Karga ve Kuzgun
Ne yaparsan yap hinliğinden vaz geçmez karga! Karakteri böyle! Kargalar hain midir gerçekten? İçlerinde en ufak bir sevgi olmaz mı?
Besle kargayı, oysun gözünü!
Atalarımız niye böyle bir söz söylemişler acaba?
Gerçekten kargalar çok kötü niyetli canlılar mı?
Hain! Ne yaparsan yap hinliğinden vaz geçmez karga! Karakteri böyle!
Kargalar hain midir gerçekten?
İçlerinde en ufak bir sevgi olmaz!
Kendini onun sahibiyim zannedersin, ama o hiçbir zaman bir sahip olarak görmez seni.
Elinden yedikleri ile karnını doyursa bile sana minnet duymaz!
Fırsatını buldu mu oyar vallahi gözünü!
***
Aslında kuşlar dünyasında oldukça akıllı denebilecek bir türdür kargalar.
Pislik yapmayı da oldukça çok severler.
İnternette bir aralar bir kedinin kuyruğu ile oynayan bir karga videosu görmüştüm mesela. Bilenler vardır bu videoyu. Kediyi deli etmişti.
Birkaç karga bir araya gelip çete kurdukları da oluyor. Böyle videolar da var.
Yani hem toplu olarak hareket edebiliyorlar hem de epey akıllılar.
***
Evet, kuşlar aleminin en ilginç üyelerinden biridir kargalar.
Oldukça çok yaşadıklarına dair efsaneler var mesela.
Tabii bu bilgi doğru değil. Doğada en çok 15-20 yıl yaşadıkları biliniyor. Özel bakım ile 30 yıla kadar yaşayabiliyorlarmış mesela. Kayıtlarda en uzun yaşamış karga ise 40 yıl yaşamış.
Yani öyle senin dedeni bilir karga, 200 yıl yaşıyor bunlar diye bir şey yok!
Ancak kargaların en önemli özellikleri, aslında bir zafiyetleri demeliyiz bu özelliklerine, parlak şeylere olan düşkünlükleri.
Dolayısıyla incik boncuk gibi parlak şeyleri çalmaları ile ünlenmişler.
Zaten besle kargayı, oysun gözünü sözü de kargaların bu boncuk tarzı şeylere olan zaaflarından ilham alınarak söylenmiş. Belki de gerçekten oymuştur birinin gözünü eski zamanlarda, eğer karga besleyen biri olmuşsa.
Sonuçta gözlerimiz de boncuk benzeri organlar. Hayvanın dikkatini çekiyor olabilir gözler.
Yani oyarsa karakteri gereği oyar karga gözünüzü, siz gözü oyulası biri olduğunuz için yapmaz bunu, ya da düşünerek yapmaz bu vahşeti.
***
Biz Türkler çok eski zamanlarda tanışmışız kargalarla.
Karga etimolojik olarak tamamen Türkçe bir sözcük. Kara kuş demekmiş. Muhtemelen çıkardığı sesten esinlenilerek bu ad verilmiş. 1000 yıllarından kalma Uygur kayıtlarında geçiyor adı.
Karganın “kar”ı aslında çıkardığı ses bence, yani “kara”nın “kar”ı değil karganın “kar”ı.
Diğer dillerde de karga çıkardığı ses ile ilgili adlar almış.
Bu durumda karganın “ga”sı kuş demek miymiş acaba? Ga ile biten başka bir kuş adı var mı acaba?
Mesela tavuk sesi “gıt”tır ya, tavuklara niye gıtga denmemiş?
Neyse, karga işte, kara kuş da olabilir etimolojik geçmişi, çıkardığı ses de olabilir.
Bir de kuzgun vardır biliyorsunuz Türkçemizde, aynı aileden olsalar da kuzgun karganın daha büyük olanıdır. Etimolojik olarak kuzey ile ilintilidir bu sözcük. Kuz, güneşsiz yer, gölge. Karanlıkla, kara renk ile ilintilidir kuzgun. Kargaya benzer kuş demekmiş.
Kuzguna yavrusu şahin görünür derler halk arasında. (Şahin yerine anka diyenler de var!)
***
Evet, özellikle sürüler halinde ağaçlar üzerinde tünediklerinde dayanılmaz bir ses gürültüleri olur kargaların.
Kargaşa sözcüğü de muhtemelen bu karga sürülerinin birlikte çıkardıkları seslerden esinlenilerek türetilmiş.
Kostroma diye bir şehirde çalışmıştım, Volga nehri kıyısında güzel bir şehirdir. Son Çar olan Romanov’ların şehri. Orada çok karga vardı.
***
Özellikle ekin ekildiğinde tarlalara dadanmasınlar diye korkuluk dikilmesi de eski zamanlardan kalma eski bir gelenektir. Eskiler işe yarıyormuş ki, dikiyorlarmış tarlalara korkulukları.
Şimdi kalmamıştır herhalde artık bu gelenek.
Küçük Mustafa ve kardeşi Makbule’nin de dayılarının bakla tarlasında karga kovalama hikayesini biliyorsunuzdur sanırım. Ben severim bu hikâyeyi.
Evet kargaların ekinlere dadanan türleri de var. Ekin kargası diyorlar o cinslerine.
***
Gerçekten kargalar aslında özellikle çok çoğaldıklarında hem gürültüleri ile ve hem de o çaldıkları incik boncuk ile, ya da ekin ekildiğinde tarlalara dadanmaları ile zararlı varlıklar gibi görünseler de, onlar da bu doğanın bir dengesinin bir parçası aslında.
Özellikle böcek yumurtaları, ağaç tırtılları gibi çoğunlukla meyve ağaçlarına zararlı olan böcek cinslerini yedikleri için doğal dengeye oldukça çok faydaları vardır.
Bir de sert kabuklu tohumları yedikleri için bu tohumları dışkıları ile yumuşatarak uzak yerlere taşımaları doğal çeşitlenmenin çoğalması açısından da faydalıdır.
Evet, doğada kimi bitkiler ancak kuş dışkıları ile üretebiliyorlar. Başka türlü sert kabuklu tohumu olan bitkilerin üreme şansları yok.
Kargalar da kimi bu tarz bitkiler için bir yaşam döngüsü.
Ayrıca kimi karga türleri leş ile de beslendikleri için doğada leşlerin ortadan kaldırılması açısından da faydaları var. Tabii bu türlerine leş kargaları deniyor.
Yani doğa kendi dengesini kuruyor bir şekilde.
Kırk tür karga olduğu söyleniyor ve coğrafi olarak dünyanın hemen hemen her yerine yayılmışlar.
Ben en çok alaca karga denilen, saksağan da denilen siyah beyaz olanını severim. Uzun kuyruklu olur saksağanlar.
Ama bu sevgim Beşiktaş’tan kaynaklanmıyor.
Doğrusunu istiyorsanız üç büyüklerden, ya da kimilerine göre dört büyükler de olabilir, her hangi bir takıma karşı taraftarlık hissi duymuyorum.
***
Kargalar ile ilgili bir sürü hikâye vardır, en ünlülerinden biri de masalcı Ezop’un karga ile tilki hikayesidir.
Hani şu daldaki karganın ağzındaki peyniri almak isteyen tilkinin kargaya ne kadar güzel sesin var diye iltifatlar ettiği hikâye, haydi o güzel sesinle bir şarkı söyle de şenlenelim der ya tilki kargaya ve karga da inanıp gak diye o berbat sesi ile ağzını açtığında tilkinin aşağıya düşen peyniri kaptığı gibi kaybolduğu hikaye, işte o hikaye Ezop’un masallarından biridir.
Masalcı Ezop’un M.Ö. 6’ıncı yüzyılda antik Yunan’da yaşadığına inanılıyor ve kendisinin Ezop Masalları (Fablları) adıyla bilinen hayvan hikayelerinin yazarı ya da derleyicisi olduğu düşünülüyor. Büyük ihtimal o zamanlar kulaktan kulağa söylenen masalları derlemiş Masalcı Ezop.
Benzer hikayeler Hindistan’da M.Ö. 4’üncü yüzyıldan kalma Jataka masalları ve M.Ö.100-300 yılları arasından kalma Pança-Tantra hayvan masallarında da vardır.
Zaten daha sonraki ünlü masalcı da 1621-1695 yılları arasında yaşamış olan Fransız şair ve yazar La Fontaine’dir.
Bizde hayvan hikayeleri, ya da masalları var mı acaba?
***
Daçada bazen balkonda tavuk kemikleri buluyoruz. Hanım hayrete düşüyor gördüğünde, nereden gelmiş bunlar diye, ama ben biliyorum, bu da kargaların işi.
Balkonun üst tarafındaki çatının korkuluklarına konup, etrafta özellikle yaz aylarında bolca yapılan mangal partilerinden kalan kemikleri kendilerince en uygun yere getirip kemiriyorlar. Muhtemelen biz çatı kenarına korkuluk yaptığımız için bizim çatıyı da oldukça uygun buluyorlar tünemek için, ve işte buyrun, arada bizim balkonda tavuk kemikleri buluyoruz.
Keşke söylendiği gibi incik boncuk şeyler getirseler.
Ne bileyim, üzerinde şöyle kocaman bir boncuğu olan kalın bir altın zincir getirmiş olsalar ben niye buraya getirip bıraktınız demezdim diye düşünüyorum.
Ama bizim oraların kargaları kemik sıyırmak derdindeler anlaşılan.
Öyle çok fazla karga yok tabii ki bizim oralarda, ama arada sırada çatıya konmuş kargalar görüyorum daçada.
Bu aralar kargalar dahil herkes kemik sıyırmak zorunda kalıyor anlaşılan.
Kargaları sevin, sevimli hayvanlar aslında.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.