Deprem Bölgesinde Hasar Gören Taşınmazların Hasar Tespit İşlemlerine Karşı Dava Açmanın Yolu Açıldı
Hasar tespiti, yıkım kararına, hak sahipliğine ilişkin işlemlere ve hasar durumuna göre binaların tahliye edilmesine ilişkin işlemlere dayanak teşkil eden bir işlem mahiyetindedir.
Hasar Tespiti Nedir?
7269 Sayılı Kanun kapsamında deprem bölgelerinde alınacak tedbirler ve yapılacak yardımlar için öncelikle binalarda hasar tespit işlemi yapılacağı düzenleme altına alınmıştır. Hasar tespiti; yapının hasarsız, az hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı veya yıkık olarak sınıflandırılması işlemidir. Hasar tespit işlemini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca kurulacak fen kurulları yapmaktadır. Hasar tespiti, yıkım kararına, hak sahipliğine ilişkin işlemlere ve hasar durumuna göre binaların tahliye edilmesine ilişkin işlemlere dayanak teşkil eden bir işlem mahiyetindedir.
Hak Sahipliği Nedir?
Hak sahipliği; ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarda oturan ailelere konut yaptırılması veya kredi verilmesidir. Hak sahipleri geri ödemek üzere devletten inşaat kredisi almak veya devlet tarafından afetzede aileler için yapılan veya yaptırılan konutlardan birini, bedeli taksitler hâlinde ödenmek üzere alma haklarına sahiptir.
İşte bu hak sahipliğinin belirlenmesi, yapının yıkımına ya da tahliyesine karar verilmesine dayanak teşkil eden hasar tespit raporlarına ancak asıl işlemlerle birlikte dava açılabiliyordu. Ancak Anayasa Mahkemesinin 2023/134 Esas, 2023/209 Karar Sayılı ve 30/11/2023 Tarihli kararıyla; hasar tespit raporlarına asıl işlemle birlikte dava açılmasına yönelik düzenlemenin mülkiyet hakkını ve etkili başvuru hakkını ihlal ettiği belirtilerek iptal edilmiştir. Bu karar 16.01.2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylelikle hasar tespit işlemlerine karşı dava açmanın yolu açılmıştır.
Anayasa Mahkemesi Kararı
Hasar tespiti, afet sonrasında 7269 sayılı Kanun uyarınca hasar tespit raporlarının düzenlenmesinden sonra tesis edilecek işlemler olan yıkım kararı, tahliye kararı veya hak sahipliğine ilişkin işlemlere dayanak teşkil eden bir işlem mahiyetinde olmasının yanı sıra hasar tespiti sonucunda düzenlenen hasar tespit raporu ile yapının hasarlı olup olmadığını, yapının hasarlı olduğunun tespit edilmesi hâlinde ise hasar durumunu da ortaya koyan bir işlemdir. Hasar tespit raporlarının düzenlenmesinden sonra tesis edilecek işlemlerden olan hak sahipliği başvurusunun olumsuz sonuçlanması durumunda söz konusu hak sahipliği başvurusunun reddine ilişkin işlem ile hakkında hasar tespit raporu düzenlenen taşınmazın hasar durumuna göre alınabilecek yıkım ve tahliye kararlarına karşı idari yargı mercileri nezdinde iptal davası açma imkânının bulunduğu açıktır.
Sonrasında başka bir idari işlem tesis edilen hasar tespit raporlarının hukuka uygun olup olmadığının yargı mercileri önünde tartışılacağı söylenebilirse de tüm hasar tespit raporları, sonradan bir idari işlem tesisine yol açmadığı gibi idarenin işlem tesisinde gecikmesi de söz konusu olabilir. Hasar tespit raporlarının hukuka uygun olup olmadığının incelenmesine imkân sağlayan bir yargı yolunun bulunmadığı görülmektedir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde taşınmazın değerini etkileyen bir idari işleme karşı tek başına dava açılmasının önlenmesinin Anayasa’nın 40. maddesinin gerekleriyle uyumlu olmadığı sonucuna varılmaktadır.’ (E.2023/134, K.2023/209, 30/11/2023)