Şu Enflasyon Canavarıyla Nasıl Baş Edeceğiz?
Şirinkflasyon ile yaptığımız tek şey gramajı eksilterek eski fiyatına satıyormuşuz gibi yapmak, bu arada yaptığımız zammı gözden ve akıllardan ırak tutmak.
Mahmut abi napıyorsun?
Ne olsun yeğenim, etiketlerle uğraşıyom. Emekli maaşları yükseltildi ya, biraz fiyatları ayarlayım didim.
***
Bu mudur sebebi enflasyonun?
Mahmut abi mi suçlu?
***
Yeni yeni terimler çıkartmışlar.
Sevgili Mahfi Eğilmez yazmış bir yazısında bu terimleri.
Aslında bildik şeyler de, adını koymuş diyelim sevgili Mahfi Eğilmez.
Şirinkflasyon diyorlar mesela, bir litre yağ yerine dokuzyüz mililitre yapıyorsun şişeye koyduğun yağı, kabını da değiştirmiyorsun, sadece şişenin üzerindeki marka kağıdının üzerine bir litre yerine 900 mililitre diye yazıyorsun, fiyatıyla da ister oyna ister oynama, piyasaya sürdüğün ilk gün fiyatla oynamasan iyi olur.
Kâğıdın üzerine yazdığın hacim bilgisini de küçük puntolarla yaz ama, pek dikkat çekmesin!
İşte bu şirinkflasyon! Bildiğimiz adıyla gramajdan eksiltme!
Ama sahtekarlık bu, resmen halkı kandırmak!
Olur mu öyle şey, bu bir pazarlama taktiği, halk da dikkatli olsun değil mi?
Yazıyor işte şişenin üzerinde artık dokuz yüz miligram oldu diye yağ miktarı. Gramajdan eksiltiyorsak çalmıyoruz ya, şişenin üzerinde ne yazıyorsa o. Okusun kardeşim halk ne alıyorsa!
Şirinkflasyon ile yaptığımız tek şey gramajı eksilterek eski fiyatına satıyormuşuz gibi yapmak, bu arada yaptığımız zammı gözden ve akıllardan ırak tutmak.
Aslında bakın zam yaptık diye insanların gözüne gözüne fiyatı sokmuyoruz, insanlar da psikolojik travmaya girmiyorlar.
Aslında böyle yaparak toplum sağlığına faydalı oluyoruz.
Pazarda kilo fiyatı yerine yarım kilo fiyatı yazmakla aynı şey!
Marketlerde önceden hazır paketlerin fiyatı yazardı, şimdi altında 100 gram fiyatı yazıyor. Ucuz zannediyorsunuz, halbuki gramajı ile çarpınca dünyanın parası ediyor. Bu da aynı şey! Pazarlama taktikleri. Fiyatı küsuratıyla 5 kuruş aşağı yazmak gibi bir şey.
İnsan psikolojisi!
***
Başka ne terim icat etmişler peki?
Gridflasyon diyorlar bir de.
Fiyat artışı yapıyorsun, ama kafana göre fiyatları ayarlıyorsun.
Enflasyon oranının üzerinde fiyat koyuyorsun mallara.
İnsanlar enflasyon ortamındayız diye fiyat artışlarını kabullenmiş oldukları için bas basabildiğin kadar fiyata, nasıl olsa enflasyon oranında da fiyat artırımı yapsan milletin morali bozuluyor. Biraz fazla fiyat yazsan bir şey fark etmiyor ki!
Fırsatını bulmuşken biraz daha fazla kar etmenin ne zararı olabilir ki?
Hem bahanen de var. Sermayeden mi yiyeceksin kardeşim? Malı yerine koymak için daha fazla sermaye harcamak zorunda değil misin sen enflasyon ortamında?
Yarın kaç para olacağını bilebilir misin o malın fiyatının?
Koy şimdiden fiyatın üstüne ilave fiyat artışını, yarın toptancıya malın parasını öderken rahat edersin.
Gridflasyon, arsızlık aslında, ama öyle diyor ecnebiler.
Bu ahlaksızlığın daniskası aslında.
***
Başka ne yapabilirsin bu enflasyon ortamında?
Maksat satış yapabilmek. Fiyatlar artmamış gibi göstermen lazım!
Bak susamsız simit satabilirsin mesela, peynirsiz poğaça da olur. Hatta fıstıksız baklava da olur. Boş pideye ne dersin?
Bunun yanında niye unun kalitesini de düşürmüyorsun?
Hatta bas margarini böreğin içine olsun bitsin. Margarin sağlığa zararlı!
Hadi canım sende, kim takar sağlığı falan. Maksat para kazanmak değil mi?
Yani satış yapmak istiyorsan kaliteden eksilt biraz.
Buna da skimpflasyon diyorlarmış. Eksik anlamında yani, kalitede eksiltme.
Daha düşük kalitedeki malı aynı fiyata kakalama hadisesi.
Bu da sahtekarlık tabii, ama ne yapalım? Enflasyon senin kabahatin mi?
***
Gelin ben size yeni bir yöntem söyleyeyim.
Yukarıdaki yöntemlerden ikisi fiyatları değiştirmeden idare etmek anlamına geldiği için bir anlamda enflasyon ile mücadele etmek amacı güdüyor diyebiliriz.
Sahtekarlık tabii yukarıda bahsettiklerim. Ama amaç enflasyon ile mücadele etmekse, öyle sahtekarlık falan yapmadan bunun bir başka yolu daha var.
Gelin Rusya’da bir süredir uygulanan bir satış yönteminden bahsedeyim ben size.
Burada kimi malların fabrika çıkışı üzerlerinde fiyatları yazar.
Üretici ile satıcı aralarında fiyat pazarlığı yapsınlar demiş devlet, ama son kullanıcı malın fiyatını fabrikasyon olarak üzerinde yazılı şekliyle malın üzerinden okuyabilsin ve o fiyattan daha yukarıya para ödemesin satıcıya.
En azından o parti mal için fiyat fabrika tarafından belirlenmiş olduğundan tüketicinin marketler ya da diğer ara kuruluşlar tarafından kandırılması mümkün değil.
Bak üzerinde yazan fiyata ve o kadar para öde. Nereden alırsan al fiyat değişmiyor!
Ben bazen bunun bir önceki partiden olanı var mı diye soruyorum bir şey aldığımda, bakıyorlar tezgâha ve varsa veriyorlar. Bir önceki parti malın üzerinde yazan fiyat bazen daha düşük olabiliyor.
Tabii bu dediğim öyle her mal için geçerli değil doğal olarak, ama en azından bazı mallarda bu uygulama olduğu için enflasyon ile mücadele açısından bence bu yöntemin faydası oluyor.
***
Aslında Ruslar komünizm zamanından kalma alışkanlıkla böyle bir uygulama yapıyorlar galiba.
O zamanlar her şeyin fiyatı sabitmiş. Devlet belirliyormuş fiyatları.
Hanım halen daha söyler bazen şu şu fiyattaydı o zamanlar diye.
Hemen her şeyin o zamanlardaki fiyatını hatırlar. Yıllarca aynı sabit fiyattan satıldığı için her şey, insanların akıllarına kazınmış fiyatları.
Tabii o zamanki uygulama serbest piyasa değil. Kendince mahsurları varmış ki batmış Sovyetler Birliği.
Ancak halk alışkın olduğu için bugün de bu parti bazında da olsa kimi ürünlerin sabit fiyatlı olmasına alışkınlar.
***
Bakın olmuyorsa biz de mi böyle yapsak acaba bir süreliğine?
Üreticileri zorunlu tutacaksın son satış fiyatını yazsınlar ürünün kabının üzerine diye, satıcılar da kabın üzerindeki yazılı fiyattan daha yukarıya satamayacaklar o ürünü son kullanıcıya.
Böylece belki piyasadaki arsızca yapılan fiyat artışları engellenebilir.
Birçok ürün için uygulanabilir bu yöntem. Özellikle belli bir süresi olan ürünler üzerine üretim tarihi ve son kullanma süresi yazılıyor zaten, yanına satış fiyatı da eklenebilir.
Yazın aynı yöntemle yanına kaç paraya satılabileceğini, olsun bitsin.
Marketler ve aradaki nakliyeciler falan da fabrikayla anlaşsınlar aralarında kim neyi kaça alacak, kaça götürecek!
Hiç olmazsa bu saçma sapan arsızlık enflasyonundan kurtulmuş oluruz. Neydi adı?
Gridflasyon!
İşte bundan hiç olmazsa kurtulmuş oluruz. Fiyatlar biraz daha kontrollü şekilde artırılır.
Ne flasyonuysa artık bu bahsettiğim yöntemin adı, önden fiyat belirleme flasyonu diyebiliriz!
Prepriceflasyon!
Bence kimi ürünlerde bu dediğim uygulanabilirse faydası olabilir gibi geliyor enflasyonla mücadeleye.
Sonuçta bu da serbest piyasa ekonomisine çok da aykırı bir yöntem değil, olayın serbestliği ürünlerin son satış fiyatlarını üreticinin belirliyor olması.
Sermayenin insafına kalalım diyorum yani, onlar hiç olmazsa bizim Mahmut abi gibi her seferinde kafalarına göre fiyat artırmazlar gibime geliyor benim.
Siz de düşünün bu dediğimi.
***
Bir de buralarda uygulanan bir başka yöntem daha var. Belki Türkiye’de de vardır bu dediğim.
Kimi ürünler üzerinde karekod oluyor burada. Üreticiden çıkan her ürünün ayrı karekodu oluyor, barkod yerine karekod okutarak satmak zorunda satıcılar bu tarz ürünleri. Özellikle içki sigara gibi kaçağı bol olabilecek şeyler, ya da süt ve sütlü mamuller gibi kısa sürede bozulması muhtemel ürünler üzerinde her ürüne özel karekod oluyor.
Skimpflasyon mu diyorlardı? Hani kaliteden çalma hikayesi.
İşte buna da çözüm olarak bu yöntem geliştirilmiş.
İşe yarıyor mu?
Eh işte, yine üreticinin insafına kalmış oluyorsunuz. Üretici kalitesiz mal üretiyorsa yapabileceğiniz bir şey var mı o ürünü alırken?
Bir tek eğer büyük bir üreticiyse devlet denetimi daha sıkı yapılıyordur herhalde.
Şirinkflasyon denilen gramajdan eksiltme konusuna ise yapacak bir şey yoktur muhtemelen. O konu direk üretici sahtekarlığı sonuçta.
Bir tek burada marketlerde her ürünün litre ya da kilo fiyatı ürünün konduğu rafta yazılmak zorunda, bu fiyatları karşılaştırmak açısından faydalı oluyor diyebilirim.
Yine de kendiniz okuyacaksınız ürünün üzerinde ne yazıyorsa. Marketlere güvenip bakmadan sepete atarsanız öyle hemen her şeyi, sonra eve geldiğinizde kafanızı duvardan duvara vurabilirsiniz.
Günümüzün vahşi kapitalizm dünyasında kimseye güvenmeyeceksiniz diyeceğim de, ben böyle bir dünyada yaşamaktan haz almıyorum ki!
Güvenmek istiyorum etrafımdaki insanlara. Çocuklarımım çok daha sevgi dolu bir dünyada yaşamalarını istiyorum.
Ne olacak bu işin sonu söyleyebilecek birileri var mı?
Yine de ümitsiz olmayalım isterseniz, belki bir gün bir yolunu buluruz her şeyi düzeltmenin.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla