John Dewey Kimdir?
Yeni Türkiye Cumhuriyeti, milli kimliğin inşa edilmesi amacıyla siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda reformların yanında yeni bir eğitim sistemini de hayata geçirmeyi hedeflemişti.
Köy Enstitüleri, aklın ve bilimin ışığında ortaya çıkan ve Cumhuriyet ideolojisini ülkenin bütün insanları ile buluşturan, dönemine göre oldukça ileri seviyede bir projeydi. Sizi bilmem ama, kanaatimce, Köy Enstitüleri çeşitli bahaneler öne sürülerek kapatılmamış olsalardı, sanıyorum şimdilerde daha aydın insanların yaşadığı, medeniyetin kök saldığı daha gelişmiş bir ülke olurduk diye değerlendiriyorum.
Zira, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla yurdun dört bir yanında kurulan Köy Enstitüleri’yle hem bireysel hem de toplumsal bir aydınlanma hedeflenmekteydi. Kurtuluş Savaşı kazanılmış ve şimdi sıra yokluk içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkındırılmasına gelmişti. Bunun gerçekleşebilmesi için gereken en önemli şeyin eğitim olduğunu Mustafa Kemal Atatürk çok iyi biliyordu.
Cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toplumsal kalkınmasının sağlanması ve yeni kurulan ülkede milli kimliğin inşa edilmesi amacıyla siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda reformlar gerçekleştirilmişti. Bu çalışmalardan biri de ulusal kimliğin benimsetilmesi noktasında yeni bir eğitim sisteminin kurulmasıydı.
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim sisteminin oluşturulması için bilim insanlarından da görüş ve öneriler alınması gerekiyordu. Bu amaçla pek çok bilim insanı ülkeye davet edilmişti. Bu bilim insanlarından biri de Amerikalı filozof ve eğitim kuramcısı John Dewey idi. Onun felsefi düşünce yapısı, cumhuriyetin eğitim alt yapısını oluşturuyordu. Bu düşünce felsefesinin en öndeki uygulama alanını da köy enstitüleri oluşturuyordu.
Devlet ve köylü iş birliğine dayanan Köy Enstitüleri hareketi, zorunlu beş yıllık ilkokul eğitiminin yanı sıra bazı durumlarda kovuşturmanın da sıkı tutulması ile devamsızlık gibi sebeplerle eğitimin yarım bırakılmasının önüne geçerek öğrenci ve okur yazar sayılarının kısa zamanda büyük ölçüde artırılmasını sağlamıştı. Bu kapsamda eğitim anlayışında üreterek öğrenme ve iş, mesleki eğitimi öne çıkaran Köy Enstitüleri’nde; yıl boyunca devam eden karma bir eğitim anlayışı benimsenmiş ve eğitim sisteminde görev alan herkesin yetiştirilmesi kapsamında bir alanda başarılı olamayan öğrencilerin farklı alanlara yönlendirilmesi gibi çalışmalar yürütülmüştü. Örneğin; öğretmen olmak için uygun olmayan öğrenciler demircilik, marangozluk, sağlık memurluğu veya ebelik gibi meslek gruplarına yönlendirilmek suretiyle topluma ilerde bu meslekleri icra ederek fayda üretmeleri hedeflenmekteydi.
Köy Enstitülerinin kuruluşundan 5 yıl sonra, sistemin kurucu babası olan John Dewey, Türkiye’ye ikinci kez gelişinde gördüğü manzarayı şu şekilde anlatıyordu.
“Benim düşlediğim okullar Türkiye’de Köy Enstitüsü olarak kurulmuştur. Tüm Dünyanın bu okulları görüp eğitim sistemini, Türklerin kurduğu bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır.” ifadeleriyle, fikir ve önerileriyle büyük katkılar sağladığı Köy Enstitülerinin kısa sürede kaydettiği eğitim ve öğretim anlayışına, fevkalade gelişimine olan hayranlığını dile getirmişti.
Ne yazık ki Köy Enstitüleri ile hayata geçirilen, çağını aşan, çok faydalı çıktıları olan bu eğitim anlayışının ömrü kısa oldu. Köy Enstitülerinin devre dışı bırakılması çabalarından ilki 1946 seçimleri sonrasında Hasan Ali Yücel’in ve İsmail Hakkı Tonguç’un görev dışına itilmesi olarak ortaya çıktı. Ardından 1950 yılındaki seçimlerle iktidarın değişmesi, yeni hükümetin Köy Enstitülerine de bakışını değiştirmiş ve söz konusu süreci hızlandırmıştı.
Cumhuriyet ilkelerinin ve devrimlerin benimsetilmesi, köylerdeki üretim faaliyetlerinin modern yöntem ve tekniklerle yapılması gibi önemli hususlarda büyük rol oynayan Köy Enstitüleri, Türk toplumunun kolektif bir eseri olmanın yanı sıra siyasi çıkarlardan yoksun bir şekilde tamamen ulus devlet ideolojisine bağlı olarak çağdaş toplum düzenine geçişte bir kaldıraç görevi de görmüştü. Cumhuriyet tarihinin şekillendirilmesi, ulus kimliğinin oluşturulması ve geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştı. John Dewey görüş ve önerileri yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini önemli şekilde etkilemiştir.
Dewey, Amerika’nın sosyal meselelerinin dışında da kalmayarak, demokrasi, eğitim, siyaset hakkında düşüncelerini samimi olarak dile getirmiştir. Desteklediği birçok mesele arasında, kadınların oy hakkı, gelişmeci eğitim, eğitimcilerin hakları, hümanist hareket ve uluslararası barış yer almıştır.
Dewey’e göre; demokrasiyi sağlayacak tek araç eğitimdir. Bilimsel ve özgür bir eğitim ortamı toplumun demokratikleşmesinin temel koşuludur. Onun eğitim anlayışına göre değerler ve ahlaki ilkeler kişinin deneyimine, topluma ve toplumun kültürel özelliklerine göre değişmektedir. Buradan hareketle, eğitimle ilgili farklı ülkelerde yaptığı incelemelerin ardından hazırladığı raporlarda, her ülkenin kendi aydınları, öğretmen ve eğitimcilerinin görüşlerine başvurularak kendi eğitim sistemlerini yapılandırmaları üzerinde durmuştur.
Bundan bir evvelki yazımda Fulbright anlaşmasını sizlere dilim döndüğünce anlatmaya çalışmıştım. 1949 yılından günümüze kadar uygulanan eğitim sistemi daha hala uygulamada ve yürürlüktedir. Yaz boz devam etmekte, siyasi iktidarların tepinme sahası olarak var hızıyla bu durum devam etmektedir. Atatürk bir ulus için sadece bir lider değil, aynı zaman da o ulusun aklı ve vicdanıdır. Geldiğimiz durum son tahlilde çok üzücüdür...
Fulbright Antlaşması Nedir?
https://strasam.org/egitim/egitim-politikalari/fulbright-antlasmasi-nedir-3872