Uzayın Sesi Var mı?
Uzay boşluğunda ses dalgalarını iletecek moleküller olmadığı için de, evren bize çok sessiz bir yermiş gibi geliyor. Halbuki birbirine çarpan iki göktaşı bile arada ses dalgalarını iletecek bir madde olsa, kim bilir ne kadar gürültü çıkaracaktı!
Evrenin bir sesi var mı?
Bilmiyorum, olmalı galiba. Evet, bence var!
Ses dediğimiz nedir?
Dünyamızda kütle çekimi ile yoğun halde bir araya gelmiş olan moleküllerin, özellikle de biz insanlar için hava moleküllerinin ses dalgaları diye tanımladığımız titreşim dalgalarını birbirlerine ileterek bu dalgaların kulağımıza kadar gelmeleri ve bu titreşimlerin kulaklarımız içindeki özel bir düzenek sayesinde beynimize elektrik ile iletmesiyle algıladığımız bir şey, bir duyu biçimi!
Kulaklarımızın belli ses frekanslarını hissetme özelliği var ve biz ancak insan kulağının hissedebildiği frekanstaki sesleri duyabiliyoruz.
Doğada çok daha farklı frekanslarda ses duyabilen canlılar var. Ama ses dalgalarını iletecek bir şey olmazsa sesleri duymak da mümkün olmazdı!
Uzay boşluğunda ses dalgalarını iletecek moleküller olmadığı için de, evren bize çok sessiz bir yermiş gibi geliyor.
Halbuki birbirine çarpan iki göktaşı bile arada ses dalgalarını iletecek bir madde olsa, kim bilir ne kadar gürültü çıkaracaktı!
Güneş patlamaları bile korkunç gürültü kaynağı olurdu herhalde.
Süpernova parlamalarından bahsetmiyorum bile. Düşünebiliyor musunuz, nasıl bir gürültü olurdu süpernova patlaması?
Ama hiçbir ses duymuyoruz uzaydan!
Çünkü atmosferdeki hava molekülleri bile belli bir mesafenin ötesinde artık mevcut değiller.
Uzay bir boşluk!
Gerçi bilinenin aksine oldukça yukarılarda çok seyrek olarak hava molekülleri olsa da, yani dünya yüzeyinden 960 km mesafeye kadar hava moleküllerine rastlansa da, hatta 1000 km mesafede bile hidrojen molekülleri tespit edilmiş bildiğim kadarıyla, Uluslararası Havacılık Federasyonu (Fédération Aéronautique Internationale, FAI) kabulüne göre deniz seviyesinden 100 km mesafeye artık uzay boşluğu diyoruz.
Evet, evrenin bir sesi var bence, ama o sesi biz duyamıyoruz, duymamız mümkün değil.
Ses aslında biz dünyalılara özel bir şey sanki.
Uzay boşluğunda ses iletecek moleküller yok, moleküller yoksa ses de yok!
Evrenin sesi olmaz!
***
Yine de aklıma takılmıyor değil, hiç mi arada sesi iletecek bir şey yok acaba?
Ya da aklıma takılan soruyu daha farklı açıdan daha detaylı açıklamaya çalışayım isterseniz.
Madem ses dediğimiz şey hava moleküllerinin ses titreşimlerini birbirlerine aktarması ile duyabildiğimiz bir şey, uzay boşluğundaki birtakım etkilerle atmosferdeki hava molekülleri hiç mi titreşmiyor acaba?
Belki titreşiyorlardır da, o titreşimler bizim kulağımızın duyabileceği frekanslarda sesler olmadığı için uzay boşluğunun sesini duyamıyoruzdur? Olamaz mı?
Hayır olmaz demeyin, saçma olacak ama ben ısrar edeceğim.
Tamam, biz kendi kulaklarımızla duyamıyor olabiliriz de, teknoloji bunca ilerledi, bu sesi tespit edebilecek bir şeyler yok mudur acaba günümüz teknolojisiyle?
Sonuçta onca süredir uzayı inceliyoruz, dünya koşullarında olsa ses çıkartacak bir sürü olay olduğunu da görüyoruz.
Öyleyse bu olayların nasıl bir ses çıkartabileceğini bu güne kadar merak etmiş olmalıyız.
Dolayısıyla atmosferdeki molekülleri bir şekilde titreştiriyorsa bu olaylar, bence bu güne kadar bunu inceleyen birileri olmalıydı.
Yanlış mı düşünüyorum?
***
Ne yapacaksın uzayın sesini duyup da diyenleri de duyar gibiyim.
Bir şey yapmayacağım, zaten ben pencereden duyduğum şehrin gürültülü sesinden bile rahatsız oluyorum.
Uzaydan gelen böyle bir gürültü olsaydı ne yapardım inanın bilemiyorum.
Yine de merak işte, nasıl bir şeydir uzayın sesi insan merak ediyor.
***
Açtım baktım internete.
Evet, güneşin uzaya yaydığı parçacıklar yüzünden Voyager görevleri sırasında güneş patlamalarının sesi tespit edilebilmiş. Tabii uzay boşluğunda bu güneşten yayılan parçacıklar oldukça seyrek olduğu için bu ses dalgalarının frekansları çok düşükmüş. Bu dalgaların dünya üzerinde de etkisi varmış.
İnsan kulağı 20-20.000 Hertz frekanstaki sesleri duyabiliyormuş. Konuşma sırasında ürettiğimiz seslerin frekansları ise 500-2000 Hertz olarak yazılı internette.
Aslında ses frekansları Hertz olarak belirtilmiş olsa da bir de desibel denilen bir şey var, desibel daha çok gürültü miktarını belirten bir birim.
Desibel (dB) belirli bir referans güç ya da miktar seviyeye olan oranı belirten, genelde ses şiddeti için kullanılan logaritmik ve boyutsuz bir birimdir. Desibel daima iki değer arasındaki karşılaştırmadır diye açıklanmış.
Bir de desibelin yaygın olarak ses şiddeti birimi olduğu sanılır ama aslında ses şiddeti karşılaştırmalarında da kullanılabilen bir karşılaştırmadır demişler.
Demek ki desibel denilen şey aslında bir karşılaştırmaymış!
Aslında bugün ses seviyesi olarak desibel diye kullandığımız değerler zamanında uluslararası telefon hatlarındaki ses seviyelerini ayarlamak için düşünülmüş ve desibel terimi de telefonu bulan Alexander Graham BELL onuruna desiBEL olarak adlandırılmış.
0 dB duyma eşiği olarak adlandırılırken, 20 dB fısıltı, 40 dB oda ortamı, 60 dB konuşma seviyesi, 80 dB sokaktaki gürültü seviyesi, 100 dB fabrikalarda gürültü seviyesi, 120 dB konserlerde (rock konserleri) ses seviyesi ve 130 dB artık acı eşiği olarak belirtiliyor.
Cep telefonlarına yaşadığınız ortamın desibel seviyesini ölçebileceğiniz uygulamalar yüklenebiliyor. Ben şu anda ölçtüm, odada minimum 42, maksimum 58 verdi desibel seviyesini. Her halükârda dışarıdan şehrin gürültüsü giriyor içeriye.
***
Evet, internette 2017 yılında bir de NASA’nın uzayın sesini ilk kez kaydettiğine dair bir haber yazılmış.
Biraz dinledim, gerçekten ürkütücü sesler gibime geldi. Gerçi bilim kurgu filmlerindeki uzay seslerine benzer sesler sanki. Belki de yönetmenler bu NASA’nın kaydettiği seslerden faydalanıyorlardır filmlerde.
***
Özetle evet, uzayın bir sesi var ve kaydedilmiş de!
Belki bu seslerin analizlerini yapan birileri de olabilir. Gerçi ses dalgaları ışık dalgalarından çok daha geç ulaşan dalgalandır.
Askerlik yapanlar bilir, ilk öğretilen şeylerden biri karşıdan ateş eden birinin mesafesinin hesabıdır. Ateş edildiğini görür görmez ses gelene kadar sayarsın ve ateş edenin mesafesini tahminen tespit edersin. Özellikle gece eğitimlerinde öğretilir bu hesap.
Okullarda da gök gürültüsü ve şimşek çakması arasındaki zaman farkı ile benzer bir hesap yapmayı öğretmişlerdi bize.
Uzayda mesafeler çok daha fazla olduğu için bugün kaydı yapılabilen bu uzay seslerinin hangi gök olaylarına ait olduğunu bilebilmek mümkün değil, yine de inceleyenler vardır muhtemelen.
***
Desibelin bitimsiz bir şey olduğunu bilmiyordum doğrusu, adının da Alexander Graham Bell’den geldiğini şimdi öğreniyorum.
İnsan her şeyi bilemiyor tabii ki.
Bugün acaba seçimler üzerine mi bir şeyler yazayım dedim, ama seçim değerlendirmesi yarının konusu olsun.
Bugünü bilim ve teknik günü yapalım.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.