Yunanistan; Der Spiegel Muhabirini Neden Türk Casusu Olmakla Suçladı?
Özellikle göç politikasında Yunan hükümeti uluslararası hukuku ve Avrupa müktesebatını büyük ölçüde çiğnemekten geri kalmıyor. Türkiye’den çeşitli yollarla Yunanistan üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilere karşı, gücünü Mitsotakis’ten alan Yunan polisi, hunharca davranıyor.
Yunan Siyasetinde Mitsotakis Ailesi
Merkez Sağ Yeni Demokrasi Partisinin lideri Kyriakos Mitsotakis, 2019 yılının Temmuz ayından itibaren Yunanistan başbakanı olarak ülkesini yönetmektedir. Mitsotakis soyadı, Yunan siyasetine yön veren köklü bir aileyi temsil etmektedir.
Kyriakos’un babası Konstantinos Mitsotakis de 1990-1993 yılları arasında Yeni Demokrasi Partisinin lideri olarak başbakanlık yapmış önemli bir siyasi figürdü. Kız kardeşi Dora Bakoyannis, 2004 Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapan Atina'nın belediye başkanıydı. Costas Bakoyannis (Miçotakis'in yeğeni) de annesi gibi 2019'yılında Atina belediye başkanı olmayı başarmış bir siyasetçidir. Ayrıca, Kyriakos Mitsotakis'in dedesi ve büyük dedesi de Yunan parlamentosunda milletvekili olarak görev almışlardır. Yine büyük dedesinin kardeşi, ünlü Yunan siyasetçi ve devlet adamı Eleuthérios Venizélos idi.
Kyriakos Mitsotakis Kimdir?
1968 yılında doğan Kyriakos, ülkesinde 1990 yılında sosyal bilimler alanında lisans derecesini tamamlayıp, Harvard Üniversitesi'ne devam etti. Harvard'dayken ABD hükümetinin Yunanistan'a yönelik dış politikasını inceleyen lisans teziyle Tocqueville ve Hoopes ödüllerine layık görüldü. Stanford Üniversitesi'nde 1993 yılında uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisansını yaptı. ABD ve İngiltere’de finans ve bankacılık sektöründe kendini yetiştirdi.
2003 yılında Yeni Demokrasi partisinde siyaset hayatına başladı ve 2019 yılına kadar milletvekilliği yanında zaman zaman Yunan hükümetlerinde bakan olarak görev aldı. Kendisini liberal bir reformcu olarak tanımlayan Mitsotakis, 2016 yılının Ocak ayında Yeni Demokrasi partisinin lideri olmayı başardı. Partisini geleneksel sağcı duruşundan merkeze doğru taşıyarak daha geniş kitlelerin oyuna talip oldu.
Mitsotakis'in özelleştirmeyi savunması, istihdam yaratma sözü, harcamaları ve vergileri azaltma vaatleri Yunan seçmenler arasında yankı buldu. Bunun karşılığı olarak, Mitsotakis, 2019 yılının Mayıs ayında gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde partisine kesin bir zafer kazandırdı. Bunun üzerine dönemin Başbakanı Tsipras’ın erken seçim kararı alması üzerine, 7 Temmuz 2019 tarihinde sandığa giden Yunan halkı, oyların %40’ını alan Mitsotakis’i başbakanlık koltuğuna taşıdı.
Başbakan Mitsotakis’in Mülteci Politikası
Mitsotakis, halen ülkesinde mali ve ekonomik sorunlarını büyük ölçüde gideren liberal bir reformcu olarak görülüyor. 10 milyonluk nüfusuna karşılık her yıl çoğu Avrupalı 30 milyon turisti ağırlayan Yunan adaları, Avrupalılar için yanı başlarındaki cennet olma özelliğini koruyor. Bu yaz da milyonlarca Avrupalı turist Yunanistan'ın güneş, plajlar ve misafirperverlik gibi hoş yönlerini deneyimleme fırsatı buluyor. Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan’ın ekonomisini ayakta tutan en büyük faktör turizm ve denizcilik. Özellikle turizm, Yunan halkını Avrupa halklarıyla kaynaştıran bir rol üstleniyor. Bu da belki de Avrupa başkentlerindeki hükümetlerin bazen Yunan Hükümetine “sıcak bakmasına” ve bazı yanlışlarını görmemezlikten gelmelerine neden olabiliyor.
Aslında AB’nin önde gelen ülkeleri, özellikle yükselen milliyetçiliğe, demokrasiye yönelik radikal tutum değişikliklerine ve otoriterleşen AB üyesi ülkelerin hükümetlerine karşı tavır sergilemekten geri kalmıyorlar. Örneğin, Avrupa Komisyonu uzun zamandır Macaristan ve Polonya'daki otokrasiye, demokrasi erozyona uğratan marjinal çıkışlara karşı rahatsızlığını dile getiren kararlar alıyor. Bu ülkelere AB değerlerine saygı göstermeye, AB müktesebatından kopmamaya davet ediyor. Ancak şu ana kadar Brüksel, Berlin ya da Paris; nedense Mitsotakis’in giderek ülkesini otokrasiye doğru sürükleyen hareketlerine yönelik herhangi bir çıkış sergilemekten özellikle uzak duruyor. Bu çifte standart dikkat çekiyor.
Özellikle göç politikasında Yunan hükümeti uluslararası hukuku ve Avrupa müktesebatını büyük ölçüde çiğnemekten geri kalmıyor. Türkiye’den çeşitli yollarla Yunanistan üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilere karşı, gücünü Mitsotakis’ten alan Yunan polisi, hunharca davranıyor. Son iki yıl içerisinde Yunan güvenlik güçlerinin yakaladığı binlerce mülteci, dayak yiyor, tekmeleniyor, kötü muameleye tabi tutuluyor ve derdest edilip Türkiye'ye geri dönmeye zorlanıyor. Ege Denizi’ni iptidai şişme botlarla geçmeye çalışan mülteciler ise deniz ortasından Türkiye’ye geriye kovalanıyor ya da botlarının delinmesi pahasına, mültecilere karşı zor kullanarak, deniz ortasında “ölmeye” bırakılıyorlar. Yunan polisinin insani değerlerden tamamen yoksun bu eylemleri, Avrupa başkentlerinde “duyulmuyor”. Polisin yaptığı yasadışı eylemler, mültecilere karşı işledikleri suçlar ise Yunan hükümetinin koruması altında gerçekleştiğinden, kimse hesap verme zorunda kalmıyor, yaptığı şiddet eylemi yanına kâr kalıyor. Yunanistan’da mültecilere karşı işlenmekte olan şiddet uygulamalarını görüntülemek, belgelemek ise tek kelimeyle “yasak!” Bu tür suçları belgeleyenler yoğun baskı altında kalıyor.
Sivil Toplum Kuruluşu Josoor’a Yunan Baskısı
Josoor, Avusturya'da kayıtlı, kâr amacı gütmeyen, kendi kendini yöneten bir kuruluştur ve dünyanın dört bir yanındaki farklı geçmişlerden ve ülkelerden gelen bir ekibi bir araya getirmektedir. Küçük ve esnek saha ekipleri, mevcut AB sınır rejiminden etkilenen insanlara acil yardım ve destek sağlamaktadır.
Der Spiegel’in paylaştığı bir habere göre, Avusturya merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan Josoor; Avrupa’daki mültecilere, özellikle Avrupa’dan dışlanan, Yunanistan gibi ülkelerin kötü muamelesiyle karşı karşıya kalan ve gerisin geriye Türkiye’ye dönmeye zorlanan mültecilerin dertlerini çözmeye, mağduriyetlerini gidermeye çalışmaktadır. Josoor da halihazırda Yunan makamlarının şiddetli baskısından, kötü muamelesinden bunalmış durumda. Kısa süre önce Yunanistan’daki faaliyetlerini askıya almak zorunda kalan bu STK, bu durumdan oldukça mustarip olduğunu saklamıyor ancak Avrupa’da sesini duyurmakta zorlanıyor.
Benzer diğer STK’lar ve yardım kuruluşları da Yunan kurumlarının kötü muamelesinden dertliler. Hatta bazı yardım kuruluşlarının üyeleri, Yunan Hükümeti tarafından “göçmenlere yardım ve yataklık etmekten” suçlu bulundular, bazıları Yunan polisi tarafından gözaltına alınmaktan kurtulamadı.
Der Spiegel Muhabiri Türk Casusu Olmakla Suçlandı
Der Spiegel'in geçen hafta Yunan yetkililerin, Türk-Yunan sınırının bir kısmını belirleyen Meriç Nehri'ndeki bir adada ölmek üzere olan beş yaşındaki Suriyeli bir kız çocuğuna yardım etmeyi reddettiğine dair bir haber yayınlamasının ardından Atina hükümeti herhangi bir özeleştiri yapmaktan kaçınmıştır. Bunun yerine, kurbanın ailesiyle temas kurmak için yasadışı yöntemler kullandığı iddiasıyla Christides'i suçlamayı tercih etmiştir.
Dergiye göre, Der Spiegel muhabiri Giorgos Christides ise hükümet yanlısı Yunan medya organlarında Türk ajanı olarak karalama ve linç kampanyasına tabi tutuldu.
Yunanistan kendisini demokrasinin beşiği olarak görüyor ama Mitsotakis ve hükümeti otokratik yöntemlere başvurmaktan geri kalmıyor. Avrupalı bazı medya kuruluşları; Yunanistan tarafından gerçekleştirilen “mültecileri ülkeye sokmama, Türkiye’ye cebri tedbirlerle geri gönderme” eylemlerini belgeleriyle ortaya koymaya devam ediyorlar. Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Ajansı da bu tür belgelerin doğruluğunu teyit ediyor. Buna rağmen Yunan hükümeti mültecileri zorla geri gönderdiğini kabul etmeye yanaşmıyor, böyle bir şey yokmuş gibi davranıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından hazırlanan Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Yunanistan, AB üyesi ülkeler arasında son sırada yer alıyor. Reuters'in yaptığı bir ankete göre Yunanların sadece yüzde 7'si ülkelerinde medyanın özgür olduğunu söylüyor.
AB’nin Yunan Mülteci Politikasına Zımni Desteği Sürdürülebilir mi?
Brüksel de Mitsotakis'in mültecilere yönelik bu türden anti-demokratik çizgisini görmemezlikten gelmeye devam ediyor, hatta bazen hoş karşıladığını bile saklamıyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 2020 yılında Meriç Nehri'ne yaptığı bir ziyaret sırasında Yunanistan'dan "Avrupa'nın kalkanı" olarak bahsetti. Ve AB üyesi ülkeler, Yunan sınır muhafızlarının hangi yöntemi uygularlarsa uygulasınlar sığınmacıları geri çevirmesinden gizliden gizliye memnunlar.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock bu yılın Temmuz ayında Atina'yı ziyaret ettiğinde, Yunan meslektaşına mültecileri zorla Türkiye’ye geri gönderme suçlamalarına Yunan hükümetinin açıklık getirmesi gerektiğini ifade etti. Baerbock kararlı görünse de bu çağrı basmakalıp bir ifadeyi yansıtmaktan öteye geçemedi. Oysa, AB kendi normlarını ciddiye alıyorsa, artık Yunanistan'a karşı ihlal prosedürlerini başlatması gerekmez mi?