Hindistan ve Pakistan Çatışmasında Su Savaş Aracı Olmamalı. Su Sorunları Teknik ve Politik Olarak Çözülebilir
Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim önce su hukuku üzerinden başlamıştır. Hindistan önce Indus Suları Antlaşmasını beklemeye aldığına (abeyance) ilişkin bir açıklama yapmıştır. Hindistan, antlaşmayı beklemeye alma hamlesinden sonra suyun kontrolü üzerinden daha radikal hamleler yapmaya başlamıştır.
Keşmir’deki Pahalgam turizm beldesinde 22 Nisan’da silahlı kişilerin düzenlediği saldırıda hayatını kaybedenlerin ardından Hindistan, Pakistan’a yönelik çeşitli diplomatik ve ticari yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. Gerilim önce su hukuku üzerinden stratejik savaş ile başlamış ve Hindistan Indus Suları Antlaşmasını beklemeye aldığı (abeyance) şeklinde dikkatli bir açıklama yapmıştır. Basında yer alan haberlerde saldırıdan bu yana iki ülke arasında sınırda 11. kez çatışma yaşandığı bildirilmektedir. Bu dönem içinde Hindistan, antlaşmayı beklemeye alma hamlesinden sonra suyun kontrolü üzerinden daha radikal hamleler yapmaya başlamıştır. 5 Mayıs 2024 tarihi itibariyle Hindistan Chenab Nehri üzerindeki Baglihar Barajı’ndan ve Salal Barajından Pakistan’a giden su akışını durdurmuştur. Buna neden olarak da baraj rezervuarlarına biriken tortu maddesinin temizlenmesi işlemini göstermiştir.
7 Mayıs 2025 tarihinde Hindistan Pakistan’ın Azad Keşmir Bölgesine füze saldırısı başlatmıştır. Pakistan’ın da saldırıya karşılık vermesi ile bölgede çatışmaların tırmanacağı görülmektedir. Ancak geçmişte birçok kez yaşanan çatışmalarda suyun savaş aracı olarak kullanılmadığı ve İndus Antlaşmasının sürdüğü bilinmektedir. Bugün de bu gelenek sürdürülmelidir. Çünkü bu bölgede suyun kısıtlanmasına yönelik bir hidro strateji büyük bir felaketle sonuçlanabilir.
Baglihar ve Salal Barajlarından su bırakılmıyor
Hindistan'ın, Jammu ve Keşmir'deki Çenab Nehri üzerinde bulunan iki büyük hidroelektrik projesi olan Salal ve Baglihar barajlarında sürüntü malzemesi temizleme operasyonunun başlattığı açıklaması yapılmıştır. Bu nedenle Hindistan Basınında nehirde su seviyesinin düşmeye başladığı ve Pakistan’a giden su akışının azaldığı yer almıştır. Basında yer alan haberlerde Yeni Delhi’nin Jhelum Nehri üzerindeki Kishanganga Barajından da su akışını kesmeyi planladığı öne sürülmüştür.
Baglihar ve Salal Barajları
Baglihar Barajı 143 m yüksekliğinde 317 m kret uzunluğunda toplam depolama kapasitesi 395 milyon m3 olan enerji amaçlı bir beton ağırlık barajıdır. Barajın rezervuarının büyük bölümü sürüntü malzemesi toplanması için ayrılmış olup aktif depolama kapasitesi 32,5 milyon m3 tür. Barajın santralinin kurulu gücü 900 MW’dır. Barajdan taşkın zamanında su boşaltmak için 16500 m3/s lik bir deşarj savağı mevcuttur. Bu kapasite nehrin maksimum taşkın debisinin çok yüksek olduğunu ve bu suyun kontrolsüz boşaltıldığında akış aşağısındaki Pakistan’a büyük zarar verilebileceğini göstermektedir.
Pakistan İndus Nehrinin önemli bir kolu olan Chenab Nehri üzerindeki birçok yüksek Baraj ve Hidroelektrik Santral projelerinin tasarım kriterlerine itiraz etmiş ancak bir sonuç alamamıştır. Bunların makul enerji üretimi için değil, suyun kontrolü konusunda büyük bir avantaj kazanmaya yönelik olduğunu, böylece Hindistan'a siyasi gerginlik veya savaş zamanlarında stratejik bir üstünlük sağlayacağını ileri sürmüştür.
Salal Barajı ise 113 metre yüksekliğinde 487 m kret uzunluğunda Kaya dolgu-Beton baraj olup yapımı 1986 yılında tamamlanmıştır. Baraj 280 milyon m3 su biriktirme hacmine sahiptir. Barajın 690 MW’lık kurulu güce sahip Hidroelektrik santralleri bulunmaktadır. Salal Barajı’nın taşkın durumunda aşağıya bırakacağı maksimum debisi Baglihar Barajı gibi çok yüksek olup 22 500 m3/s dir.
Basında çıkan bilgilere göre Hindistan bu barajların rezervuarında toplanmış olan sürüntü malzemesini temizleyeceğini ileri sürerek su akışını durduracağını açıklamıştır. Nehirde su akışına yapılacak müdahaleler Pakistan’ın geçmişte ileri sürdüğü itirazları haklı çıkarabilir. Aynı zamanda Hindistan’ın bu girişimleri, 1960 İndus Suları Antlaşması’na tekrar geri dönülmesini veya yeni bir su işbirliğini zorlaştırabilir.
Barajlarda birikecek su aniden bırakılırsa Pakistan büyük taşkın yaşar
Chenab Nehri üzerindeki Baglihar Barajı’nda ve Salal Barajında sediment temizliği yapılması için Barajların enerji santrallerinin çalışmaması gerekir. Bu dönemde dipsavaklardan temizlik için tortu ile birlikte az miktarda su bırakılır. Baraja giren ve 900 MW ve 690 MW gücündeki santrallerden türbinlenmeyen sular barajların rezervuarında birikecektir. Bu suyun bir süre sonra Baraj kapakları açılarak kontrolsüz bir şekilde aşağıya bırakılması Pakistan’da büyük taşkınlar yaratabilir. Her iki baraj da birikecek olan suyu büyük debiler olarak aşağıya bırakacak kapasiteye sahiptir. 2 Mayıs 2025 tarihinde aşırı yağışlar nedeniyle Salal Barajında kapaklar açılarak aşağıya su bırakılmıştır. Bölgede yağışlı bir dönem yaşanmaktadır. Barajlardan bırakılan suyun kesilmesi baraj rezervuarlarının hızla dolmasına ve aşağıya büyük miktarda ani su bırakılmasına yol açabilir. Bu nedenle bu baraj kapakları işletmesinin akış aşağısına zarar vermeyecek şekilde kontrollü olarak yapılmasına özen gösterilmelidir.
Su hiçbir zaman savaş aracı olarak kullanılmamalıdır.
5 Mayıs 2025 tarihinde Hindistan bu barajların rezervuarında toplanmış olan sürüntü malzemesini temizleyeceğini ileri sürerek su akışını durduracağını açıklamıştır. Yazılı basından öğrendiğimize göre, Pakistan'a yönelik baskıyı daha da artırmak amacıyla Kishanganga Barajı'nda da benzer bir uygulama planlanmaktadır.
Hindistan’ın 7 Mayıs 2025 tarihinde başlattığı füze saldırısı bölgeye yönelik endişeleri arttırmıştır. Hindistan İndus Suları Antlaşmasını duraksatarak uluslararası antlaşma hukuku üzerinden başlattığı stratejiyi, suyu kontrol etmeye yöneltmemelidir.
Su kaynaklarının kesilmesi savaş ve çatışmayı bir başka boyuta taşıyacak ve ülkeler arasındaki gerilimin artmasına neden olacaktır. Hindistan’ın başlattığı çatışmanın su üzerinden de yürütülmesi sorunu derinleştirecek ve antlaşmaya geri dönülmesini çok zorlaştıracaktır. Bu nedenle Hindistan uzun yıllardır süren su paylaşım işbirliğini siyasi ve askeri gerginliklerden izole etme geleneğini bozmamalıdır. Su konusunda antlaşma hükümleri dışına çıkılması ve suyun bir savaş aracı olarak kullanılması bölgedeki birçok sınıraşan nehirdeki su yönetimini de etkileyebilir. Bu durum aynı zamanda suyun güvenlikleştirilmesine ve silah olarak kullanılmasına yönelik olumsuz bir örnek teşkil edecektir.
Su üzerinden yürütülen savaşlar uluslararası hukukta egemenlik, güvenlik ve çevre gibi hassas konular üzerinde tartışmayı arttırabilir. Su üzerinden uygulanan yaptırımlar, nesiller boyu sürecek kin ve düşmanlık yaratabilir. Suyun barış ve iş birliği aracı olması gerekirken, savaş aracı haline gelmesi kalıcı çatışmaları besler. Bu da dünyada özellikle çatışmalı bölgelerde büyük oranda sınıraşan sulara bağlı olan ülkelerin ve bölgelerin güvenlik ve istikrarını sağlamaya yönelik çabaları zayıflatır.
Su Antlaşması savaşlar ve gerilimlere rağmen bozulmadı
Hindistan ve Pakistan arasında Keşmir nedeniyle başlayan 1965 Savaşında taraflar doğrudan savaştı ama antlaşma yürürlükte kalmış teknik heyetler çalışmaya devam etmiştir. 1971 Savaşında da yoğun askeri çatışmaya rağmen su paylaşımı sekteye uğramamıştır. Yine 1999 Kargil Savaşında sınırlı bölgesel savaş yaşanmış ancak antlaşma yine askıya alınmamıştır. Son olarak 2016 & 2019 Pulwama saldırısı sonrası ilk kez Hindistan, “Pakistan'a akan suyu keseceğiz” yönünde açıklamalar yapmış ancak bu tehditler uygulanmamış ve antlaşma yine yürürlükte kalmıştır. 2025 yılında Keşmir’deki Pahalgam turizm beldesinde gerçekleşen terörist saldırı sonrasında Hindistan Su Antlaşmasını askıya aldığını ve suyu keseceğini belirterek ilk kez uygulamaya başlamıştır. Bu uygulama sonrası Hindistan’ın başlattığı Füze saldırısı Su Antlaşmasında bir kırılma yaşanması riskini arttırmıştır.
İndus Suları için işbirliği geleneği sürmelidir
Hindistan ve Pakistan bugüne değin defalarca savaşmasına rağmen İndüs Suları Antlaşması yürürlükte kalmış ve bu durum su işbirliği konusunda çok önemli bir gelenek oluşturmuştur. Bu gelenek savaş halindeki ülkelerin bile bazı temel insani değerlere bağlı kalabileceğini göstermesi ve uluslararası kurumlar nezdinde daha meşru bir konuma gelmeleri açısından önem taşımaktadır.
İndus Nehri havzasında Pakistan ve Hindistan’ın su işbirliğine olan mecburiyeti çok yaşamsaldır. Pakistan Hindistan’ın kontrol ettiği Keşmir bölgesinden gelen sulara ulusal güvenlik seviyesinde bağımlıdır.
Bu yüksek bağımlılık ve Hindistan’ın bu sular üzerinde geliştirdiği ve planladığı çok sayıda baraj ve HES projeleri havzanın hidropolitiğini tamamen değiştirmiştir. Özellikle yüksek baraj projeleri nedeniyle Pakistan’ın endişeleri de çok artmış ancak ülkelerarasında gerilimin azaltılmasına yönelik uygun su diplomasisi yürütülememiştir. Hidropolitik gerilimin artması sonucu Hindistan ilk kez, suyu jeopolitik planlarına yönelik olarak kullanabileceğini belirten açıklamalar ve uygulamalar yapmıştır. Bölgenin su kaynakları artan nüfus,artan enerji ihtiyacı ve iklim değişikliğinin baskısı altındadır.
Bölgede gelecekte yaşanabilecek su sıkıntısı için ülkelerin su güvenliklerini sağlamaya yönelik çalışmaları, teknik ve hidropolitik işbirliği içinde yürütülürse daha etkili sonuçların alınabilmesi mümkün olacaktır. Pakistan’ın uzun süredir dile getirdiği sorunların teknik ve politik olarak çözülebilmesi imkanı çatışmanın ve artan gerilimin oluşturacağı çözümsüzlükten çok daha fazladır. Bunun için öncelikle su üzerine gerilimin artmasına neden olacak tüm uygulama ve açıklamalar durdurulmalıdır. Barajlarda birikecek olan suyun Pakistan’da sorun yaratmayacak şekilde kontrollü bir şekilde bırakılmasına özen gösterilmelidir.
Sonuç
Keşmir sorunu Hindistan ve Pakistan arasında tarihsel geçmişi çok uzun olan bir sorundur. Keşmir sorununda çözüm arayışları içinde, Hindistan su kaynakları üzerinden mevzi kazanma yolunda çaba göstermemelidir. Çünkü Pakistan'ın su üzerinden bir savaşa zorlanmasının her iki ülke için de pratik bir faydasının olmayacağı görülmelidir. Ayrıca bu bölgede suya yönelik olarak artabilecek sorunlar, bölgede ve dünyada birçok güvenlik dengesini tehdit edebilir. Her iki ülke de bunun önlenmesine yönelik özenli tavır ve davranışlar içinde hareket etmelidir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ile uluslararası ilgili kuruluşlar her iki ülke arasındaki gerilimin azaltılması ve su kaynaklarının bir savaş silahı olarak kullanılmaması için hızlı bir şekilde inisiyatif almalıdır.
Bu kapsamda 65 yıldan beri uygulanan 1960 İndus Suları Antlaşması yeni koşullara göre BM’nin öncülüğünde yeniden gözden geçirilebilir. İki ülke arasında yaşanan gerilimin daha üst seviyelere su üzerinden tırmanmaması için her iki ülke de gerekli özeni göstermelidir. Günümüzde ülkeler arasında çıkan su sorunlarının çözümünde teknik ve politik tüm yollar ve hidrodiplomasinin tüm imkanları kullanılmalıdır. Çünkü su savaşının sürekli kazananı olmaz ve dünyada su işbirliği konusunda yeterli bilgi birikimi ile deneyim mevcuttur.