Başka Dünyalarda Yaşıyoruz
Var olmasam farkında olamam ki! Buradan acaba yaşamın varlığının ne kadar gerçek olduğuna nasıl emin olabiliriz diye bir soru takılıyor aklıma. Anlamaya çalışıyorum. Varım ki anlamaya çalışıyorum, siz de varsınız ki, bu yazıyı okuyorsunuz.
Diyelim ki, bir yerlerde öyle bir evren var ki, kendince kuralları var ve kendince bir düzen yürüyor orada.
Ancak o evrende hiçbir insan bulunmadığı için nasıl bir yerdir, hiç kimse bilmiyor.
Bizim evrenimizle de hiçbir iletişimi yok. Bir sinyal falan da gelmiyor.
Dolayısıyla bizim evrenimiz içerisinde de varlığından haberdar olabileceğimiz bir şey gözlemleyemiyoruz.
Bu durumda o evrene vardır ya da yoktur diyebilir miyiz?
Diyemeyiz tabii ki!
Gelin böyle bir evrenin gerçekte var olduğunu düşünelim.
Haberimiz yok, ama farzı muhal böyle bir evren olsun mesela.
Orada fizik kuralları farklı olsun.
Yerçekimi diye bir şey olmasın mesela.
Olmaz öyle şey demeyin.
Bizim dünyamızda bile yerçekimi olmayan ortamlar var.
Hadi ama, saçmalıyorsun diyenleri duyar gibiyim.
Şaka yapmıyorum, gerçekten yerçekiminin olmadığı ortamlar mevcut dünyamızda. Hem de oldukça büyük ortamlar buralar.
Aslında biraz konuyu saptırıyorum tabii ki.
Yerçekimi yok derken dünyada içindeki yaşam ortamında yerçekiminin hissedilmediğinden bahsediyorum.
Kısacası su içinden bahsediyorum. Denizlerden, okyanuslardan.
Bir balık için yerçekimi ne kadar etkindir sizce?
Balığın aklı yerinde olsa, yerçekimini hisseder mi sizce?
Balıklar su içinde yerçekimini dengeleyecek hava keselerine sahipler.
Dolayısıyla su içinde istediklerinde yüzeye doğru rahatlıkla yüzerler, ya da suyun dibine rahatlıkla ulaşırlar.
Bunu yaparken de keseleri kendilerince otomatik olarak işlevlerini yaptıkları için, bir balık için yerçekimi etkisi hissedilir bir etki değildir.
Şimdi ne demek istediğim anlaşılmıştır sanırım.
Eğer bir balık gibi biz de su içinde yaşıyor olsaydık ve bizim de balıklar gibi hava keselerimiz olsaydı, Newton'un yerçekimini bulması oldukça zor olurdu sanırım.
İşte bunun gibi, ama gerçekten fizik kurallarının çok farklı olduğu bambaşka bir evren hayal edin.
Işık hızının başka bir sabit değer olduğu, ya da başka bir şeyin o evrenin sabit bir değeri olduğunu da düşünebiliriz.
Biz orada olmadığımız için bizim için öyle bir evren yoktur diyebiliriz. Ama sanırım hiç kimse yok olduğunu da iddia edemez.
Belki de vardır.
Kendi evrenimiz içinde yaptığımız hesaplarla bile varlığına dair bir kanıt bulamadığımıza göre, varlığından, ya da yokluğundan emin olmamız mümkün değil diyelim.
Çünkü biz bilemiyoruz, haberdar değiliz, haberdar olamıyoruz.
Yok olarak da farz edebiliriz, var da olabilir.
Şimdi bu dediğimi bizim evrenimiz için biraz kurgulayalım.
Sen yoksun, ben yokum, şu anda yaşayan hiç bir insan bilincinin bizim evrenimiz içinde bir şekilde kalmadığını düşünün.
Bu durumda bizim evrenimizin var olduğunu söyleyebilecek biri var mıdır?
Hiçbir bilinç olmadığına göre bu evrenin de var olduğunu söyleyebilecek biri olmayacaktır bence.
Tek başına sen bile olmasan, bu evrenin varlığı konusunda senin bir bilgin olmayacak, çünkü sen yoksun!
Tüm diğer insanların var olması senin için bir şey fark ettirmeyecek.
Ya da ben, fark etmez, ben var olduğum için içinde yaşadığım evrenin varlığının farkındayım.
Var olmasam farkında olamam ki!
Buradan acaba yaşamın varlığının ne kadar gerçek olduğuna nasıl emin olabiliriz diye bir soru takılıyor aklıma.
Anlamaya çalışıyorum.
Varım ki anlamaya çalışıyorum, siz de varsınız ki, bu yazıyı okuyorsunuz.
Bu bahsettiklerim tarih boyunca filozofların üzerinde kafa yordukları, derin derin analizler yaptıkları varoluş düşüncesi üzerine olan şeyler değil.
Kendi benliğimizden bahsediyorum. Sen var olmasan bu dünyada neler olduğundan bihaber olacaksın diyorum.
Ancak bir taşın var olması gibi değil senin var olman. Çünkü sen var olduğunun bilincindesin.
Bu günlerde gündem olan siyasi deprem bir yanda, gerçek depremin enkazının altında kalıp yavaş yavaş acı içinde bu hayata veda edenler diğer yanda. Üstelik beni bırakın, bebeğim dondu, artık nefes almıyor diyen o annenin vicdanındaki yara ile birlikte hayatının sona etmesini de düşündükçe, boş verin demek geçiyor içimden.
Bölgede halen daha yaşam mücadelesi verenler, koskoca devletin halen daha yardım elini uzatamadığı depremzedeler varken, bunca yiten can için artık bu dünyanın varlığının bir anlamı da kalmamışken, biz hayattakiler anlamsız bir çekişme yüzünden siyasetin kirli yüzü yüzünden siyasi depremzedeler olmuş durumdayız.
Sanırım bu milletin tümden bu saçma sapan felaketin yaşanmasına sebep olanların hepsini gündemden silip atmasının zamanı çoktan geldi de geçiyor diye düşünüyorum.
Yaşam yine de çok güzel. Bizler henüz var olduğumuza göre, varlık sebebimizin gereğini yapalım ve nasıl yaşamak istiyorsak ona göre seçimimizi yapalım.
Bırakalım siyaseti çocuk oyuncağı zannedenler de bilmediğimiz o başka evrende ne istiyorlarsa öyle yapsınlar.
Ben şahsen artık varlıklarından bile haberdar olmak istemiyorum.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla