Yunan İddialarına Karşı Türkiye'nin Cevapları: Bölüm-10 (Son)
Yunanistan’a antlaşmalarla devredilmiş olan adalar haricindeki diğer tüm ada, adacık ve kayalıklar Osmanlı egemenliğinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmiştir. Sahipsiz ada, adacık ve kayalık bulunmamaktadır.
Egemenliği Yunanistan’a Devredilmeyen Ada, Adacık ve Kayalıklar (EGAYDAAK) Sorunu:
Yunanistan’a antlaşmalarla devredilmiş olan adalar haricindeki diğer tüm ada, adacık ve kayalıklar Osmanlı egemenliğinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmiştir. Sahipsiz ada, adacık ve kayalık bulunmamaktadır.
Lozan Antlaşmasının 16’ncı maddesine göre; “… bu adaların geleceği, ilgililerce düzenlenmiştir ya da düzenlenecektir.” Bu hüküm, Türkiye’nin sahillerinden itibaren 3 milin dışında kalan bütün ada, adacık ve kayalıklar üzerinde egemenlik haklarından tamamen vazgeçtiği anlamına gelmemektedir. Özellikle Türkiye’nin adacık ve kayalıklar üzerindeki egemenlik hakları mahfuz tutulmuştur.
EGAYDAAK Sorunu Nasıl Çıktı?
EGAYDAAK sorunu, çoğunluğu Doğu Ege adaları bölgesinde ve Anadolu sahillerine yakın 11 küçük ve ıssız adacığın iskana açılacağına ilişkin haberlerin 1995 yılı Kasım ayından itibaren Yunan basınında yer almasıyla başlamıştır. Figen Akat isimli Türk ticaret gemisinin Kardak adalarında 25 Aralık 1995 tarihinde karaya oturmasıyla su yüzüne çıkmıştır. Türkiye’nin bu bölgede kendi gemisini kurtarmak için başlattığı operasyona Yunanistan itiraz etmiştir. Yunanistan, 26 Aralık 1995 tarihinde Türkiye’ye nota vermiş, Figen Akat gemisinin Yunan karasularında bulunduğunu iddia etmiş ve kurtarma işleminin durdurulmasını istemiştir. Türkiye bu notaya itibar etmemiş ve gemiyi kurtarıp, Gümüşlük limanına çekmiştir. Sonrasında Kardak Adalarına Yunan ve Türk bayraklarının dikilmesi, bununla egemenlik hakkının karşılıklı ilan edilmesi, iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiş ve araya ABD’nin girmesiyle aradaki gerginlik ortadan belirli ölçüde kaldırılabilmiştir.
Yunanistan’ın iddiasının aksine, bu ülkenin 1923 yılından günümüze birtakım tek taraflı devlet uygulamaları yapmış olması, coğrafi formasyonlar üzerinde Yunan egemenliğinin tescili anlamına gelmemektedir. Zira uluslararası mahkemelerin devlet uygulamalarını tek başına yeterli kanıt saymayarak Türkiye’nin EGAYDAAK konusundaki tezlerini destekleyen Petra Branca, Eritre-Yemen, Palm Adası davaları gibi birçok kararı mevcuttur.
Türkiye’nin Deklarasyonları:
EGAYDAAK sorunu önemlidir. Sadece EGAYDAAK karasularının toplamı Ege Denizi’nin %5.5’una karşılık geldiği, bunun Trakya bölgesinin yarısı büyüklüğünde bir alana karşılık geldiği bilinmelidir. Özellikle zengin enerji kaynaklarına sahip olduğu yönünde Ege Denizi’ne yönelik çeşitli değerlendirmeler mevcuttur. EGAYDAAK alanının Türkiye’ye ilerde Ege Denizi’nde hidrokarbon kaynaklarına erişimde geniş faydalar sağlayacağı muhakkaktır.
Günümüzde Güney Çin Denizi’nde EGAYDAAK’lardan çok daha küçük olan, hatta adacık bile olmayan kaya parçalarına, bölge ülkelerinin gösterdiği hassasiyeti Türkiye kendine örnek almalıdır. Kaya ve kayacık gibi görünen küçük coğrafi formasyonların, denizlerdeki, karasuları ve münhasır ekonomik bölge gibi hayati çıkarların temelden etkilendiği bilinciyle, Türkiye, Ege Denizi’ndeki en küçük taş parçasına bile bir egemenlik mirası olarak sahip çıkmalı, bu hakkından kesinlikle feragat etmemelidir.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun halefi olması nedeniyle Ege Denizi’ndeki 937 adet ada, adacık ve kayalığın Türkiye’ye ait olduğunu ifade etmiştir. Benzer yaklaşım, Erdoğan dahil devletin üst kademeleri tarafından çeşitli ortam ve fırsatlarda Yunanistan’a karşı EGAYDAAK kapsamında gösterilmiştir.
1996 yılında 29 Ocak günü Kardak Krizi kapsamında Yunanistan’a Türkiye tarafından verilen notada, EGAYDAAK çerçevesinde:
• Ege’deki küçük adalar ile kayaların durumunun genel anlamda belirsizlik içerdiği,
• Özellikle 1947 Paris Antlaşmasında yer alan ‘bitişik adacıklar’ teriminin muğlak olduğu, bu nedenle bunların aidiyetlerinin anlaşma yolu ile belirlenmesi gerektiği,
• Yunanistan’ın bazı küçük adalar ile adacıkları yapay ve gösterişli bir şekilde iskana açma çabalarının herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağı,
• Türk tarafının Doğu Ege’deki küçük ada, adacık ve kayalıkların aidiyetlerinin belirlenmesi amacıyla Yunanistan ile görüşmelere hazır olduğu bildirilmiştir.
O günden bugüne Türkiye ve Yunanistan arasında bu konuda herhangi bir ilerleme kaydedilememiştir.
Sonuç:
Kıbrıs ve Batı Trakya Türklerinin durumu hariç Türkiye-Yunanistan arasındaki öne çıkan sorun sahalarını kapsadığımız yazı dizisinin sonuna geldik.
Yunanistan için en önemli sorun, kıta sahanlığı sorunudur. Özellikle adaların da kıta sahanlığı olduğu teziyle hareket etmek isteyen Yunanistan, buradan yola çıkarak Ege Denizi’nde ve üstündeki hava sahasında Türkiye’ye hayat hakkı vermemek için elinden geleni yapacaktır. FIR’ı, karasularını, hava sahasını, münhasır ekonomik bölgeyi, gayri-askeri statüdeki adaları, EGAYDAAK’ı, velhasıl her ne konu olursa olsun, kendi hak ve menfaatleri doğrultusunda adımlar atmaya devam etmektedir.
Türkiye’nin mevcut antlaşmalara göre oldukça hak kaybına uğradığı Ege Denizi’nde, Yunanistan antlaşmalarla Türkiye’nin güvenliğine katkı sağlayan uygulamalara (gayri askeri statüdeki adalar gibi) bile uymama ilkesiyle hareket etmektedir.
Türkiye’nin milli hedefi, Ege’nin ortasından bir çizgi çekilerek, hakkaniyetli bir şekilde bu denizin bölüşülmesini sağlamak olmalıdır. Bu yapılamadığı takdirde, daha bir yüzyıl daha bizden sonraki nice nesiller de, tıpkı bizler gibi, boğazlarında Yunan eli sıkılı vaziyette yaşamaya mahkum olacaklardır.
Kaynaklar:
Allison G.T. ve Nikolaydis K. (1999). Yunan Paradoksu. (Çeviren: Bülent Tanatar). Doğan Kitap. 1. Baskı. İstanbul.
Kuran S. (2009). Uluslararası Deniz Hukuku. Türkmen Kitabevi. 3. Baskı. İstanbul.
Yaycı C. (2020). Yunanistan Talepleri. Türk Tarih Kurumu Yayınları. Ankara.
Soysal İ. (1965). Türkiye’nin Dış Münasebetiyle İlgili Başlıca Siyasi Andlaşmaları. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Ankara.
Tezcan Y. (1994). Türk-Yunan İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını. Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları. İstanbul.