Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Türk Hava Sahasına Giren İHA Nasıl Düşürüldü? Süreç Nasıl İşledi?

Muhtemelen İHA’yı düşürmek için görüş içindeki hedefler için kullanılan havadan havaya füze (bu tür yakın hedefler için jenerik yük olarak ısıya güdümlü AIM-9X ve/veya AIM-9L/M kullanılır. Görüş ötesi menzildeki hedefler için radar güdümlü AIM-120 AMRAAM kullanımı söz konusu olabilir.) kullanılmış, İHA füzeyle düşürülmüş olabilir. Zayıf bir ihtimal makinalı top atışıyla da İHA düşürülmüş olabilir.

15 Aralık 2025 tarihinde akşam saatleri yaklaştığında Karadeniz üzerinden Türk hava sahasına yaklaşan bir hava izi Türk radarları tarafından tespit ediliyor. Rutin prosedürler çerçevesinde yaklaşan iz takibe alınıyor. Türk hava sahasına gireceği anlaşıldıktan sonra, NATO/Millî alarm reaksiyon nöbeti tutmakta olan Türk F-16 uçaklarına (iki adet) kalk emri (scramble) veriliyor. Zaten beş dakikalık hazırlık durumundaki, deneyimli pilotların kontrolündeki savaş uçakları gecikmeden tam zamanında kalkışlarını gerçekleştiriyorlar. Kalkış sonrası yüksek süratle hedefin bulunduğu irtifaya tırmanıyorlar. Halihazırda radarlar tarafından izlenmekte olan hava izinin tipini, ne tür bir hava aracı (insanlı veya insansız) olduğunu öncelikle gözle teşhis (positive identification) etmeleri kendilerinden bekleniyor. F-16 pilotları, ilgili radar kontrolörünün talimatlarına uyarak saatte 1.000 kilometreyi aşan süratle hedefin uçtuğu bölgeye doğru yaklaşıyorlar.

Yürürlükteki angajman kurallarına ve uluslararası hava hukukuna göre Türk hava sahasına giren herhangi bir hava aracını sorgulama yapmaksızın, alelacele bir kararla düşürmek doğru bir uygulama olarak görülmez. Şüpheli hava aracının düşmanca bir davranışı bulunmadığı biliniyor. Bu nedenle tüm prosedür aceleye getirilmeden adım adım izleniyor.

Pilotlar önce kendilerine yer radarlarından link üzerinden aktarılan hedef bilgisini kendi uçak radarlarında da görüyorlar. Radar skobu (ekranı) başındaki kontrolörle aralarında karşılıklı teyitleşme gerçekleşiyor. Bundan sonra gözle hedefi görme safhasına geçiliyor. Bunun için kontrollü bir süratle hedefe yaklaşıyorlar. Yaklaşma esnasında lider uçak (1 numara) hedefin yanına doğru sağından veya solundan yaklaşırken, arkadaki uçağın pilotu (2 numara) hedef hava aracının olası düşmanca bir hareketine karşı anında reaksiyon gösterebilmek için uygun atış noktasında geriden lider uçağı ve hedefi takipte kalıyor.

Buraya kadar anlattığım normal prosedürdür. Gerginlik durumları hariç Türk hava sahasında savaş uçakları havada bekletilmez, devriye görevleri için planlama yapılmaz. Kriz şartları yoksa havada uçak bekletmek, bunu 7/24 esasına göre yapmak demek, çok yüksek bir maliyete Türk Hava Kuvvetlerinin katlanması demektir. Bu tür görevlerde iki adet F-16 uçağını havada 24 saat bekletmenin maliyeti, saatlik uçuş maliyetinin ortalama 25.000 USD olduğu göz önüne alındığında, gün başına yaklaşık olarak 1 milyon 200 bin USD olacaktır ki bu sürdürülebilir bir uygulama değildir. Sadece kriz şartlarında bu tür havada uçak bekletme seçenekleri devrede olabilir.

Tekrar konumuza dönersek, “düşürülen İHA” olayında Karadeniz üzerinden Türk hava sahasına yaklaşan bir hava izinin tespitinde bir sorun yaşanmadığı anlaşılıyor. Burada bir gecikme, tespit edememe gibi bir durum söz konusu değildir. Bu işlerin standardına uygun olarak, zamanında hedef İHA’nın kuzeydeki Türk radar ağı tarafından tespit edildiği görülüyor. Kaldı ki, bu bir insansız hava aracıdır ve çoğunlukla İHA’lar küçük yapıda, ağırlıklı olarak kompozit malzeme kullanılarak üretildikleri için radarlarla çok uzak mesafelerden tespit etmek de her zaman mümkün değildir. Yine de Karadeniz’den yaklaşan bu İHA deniz üzerinden geldiği için, nispeten çok uzak mesafelerden itibaren takip edilmekte olduğunu varsayabiliriz. Bu arada şunu da belirtelim. Yüksek, engebeli arazi şartlarında çok alçak irtifadan yaklaşan hava izlerini teknik olarak yerde konuşlu hava radarlarının görememe durumları olabilir. Bunun için kriz şartlarında havada bekleyen savaş uçaklarının radarları ve/veya yine Havadan Erken İhbar Kontrol (AWACS/HEİK) uçakları kullanılır. “Düşürülen İHA” olayında yerde konuşlu radarların bir zafiyeti bulunmuyor. Dipnot olarak belirtelim, bazı sosyal medya hesaplarında belirtilen ‘radar ağımız yetersiz mi’ tarzı sorular, imalar gerçeği yansıtmıyor. Yine radar sistemimiz hava sahamızı ihlâl ederek devletin kalbi başkent semalarına ve kritik önemdeki tüm savunma sanayii tesislerimizin üzerine dek gelebilen bir İHA'yı göremedi veya önleyemedi gibi değerlendirmeleri de mesnetsiz ve gereksiz görüyorum.

Biliyorsunuz, bahse konu olay sonrası yaklaşan hedef izinin ‘kimliği belirsiz bir İHA’ya ait olduğu bilgisi, MSB açıklamasında dolaylı bir anlatımla ifade ediliyor. Ancak hava izinin bölgedeki yer radarları tarafından ilk tespit edildiği anda muhtemelen bu izin bir İHA’ya ait olduğu tam manasıyla bilinememiş olabilir. Bununla birlikte izin sürat değerine bakılarak kısa sürede bir İHA olduğu anlaşılmıştır diye değerlendiriyorum. Şüphesiz ilk etapta yine bu hava izinin hangi ülkenin İHA’sına ait olduğu da bilinememiş olabilir. Zira Karadeniz üzerinde uçan çok sayıda ve tipte İHA bulunuyor. Bu İHA’ların çoğunlukla 2022 yılından bu yana çatışma halinde olan Ukrayna veya Rusya’ya ait olabileceğini varsayabiliriz. Bununla birlikte bazı NATO ülkelerinin de kendi milli çıkarları doğrultusunda Karadeniz üzerinde gözetleme, keşif ve istihbarat maksatlı İHA uçuşları yapmakta oldukları da artık kimsenin bilmediği bir sır değil.

Karadeniz üzerinden yaklaşan hava izinin Rusya’ya ait Shaded 136 tipi bir İHA olduğu kabulüyle yazımıza devam edelim. Açık kaynak verilerine göre, bu İHA saatte en fazla 185 kilometre hız yapabiliyor. Yaklaşık süratini 100 Knot kabul edebiliriz. Bu solotürk gösterilerinden alışık olduğumuz ‘yavaş uçuş’ hızından bile daha düşük bir hız. F-16 benzeri yüksek süratli savaş uçakları için bu süratlerde uçmak pilotlar açısından ayrı bir beceri, dikkat ve özen gerektirir. Hava izinin ait olduğu İHA’yı gözle teşhis etmek için sürati düşürmek, İHA’nın varsa keşif kamerasını, hedefleme podunu ve taşıdığı silahları gözle görebilmek için birkaç kez İHA’dan uzaklaşıp tekrar kontrollü yaklaşmalar yapmak gerekir. Sanıyorum ikili F-16 görev kolundaki uçaklar, bindirmeli olarak havada hipodrum benzeri bir patern kurmak suretiyle, İHA’ya birkaç kez dönüşümlü olarak yaklaşıp uzaklaştılar. Bu arada radar skobu başındaki görevli kontrolör üzerinden Eskişehir’deki hava harekât merkezi ile temas kurdular ve kendilerine gelecek talimatı beklediler. Zira kimliği belirsiz bir İHA’yı, ortada düşmanca bir hareket de olmadığından, füze veya makinalı top atışıyla ‘düşürmek’ için kendilerine verilmiş bir yetkilendirmeye, talimata havadaki F-16 pilotlarının ihtiyaçları var. Talimat almadan ateş açmaları söz konusu olamaz. Muhtemelen İHA Kastamonu’dan Çankırı’ya doğru uçarken koordinasyon süreci devreye tam manasıyla sokulmuş olmalı.

İlgili Rus, Ukrayna ve NATO (ABD, İngiltere ve Fransa) ülkeleri ile temas kurulmuş olabilir. Ancak eğer pilotlar İHA’nın, örneğin Shaded 136 olduğunu kesin bilgi olarak vermişlerse, bu durumda doğrudan Rusya ile uygun kanallardan iletişime geçildiğini düşünebiliriz. Ama tipi kesin olarak bilinemeyen bir İHA ise, doğal olarak hangi ülkeye ait olduğu da bilinememiş olabilir. MSB açıklamasında İHA’nın tipi ve milliyetinden bahsedilmiyor. Sadece hava izinin kontrolden çıktığı anlaşılan bir insansız hava aracına ait olduğu; meskûn mahal (yerleşim yeri) dışında emniyetli bir bölgede İHA’nın vurularak düşürüldüğü bilgisine yer veriliyor. Anlaşılan daha detay hususların bu açıklamada yer alması istenmemiş.

Bu noktada İHA’nın düşürülme kararının, uzun bir sürecin sonrasında mevcut tüm prosedürler işletilerek alındığı, hiçbir şeyin aceleye getirilmediği anlaşılıyor. Bu şekilde davranılmasında söz konusu İHA’nın düşmanca bir hareket sergilememesinin ve aynı zamanda Türk F-16 uçaklarınca havada yakından takip edilmesinin en büyük faktör olduğunu değerlendiriyorum. Bu nedenle bir zafiyet olmadığını, gecikme durumunun yaşanmadığını söyleyebiliriz. Kontrollü şartlarda sabırla beklenmiş, belki de İHA’nın yakıtının bitip kendi kendine boş bir araziye düşmesi umuduyla hareket edilmiş olabilir.

Nihayetinde İHA olduğu kesinlik kazanan bu hava aracının herhangi bir olumsuzluğa mahal vermemek adına, emniyetli bir bölgede düşürülmesine karar verilmiş. Muhtemelen İHA’yı düşürmek için görüş içindeki hedefler için kullanılan havadan havaya füze (bu tür yakın hedefler için jenerik yük olarak ısıya güdümlü AIM-9X ve/veya AIM-9L/M kullanılır. Radar güdümlü görüş ötesi menzildeki hedefler için AIM-120 AMRAAM kullanımı söz konusu olabilir.) kullanılmış, İHA füzeyle düşürülmüş olabilir. Zayıf bir ihtimal makinalı top atışıyla da İHA düşürülmüş olabilir. Belki bazılarımız 20-30.000 USD değerindeki bir İHA’yı neredeyse 2-3 milyon USD değerindeki bir hava hava füzesiyle düşürmeyi ‘pahalı’ bulabilir ki öyledir. Ancak hava savunmanın, tehdidi bertaraf etmenin yüksek maliyetine her ülke katlanmak durumundadır. Öte yandan İHA’lara karşı füze kullanımı birçok ülke tarafından son dönemde sorgulanmakta, başka yöntemlerin geliştirilmesi gerektiği sıklıkla tartışılagelmektedir. Avrupa ülkeleri Doğu Avrupa'da Ruslara karşı bir ‘dron duvarı’ örmekten bahsediyorlar. Daha ucuz yöntemlerle dronları düşürmenin yollarını arıyorlar. Nitekim Türk savunma sanayii de bu alanda çeşitli silahların geliştirilmesinde rol aldı, MKE yapımı Tolga sistemi gibi başarılı ürünler boy göstermeye başladı. Ancak, bu tür ani gelişen ve sadece havadaki uçakların angaje olmak durumunda kaldığı İHA hedefleri için pahalı da olsa hava hava füzelerini kullanma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda eğer, örneğin bir AIM-9X füzesi ile bu İHA düşürülmüş ise, doğru yapılmıştır. Rutin prosedür budur. Maliyetine bu noktada bakılmaz.

Tabii ki bu olay esnasında sivil hava trafiğinin de emniyetinin alınması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Zira hedef İHA Esenboğa’ya doğru yaklaşırken ve bir nedenle ‘düşürme kararının alınması’ için zamana da ihtiyaç duyulurken, mecburen hava trafiklerinin Esenboğa’ya inmek yerine yedek meydana yönlendirilmesi, divert ettirilmeleri gerekir ki, anlaşılan bu rutin uygulama da bu olay esnasında devreye sokulmuş. Örneğin THY’ye ait TK2170 sefer sayılı İstanbul-Ankara uçağı Konya’ya iniş yapmak zorunda kalmış. Bu uçaktaki yolcular şüphesiz mağduriyet yaşamış olabilirler ama bu hedef İHA ile bu yolcu uçağının çarpışma olasılığını da kimse göz ardı edemezdi. Bu yönüyle hava trafik otoriteleri de doğru kararı zamanında vermişler, uçuş emniyetini birincil öncelikleri yaparak, bazı yolcu uçaklarını yakıtları kritik seviyeye düşmeden uygun havaalanlarına yönlendirmek zorunda kalmışlar. Esenboğa varışlı bazı yolcu uçaklarının geldikleri meydanlardan kalkışlarını geciktirmişler. Sistem burada da doğru çalışmış.

İHA’nın düşürüldüğü yer, bazı kaynaklara göre Karacahasan mahallesi dışındaki (Ankara’nın Elmadağ ilçesine bağlı bir mahalle) bir noktadır. Bu bölgenin ROKETSAN tesislerine neredeyse taş atımı uzaklıkta olduğu iddia ediliyor ki İHA’yı düşürmek için niye bu kadar beklenildiği sorusu ister istemez akıllara geliyor. Kanaatimce, yukarıda da ifade ettiğim üzere, hedef İHA’nın düşmanca hareket yapmaması, geçtiği bölgelerin çoğunlukla ‘boş olması’ gerekçesiyle ‘düşürme eylemi’ bilerek kontrollü bir şekilde geciktirilmiştir. İHA’nın kendi kendine yakıtı bitip düşmesi halinde bundan meskûn mahalde yer alan insanların, binaların zarar görebileceği değerlendirildiği anda İHA’yı takip etmekte olan F-16 uçakları tarafından yapılan atışla İHA kontrollü bir şekilde düşürülmüştür. Anlaşılan hiçbir şekilde bu rutin sürecin akışı esnasında ‘kontrolsüz’ ve tehlikeli bir durumun gelişmesine Türk askerî otoriteleri izin vermemiştir.

Sonuçta, Rusya ve Ukrayna ile aramızda halihazırda bir gerginlikten söz edebileceğimiz bir durum bulunmuyor. Gerginlik olmadığı için rutin hava savunma kuralları haricinde bu iki ülke hava unsurlarına karşı belirlenmiş bir angajman kuralları manzumesine de mevcut şartlarda ihtiyaç duyulmuyor.

Geçmişte, 22 Haziran 2012 tarihinde Doğu Akdeniz’de keşif uçuşu yapmakta iken, bir adet RF-4E Phantom savaş uçağımıza Suriye’den açılan ateş sonucu bu uçağın düştüğünü, iki pilotumuzun maalesef şehit olduklarını biliyoruz. Bu olaydan kısa bir süre sonra Türkiye; askerî ve siyasî otoritelerin ortak mutabakatıyla, bir daha bu tür bir hadise yaşanmaması için hava savunma tedbirlerini artıracak şekilde, Suriye sınırına ilişkin angajman kurallarını belirlemiş ve ilan etmiştir. Türkiye-Suriye sınırını izinsiz geçen, geçme teşebbüsünde bulunan her türlü hava aracının eylemi ‘düşmanca’ kabul edileceği deklare edilmiştir. Sonrası malûm. 24 Kasım 2015 tarihinde Rusya’ya ait Su-24 savaş uçağının Hatay üzerinden 17 saniyelik kat edişi esnasında hava hava füzesiyle vurularak düşürülmesi, ilan edilen bu angajman kurallarının bir sonucu olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Türkiye gerektiğinde 17 saniye içinde karar mekanizmasını işletip, tehdit gördüğü bir uçağı, İHA’yı düşürebilecek yeteneklere sahip bir ülkedir. Son yaşanan İHA olayını eleştirenler bir de bu olayı, bu gözle değerlendirmeleri gerekir.

Her hâlükârda 15 Aralık’ta düşürülen İHA için böyle bir durumdan bahsedemeyiz. Şartlar ve uygulanması gereken prosedürler aynı değil. Spesifik angajman kurallarının bulunmadığı ortamda, ülkemize 'tehdit' olarak gelen bir hava aracının öncelikle tespiti, teşhisi ve sonra da dost/düşman olma durumuna göre uygun bir meydana gerekirse zorla indirilmesi gerekir. Rutin prosedür budur.

Muhtemelen İnebolu üzerinden giriş yapan İHA için MSB, çok ihtiyatlı bir açıklama yapmış. "Kontrolden çıktığı anlaşılan" bir hava aracı tanımlaması var. Satır arasında “kimliği ve tipi belirsiz İHA” olduğu bilgisi de veriliyor.

Bu olay Rusya'nın Doğu ve Merkez Avrupa ülkeleri üzerinde yürütmekte olduğu hibrit savaş taktiklerinin dron boyutuna benzemiyor. Öte yandan Türk hava sahasına kontrolsüz bir giriş olmadığını, bunu masum bir şey olamayabileceğini, bir deneme olabileceğini de görmemiz gerekiyor. İhtiyaten İHA ile yer kontrol istasyonu arasındaki RF (radyo) bağlantısının kopmuş olabileceği, GPS ve/veya INS arızası yaşanmış olabileceği gibi birtakım senaryolar da bu münferit olay kapsamında değerlendirilebilir. Şimdilik, kasıt veya kötü niyet aramamak gerekiyor.

Nihayetinde İnebolu-Ankara arası kuş uçuşu 240 km. Hedef İHA’nın hava izi radarlar tarafından tespit edilmeyi takiben gecikmeksizin Türk hava sahasına giren hava aracını önlemek için Merzifon'daki alarm reaksiyon nöbeti tutan iki adet F-16 kaldırılmış olmalı. Zayıf bir ihtimal F-16'lar Eskişehir'den de kaldırılmış olabilir. Ya da her iki ana jet üssümüzdeki alarm reaksiyon uçakları kademeli olarak kaldırılmış olabilir. Hepsi rutin prosedürün parçası olan uygulamalar.

Burada havada çok vakit harcanmış gibi bir değerlendirmeye gidebiliriz. Eğer düşürülen İHA bir adet Shaded 136 ise bu hava aracının bilinen en yüksek hızı saatte 185 km. Demek ki İHA düşürülünceye kadar 1 saat 20 dakika kadar bir süre geçmiş. Niye bu kadar uzun bir sürenin geçmesi beklenmiş olabilir?

Belki Türk siyasî/askerî otoriteleri kontrolleri altındaki, takip ettikleri bu İHA'nın ne maksatla uçtuğunu görmek istemiş olabilirler. F-16'ların refakat ettiği bir dron veya İHA her an istendiği anda düşürülebilir güvencesiyle sabırla hareket etmiş olabilirler. Bu arada muhtemeldir ki Rus ve Ukrayna makamları ile telefon görüşmeleri yapılarak hava aracının kime ait olduğu tespit edilmek istenmiş olabilir. Bu ülkelerin nasıl reaksiyon verdiklerine bakılarak niyetleri anlaşılmaya çalışılmış olabilir. Nihayetinde siyasî iradenin de oluru alınarak düşürme talimatı geliyor. Bundan sonrası işin en kolay tarafı.

Bir daha böyle bir olay yaşanır mı? Maalesef her zaman yaşanabilir. Zira bizim radar ağımız bir duvar değil. Aslında hiçbir ülkenin radar kaplaması geçilmez bir duvar, kale değildir. Haziran ayında gerçekleşen 12-gün savaşında, onca çabasına rağmen İran’ın füze ve İHA saldırılarını İsrail durduramadı. İsrail hava savunma sistemleri kısmen ‘yetersiz’ kaldı. İsrail’in müttefiki başta ABD dahil birçok ülkenin hava savunma desteği vermesine rağmen, İran füze ve İHA’larının hepsini önlemek mümkün olamadı. Ufacık bir toprağı olan İsrail bile onca sahip olduğu hava savunma sistemine, müttefik desteğine rağmen bunu beceremedi. Sonuçta İsrail hava savunmasını yaran İran füzeleri çeşitli noktalara vuruşlarını gerçekleştirebildi. Zira hava savunmada %100 başarı neredeyse imkansızdır. Sadece olabildiğince 360° ve katmanlı bir hava mimarisi ile düşman uçakları, füzelerini vb. önlemek, durdurmak için kritik tesislerin, üslerin hava savunmasına yönelik tedbir alınabilir. Türk hava savunma sistemini eleştirenlerin bu gerçekleri göz önünde bulundurmaları beklenir.

Bu İHA düşürme olayından sonra, durum enine boyuna değerlendirilip, Karadeniz üzerindeki Türk hava sahasında devriye uçaklarını bekletme (Hatay üzerinde 2012-2016 arasında yapıldığı üzere) uygulaması başlatılabilir. Bu kapsamda yeni angajman kuralları yayınlanabilir. HEİK uçaklarının bölgede kullanılması yanında Karadeniz kıyısında kritik noktalara hava savunma sistemlerinin, uçaksavarların yerleştirilmesi, MKE yapımı Tolga benzeri yeteneklerin prototip de olsa o bölgede konuşlandırılması söz konusu olabilir. Deniz-Hava işbirliği kapsamında Deniz Kuvvetleri su üstü unsurlarından açık denizde görevlendirme yapmak suretiyle derinliğine bir hava savunma mimarisine geçiş de yapılabilir. Bu şüphesiz Karadeniz kıyıları gibi çok uzun bir şeritte, zor ve maliyet boyutu çok yüksek bir hava savunma duruşuna geçiş yapılması anlamına geliyor.

Bu arada bazıları “Nerede bu Çelik Kubbe?” diye soruyorlar. Çelik Kubbenin yeni bir proje olduğunu unutuyorlar ya da TV ekranlarında abartılı söylemleri ile boy gösteren eli sopalılara kızdıkları için Çelik Kubbe eleştirisini getiriyorlar. Bir yönüyle haklılar ancak olayımız bu değil. 2024 yılında aktive edilen bir projeden bahsediyoruz. ASELSAN tarafından geliştirilen komuta kontrol sistemi etrafında tüm mevcut ve geliştirilecek hava savunma unsurlarının birbirine entegre edilmesine dayanan çepeçevre, katmanlı bir hava savunma mimarisi hayata geçirilmek isteniyor. Konsept olarak çok doğru bir yaklaşım. Yetenekler tedarik edildiğinde ve sistem tam manasıyla devreye girdiğinde (muhtemelen 2030'u bulacaktır) hava savunma ihtiyaçlarımızın karşılanması adına şüphesiz daha iyi bir durumda olacağız.

“S-400 niye kullanılmadı?” sorusu da bu olayda çok anlamlı gelmiyor bana. Havada silahlı savaş uçakları var. Hedef İHA takip ediliyor. İstenildiği anda vurulabilecek, kontrollü bir mesafeden İHA izleniyor. Zamanı gelince de düşürülüyor. Bu senaryoda doğal olarak S-400’lere ihtiyaç duyulmuyor. Muhtemelen S-400 sistem radarları da Ankara’ya yaklaşan bir hava izini uzaktan takip etmiş olabilirler. Angaje olmak için S-400 bataryasının hazırlık durumu bir iki saatliğine yükseltilmiş olabilir. Belki gerekseydi, kullanıldığını da görecektik. Kullanılmadığına göre, ihtiyaç olmamış anlaşılan.

Düşürülen İHA’nın Shaded 136 varsayımı ile bu yazıyı kaleme aldım. Ancak başka bir İHA da olabilir. İHA düşürme olayının 20 dakika kadar süren bir zaman zarfında gerçekleştiğini ifade edenler var. Teyit etmek için kimseye sormadım, bu nedenle bilemiyorum. Ancak 20 dakikalık bir olaydan bahsediyorsak, bu durumda hedef İHA’nın süratinin 185 km/s değil, yaklaşık 700-750 km/s olması gerekirdi. Bu, F-16’lar kadar süratli bir hava aracından bahsediyoruz anlamına geliyor. Bana pek olası gelmiyor.

Bu arada düşürülen dronun parçaları bulununca 'tipi, hangi ülkeye ait olduğu vb.' ortaya çıkacaktır demek 'teknik değil siyaseten' doğru bir açıklama olur. Zira dronu düşüren pilotlar pozitif teşhis (ID) olmadan ateş açamazlar. Onlar ne olduğunu görüp ona göre hava harekât merkezi ile konuşup, kendilerine gelen talimatın gereğini yapmışlardır. Yani tipi biliniyordur ancak MSB bilinçli olarak bu bilgiyi paylaşmamış anlaşılan. İstihbaratta ‘bilinmesi gereken’ prensibi vardır. Demek ki kamuoyuna yapılan açıklamada bazı bilinen bilgilerin yer alması doğru bulunmamış.

MSB açıklamasında yer alan “kontrolden çıktığı anlaşılan hava izi” bilgisi için ilgili ülkeden ‘bilgi akışı’ olmuş olmalı. Gerekli temaslar sağlanmış. Gerekli bilgiler paylaşılmış. Bu durumda her şeyi açıklamanın da pek bir anlamı kalmıyor. Olaya ilişkin olarak biraz gizem kalmasını, her şeyin paylaşılmamasını ben de siyaseten doğru buluyorum.

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 17.12.2025
  • Süre : 4 dk
  • 4516 kez okundu

Google Ads