Sosyalist Vaatler Gerçekçi mi?
Bizde de Tunceli'nin komünist belediye başkanı sayın Fatih Mehmet Maçoğlu kimi zaman ekranlara çıkarak komünist düzende belediyeyi nasıl yönettiğini anlatıyor. Bence gayet başarılı bir belediye başkanlığı yapıyor. En azından halka açık bütçe ve harcama detaylarını yayınlaması bence takdir edilecek bir davranış. Gerçi Tunceli belediye başkanı olduğundan beri kimi konularda o da artık zorlanıyor olsa da, en azından Ovacık'tayken gerçekten çok başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Sosyalizm deyince pratikte ilk akla gelen zamanının Sovyetler Birliği'dir.
Neydi o zamanlar yapılan sosyalist uygulamalar? Çoğumuz bilmeyiz. Bildiklerimiz ise oldukça sınırlıdır.
Bizde de Tunceli'nin komünist belediye başkanı sayın Fatih Mehmet Maçoğlu kimi zaman ekranlara çıkarak komünist düzende belediyeyi nasıl yönettiğini anlatıyor. Bence gayet başarılı bir belediye başkanlığı yapıyor. En azından halka açık bütçe ve harcama detaylarını yayınlaması bence takdir edilecek bir davranış. Gerçi Tunceli belediye başkanı olduğundan beri kimi konularda o da artık zorlanıyor olsa da, en azından Ovacık'tayken gerçekten çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Sanırım Ovacık küçük yerdi, dertleri de ona göreydi, öyle altından kalkılamayacak gibi çok fazla derdi yoktu. Başarının sebebi belki de buydu. Tunceli Ovacık'a nazaran biraz büyük kalıyor tabii ki. Bir de mevcut düzen içinde ve iktidarın etkisiyle yapılabilecekler de oldukça kısıtlı sonuçta.
Komünizm! Bir zamanlar bu ülkede lafını etsen bile anarşist diye yaftalanırdın.
Komünizmden korkulurdu bu ülkede.
Bu korku biraz da komünist Sovyetlerin coğrafi olarak sıkışmışlıklarının da etkisiyle boğazlarımıza göz dikmeleri ve kuzey doğudaki şehirlerimize tehditleri ile oluşmuş bir korkuydu. Rusların yüzyıllardır hayalleri sıcak denizlere açılmaktır.
Neticede genç Türkiye yapılan tehditten korunmak için başka bir şemsiye altına sığınmak zorunda kaldı, NATO ve batı medeniyetine yanaştı.
O günlerin şartlarında belki de yapılabilecek daha doğru bir hamle yoktu. O yüzden o günlerin bu tercihini yerecek değilim.
Sadece keşke korkunun verdiği panik ile tümüyle teslimiyet yerine bir yandan da milli savunma teknolojilerimizi daha önce geliştirmeye başlasaymışız, Atatürk'ün başlatmış olduğu milli hamleleri devam ettirebilseymişiz diyerek o günler için eleştirilerimi burada keseyim.
Tabii ki Atatürk'ün vizyonu ondan sonra yönetimi ele alanlarda olmadığı için o günlerde çok büyük hatalar yapılmış.
Bugünlerde biraz aklımız başımıza gelmiş gibi görünsek de, yine de daha çok uzun yolumuzun olduğunu söylemem gerekli sanırım.
Gelelim asıl bahsetmek istediğime.
Uzun yıllardır Rusya'da yaşıyorum ve komünist Rusya'nın bugünkü kapitalist Rusya'ya dönüşümüne neredeyse tanıklık ettim diyebilirim.
Bu ülkede ben buralarda çalışmaya başladığım ilk günlerde camekanlı vitrinleri olan mağazalar bile yoktu.
Bir kilo elma almak için bile kapısı tahta apartman giriş kapılarından farklı olmayan, ancak kapısının kenarında küçük yazılarla yazılı mağaza tabelası ile ayırt edebileceğiniz yerleri bulmak zorundaydınız.
İçeriye girdiğinizde de bizdeki bildiğimiz kasa yerine tezgahının üzerindeki abaküs ile hesap yapan ve genelde tombulca olan hanım tezgahtarlar olurdu.
Parayı uzatırdınız, aklından hesaplardı kaç para tuttuğunu, bazen de birden çok şey istemişseniz boncuklu abaküsün renkli boncuklarını sağa sola kaydırarak aldıklarınızın fiyatını hesaplar, borcunuzun toplamını aklından alırdı ve para üstünü çıkarıp verirdi, hem de kapikine (kuruşuna) kadar. O zamanlar bozuk para çok kullanılırdı Rusya'da.
Bugün çok değişti Rusya, artık modern ofis binaları var, camekanlı alışveriş merkezleri ve konforlu konut binalarıyla belki de bizdekinden çok daha iyi bir şehir düzeni kuruldu burada ve Rusya'nın diğer birçok şehrinde.
Bu değişimde zamanında bizlerin de büyük katkısı oldu sanırım. Yapılan birçok inşaat Türk müteahhit firmaları tarafından yapılmıştır.
Bugün artık aradan geçen sürede yapılan büyük yanlışlar sebebiyle eski saygınlığımız kalmasa da, halen daha Ruslar için önemli bir inşaat grubu olduğumuzu söyleyebilirim. Tek farkı artık işlerin başında büyük Rus inşaat firmaları var ve küçük Türk firmalarına sadece taşeronluk işleri veriyorlar.
Tabii sadece inşaat değil Ruslarla ilişkimiz, piyasada birçok Türk malı satılıyor. Beko, Paşabahçe, Şişecam, Vitra, Merinos halı gibi birçok Türk markası fabrikalar açmış durumda. Düne kadar pazarda büyük pay sahibi olan Efes ve Ramstor ise artık piyasadan çekilmiş durumda olsalar da sayamadığım birçok Türk firması halen daha Rusya'da faaliyetlerine devam ediyorlar.
Üstelik başta Antalya olmak üzere Ruslar için önem verdikleri bir turistik ülkeyiz de diyebilirim.
İyi ilişkiler çok daha üst seviyelere çıksın inşallah. Ruslarla çok benzer yanlarımız var.
Evet, bu değişim oldukça vahşi olsa da, halen daha sosyalist bakış açısı Rusya'da devam ediyor bence.
Zaten Sovyet döneminden kalma toplum altyapıları ve toplumsal bakış açıları halen daha geçerliliğini koruyor diyebilirim. Rusya çok kozmopolit bir topluma sahip. Her türlü insan var buralarda. Türki toplumlar da oldukça fazla.
Çok eğitimli bir toplum Ruslar. Dolup taşan tiyatrolarından müzikallerine, balesine, konserlerine, müzelerinden sanat galerilerine çok da sosyaller demeliyim.
Tabii fiziki olarak Sovyetler döneminde kurulmuş altyapılar da ara ara gerekli modernizasyonlar yapıldığı için tıkır tıkır çalışıyor.
Bu altyapılardan en önemlisi de muazzam metro sistemleri belki de. Daha önce Moskova metrosundan bahsetmiştim.
Ama sadece bu değil tabii ki. Enerji altyapıları da çok iyi, her şehirde devasa enerji santralleri var, atom santralleri de sayısı nedir bilmiyorum ama oldukça fazla.
Üstelik şehircilik düzenleri de hiç fena değil.
Üniversiteleri, okulları, eğitim düzenleri, hastaneleri, demir yolları, havaalanları, uçakları... hepsi eski düzeninde gayet iyi durumda.
Karayolları için bir şey diyemem, burada şehirler arasındaki mesafeler oldukça fazla, bir de ağır kış koşullarını dikkate alacak olursanız bizdeki gibi geniş yolları yok maalesef, belki sadece Moskova çevresinde ya da yakın şehirlere kadar uzanan otoyollar var, hepsi o kadar. Bir de Moskova San Petersburg arası belki.
Uzak şehirlere demiryolu ve uçak ile ulaşım daha yaygın bir uygulama.
Daha aklıma şu anda gelmeyen birçok sistemleri sosyalizm zamanında kurulmuş ve ağır aksak da olsa sürekli modernize edilmeye devam edilerek gayet iyi bir şekilde işletilmeye devam ediliyor.
Bu dediklerimden fiziki olarak sadece sistemler anlaşılmasın.
Mesela düne kadar postaneleri bile tıkır tıkır çalışıyordu. Gerçi bugün artık tek tük kimi köşe başlarında gördüğüm posta idaresi merkezleri sadece resmi mektuplar için çalışıyorlar. Son zamanlarda özelleştirildiği için daha çok kargo işleri ile uğraşmaya başladılar.
Yine de önemli bir resmi evrak için posta kutunuza halen daha posta idaresi vasıtasıyla ulaştırılan mektuplar gelmeye devam ediyor, ya da evrakın postaneden teslim alınması için bir taahhüt pusulası konuyor ve gidip size gönderilen mektubu postaneden kendiniz teslim alıyorsunuz.
Bir yere iadeli taahhütlü bir mektup yollamak isterseniz, bir dilekçe yazıp yollamanız gerekiyorsa mesela, bunun için halen daha en ucuz kurum posta idaresi.
Sağlık hizmetleri için ise bütün vatandaşların sahip oldukları sağlık sigortası poliçesi ile bağlı oldukları bir sağlık ocağına ücretsiz olarak başvurması mümkün.
Ambulans kullanmayı gerektirecek bir durum varsa çağırdığınızda ambulans kısa sürede gelir ve hastaneye yatma durumu olursa hastane hesaplaşmayı hastanın bağlı olduğu sağlık kurumuyla kendisi yapar.
Evet, sağlık hizmetleri açısından gerçekten çok kötüler ve iyi bir hizmet almak istiyorsanız burada da mutlaka özel hastanelere parasını ödeyerek gitmenizde fayda var.
İlaçlar da eczanelerde ücretli, bilmiyorum, belki bir kısmı sigorta tarafından karşılanıyor olabilir, ben o kadar detayını bilmiyorum, ancak özellikle Rus ilaçları zaten oldukça ucuz.
Yani eğer yeterince yaş almış bir kişiyseniz, devlet hastanelerinde öyle ya da böyle mutlaka size bakacaklardır.
Doktorları yeterince uzman olmasa da, buranın vatandaşları için bu bir sosyal hizmet olarak düşünüldüğü için sağlık hizmetleri eski sosyalist düzeninde halen daha devam ediyor diyebilirim.
Şehir içi ulaşım da sosyal hizmet kategorisinde muhtemelen, çünkü çok ucuz. Gerek metro sistemi için alınan tek bir bilet ile şehrin öteki ucuna da gidecek olsanız aynı düşük ücretli bilet ile gidebiliyor olmanız ve gerekse tramvay, troleybüs, belediye otobüsleri ve kimi güzergahlar için düşük ücretli minibüsler vasıtasıyla çok büyük bir masraf yapmadan gideceğiniz yere rahatlıkla ulaşabiliyor olmanız, hepsi eski sosyalist düzenin devamı bir anlamda.
Son yıllarda ücretleri biraz artmış olsa da gerek merkezi sistemden gelen sıcak su ile yapılan ısıtma ve gerekse su, kanalizasyon, elektrik ve doğal gaz için ödemeniz gereken düşük ücretler de sosyalizm izleri taşıyor. Yani yine bu konularda da devlet desteği var. Zaten bu hizmetlerin ücretleri de en fazla senede iki kere kapik seviyesinde artırılıyor, bazen de değiştirilmeden aynı bırakılıyor.
Hepsi özel şirketler olsa da, telefon ve internet hizmetleri için bile Türkiye'den çok daha uygun fiyatlar uygulanıyor diyebilirim. Teknik açıdan en azından internetin burada daha sağlıklı olduğunu belirtmem gerekli. En azından evde ve cep telefonundaki internetin limitsiz olması iyi bir avantaj. Hızı da eğer şehirden çok uzak bir yerlerde değilseniz gayet iyi. Şehir dışında ise doğal olarak cep telefonlarının kapsama alanları oldukça zayıf, çünkü Rusya çok büyük topraklara sahip.
Peki nasıl oluyor tüm bunlar sizce? Nasıl oluyor da bunlar ve benzeri hizmetler oldukça ucuz olabiliyor?
Rusya enerji zengini bir ülke diyeceksiniz hemen, tabii ki ucuz olacak enerji diye düşünebilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz.
Ancak bence bu sadece enerji kaynaklarının burada çok olması ile açıklanabilir bir durum değil.
Sonuçta burada da besin kaynakları bizdeki kadar çok değil. Ya da bir çok başka şey burada çok daha zor elde ediliyordur muhtemelen.
Her ülkenin kendince kimi kaynakları diğerlerinden daha fazla olabiliyor, kimi kaynakları da çok daha kısıtlı oluyor.
Olay bence mantalite olayı.
Ruslar zamanının katı sosyalist kurallarından artık oldukça sıyrılmış olsalar da, yani artık kapitalist bir ülke olsalar da, halen daha o sosyalizm zamanının derin izleri içlerine işlemiş durumda. Devlet halkı için hizmet vermek zorunda olduğunun bilincinde.
Bu kötü bir şey değil bu arada tabii ki.
Vergi düzenlerinden tutun, her türlü devlet düzeni vatandaş odaklı.
Tapu kadastro sistemleri bile yeterince sosyalist düzene, yeterince sosyal devlet kurallarına uyumlu.
Mesela halen daha Moskova sınırları içerisinde tüm araziler devlete ait. Sizin sadece kat mülkiyetiniz olabiliyor. Yani bir şekilde oturduğunuz bina yıkıldığında benim evim buradaydı deyip arazi için hak iddia edemiyorsunuz.
Peki vahşi kapitalizm izleri hiç mi yok Rusya'da? Olmaz olur mu, var tabii ki, hem de en vahşisi.
Mesela şehirdeki eski binaları yenilemek için yapılan projelerde eski binada oturan hak sahiplerine şehrin uzak muhitlerinden yeni daireler verilerek şehir merkezindeki değerli arazilere çok daha pahalı yeni binalar kondurulması buna bir örnek olabilir. Bu şekilde çok zengin olabilen bir sürü yerel yatırımcı ve şirket var.
Tabii böyle bir yatırım için buna niyetli olanların otoriter yönetimle iyi ilişkiler içinde olmak zorunda olduklarını hatırlatmama gerek yok.
Ancak netice her halükârda herkes için faydalı.
Devlet açısından eskimiş binalar yenilenirken, bu işi kıvırabilecek düzeyde gücü ve devletle ilişkisi olanlar da bir yandan zengin olabiliyorlar.
Hem de sosyalist düzenden kalma alışkanlıklar sayesinde halkın bu duruma sesi de çıkmadan!
Ama halk da kazanıyor, çünkü şehir merkezindeki eski püskü evi yerine bedavadan yepyeni gıcır gıcır bir evi oluyor.
Evet, devletin gösterdiği yerde ve eski evinizle aynı metrekarede bir ev için ilave ücret ödemek zorunda değilsiniz.
Eğer yok ben orayı istemiyorum, şurayı istiyorum diyenler olursa, o zaman onlar farkını ödüyorlar, ya da metrekaresi şu kadar fazla olsun derlerse yine fark ödemek zorunda kalıyorlar. Ama bizdeki gibi kentsel dönüşüm yapıyoruz, ama yeni daire için şu kadar ödeyeceksin diye bir zorlama yok.
Yeni kurulan muhitler de biraz uzak olmaları dışında oldukça iyi şehir planlaması yapılmış olan yerler.
Ben iki yeni yerleşim yeri için doğalgaz dönüşümlü enerji santralleri yapmıştım zamanında, o yüzden yeni yerleşim yerlerinin şehir düzenini gayet iyi biliyorum. Süpermarketinden, alışveriş merkezlerinden, okulundan kreşine, parklarına, çocuk parklarına her türlü sosyal tesis kuruluyor.
Yani vahşi kapitalizm derken sosyalist soslu kapitalizm demek daha doğru olabilir sanırım.
Ancak vahşi kapitalizme daha iyi bir örnek sanırım fabrikaların ele geçirilmesi konusunda verilebilir.
Zamanında önce devlet kurumları olan devasa fabrikalar Sovyetler Birliği yıkılınca çoğu atıl duruma geçmiş ve bugün çoğu şehir içindeki eski fabrika alanı rant düzeninin kurbanı olmuş durumda.
Kimi fabrikalar için Sovyetler Birliği yıkılınca çalışanlara ücret yerine fabrikaların hisse senetlerini dağıtmışlar. Hisse senedi güya fabrikanın kar dağıtımı için garanti olarak verilmiş. Tabii o günlerin kargaşası, zarar eden fabrikalar ve ücret elde edemeyen işçiler... Uyanık fabrika müdürleri ise çalışanlardan bu senetleri az bir ücret karşılığı toplayarak koskoca fabrikaların bugün artık ana sahipleri olmuşlar.
Bugün burada aligarh (oligark) diyoruz bu zengin kişilere. Aralarında bugün dolar milyarderi olmuş olanlar var. Bahsettiğim fabrikalar öyle küçük fabrikalar değil, otuz kırk bin çalışanı olan fabrikalar.
İşçiler ise işçisin sen işçi kal mantığı ile ya çok düşük bir ücret karşılığı çalışmaya devam etmek zorunda kalmışlar, ya da zaten çoğu fabrika kapandığı için birçok çalışan da işlerini kaybetmişler ve rezil rüsva olmuşlar. Dolayısıyla birçoğu da sokaklara düşmüşler.
Evsiz barksız, içki ve uyuştu bağımlısı birçok insan vardır özellikle Moskova'da.
Moskova birçokları için bizim İstanbul gibi taşı toprağı altın bir şehir olsa da, öyle gece vakti bir yer çevirip oraya da bir gecekondu yapmaya izin verilen bir şehir değildir.
O yüzden eğer bir işin yoksa, ya da kalacak bir yerin yoksa rezil rüsva olursun Moskova'da.
Kendi küçük şehirlerinden Moskova'ya çalışmaya gelenler genellikle şehir dışında kalırlar ve her sabah şehir merkezindeki dokuz adet tren garına elektrikli trenlerle dünyanın insanı çalışmaya gelir.
Akşamları da gerisin geriye kaldıkları çevre şehirlerdeki evlerine giderler. Diğer şehirlerden gelip Moskova'da iş bulabilenler daha çok şehir çevresindeki bu yakın kasabalarda ya da köylerde yaşarlar. İş bulamayıp kafasını sokabilecek bir yer de bulamayanlar ise ya kendi şehirlerine dönmek zorunda kalırlar, ya da dediğim gibi sokaklara düşerler.
Bu aşamada sizlere bir başka konudan bahsetmemde fayda var.
Rusya'da bizde olmayan bir sistem vardır. Oturum izni diye tarif edebileceğim bir sistem. Ya da nüfus kaydı benzeri bir sistem. Ama her ikisinden de biraz daha farklı.
Rusya'da normalde nerede oturuyorsanız o adrese kayıtlı olmak zorundasınız. Önceden Sovyet zamanında bir başkasında misafir olarak kalmak bile öyle kolay değilmiş.
Şimdilerde daha çok yollarda ya da metroda polisler facekontrol bazında, yani tipine göre oturum kontrolü yapsalar da, artık eskisi gibi sıkı kontrol yapılmıyor.
Ancak sistem şöyle işliyor. Kaydınız olan adres artık sizin hak talep edebileceğiniz bir yer demektir. Bizdeki ikamet gibi, ama ikamet adresiniz sizin hak sahibi olduğunuz bir adres oluyor.
Biz yabancılar için bu dediğim geçerli değil tabii ki, bizler için oturduğumuz adresler sadece oturum izninde yazılı olan adresler. Hak talep edebileceğimiz adresler değil. Bir otele giriş yaptığınız zaman da Rus vatandaşlarına geçici ikamet veriliyor mesela. Ya da bir akrabasının yanına gittiği zaman da geçici ikamet almak zorundalar. Ama bizdeki nüfus kaydı gibi diyebileceğim sürekli ikamet ettikleri adresler her Rus vatandaşının pasaportunda işli vaziyette.
Rus vatandaşlarının oturdukları adresleri değiştirebilmeleri için bir başka adrese kaydolmaları şart. Ancak bu durumda eski adresleri üzerindeki hakları biter ve sadece yeni adresleri üzerinde hak talep etmeleri mümkün olur.
Daha iyi anlaşılabilmesi için isterseniz bir örnek vereyim, doğal olarak siz doğduğunuzda anne babanızın evine kaydoluyorsunuz ve doğal olarak o evin siz de bir sahibi oluyorsunuz. En azından evin bir odasının sahibi olarak siz gözüküyorsunuz. Artık o evi aileniz satmak istese bile kendilerini ve sizi başka bir adrese kaydettirmeden evi satabilmeleri mümkün değildir.
Tabii bu durum tek bir aile için çok sorun olmasa da, komün hayatı dediğimiz bir dairede yaşayan birden çok aile olduğunda, eğer bir aile istemiyorsa diğer ailenin daireyi tümden satabilme şansı yoktur.
Bu durumda olanlar ancak kendi payını satabilirler ve bu durumda da yan odanıza artık o odanın yeni sahibi gelir ve yerleşir. Düşünebiliyor musunuz, hiç tanımadığınız biri gelip sizinle yaşamaya başlıyor. Yani artık o yeni oda sahibi ile mutfağınızı, banyoyu veya tuvaleti paylaşmak durumunda kalıyorsunuz.
Tek aile olsanız da, mesela eğer uzak akrabalardan biri sizin evinizde kayıtlı ise, diyelim ki zamanında büyük babanız evlatlarından birinin çocuğunu o eve kayıt ettirmiş ve ev de sonrasında size kalmış olsun, ama o kayıtlı kişinin kaydı başka bir adrese alınmamış olsun. Mesela hapse düşenlerin kayıtları geçici süreliğine donduruluyor. Hapisten çıktıktan sonra tekrar eski kaydı iade ediliyor. O sizin evinize kayıtlı kişi sizinle birlikte yaşamasa da, o istemeden sizin kendi evinizi satabilme şansınız yok demektir. Eğer bir daire satın aldıysanız yıllar sonra hapisten çıkan biri gelip burasının yarısı benim diyebilir ve kanun önünde halkı olur. Siz hiçbir şey yapamazsınız.
Bu konuyu niye bu kadar detaylı anlattım? Çünkü bu durum da sosyalist devlet kurallarından biri. Sosyalist devletlerde hiç kimse evsiz bırakılmıyor. Böyle bir sistemi ise hiç kimse evsiz kalmasın diye kurmuşlar.
İşini kaybetmiş olsa da herkesin başını sokacağı, öyle masrafı da fazla olmayan bir yeri mutlaka oluyor.
Tabii bu durum iş bulmak için Moskova'ya veya başka bir şehre gidip sokaklara düşenler, alkolik olanlar için geçerli değil. Ancak sistem gereği onların bile kim bilir Rusya'nın hangi köşesinde yıkık dökük bir adreste kayıtları mutlaka vardır. Sadece artık o adres belki de artık yıkılmıştır, ya devlet bir şekilde eskidiği için binayı yıkmış olabilir, ki bu durumda başvurduğu zaman devlet yeni bir yer verecektir, ya da eğer uzak bir terkedilmiş köydeyse evi gerçekten bakımsızlıktan yıkılmış olabilir.
Tabii bir de yaşlı biri olup kandırılanlar da olabiliyor ki, bu durum en vahimi. Noterden yapılan sahte bir alım satım evrağı ile sokakta kalan bir sürü yaşlı insan var bu ülkede. Evrakta bir adres yazılı oluyor, ama öyle bir adres olmadığı için kandırılan kişi sokakta kalıyor. Kandıranlar da evi derhal elinden çıkarttıkları için evin yeni sahibi için bu durum bir sorun oluyor. Parasını verip aldığınız bir ev ve sokakta kalmış yaşlı bir kadın, beni kandırdılar diyor. Görünüşte evraklar gayet düzgün yapılmış. Mahkemelerin bu durumu çözmesi oldukça uzun sürebiliyor. Gerçi bu aralar artık devlet bu konuya uyandı ve ek önlemler aldı, ama yine de metro kenarlarında dilenen yaşlı çok insan görmüşlüğüm vardır benim. Çoğu evsiz barksız, zavallı durumda.
Bunların çoğu da kendi torunları tarafından kandırılmış oluyor ki, bu çok daha vahim olan bir durum.
Evet bu da kapitalist Rusya'nın acı sosyalist soslu yanı diyebilirim.
Kısacası sosyal devlet olmak böyle bir şey işte. Böyle derken ben biraz sosyalist devlet olmayı anlatmış olsam da, mantık hemen hemen aynı.
Devletin kaynaklarının ihtiyacı olanlara yardım adı altında dağıtılması yerine, sistem olarak kaynakların mümkün olduğunca ortak kullanımına diyoruz sosyalist devlet diye. Sosyal devlet esası ise kaynakların ihtiyacı olanlara yardım olarak verilmesi demek sanırım.
Siz hangisini tercih edersiniz bilmiyorum, ama Sovyetler Birliği çöktüğüne göre onlar da uygulamada hatalar yapmışlar anlaşılan. Çünkü aslında sosyalist bir devlet olmak çok da kulağa kötü gelmiyor.
Rusya'daki bugünkü uygulamalar bizdeki sosyalist vaatlere ne kadar uyuyor ben bu konuda yorum yapmayayım.
Sosyalist bir düzeni kaldığı kadarıyla mümkün olduğunca açık şekilde anlatmaya çalıştım. Kalan kısmı iyi de, vahşi kapitalizm sosları gerçekten çok acılar içeriyor.
Bizim toplumumuz bu düzene ne kadar uyar bilmiyorum. Yine de bazı konularda keşke vaat edenler vaatlerini gerçekleştirebilseler diye düşünmüyor değilim.
Keşke bizde de en azından yönetim mantalitesi biraz daha insandan yana olabilseymiş. En azından şu gelir dağılımını bari daha dengeli yapabilseymişiz.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla