stinger füzeleri göndermektedirler. Amerika’nın onayı ile ayrıca; Baltık devletlerinden Estonya Javelin tanksavar füzeleri, Letonya ve Litvanya ise Stinger uçaksavar füzeleri göndermektedir.
70 milimetre çapında, 15,2 kilogram ağırlığında ve 4800 metre menzile sahip Stinger uçaksavar füzesi, sabit kanatlı ve döner kanatlı hava araçlarına karşı etkili olduğunu birçok bölgedeki muharebelerde ispatlamış bir silahtır.
Stinger Uçaksavar Silahı
127 milimetre çapında, 11,8 kilogram ağırlığında ve 2500 metre menzile sahip olan Javelin ise ateşle ve unut mantığıyla çalışan ve IR arayıcı teknolojisini kullanan bir tanksavar silah sistemidir. Ortalama menzili 2500 metre olmakla birlikte, yapılan testlerde 4.750 metreye kadar mesafedeki hedefleri vurabildiği kanıtlanmıştır.
Javelin Tanksavar Silahı
Gerek daha uzun menzile sahip olması gerekse tandem yüksek patlayıcı tanksavar (HEAT) savaş başlığı bulunması sebebiyle Javelin, İngiliz tanksavar silahına kıyasla daha ölümcül bir silahtır. Bununla birlikte o da bir taktik silahtır.[2] İngiltere ve ABD’nin neden savaş uçağı, tank ve diğer ağır silahlar yerine bu taktik silahları gönderdiği, üzerinde düşünmeye değer bir konu gibi görünmektedir.
Bunun sebebini anlamak için Rusya’nın, Ukrayna’nın ve Batılı devletlerin uyguladığı konseptlere bakmanın faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Konseptler, mevcut güçle hedeflerin ele geçirilmesini veya arzu edilen son durumu sağlayan hareket tarzlarıdır. Bu sebeple stratejiler, genellikle uygulanan konseptlerle anılırlar. Caydırma, zorlama, vaz geçirme, manevra, yıpratma, dolaylı tutum ve kontrol gibi konseptler başlıca stratejik konseptlerdir.
Meydana gelen gelişmeler incelendiğinde, Ukrayna’nın vazgeçirme konsepti uyguladığı anlaşılmaktadır. Vazgeçirme; bir hasmın davranışını değiştirmek için askerî gücün duruma göre değişen oranlarda kullanılmasıdır. Ortaya çıkmış bir hareketi tersine çevirmek veya statükoyu geri getirmek için yapılan bir girişimdir. Örneğin bir bölgeyi işgal etmiş bir devleti, işgal ettiği bölgeden çıkarmak için yapılan faaliyetler vaz geçirme kapsamındaki faaliyetlerdir. Vazgeçirme, vazgeçirilmek istenen tarafın karşılık verip vermemesine göre çatışmaları başlatacak veya sorun kimse zarar görmeden sona erecek şekilde yapılan hareketleri gerektirir.
Ukrayna’nın Kırım, Donbass ve Donetsk bölgeleri elinden çıkmıştır. Kırım, Rusya tarafından işgal edilmiş; diğer iki bölge ise Rusya desteğindeki ayrılıkçı Ruslar tarafından ele geçirilmiştir. Rusya, burada da Gürcistan’da olduğu gibi ordusunu ve ordusunun desteklediği ayrılıkçıları kullanarak kendisi açısından stratejik öneme haiz olduğunu düşündüğü bölgeleri fiilen bir komşu devletten koparmıştır.
Ukrayna, bu işgali ve ayrılıkçıların yarattığı fiili durumu doğrudan güç kullanarak ortadan kaldıramamaktadır. Bu sebeple, Rusya’yı ve ayrılıkçıları bu eylemlerinden vazgeçirmeye çalışmaktadır. Bu maksatla, 350 bin kadar askeri silah altında bulundurmaktadır. Ordusu’nu silah ve teçhizat açısından güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda, Suriye ve Libya’dan sonra Karabağ’da da önemini ispat eden Türk SİHA’larını da ithal etmiştir. Vazgeçirme konseptine uygun olarak bu SİHA’ları Donbass bölgesindeki ayrılıkçılara karşı zaman zaman kullanmaktadır.
Ukrayna ayrıca, uluslararası platformlarda Rus işgaline karşı yaptırım uygulanmasını sağlamak ve destek bulmak için de büyük bir çaba sarf etmektedir. Ancak gerilimi Rusya ile genel bir savaş boyutuna getirmemeye özen göstermektedir. Bu sebeple, son günlerde bazı Batılı devletlerin yetkililerinin Rusya ile savaşın kaçınılmaz olduğuna dair açıklamalarına karşı çıkmakta ve daha itidalli bir söylem kullanmaktadır.
Rusya ise hem Ukrayna’ya hem de Batı dünyasına karşı zorlama konsepti uygulamaktadır. Zorlama; kuvvet kullanma tehdidiyle hasmı belli bir hareketi yapmaya zorlar. Hasma, harbin göze alındığının ve harp halinde üstün askerî gücün stratejik hedefleri ele geçirebileceğinin gösterilmesi gerekir. Taarruzi tutum uygulanmasını gerektiren zorlama, tehdidi ortadan kaldırmak için sınırlı güç kullanımı da dâhil, bir düşmanı yapacağı şeyden farklı bir şekilde davranmaya zorlamaktır. Esas olarak düşmanın karar vericilerini etkilemek için güç kullanma tehdidine dayanır. Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması için bir zamanlar Türkiye’nin uyguladığı tedbirler, başarılı bir zorlama harekâtı için en iyi örneklerden biridir.
Rusya, NATO ve AB’nin kendisini çevrelemeye çalıştıklarını düşünmekte ve buna engel olmaya çalışmaktadır. Kafkasya’da NATO’ya ve AB’ye girmeye çalışan Gürcistan’a fiilen müdahale ederek bunu ne kadar önemsediğini göstermiş ve 2014’te de Ukrayna’da aynı şeyi yapmıştır. Buna rağmen Rusya, hala kendini güvende hissetmemektedir. Çünkü Dinyeper Nehri hattı Rusya’nın güvenliği için sadece fiziksel değil psikolojik açıdan da önemli bir sınırdır.
Eğer Ukrayna AB ve NATO’ya girerse, Rusya’nın kendisi için tehdit olarak gördüğü bu teşkilatlar Dinyeper’in doğusuna geçmiş olacaklardır. Ayrıca, NATO ve AB ülkelerine mensup savaş gemileri, Karadeniz’de Rusya’nın dibine kadar gelip Ukrayna limanlarında boy gösterme imkânı bulacaktır. Bu sebeple Rusya, Batı’yı Ukrayna’yı AB ve NATO’ya almaktan vazgeçmeye, Ukrayna’yı da bu teşkilatlara katılmaktan vazgeçmeye zorlamaya çalışmaktadır.
ABD ve İngiltere’nin başı çektiği Batı ise caydırma konsepti uygulamaktadır. Caydırma; bir düşmanı belli bir hareketi yapmaktan vaz geçirmeye yönelik olumsuz bir etkidir. Düşmanın, askerî güç kullanırsa kayıplarının kazançlarından büyük olacağına inandırılarak güç kullanmaktan vaz geçirilmesi amacıyla uygulanır.
Caydırma, tedafüi (savunma) tutum uygulanmasını gerektirir. Caydırma bazen, düşmanı muharebe ederek amaçlarını gerçekleştiremeyeceğine ikna etmek için, kendisi açısından çok önemli olan kaynaklarına saldırılabileceğini içeren bir cezalandırma tehdidine de dayanabilir. ABD ve Bazı Avrupa ülkelerinin, eğer Rusya Ukrayna’ya saldırırsa bunun ağır siyasi, askeri ve ekonomik sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacağını sürekli olarak tekrarlamalarının sebebi budur.
Ukrayna’ya gönderdikleri silahlar da caydırma konsepti uyguladıklarını destekler niteliktedir. Gürcistan’ın bazı bölgelerini işgal etmek maksadıyla 2008 yılında icra ettiği askeri harekattan da anlaşıldığı gibi Rusya, Rus askeri kültürünün tarihi anlayışı ve reflekslerinden kurtulamamıştır. Ruslar, hiçbir zaman harp tarihine çok önemli ve kendine has bir katkı yapamamışlardır. Çarlık döneminde de Sovyet döneminde de Rus askeri vizyonu kaba kuvvete dayanmaktadır. Kaba kuvvette ise önemli olan sayısal üstünlüktür. Bu üstünlük asker sayısı ile birlikte silah, araç, zırhlı birlik, füze sayısı vb. tüm alanlardaki sayısal üstünlüğe dayanmaktadır.
Rusya ile Batı arasında soğuk savaş süresince yapılan mücadele de bu sayısal üstünlüğü ele geçirmeye yöneliktir. Rusya, 70 yıl boyunca Batı’dan daha çok uçak, balistik füze, nükleer başlık ve zırhlı birliğe sahibi olmaya çalışmıştır. Bu sayısal üstünlük takıntısının, Rusların ruhlarına işlediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bunu, “Niceliğin kendisi de bir niteliktir.” gibi Rus deyişlerinden de anlamak mümkündür. Bu takıntı Rusya’nın emperyal bir güç haline gelmesi gibi kurduğu imparatorlukların yıkılmasının da en temel sebeplerinden biridir. Örneğin Sovyetler Birliği, ekonomik kapasitesi bu sayısal üstünlük takıntısını finanse edebilmek için yapılan harcamaları finanse edemediği için çökmüştür.
Sayısal takıntının strateji ve taktik uygulamaları açısından da bazı sıkıntıları vardır. Bu sebeple, Soğuk Savaş döneminde askeri okullarda aldığımız eğitimlerde Rus birliklerinin sayısal olarak korkutucu boyutlarda büyük olduğunu öğrenir fakat teknoloji ve stratejik vizyon açısından geri olmalarıyla teselli bulurduk. O zamanlar öğrendiğimize göre Rusların en temel taarruz yöntemi, “çivi taktiği” dedikleri bir uygulamaydı. Bu yöntem, temel olarak düşmanın savunma hattının dar bir bölgesinde çok yoğun bir topçu ve füze ateşi ile cepheyi zayıflatmak ve çok sayıda zırhlı birliği bu dar alandan kütlevi bir şekilde taarruza geçirerek bir çivinin tahtayı delmesi gibi düşman cephesini yarmak esasına dayanıyordu. Cephe yarılınca, zırhlı tümenlerin hızla bu yarma gediğinden içeri sokulması ve düşman gerisine indirilen hava indirme birlikleri ile birleşmesi, böylece düşmanın kuşatılarak imha edilmesi öngörülüyordu.
Gürcistan’da 2008’de yaptıkları harekât, Rusların bu yöntemi ufak farklılıklarla da olsa hala kullandıklarını göstermektedir. Gürcistan’da başarılı olmakla birlikte, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nın tecrübelerinde dayanan bu yöntem, kendi içinde çok önemli zafiyetler barındırmaktadır. Öncelikle, zırhlı birlik harekâtı için hava üstünlüğünün zorunlu olması bir sorundur. Hava üstünlüğü sağlamadan zırhlı birliklerin ülke için ağır bir yük, düşman için daha kolay görülebilen, dolayısıyla daha kolay vurulabilen hedefler olmaktan öteye gidemediği 2010 Karabağ Savaşı’nda da açıkça görülmüştür.
Zırhlı birlik harekatlarında, eğer hava üstünlüğü tam olarak sağlanamazsa en azından sağlam bir hava savunma sistemi bulunmalıdır. Ama radarla düşman uçaklarını arayıp tespit eden Rus hava savunma sistemlerinin modern hava kuvvetleri karşısında herhangi bir varlık gösteremediği ABD önderliğinde yapılan iki Irak harekâtında da ortaya çıkmıştır. Bu silahlar, yaydıkları radar huzmelerinden tespit edilerek daha çatışmaların ilk günlerinde imha edilmiştir.
Ruslar, bu tecrübeleri değerlendirerek yeni kısa ve orta menzilli bazı hava savunma silahları yapmışlardır. Ancak bunlar da Suriye, Libya ve Karabağ’da SİHA’lara kolay hedef olmaktan başka hiçbir işe yaramamıştır. Bu durumda geriye uzun menzilli hava savunma sistemleri ve tek erin kullanabileceği omuzdan atılan hafif hava savunma sistemleri kalmıştır. “S” serisi hava savunma silahlarının işe yaradığı Suriye’nin Akdeniz’de uçuş yapan bir savaş uçağımızı düşürmesinden anlaşılmaktadır. Tek er tarafından kullanılan silahların işe yaradığı ise Afganistan’daki Sovyet işgali sırasında mücahitlerin bu tür silahlarla birçok Rus uçak ve helikopterini düşürmesinden anlaşılmaktadır.
Sovyetlerin Afganistan’ı işgali ve ardından yaşanan çatışmalar, Batı için büyük bir tecrübe olmuştur. Bu işgal sırasında, ABD’nin sağladığı Stinger hava savunma silahları onlarca Sovyet uçağı ve helikopterinin Mücahitler tarafından düşürülmesini sağlamıştır. Aynı şekilde, Mücahitlere verilen hafif tanksavar silahları ile çok sayıda Rus tank ve zırhlı aracı imha edilmiştir. Ukrayna’ya çok sayıda hafif tanksavar ve uçaksavar silahının gönderilmesi de bu açıdan değerlendirilmelidir.
Bu silahları verip bunu basın ve yayın organları vasıtasıyla herkese duyuran Batı’nın Rusya’ya; “Evet, Ukrayna’yı işgal edebilirsin ama gerek bu işgal sırasında gerekse işgalden sonra Ukraynalıların uygulayacağı yıpratma konsepti sonucunda zayiatın o kadar ağır olur ki, Afganistan travması nasıl Sovyetlerin sonunu hazırlamışsa Ukrayna’da yaşayacağın travma da Rusya Federasyonu’nun dağılmasına sebep olabilir.” şeklinde bir mesaj verdiğini söylemek mümkündür.
Mesaj bu kadar net ve açık olmakla birlikte Batı’nın Rusya’nın ne yapacağı konusunda tam bir fikir birliği içinde olmadığı görülmektedir. Batı, kendisinin ne yapacağı konusunda da bölünmüş durumdadır. Bunu Almanya’nın başı çektiği ve eski Sovyet cumhuriyetleri ile Slav kökenli devletlerin ABD ve İngiltere’den farklı bir politika izlemesinden anlamak mümkündür.
Almanya’dan farklı olarak daha şahin söylemler ve eylemler sergileyen ABD ve İngiltere’de ise Rusların niyet ve maksadı ve bunun karşısında nelerin yapılacağı konusunda farklı düşünceler olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin bazı askeri uzmanlar Rusya’nın, Ukrayna’nın kritik altyapısını hedef alacağını ve bunu mümkünse fiili bir çatışmaya girmeden uzun menzilli saldırı kapasitesini kullanarak yapacağını söylemektedirler.
Bazı askeri uzmanlar da Rus işgalinin stratejik amacının Donbass ile Kırım arasında bir kara koridoru ele geçirmek olduğunu, bu sebeple kısa süreli ve dar kapsamlı bir harekât icra edeceğini öngörmektedirler. Sanırım ABD istihbarat teşkilatları da bu yönde bir istihbarat almış ve başkanı bilgilendirmiş olmalılar. ABD yönetimi böyle bir sınırlı harekata karşı büyük bir tepki vermemeyi düşünüyor olmalı ki başkan basına bu minvalde bir açıklama yapmış fakat Ukrayna’nın sert tepkisinin ardından söylemini değiştirmek zorunda kalmıştır.
Bazı uzmanlara göre ise Rusya, sıcak çatışmalardan bilgi harbine ve diğer asimetrik saldırı yöntemlerine kadar tüm olasılıkları planlamıştır. Bu plana göre; uzun menzilli hassas güdümlü mühimmatlarla taarruz, hava taarruzları, elektronik harp ve yoğun topçu atışları ile Ukrayna’nın komuta ve kontrol sistemini hızlı bir şekilde etkisiz hale getirecek ve böylece Ukrayna’nın savunma imkân ve kabiliyetlerini etkisiz hale getirecektir. Rusya, Ukrayna savunmasını çökertip siyasi ve askeri dengesini bozunca, kendisine müzahir silahlı sivil direniş grupları ve bunların arasına karışmış Rus özel birlikleri ile hızla istediği bölgeleri ele geçirecektir.
Batılı askeri uzmanlar ne söylerse söylesinler, benim meydana gelen gelişmelerden anladığıma göre taraflar, sıcak çatışmayı öngören bir konsept değil yukarıda bahsedilen konseptleri uygulamaktadırlar. Bu konseptlerin hiçbiri, büyük, şiddetli ve uzun süreli bir çarpışmayı öngörmemektedir. Bu sebeple, olağanüstü bir gelişme olmadığı müddetçe Ukrayna krizinin bölgesel veya genel bir savaşa dönüşme ihtimali bulunmamaktadır.
Ama yine de bir ihtiyat payı bırakmakta fayda var. Çünkü 1912 senesinde Osmanlı dışişleri bakanı, kendisine “Balkan devletlerinin Osmanlıya karşı ittifak halinde bir savaş açabilecekleri” söylentileri sorulduğunda bunu kesin bir dille yalanlamış ve “Balkanlardan imanım kadar eminim.” demiştir. Ertesi sabah Balkan Savaşı başlamıştır.
Öte yandan, geçmiş zamanlarda Avrupa iki blok halinde kamplaştığında, hiç beklenmeyen basit olaylar sebebiyle dünya savaşları ortaya çıktığını da unutmamak gerekir. Örneğin Birinci Dünya Savaşı, adı pek duyulmamış bir Sırp milliyetçi örgütünün o zamana kadar tanınmayan bir elemanının Avusturya-Macaristan veliaht prensini öldürmesi sebebiyle alevlenmiştir. Bu sebeple tarafların itidalli olmasına, aklıselim ve herkesle konuşabilen tarafların arabuluculuk çalışmalarında bulunmalarına ve krizin bir an önce ortadan kaldırılmasına gayret gösterilmelidir.
[2] Resimler ve silahların teknik bilgileri Shephard News Ocak sayısından alınmıştır. Bkz. https://www.shephardmedia.com/news/defence-notes/west-bolsters-ukrainian-arms-stocks-as-russian-thr/?utm_source=Newsletter&utm_medium=email&utm_content=This+Week+s+Defence+News+Highlights&utm_campaign=Newsletter%3A+Weekly+News+Highlights+%2828+Jan+2022++Rohde+++Schwarz+webinar%29