Yaşamı Yönetmek Felsefesi
Zaman denen şeyi de yaşamın ölçütü olarak insan kendine uyarlamıştır. Sizce, neden insan yaşamı zaman haline dönüştürüp, anlam ve değer katmak için emek harcıyor? Bu soruyu, “Doğal ölüm gerçeği karşısında yaşam anlamsızdır ve insanın hayatını inşa etmek için çabalaması da boşuna kürek çekmektir!” şeklinde yanıtlayanlarımız olacaktır.
Kendime sorduğum sorulara yine kendim yanıt verme arayışım devam ediyor, kendimce doğruları arıyorum! Çünkü; hayatla ilgili kendimize sorduğunuz soruların yanıtlarını en doğru yine biz kendimiz verebiliyoruz. Aslında, yaşamla ilgili, yaşamın anlamına dair kafamızda beliren sorulara aradığımız tüm yanıtlar yine bizim kendimizde saklıdır diye düşünüyorum.
Yazımın başlığındaki ifadeye döneyim. Gerçekten de yaşam denen şeyi yönetmek aslında zamanı yönetmektir. En temelde de insanın kendini kendini yönetmesidir. İnsan, diğer canlılar arasında, yaşamı problem olarak gören tek canlı türüdür. Çünkü, diğer canlı türlerinden farklı olarak; yaşamının bir gün sona ereceğinin bilincindedir!
Zaman denen şeyi de yaşamın ölçütü olarak insan kendine uyarlamıştır. Sizce, neden insan yaşamı zaman haline dönüştürüp, anlam ve değer katmak için emek harcıyor? Bu soruyu, “Doğal ölüm gerçeği karşısında yaşam anlamsızdır ve insanın hayatını inşa etmek için çabalaması da boşuna kürek çekmektir!” şeklinde yanıtlayanlarımız olacaktır.
Madalyonun bir de öteki tarafından bakalım; insan ölümsüz olsaydı yaşamına anlam ve değer katmak için bunca emek harcar mıydı? Bu sorumuza şöyle yanıt verebiliriz: eğer ölümsüz olsaydık, her şeyi ama her şeyi gerçekten de erteleyip, ileriye bırakıp dururduk. Bir şeyi hemen o an ya da ertesi gün ya da bir yıl, on yıl, yüz yıl ya da şu kadar sonra yapmamızın hiçbir önemi kalmazdı. İşte ancak ölümlü olduğumuz, bir sonumuz olduğunu bilmemiz gerçeği, ömrümüzün, imkânlarımızın sınırlı olması, bir tek bu gerçek, bize zaman içinde bazı şeyleri yaptırıyor. Zamana verdiğimiz bu izafi değer, her birimizin hayatının kendisine anlamlı görünmesini sağlıyor. Böylece her birimiz yeni girişimlerde bulunabiliyoruz. Bir şeyler yapmaya kalkmamızı, elimize geçen fırsatları değerlendirmemizi, düşüncelerimizi gerçek kılmamızı, zamanı verimli kullanmamızı sağlıyor. Daha anlamlı ve maksatlı bir hayat yaşamamıza neden oluyor.
Bu çerçeveden baktığımızda, yaşamı yönetmek ve anlamlı kılabilmek bana göre aslında zamanı yönetmek oluyor. En temelde de insanın kendini yönetmesidir. Bu yaşamda insanın en değerli sermayesi nedir? Sağlık mı? Para mı? Zaman mı?
Paranın bir araç olmaktan çıkıp amaç haline dönüştüğü çağımızda paranın her türlü problemi çözebileceği algısı oluşmuştur. Oysa sağlık ve zaman; kaybedildiklerinde yerlerine tekrardan koyamadığımız en önemli iki değerimizdir. İnsanın sağlığı ve zamanı olduğu takdirde, yitirdiği parayı bir şekilde yeniden kazanabilir. Bu noktada ekonomik zorlukların ve ekonomik mağduriyetin insanlar ve toplumlar üzerindeki etkisinin yadsınamayacağını da bir dipnot olarak burada söylemek isterim. Para kazanmayı, geçim için çalışmak zorunda olmamızı bu manada basit bir şey olarak görmüyorum. Sadece parayı kaybetsek de bir çaresi var, bulunuyor diyorim.
Ya sağlık ve zaman öyle midir? Düşünün bir kere, zaman bizim sağlıkla birlikte en değerli sermayemiz, değil midir? Oysaki, para denen metayı harcarken gösterdiğimiz hassasiyeti ve önemi zamanı harcarken genellikle göstermeyiz veya gösteremeyiz.
Peki o zaman; zamanı gerçekten, olması gerektiği gibi yönetebiliyor muyuz? Zamanı yönetmek denilince ilk akla gelen kavramlar hangileridir? Zamanla ilgili günlük söylemlerimizde oldukça pasif tavırlar sergileriz. “Kendime ayıracak zamanım yok.” “Zaman ne kadar da hızlı geçiyor.” “O kadar çok işim var ki, uyumaya vaktim yok.” “Tam da dinlenmeden işe geri dönme zamanım geldi” ve benzerleri.
Bu sözlerden yola çıkarak zaman yönetiminde zamanı planlamanın ve programlamanın, önceliklerimizi ve vizyonumuzu belirlemenin şart olduğuna gelmek istiyorum. Yaşam, biz olsak da olmasak da sürekli bir akış devinim halindedir. Peki o zaman bu akış içerisinde her şeyi planlayarak kontrol edebilir miyiz? Yoksa hayata başkalarının yaptığı programlara ve doğaya uyum sağlamak zorunda mıyız? Yaşamımda benim seçimlerim yoksa, buna benim yaşamım diyebilir miyiz?
Ünlü birinin bu konuyla ilgili dediği o güzel sözü not almıştım: “Hayat, sen başka planlar yaparken başına gelenlerdir!” Ne güzel bir söz değil mi? Yaşamda bütün unsurları kontrolümüz altında tutamayız. Fakat olaylara olan bakış açımızı, aldığımız kararları, emeğimizi, duygularımızı, tepkilerimizi, düşüncelerimizi vb. kontrol edebiliriz.
Bizim kontrolümüzde olmayan onca unsura rağmen kendimizi ve duygularımızı kontrol ederek, zamanımızı yönetmek için ne yapmamız gerekir? Her şeyden önce yaşamımızın bir anlamı olmalı! Vizyon sahibi olmalıyız. Vizyon, bizim şu andaki görevlerimizden öte yaptığımız işlere yüklediğimiz anlamla ilgilidir. Gelecekte nasıl bir insan olacağımız, diğer insanlara hatta canlılara nasıl bir katkıda bulunacağımızla alakalıdır. Bu noktada mesleğinizin, inancınızın, etnik kökeninizin vb. şeylerin ne olduğunun bir önemi olmaksızın, “Yaptıklarımla hayatıma nasıl bir anlam verebilirim?” sorusuna verdiğiniz yanıtınız önemlidir.
Bir bilge insan dünyadaki bütün insanlara ulaşamasa bile edindiği tecrübelerin ışığında bakış açısındaki farkındalık sayesinde, yaşamını anlamlı kılar. Zaman yönetiminde de yaşamını anlamlı kılacak önemli ve öncelikli işlerini programlayarak, hedefini somut davranışlara dönüştürebilir. Eylem, çemberinin çapının büyüklüğü önemli olağan değildir. Asıl belirleyici olan ise, daha çok çemberin içinin doldurulup doldurulamadığı, bir hayatın ve hayallerin gerçekleştirilip gerçekleştirilemediğidir. Üstelik nispeten bir başkasınınkine göre çok daha geniş olan hayat çemberinin içini kısmen doldurabilen birinin hayatı, kendi küçük sınırlı hayat çemberinin içini tamamen doldurabilen birininkine göre daha az anlamlı olmuş demektir.
Kısacası, insan bilinçli ve sorumluluk sahibi bir varlıktır. Sadece bilgi ve becerilerini artırarak, coşkulu ve anlamlı bir yaşam inşa edebilir. Yaşam, sadece kendileri için değil, tüm insanlık için de etik değerleri içeren mutlu ve huzurlu bir yaşama dönüşebilir. Hayat, karşımıza çıkacak olan engellere rağmen yaşamımızın anlamını aramaya ve bu konuda emek harcamaya değer diye düşünüyorum. Ya siz?
Her şeyin yaşam denen bu formatta gönlünüzce olmasını diliyorum. Sevgi ve saygıyla kalın