Türkiye'de Su Yönetiminin Eksik Yanları ve Yeniden Yapılanma İhtiyacı
Türkiye su fakiri değil ama suyunu akılcı, planlı ve koordinasyon içinde verimli bir şekilde kullanmaya zorunlu olan bir ülkedir. Türkiye uzun yıllar sonra bir ULUSAL SU PLANI 2019-2023 hazırlamış ancak uygulamaya geçirememiştir. SU YASASI taslağı ise yaklaşık 10 yıldır hazırlanmakta olup bir türlü yasa haline gelememiştir.
Dünyada su güvenliği, uzun zamandır enerji güvenliği, gıda güvenliği ve çevre güvenliği politikalarıyla birlikte ele alınmaya başlanmıştır. Çünkü aralarındaki bağlantı artmıştır. Bu nedenle Türkiye’de su yönetiminin önündeki yasal, kurumsal, idari sorunlar sadece su sektörünü değil aynı zamanda diğer sektörleri de doğrudan etkilemeye başlamıştır. Su yönetimi konusunda yapılacak çalışmalarda bu ilişkinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Türkiye su fakiri değil ama suyunu akılcı, planlı ve koordinasyon içinde verimli bir şekilde kullanmaya zorunlu olan bir ülkedir. Türkiye uzun yıllar sonra bir ULUSAL SU PLANI 2019-2023 hazırlamış ancak uygulamaya geçirememiştir. SU YASASI taslağı ise yaklaşık 10 yıldır hazırlanmakta olup bir türlü yasa haline gelememiştir.
Türkiye’nin su yönetiminin önündeki en temel yasal eksiklikler ve kurumsal sorunlar:
1. ULUSAL STRATEJİK HEDEF EKSİKLİĞİ
2. YASAL EKSİKLİKLER VE KURUMSAL ALTYAPI ZAFİYETİ (Liyakatsiz Kadrolar, Kurumların hafızlarını ve kurumsal kimliklerini kaybetmesi, DSİ-SYGM, DSİ-SUKİ’ler arasında yetki çakışmaları, Su Yasası eksikliği)
3. PLANSIZLIK (Plansız Yatırımlar-HES’ler, DSİ’nin 1000 günde 1000 gölet yatırımları vb.)
4. KOORDİNASYONSUZLUK VE VERİMSİZLİKTİR.
Bunların sonucu da plansız yatırım, verimsiz işletme, kaynak israfı ve güvenlik risklerinde artış olarak ortaya çıkmaktadır.
Özetle: Türkiye’nin su yönetimi, ülkenin yeni idari yönetimindeki sorunların ve belirsizliklerin de etkisiyle bir dağınıklık, kurumsal zafiyet, yatırım plansızlığı ve kurumların birbirini engelleme çabaları (DSİ-İSKİ) (DSİ-SYGM) içine girmiştir. Ekonomide yaşanan sorunlar nedeniyle de su yatırımları nehir havzası ölçeğinde birbirini tamamlayan yatırımlar olarak ya başlamamış ya da yarım kalmıştır.
Türkiye son dönemde sıklığı daha da artan bölgesel kurak dönemler yaşamaktadır. Bu alanda ortaya çıkabilecek olan sorunlar, ülkemizin özellikle Ege ve Akdeniz, Trakya, Orta Anadolu gibi bölgelerinde iklim değişikliğinin de etkisiyle birçok sektörü etkileyecek sorunlara neden olabilecektir.
Tarımsal Su Kullanımımız
Ülkemizde suyun %75’i tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Bu oranın yüksekliği yıllardır olumlu bir gösterge olarak algılanmıştır. Esasında, tarımda suyun kullanım oranı ile su yönetiminin gelişmişlik derecesi arasında doğrusal bir ilişki yoktur. Tarımda suyun kullanım oranının yüksekliği, o ülkede tarımın gelişmiş olduğunu göstermez, bilakis tarımsal su kullanımındaki verimsizliği ifade eder. Bu oran gelişmiş ülkelerde % 50 civarındadır.
Sulama suyunun daha verimli kullanımına destek olabilmek için DSİ 25 yıl önce sulama hizmetlerini Sulama Birliklerine devretmiş ama sistem yürümemiş ve günün sonunda 3 yıl önce bu birliklerin yönetimi tekrar DSİ’ye devredilmiştir. Türkiye’de yaklaşık 483 000 ha arazi sulayan Yeraltısuyu Sulama Kooperatifleri ise mali idari ve kurumsal altyapı olarak çok işlevsiz durumda bırakılmıştır. DSİ verilerine göre yaklaşık 1500 yeraltı suyu sulama kooperatifi 12000 kuyudan su çekmektedir. Yeraltı suyunun plansız çekimleri sonucunda su seviyesinin giderek düşmesi ve uygulanan tarım politikaları sonucu çiftçiler enerji borçlarını ödeyemez duruma gelmiştir.
Özetle ülkemizde tarımsal sulamada katılımcı yönetimin ana unsurları olan su kullanıcı örgütlerinin etkinlikleri çok azalmıştır. Bu da suyun en çok kullanıldığı bu alanda suya sahip çıkılmasını zorlaştırmaktadır. Ülkemizde tarımsal altyapının durumu ve ihtiyaçları bütüncül bir anlayışla yeniden ele alınmalıdır. Sulama Birlikleri, Sulama Kooperatifleri ve tüm kırsal kalkınma kooperatiflerinin yenilikçi bir anlayışla yeniden yapılandırılması gereklidir.
Kentlerin Su ve Atıksu Hizmetleri Yönetimi yeniden ele alınmalı
Yakın gelecekte önemi daha çok artacak olan kentlerdeki su hizmetlerinin yönetimi (Su ve Kanalizasyon İdareleri) bugünden ele alınarak yenilikçi bir anlayışla yasal ve kurumsal olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Bilindiği gibi iklim değişikliği, kentlere göç, kirlilik, yetki karmaşası ve kurumsal kapasite yetersizliği gibi hususlar kentlerde suyun bir kamu hizmeti olarak verilmesini zora sokmaktadır. Bu performans eksiklikleri, SU-EN tarafından 2017 yılından itibaren yapılan 3 adet mukayeseli değerlendirme çalışması raporlarında açıkça yer almaktadır. Bu nedenle Yerel Yönetimlerde Su Hizmetleri yönetiminin sorunları, ülke çapında öncelikli olarak ele alınmalıdır.
30 Büyükşehir Belediyesine bağlı Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlükleri Türkiye nüfusunun % 78’ine su temini ve atıksu uzaklaştırma, nehir yatağı ıslahı, yağmursuyu toplama ve uzaklaştırma hizmetleri vermektedir.
Bu kapsamda nüfusun %80’ine yakın bir bölümünün yaşadığı bu illerimizin su hizmetleri yönetiminin bugünün yanı sıra gelecekteki hizmetlere de şimdiden hazırlanması gereklidir. Bu kapsamda Su hizmetlerinin bir kamu hizmeti olarak verilebilmesi için kurumsal altyapıda radikal düzenlemelere ve yenilikçi, toplumcu ama gerçekçi su politikalarına ihtiyacımız vardır.
Belediyelerimizin birçoğunda Su ve Kanalizasyon İdarelerinin enerji masrafları gelirlerinin %20’sine kadar çıkmaktadır. Belediyelerimizin kendi enerjilerinin bir kısmını mevcut su temini sistemlerine mikro-hidro enerji sistemleri veya güneş, rüzgar enerji sistemleri kurarak üretmesi ile artan enerji tüketimi ve enerji maliyetlerinin baskısını azaltabilmesi mümkündür.
Su Yönetiminde radikal düzenlemeler gerekli
Özet olarak Türkiye’nin Su Yönetimi yasal, kurumsal ve idari olarak çok radikal bir düzenleme ihtiyacı içindedir. Bu düzenlemede,
1-Yasal açıdan Su Yasası Taslağı ve İlgili yönetmelikler,
2-Kurumsal açıdan Su Yönetimi Kurumları (DSİ, SYGM, SUKİ’ler)
İdari açıdan (Yeni idari yapıya göre şekillenecek Havza ölçeğinde su tahsis ve su yönetimi kurulları vb.) yeniden ele alınmalıdır. DSİ'nin bölge teşkilatları, nehir havzaları bazında yapılanmalıdır. DSİ'nin, havza sayısı kadar Bölge Müdürlüğü sayısı vardır ancak bu bölgelerin teşkilatlanmasında havza sınırları değil il idari sınırları ve politik mülahazalar göz önünde bulundurulmuştur. DSİ’nin nehir havzası ölçeğinde yeniden yapılanmasında havza sınırları olabildiğince dikkate alınmalıdır.
İçme suyu bir kamu hizmeti olarak verilmeli
Sonuç olarak: Su kaynakları üzerinde baskılar artmakta ve su yönetimi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Ancak bu zorlukların yaratabileceği riskleri daha önce görmek ve Su’yun bir canlı hakkı olduğu kabulü ile içme suyu ve atıksu hizmetlerinin bir kamu hizmeti olarak verilmeye devam edilmesini hedeflemek zorundayız.
Ancak bu hedefe ulaşmak için mevcut yapımızdaki eksiklikleri tespit edip YENİLİKÇİ DÜŞÜNCE VE MODELLERLE YENİDEN YAPILANMAYA ihtiyacımız bulunmaktadır.
ÇÜNKÜ İklim değişikliği ve diğer baskıların etkisi altında suyun her alanda akılcı planlı ve verimli kullanılması sadece bir kalkınma değil BİR ULUSAL GÜVENLİK konusu haline gelmiştir.
Bu nedenle su yönetimimizin;
• Sosyo-politik etkilerden olabildiğince uzak,
• Şeffaf,
• Katılımcı,
• Havza ölçeğinde kurumsal altyapısı oluşmuş,
• Teknolojik gelişmelerden yararlanan
• Liyakatli personele ve kurumsal kimliğe sahip,
• Toplumcu ama akılcı ve gerçekçi uygulamaları önceleyen bir yapıya kavuşturulması gereklidir.
Çünkü su yönetiminin artan riskler, ihtiyaçlar ve gelişen teknoloji de dikkate alınarak yasal ve kurumsal olarak yeniden yapılandırılması, SU-ENERJİ-ÇEVRE VE GIDA Güvenliğimiz kadar ULUSAL GÜVENLİĞİMİZ için de önemli hale gelmiştir.
Kaynaklar:
SU-EN (2022) Büyükşehir Su ve Kanalizasyon İdareleri arasında Mukayeseli Performans Değerlendirmesi (Faz 3) Yayım Yılı: Haziran 2022 ISBN: 978-625-8451-43-6. SU-EN İstanbul
ON BİRİNCİ KALKINMA PLANI (2019-2023) Su Kaynakları Yönetimi ve Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu ANKARA 2018.