Site İçi Arama

dinfelsefe

Kendime Düşünceler

Yaşadığımız dünya, hepimiz için gerçekten yorucu bir yer. Hatta bir o kadar da yıpratıcı, nankör, sürekli çabalamayı, boğuşmayı gerektiren ama nadiren insanı ödüllendiren bir yer. Karşılığını asla vermeyen bir dünyayı fazlasıyla sevmekten, fazlasını vermekten, belirsiz sonuçlara yatırım yapmaktan, belirsizliklerden zamanla, yaş aldıkça yoruluyorsunuz.

 

 

Yorulmak, pes etmek yok

Bugüne kadar sizlerin beğenisine sunduğum epey bir yazı yazdım. Ancak, sizlerle paylaşmadığım, yayınlanmadan çöpe attığım bir o kadar da diğer yazılarım oldu. Bu yazılarımda; genellikle tarih, felsefe, sosyoloji, kendi çapımda yaptığım araştırmalara ve bazen de güncel konulara değindim. Bana, “En çok hangi konularda yazı yazmaktan zevk alıyorsunuz?” diye bir soru yöneltirseniz, size hiç düşünmeden içinde kendi duygularımın yoğunlukta bulunduğu, kelimelerin beni anlattığı o sihirli yazın dünyasında yolculuk yapmak diye cevap veririm.

İşte bugün de bu yazımla, hayatın bize öğrettikleri, bizden neler alıp götürdüklerini yazmak, kelimelerin sihirli dünyasında sörf yapmak istedim. 

Yaşadığımız dünya, hepimiz için gerçekten yorucu bir yer. Hatta bir o kadar da yıpratıcı, nankör, sürekli çabalamayı, boğuşmayı gerektiren ama nadiren insanı ödüllendiren bir yer. Karşılığını asla vermeyen bir dünyayı fazlasıyla sevmekten, fazlasını vermekten, belirsiz sonuçlara yatırım yapmaktan, belirsizliklerden zamanla, yaş aldıkça yoruluyorsunuz.

Gençler için olmasa da, gerçek şu ki artık orta yaşta olanları, hele bu yaşları geçenleri yoran bir hayat şeklimiz var. Dolayısıyla hepimiz, yorgunuz. Belirli bir yaşa geldiğimizde, hepimiz, umutsuz bir şekilde kişisel tatmin arayan kırık kalpler, ağrıyan ruhlar ordusunun üyeleri oluyoruz artık. Daha fazlasını istiyoruz; ama istemek ve bu yönde mücadele etmek için fazlasıyla yorgunuz. Olduğumuz yerden bıktık artık; ama yeniden başlamak, çok ürkütücü geliyor. Risk almamız gerekiyor; ama her şeyin ters gitme ihtimalinden korkuyoruz. Nihayetinde, kaç kez daha baştan başlayabileceğimizi bilmiyoruz. Kısaca, gözümüz kesmiyor.

Hepimiz, yorgunluğumuzda yalnız olduğumuzu düşünüyoruz, hep güvenli bir dost ve liman arıyoruz, ama gerçek şu ki birbirimizden de bıktık, oynadığımız oyunlardan, söylediğimiz yalanlardan, terennüm ettiğimiz şarkılardan, birbirimize sunduğumuz belirsizliklerden yorulduk artık. Yaş kemale erdiğinden midir bilinmez, kötüyü oynamak istemiyoruz ama aptalı oynamakla da oyalanmak, birilerini eğlendirmek istemiyoruz.

Bu yüzden hepimiz inşa etmekle meşgulüz yüksek yüksek duvarları etrafımızda. İnsanın ruhu yorgunken denemeye ve vermeye devam etmenin ne kadar imkânsız hissettirdiğini biliyorum artık.

Tekrar, Yeni Bir Tutkuyla Denemek

Eğer siz de benim gibi bazen en mutsuz olduğunuz anda, pes etmeye bu kadar yaklaştıysanız, son bir kez daha denemeye çalışın, içinizden gelerek. Sabrınızın tükenmek üzere olduğunu da biliyorum. Ama şöyle bir gerçek var ki koşmaya devam etmezseniz, içinizde ikinci bir tutku dalgasının olup olmadığını asla bilemeyeceksiniz. Hepimiz, düşündüğümüzden çok daha dayanıklıyız; bu tartışmasız bir gerçek. Daha fazla sevgi verebilme, daha fazla umuda sahip olabilme, daha fazla tutkuyla hareket edebilme kapasitemiz şükürler olsun ki daha var.

Yalnız biz insanlar olarak, tabiatımız gereği olsa gerek, hemen hemen hepimiz sonuçların, hasılanın bir an önce alınmasını istiyoruz. Bunu göremediğimizde, hemen pes etmeye meyilli bir hareket sergiliyoruz.

Şu da hayatımızın bir gerçeğidir. Hiç kimsenin kabul etmekten hoşlanmadığı bir gerçek şudur: Hiçbirimiz, her günü, hevesle yaşayamayız. Hepimiz zaman zaman yoruluyoruz ve cesaretimiz kırılıyor. Yoruluyor olmamız, yaşadığımız hayattan bıkmış olmamız, değişim yaratamadığımız anlamına gelmemelidir. Takdir ettiğiniz her insan, hayallerinin peşinde, tamamıyla yenik hissettikleri zamanlardan geçerek bugün sizin gördüğünüz o başarı seviyesine ulaştılar. Yılgınlık onları hayallerine ulaşmaktan, bu yönde tutkuyla gayret göstermekten alıkoyamadı.

Şüphesiz hepimizin büyük değişimlerin peşinde koşarken, yavaşça tökezleme lüksümüz olacak, olmalıdır da. Her zaman çarpıcı, baş döndürücü bir dönüşüm olması gerekmiyor hayatınızda. Hayatın bazı bölümleri, sessizce yaşanır, yavaşça gelişirler, her gün yaptığımız küçük, dikkatli seçimler sonucunda büyük şeyler zamanla oluşurlar. Bu değişimlerin meydana gelebilmeleri için, kendimize biraz zaman tanımamız gerekiyor.

Yorulduğunuzda, yavaşça ilerleyin, sessizce gidin, ürkerek gidin ama kesinlikle yolda durmayın. Çok haklı sebeplerden dolayı yorgunsunuz siz de benim gibi biliyorum. Biliyorum benim gibi sizin de gidecek daha çok duraklarınız var hayat yolculuğunda. Kafanıza estiğinde duraktan inmek yerine, diğer duraklarda sizi bekleyen sürprizleri merak ederek hayata devam edebilmek daha değerlidir. Pes etmek, yoruldum diyerek ilk durakta inmek, dik duruşlu insanların hiçbir zaman son çaresi ve benimseyeceği bir hareket tarzı olamaz, değil mi?

Saygı dolu sevgiyle kalın diyorum.

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 28.07.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1473 kez okundu

Google Ads