Dünyaya Aşk Penceresinden Bakabilmek, Aşık Olmak
Kendini sevmek; benliğini, yani ruhunu bilmek ve sevmektir. Kişi, binlerce anıyla dolu geçmişine dürüstçe baktığında kocaman bir çöplük görür. Utanç, suçluluk, güvensizlik, nefret, dargınlık, içerleme, reddedilme duygularıyla dolu olan bu çöplük temizlenmedikçe insanın kendisini sevmesi mümkün değildir.
İnsanın bindiği hayat treninde zaman dediği sonsuzlukta yol alırken her durak geçişlerinde geride bıraktıklarını hatırlıyor. Maziyi kurcaladıkça da aklıma iz bırakanlar geliyor. Ve o kadar çok ki o iz bırakanlar. Yakında, uzakta. Kimileri yanı başımızda. Kimileri gönül tahtımızda. Kimileri ise mazinin tozlu raflarında. Kurcaladıkça hala taptaze, hala dipdiri ve her an onlarla iç içe bir yaşam sürüyoruz. Maziyi deştikçe, gidenler aklıma geliyor hep. Ne kadar çok giden olmuş, hele de ben buradayım deyip de gidenler. Hele de derine işleyip de hadi hoşça kal diyenler.
Oldum olası hazzetmemişimdir ayrılıklardan, hele de bir görünüp bir kaybolanlardan. İnsanın bir kararda durması lazım. Ne gezer! Nereden bulalım sonuna kadar sadık olanı. Hazzetmediğim bir şey de; yarım yamalak bakışlardır. İnsan baktığı zaman ta gözlerinin içine bakmalı karşısındaki insanın. Derinlerde olan gerçek duygulardır.
Bir de samimi olmalı insan, yarım yamalak konuşmamalı. Yürekten geldiği gibi konuşmalı. Hatta gözleriyle yüreğinin aynı konuşması lazım. Eskiden adaptandı, konuşurken insanların yüzüne bakarak konuşmak. Hatta gözlerinin içine bakmak. Bir de gözlerdeki esrar. Esrarlı bakışların derinliklerinde muhakkak marazlı düşünceler vardır. Ya şimdi; günümüz dünyasında, yalan dolandan başka ne var? Şimdilerde mutluluklar da parayla, onların da bir bedeli var. Hani bir mısrada diyor ya: “bir yudum mutluluğa bir ömür istediler.” Bazen ömrünü de versen mutlu olamazsın. “Seni bir ömür boyu yaşayacağım” diyen insanlardan kaç tane çıkar.
Ömür dediğin; bir nefes, bir andır, hatta bir dem. O demi iyi yakalamak lazım. Veya yaşanmış her dem bir hayattır. Yüce Allah her anda, bir an yaratmaktadır. Sevene düşen; her anı onunla yaşayabilmektir. Onsuz geçen her an, yaşanılan hayatın dışındadır. Boşa geçen, heba olan an'dır.
Aslında dünyaya hep aynı pencereden baktık. Evimizin penceresinden baktığımız gibi. Önümüze bakarken arkamızı unuttuk. Arkamıza baktığımızda önümüzü göremez olduk. Hatıralarımızdaki maziyi kurcalarken bazen tatlı bir tebessüm, bazen buruk bir hüzün yaşadık. Gidenler gitti, kalanlar mazi olmayı beklemekte. Kulaklarda kalan hoş bir sedayla avunduk. Şu yaşadığımız dünyanın hâline bakın. Depremler, fırtınalar, kötü bir ekonomi, savaşlar ve daha sayamadığım birçok olumsuzluklarla iç içe yaşıyoruz her birimiz. Bunlar maalesef yaşadığımız dünyanın şu anki gerçekleri. Ama bizler birer insanız ve içimizin derinliklerinde bizi insan yapan değerler var ve bu değerler bizim tarafımızdan açığa çıkarılmayı bekliyor.
Rüyada Aşık Olmak
Aşk derinlikli bir konudur. Rüyada âşık olmak, aşk yaşamak gibi basit bir şey değildir. Kendini sevmek; benliğini, yani ruhunu bilmek ve sevmektir. Kişi, binlerce anıyla dolu geçmişine dürüstçe baktığında kocaman bir çöplük görür. Utanç, suçluluk, güvensizlik, nefret, dargınlık, içerleme, reddedilme duygularıyla dolu olan bu çöplük temizlenmedikçe insanın kendisini sevmesi mümkün değildir. Buna ben kendinle hesaplaşma da diyorum. Hâl böyle iken, o insanın bir başkasını gerçek anlamda sevmesi de imkansızdır. Ne çare ki, insanlar kendilerini sevmeden bir başkasını sevmeye çalışırlar daima ve kapıldıkları cinsel çekimi aşk zannettiklerinde, içine düştükleri illüzyonun etkisiyle “Biz bir elmanın iki yarısı gibiyiz” derler. Yaşadıkları duygunun geçersizliğini anlayamayacak denli yerden kesilmiştir ayakları ve gerçek aşkın iki yarım değil, iki tam ile mümkün olduğunu anlamaktan çok uzak bir noktadadır. Ama farkında bile değildir o an. Karşısındakinin varlığı ile tamamlanacağını ummak kişiye hayal kırıklığından başka bir şey getirmez. Aksine, beklentiyi artırır ve zaman içinde aşk dedikleri duygu, hormonlarla birlikte erir gider. Kimileri ise anlaşmak olarak görür aşkı; renklerin, zevklerin uyumu olarak tanımlar. Oysaki aşkın büyüsü nedensizliğindedir ve en değerli besini de koşulsuz sevmektir. Koşullu aşk tükenirken insanı da tüketir, koşulsuz olan ise çoğalırken hem kendini hem karşındakini besler. Aşkı bildiğin ölçüde âşık olursun.
Çünkü aşk, bir duygu olarak hissedilse de aslında duygudan daha güçlü bir şeydir. O, doğanın bir gücüdür, bu yüzden saf gerçeği barındırmalıdır ve o saf gerçek de ancak kişi kendini bildiğinde ortaya çıkar. Bununla birlikte çoğumuz tarafından aşk diye adlandırılan şey, insanların sahip olma isteği ile başlayan ve giderek bağımlılığa dönüşen bir hastalık gibi yaşanır genelde. Sahip olma isteğini yaratan ise içteki boşluk hissidir ve herkes bu hisle, yani kendi sevgisizliğiyle yüzleşmemek için o boşluğu bir başkasının varlığıyla doldurmaya çalışır. Diğer bir deyişle, aşkın temelini ihtiyaç duygusu oluşturur. Ayrılıkların ve aldatmaların acı vermesinin nedeni de budur zaten. Saf aşkı yaşayabilmek için bir başkasının onarmasını beklediğimiz hiçbir gizli zayıflığımızın ya da yaramızın olmaması gerekir. Aksi takdirde hormonlar çekilip ilk anların büyüsü kaybolduğunda gerçek ortaya çıkar, zayıflıklar çöküşe neden olurken yaralar yeniden acıtır. Çünkü değişen aşk duygusu her zaman zıddını da içerir, en güçlü aşk bile aynı güçte nefreti gizler.
Aşkı hissetmenin ötesinde, kendileri aşkın bizzat kendisi olanlar, tüm hayata yansıtırlar bu aşkı ve çevrelerindeki herkesi, her şeyi aşkla sarıp sarmalarlar. Sıradan insanların bencilce yaşadığı aşkların dar alanlarında değil, evrenin sonsuzluğunda hissederler aşklarını. O aşkla nefes alıp verir, o aşkla konuşur, o aşkla görür, duyar, dokunurlar. O aşkla yaratır ve üretirler. Mucizeleri o aşkla gerçekleştirirler.
Aşk basit bir his değil, evrensel bir güçtür. Kendini bilirsen bir gün aşkı da bilirsin. İşte o zaman her duygunun kılık değiştirmiş aşkı olduğunu da görürsün. En olumsuz hislerin bile aşka geri dönmenin bozuk yolları olduğunu anlarsın. O yüzden kendinle yüzleşmekten, anılarının karanlık dehlizlerinde kaybolmaktan ve içindeki çöplüğe dalmaktan korkma. Aşk orada seni bekliyor. Bu kış gününde bu mucizevi sıcaklık sizi bekliyor.
Saygı dolu, aşk ve sevgiyle