Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Dünya’nın su çevriminin dengesi nasıl bozuldu?

Su çevriminin dört ana unsuru yağış, yüzeysel akış, yeraltı suları ile buharlaşma ve terlemedir. Su kaynaklarımızın hesabında bunlar miktar olarak hesaplanır. Ancak  su çevriminin insan faaliyetleri ile bozulması bu miktarın azalmasına neden olur.

“Dünya su döngüsü insanlık tarihinde ilk kez dengesini kaybetti” tespiti OECD altında çalışan bir uzman komisyonun hazırladığı The Economics of Water raporunda yer aldı. Raporda konu bugüne kadar ele alınandan farklı bir bakış açısı ile ele alınıp incelenmiş. Rapor, suyun korunması ve verimli kullanılmasının yanısıra su çevriminin sürekliliğinin bozulmaması için yapılması gerekenlerden de söz etmiş. Doğal yaşam alanlarını  korunması  ve restore edilmesi ile su döngüsünün en önemli bileşenlerinden  yeşil suyun korunması üzerinde durmuş.

Su kaynakları sisteminin oluşumu ve yenilenmesi su çevrimi denilen doğal bir faaliyetin sonucudur. Karalar üzerine düşen yağışın bir bölümü su, toprak ve bitki örtüsü yüzeylerinden buharlaşarak veya terleme olarak isimlendirilen biyolojik bir süreç sonucunda bitkiler aracılığı ile atmosfere geri döner. Bir bölümü ise yüzeysel ve yeraltı sularını oluşturur, denizlere ve okyanuslara ulaşarak buharlaşır ve tekrar yağış olarak yeryüzüne döner.

Su ve toprak yüzeyi, bitki örtüsü ve atmosfer arasındaki sürekli tekrarlanan bu döngü su çevrimi olarak adlandırılır. Su çevrimi insan dâhil tüm canlı yaşamına su sağlar ve bu dengenin bir bütün olarak idame ettirilmesi doğal su kaynaklarının sürdürülebilir olarak kullanılması için çok önemlidir.

İnsan faaliyetlerinin etkisi

Su kaynaklarının oluşumu ve yenilenmesi “su çevrimi” denilen doğal bir faaliyetin sonucudur. Tabiattaki bazı süreçlerin çevrimler halinde düzenlenmiş olması doğal kaynakların yenilenmesini sağlar. İnsan müdahalesi olmadığı veya en az düzeyde olduğu sürece doğadaki çevrimler genellikle hep aynı düzen içinde sürüp gider. Su çevrimi de bunlardan biridir.

Su çevriminin dört ana unsuru yağış, yüzeysel akış, yeraltı suları ile buharlaşma ve terlemedir. Su kaynaklarımızın hesabında bunlar miktar olarak hesaplanır. Ancak  su çevriminin insan faaliyetleri ile bozulması bu miktarın azalmasına neden olur.

Fosil yakıt kullanımı ve sera gazı salımlarının yol açtığı İklim değişikliği  su döngüsünü doğrudan etkiler. Yağış düzenlerinde değişiklikler meydana gelir. Bunun yanısıra orman alanlarının yok edilmesi, mera ve diğer tarım alanlarının kentsel ve endüstriyel yerleşime terk edilmesi gibi hatalı arazi kullanım planlamaları ve teknik kurallara uymayan tarımsal uygulamalar bir su havzasının  hidrolojik özellikleri ve su döngüsü üzerinde önemli etkiler yaratır. Örneğin Ormanlar, su buharının atmosfere salınmasında ve yağışların düzenlenmesinde çok kritik bir rol oynar, dolayısıyla ormansızlaşma yağış miktarını ve dağılımını etkiler.

Arazi kullanım şeklimiz, ne miktarda yağışın buharlaşma-terleme yoluyla su kaybına neden olacağını ve yüzeysel akışla toprağa sızma arasındaki su dengesini tayin eder. Geniş tarımsal ve mera alanlarının kentsel kullanımlara tahsis edilmesi, söz konusu bölgedeki hidrolojik denge üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Yanlış arazi kullanım planları toprakta tutulan suda ve yeraltı sularının beslenmesinde azalmaya neden olarak dengeyi bozar.

Özet olarak insan faaliyetleri su döngüsünün hızını, akışını ve suyun kalitesini değiştirerek, doğal süreçleri olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle sürdürülebilir su kullanımı ve çevre koruma politikaları, su döngüsünün  milyonlarca yılda oluşmuş olan denge içinde sürebilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle suyun korunması doğal çevremizin korunmasından başlamalıdır.

İklim değişikliğinin su döngüsüne etkisi

İklim değişikliği, dünya genelindeki sıcaklıkları, yağış rejimini, yağış düzenlerini, buharlaşma oranlarını ve su kaynaklarının dağılımını etkileyerek, orman yangınlarını arttırarak su döngüsünü değiştirmekte, su kaynaklarının miktarını ve kalitesini bozmaktadır.

Örneğin iklim değişikliğinin yol açtığı buzullardaki erime, okyanus akıntılarının yönlerini etkilemekte ve deniz suyu seviyesindeki yükselme eğilimini arttırmakta. Bu da  öncelikle kıyı akiferlerinden başlayarak yeraltısuyu kalitesini bozmaktadır.

Su döngüsü suyun dünya yüzeyinde, atmosferde ve yeraltında sürekli olarak dolaşımını sağlayan bir süreç olduğundan iklim değişikliği etkileri karşısında çok kırılgandır. Bu kırılganlık özellikle kararlı yağış düzeni ile doğrudan bağlantılı olan yağışa bağlı tarımsal üretimi etkilemektedir. (Yeşil su temini). Bu nedenle iklim değişikliğine karşı mücadele ve uyum çabaları, iklim değişikliğinin su döngüsüne olan etkilerin azaltılması için çok önemlidir.

Su döngüsünün korunması "ortak değer" olmalı

Su döngüsünün bize suyu sağlayan ve korunması gereken bir ortak değer olduğu konusu uluslararası etkinliklerde daha çok ele alınmalıdır. Bu kapsamda öncelikle iklim değişikliğine neden olan faaliyetlerin azaltılmasına yönelik uygulanabilir çözümler oluşturulmalıdır. Ancak iklim değişikliğine neden olan atmosferdeki  küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %60-70’i gelişmiş ülkelerden kaynaklanmıştır. Halen yıllık küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %40'ı gelişmiş ülkelerden gelmektedir.

Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyonlarını azaltması, arazilerini planlaması, ve su döngüsünü korumaya yönelik diğer  tedbirleri alması için gelişmiş ülkelerin azgelişmiş ülkelere ekonomik ve teknolojik olarak yardımı arttırması şarttır. Etkili bir işbirliği için ortak hedef, ortak anlayış ve ortak ekonomik fayda anlayışının yaygınlaşması gerekir. Küresel ölçekte genel olarak kuzey ve güney arasındaki eşitsizliğin artması  birçok açıdan dünya dengelerini bozacaktır.

Ülkelerarası işbirliği sağlanamadığı ölçüde gelişmiş ülkeler su kaynaklarını düzenleyerek suyla daha uyumlu; gelişmekte olan ülkeler suyla mücadele ederek; geri kalmış ülkeler ise suyun tutsağı olarak yaşamını idame ettirmeye çalışacaktır.

Ancak su döngüsü’nün ortak değer olarak kabul edilmemiş olmasının olumsuz sonuçlarını gelişmiş ülkeler de şiddetli taşkınlar ve daha uzun kuraklıklar ile doğrudan yaşamaya başlamıştır. Yakın gelecekte artacak iklim göçmenleri ile dolaylı olarak da daha çok etkilenecektir. Bu nedenle bu konuda işbirliğine daha açık olmaları ve finansman desteği sağlamaları gerekir.

Sürdürülebilir su yönetimi

Küresel su ekonomisi komisyonunun  raporunda  önlem alınmadığı taktirde 25 yıl içinde dünya genelinde ortalama %8’lik bir GSYH kaybı yaşanacağı ileri sürülüyor. Ayrıca 2050 yılına kadar derinleşen su krizi nedeniyle 2050’ye kadar dünya gıda üretiminin yarısından fazlasının risk altında olabileceğinden söz ediliyor. Raporda ayrıca Dünya nüfusunun yarısının yaşadığı bölgelerde yanlış arazi kullanımı,verimsiz su yönetimi ve iklim değişikliği nedeni ile su üzerindeki baskıların arttığı ifade ediliyor.

Sürdürülebilir su yönetimi, mevcut su kaynaklarını verimli ve adil bir şekilde kullanarak, gelecek nesillerin de su ihtiyaçlarının karşılanabilmesini dikkate alır. Bu yönetim, çevresel, ekonomik ve toplumsal ihtiyaçları dengeleyerek suyun sürdürülebilir kullanımını güvence altına almayı hedefler.

Yönetimler ayrıca tüm canlıların yeterli ve güvenli suya sürekli olarak ulaşabilmesi için en uygun su kaynaklarının geliştirilmesi ve su hizmetlerinin yönetilmesi politikaları uygulamalıdır. Bunun için suyun nehir havzası ölçeğinde bütünleşik bir şekilde yönetilmesi gerekir. Bu yönetimin katılımcı ve şeffaf olması da olumlu sonuç alınabilmesi için çok önemlidir. 

Araştırmacı Yazar ve Akademisyen  Dursun YILDIZ
Araştırmacı Yazar ve Akademisyen Dursun YILDIZ
Tüm Makaleler

  • 01.11.2024
  • Süre : 4 dk
  • 291 kez okundu

Google Ads